1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kapsamında Muğla’nın Menteşe ilçesinde yürüyüş ve miting düzenlendi. Yapılan açıklamada, “Tüm değerleri üreten biziz, yöneten de biz olacağız” ifadeleri kullanıldı.
Muğla’da 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla işçiler ve emekçiler; Menteşe, Fethiye, Bodrum, Datça ve Ortaca ilçelerinde meydanlarda yer aldı.
Merkez ilçe Menteşe’de saat 11.00’de Kışla Parkı’nda toplanan işçi ve memur sendikaları, meslek odaları ve birlikleri, siyasi partiler, çevre örgütleri ve öğrenciler sloganlarla yürüyüş yaptı.

Yürüyüşte, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz”, “Hükümet istifa”, “Yaşasın 1 Mayıs”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Diplomasız Erdoğan”, “AKP elini emekçiden çek” sloganları atıldı.

Yağmur yağışına rağmen devam eden 1 Mayıs yürüyüşü, miting alanında sona erdi. Mitinge Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, Menteşe Belediye Başkanı Gonca Köksal, Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Muğla İl Başkanı Zekican Balcı da katıldı.

Mitingde tüm STK ve siyasi partiler alana giriş yaparken anons edildi. Daha sonra 1 Mayıs Tertip Komitesi’nin açıklaması okundu.
“BU ÜLKEYİ YENİDEN KURACAĞIZ”
Komite adına açıklamayı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Muğla Şube Başkanı Nilüfer Enginsu ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel İş 2 Nolu Şube Başkanı Heybet Özman okudu.
İşçiler ve emekçiler selamlanarak başlanan açıklamada, “Tüm engellemelere, yasaklamalara, baskılara rağmen, başta Taksim olmak üzere ülkemizin meydanları dünyanın en kitlesel 1 Mayıslarına tanık olmuştur” denildi.
Açıklamada, mücadelede hayatını kaybedenler anılarak, şunlar söylendi: “Düşen her karanfile, akan her gözyaşına, kaybettiğimiz tüm arkadaşlara sözümüz var. Bu ülkeyi yeniden kuracağız!”

“BU DÜZENİN ÇARKLARI, DÜNYANIN TÜM DEĞERLERİNİ ÜRETEN BİZLERİ EZİYOR”
Ekonomik kriz ve yoksulluğa dikkat çekilen açıklamada, şu şekilde devam etti:
“Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini üreten bizleri eziyor. Bu düzenin çarkları, zengini daha zengin etmek, bankaların kasalarını doldurmak, şirketleri ihalelerle beslemek üzere kurulmuş. Bu düzenin çarkları, sermayeye sömürecek ucuz emek, yağmalanan doğa, talan edilecek kentler yaratmak üzere dönüyor.”

“BU HALK KAZANACAK, BİZ KAZANACAĞIZ”
Açıklamanın sonunda ise, “Bu meydanlardan bir kez daha haykırıyoruz: Tüm değerleri üreten biziz, yöneten de biz olacağız! Demokrasi kazanacak, adalet kazanacak, barış kazanacak, kardeşlik kazanacak, emek kazanacak, bu ülke kazanacak, bu halk kazanacak, biz kazanacağız” denildi.

“PLANLI, PROGRAMLI BİR KÖTÜLÜKLE MÜCADELE EDİYORUZ”
Öte yandan yürüyüş öncesi Eğitim Sen Muğla Şube Başkanı Nilüfer Enginsu ve DİSK Genel İş Ulaşım Dairesi Temsilcisi Uğur Gülmez Gündem Fethiye’ye açıklamalarda bulundu.
Son dönemlerde yaşanan gözaltı ve tutuklamalara dair konuşan Nilüfer Enginsu, şunlar söyledi: “Çok zorlu bir süreçten geçiyoruz ve planlı programlı bir kötülükle mücadele ediyoruz. Çocuklarımız şu anda gözaltındalar, sorguya çekiliyorlar. Sadece suçları; adaleti istiyor olmaları, özgürce bir ülkede yaşamak istiyor olmaları. 1 Mayıs’ın da anlamı bu zaten: Emek mücadelesi, özgürlük, adalet mücadelesi. Bu yağmura rağmen buradaki kalabalık gösteriyor ki herkesin muradı özgürlük, adalet, eşitlik, güzel bir ülkede yaşamak. Onun için bugün yağmura rağmen alanlardayız.”
“BİZİ OKULLARDAN UZAKLAŞTIRARAK BU MÜCADELEDEN VAZGEÇİREMEZLER”
Proje okullarına yapılan atamaları değerlendiren Enginsu, direnen ve mücadele eden öğretmenlerin uzaklaştırılmaya çalışıldığını söyledi.
Enginsu, proje okullarına karşı olduklarının altını çizerek, şu ifadelere yer verdi:
“Proje okulları hiçbir kriterin olmadığı; sadece direnen öğretmenlerin, dik duran öğretmenlerin oralardan uzaklaştırılmaya çalışıldığı, ‘dindar ve kindar nesli’ yetiştirecek öğretmenleri atamaya çalıştıkları bir projeden öteye gitmiyor. Biz proje okullarına karşıyız. Bütün okullar nitelikli olmalı. Biz laik, bilimsel, demokratik bir eğitim murat ediyoruz ve bunu da gerçekleştirmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bizi okullardan uzaklaştırarak bu mücadeleden vazgeçiremezler. Mücadele etmeye devam edeceğiz, 1 Mayıs da onun göstergesi.”

