Süheyla Ertosun; İstanbul Sözleşmesi’nin iptalini, Türkiye’de iç hukuk yollarının tükenmesi gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası ile 30 Nisan 2021’de Resmî Gazete’de yayımlanan kararla Türkiye’nin 1 Temmuz 2021’de “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Sözleşmesi”nden ayrılacağı duyurulmuştu.
Cumhuriyet’in haberine göre; bu kararın iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Avukat Ali Suat Ertosun tarafından Danıştay 10. Dairesi’ne dava açılmış, Danıştay ise Eylül 2021’de yürütmenin durdurulması talebini reddetmişti.
Kararın altında o dönem Danıştay 10’uncu Daire Başkanı olan Yılmaz Akçil’in imzasının bulunduğuna dikkat çekildi.
Akçil, 30 Ocak 2024’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) üye olarak atanmış, Ertosun’un konu hakkındaki AYM başvurusuna ret yönde verilen kararda da imzacı olduğu belirtildi.
Akçil’in her iki kararda da imzasının bulunması, “Hakim, savcı, hakem sıfatıyla bakmış veya tanık ya da bilirkişi olarak beyanda bulunmuş olduğu davalara başkan ve üyelere bakamaz” ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirildiği ifade edildi.
Bu olay üzerine Avukat İsmail Sami Çakmak’ın, Kasım 2024’te Akçil hakkında suç duyurusunda bulunduğu ancak AYM’nin bu şikâyetle ilgili henüz bir işlem yapmadığı vurgulandı.
Hukukçu Süheyla Ertosun’un, iç hukuk yollarının tükenmesi gerekçesiyle AİHM’ye başvurduğu belirtildi.
Ertosun’un AİHM başvurusunda, Akçil ile ilgili konuyu vurgulanarak “Bunlar Türkiye’de yargının, etkin ve tarafsız olmadığını göstermektedir” denildi.
Ertosun’un dilekçesinde; İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin Türkiye’nin uluslararası alandaki saygınlığına zarar verdiğine ve Anayasa’daki “İnsan haklarına saygılı ve sosyal bir hukuk devleti olma” ilkesini ihlal ettiğine dikkat çekildi.
Ertosun, İstanbul Sözleşmesi’nin Anayasa’nın 90, maddesine göre, yasa hükmünde olduğunu belirtti.
Ayrıca, Danıştay ve AYM’nin kararlarının; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AHİS) “adil yargılama hakkına”, “özel ve aile hayatına saygı hakkına”, “etkili başvuru hakkı” ve “ayrımcılık yasağı” ile sözleşmenin 12 numaralı ek protokolünde yer alan bütün hakları ihlal ettiği vurgulandı.
NE OLMUŞTU?
Türkiye, 20 Mart 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nden ayrıldığını duyurmuştu.
Fakat karar uluslararası sözleşmelerden çıkışın Meclis’in alacağı karar ile gerçekleşebileceğini savunan çok sayıda hukukçu, kadın örgütü, baro, çeşitli sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve siyasi partiler tarafından karara karşı hukuki süreç başlatmıştı.
28 Nisan, 7, 14 ve 23 Haziran 2022 tarihlerinde davalardan bir kısmı için duruşmalar yapılmıştı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada “Fesih kararının” nedeni olarak “Sözleşme’nin eşcinselliği meşrulaştırıyor olması” iddia edilmişti.
Danıştay 10. Dairesi, Eylül 2021’de açılan davalarda yürütmenin durdurulması istemlerini reddetmiş, iptal istemlerini ise duruşmalı olarak ele almıştı.
Duruşmalarda, Danıştay Savcısı, “Bir işlem hangi usule uygun tesis edilmişse aynı usule uyularak feshedilmesi gerekmektedir. TBMM’nin uygun bulma kanunuyla yürürlüğe giren bir anlaşmanın feshi ancak TBMM’nin uygun bulma kanunuyla kaldırılması kararı ve cumhurbaşkanının uygun bulmasıyla yürürlükten kaldırılacaktır. Sadece cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemez” görüşünü dile getirerek, işlemin iptaline karar verilmesini istemişti.
Danıştay 10. Dairesi 19 Temmuz 2022 tarihinde ikiye karşı üç hâkimin oyu ile davaları reddetmiş, çekilme kararını “hukuka uygun” bulmuştu.