“AYRIŞMADAN, BİRBİRİMİZİ ÖTEKİLEŞTİRMEDEN ÜSTESİNDEN GELEBİLİRİZ”
Uğur Gülmez ise, 1 Mayıs’ta meydanlarda olmanın bir gücü temsil ettiğine dikkat çekerek, “Sadece herkes ‘Ben tek başıma ne yapabilirim’ kavramını kafasından silip de ‘biz olarak’ bir şeyler yapabileceğimiz zaman görüyorsunuz, her şey oluyor. Bu da bizim tamamen kendi elimizde. Ayrışmadan, birbirimizi ötekileştirmeden üstesinden gelebiliriz diye düşünüyorum” dedi.
“ATATÜRK’ÜN KURDUĞU CUMHURİYET’TE, ATATÜRK YOLUNDA DEVAM EDECEĞİZ”
Atatürk’ün yolunda devam edeceklerini söyleyen Gülmez, “Bugün bizim bayramdan önce hak mücadelemiz var, savaşımız var ama biz bayram olarak devam ettireceğiz. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’te, Atatürk yolunda devam edeceğiz sonuna kadar” ifadelerini kullandı.

Taşeronlaşmaya karşı olduklarını vurgulayan Gülmez, şunları söyledi: “Biz işçiler olarak ötekileştirilmeden çalışmak istiyoruz. Mesela kurumlarda A sendikası, B sendikası var. Şimdi taşeronlar çıktı ve bu yaygınlaşıyor. Biz buna bütün işçiler olarak karşıyız.”
Bununla birlikte miting sonrası Praksis konseri gerçekleştirildi.

Tertip Komitesi’nin basın açıklamasının tamamı şu şekilde:
Dostlar,yoldaşlar,yüreği mücadele ateşiyle tutuşanlar,Mayıs isyanını alanlara kavuşturan canlar!
Sizleri 1 Mayıs Tertip komitesini oluşturan DİSK KESK TTB TMMOB adına en devrimci duygularımla selamlıyorum.
Bugün özellikle adalet için, özgürlük için mücadele ateşini yükselten geleceğimiz, umudumuz gençleri ayrıca selamlamak istiyorum.
Hoş geldiniz!
Bu şanlı günde emeğimizin hakkını söke söke almak için,
özgür yarınlara omuz omuza yürümek için,
Bu onurlu kavgayı sevdamızla kuşatmak için,
Halkların nasırlı yumruğunu faşist düzene balyoz gibi indirmek için alanlardayız.
Bir dünya düşlüyoruz yoşdaşlığın sınıfları yok ettiği,
Bir dünya düşlüyoruz çocukların ölmediği,
Bir dünya düşlüyoruz insanlık onurunun baskıya ,sömürüye ,savaşa galip geldiği.
Ve elbette biliyoruz güneşin zaptı yakın
Güneşi zapt edeceğiz
Onurlu mücadelemizden bir an bile vazgeçmeyeceğiz.
Direnenlere selam olsun!
Yaşasın 1 Mayıs
Yaşasın Birlik, mücadele ve dayanışma günümüz.
Bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenler, emeğiyle bu ülkeyi var edenler merhaba…
İşçiler, kadınlar, gençler, öğretmenler, mühendisler, mimarlar, sağlık emekçileri, hekimlerimiz, çiftçiler, köylüler, demokrasi ve hukuk için, bilimsel eğitim için mücadele ören yurtlarından atılan cezaevlerine gönderilen öğrenciler, güvencesiz ve esnek çalışma dayatılan emekçiler merhaba…
Açlık, yoksulluk sınırının altında ücretlere mahkûm edilenler, “geçinemiyoruz” diyenler, işsizler merhaba…
Emek, barış, demokrasi, eşitlik, özgürlük, kardeşlik, laiklik, adalet mücadelesi verenler merhaba…
Sermayenin ve tek adam rejiminin kuşatmasına karşı demokrasiyi ve demokratik hayatı savunanlar merhaba…
Bize dayatılan bu vahşi sermaye düzenine karşı işini, ekmeğini, deresini, zeytinini, tarlasını, ormanını, ülkesini ve geleceğini savunanlar merhaba…
Şiddete, ayrımcılığa, tacize, tecavüze, yok sayılmaya karşı “emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir” diyen kadınlar merhaba…
Savaşa karşı barışı; eşit, özgür ve bir arada kardeşçe yaşamayı savunanlar merhaba…
Selam olsun faşizme, gericiliğe boyun eğmeyenlere!
Selam olsun Adalet ve demokrasi için mücadele edenlere!
Bugün 1 Mayıs! Sesimiz, mücadelenin ateşi ve coşkusuyla hep bir ağızdan çığlığa dönüşüyor! İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs, ülkemizde güçlü bir tarihe sahiptir. Tüm engellemelere, yasaklamalara, baskılara rağmen, başta Taksim olmak üzere ülkemizin meydanları dünyanın en kitlesel 1 Mayıslarına tanık olmuştur.
1 Mayıs herhangi bir miting değildir. 1 Mayıs, dünyanın her tarafında, beş kıtada yüzlerce ülkede kutlanan, İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Yılın 365 günü ezilen, sömürülen, horlanan, yok sayılan milyonlar, 1 Mayıs alanlarında kendilerini ifade eder, taleplerini, umutlarını, tepkilerini omuz omuza paylaşır. 1 Mayıs, tüm değerleri üreten işçilerin ve emekçilerin bugüne dair itirazlarını ve yarına dair hedeflerini beyan ettiği gündür. 1 Mayıs alanları, yüz binlerin birbirlerine ve tüm dünya İşçi sınıfına yüzünü döndüğü ve elini uzattığı alanlardır. Bizler bir tarihin taşıyıcılarıyız; onu yaşatmak ve büyütmek için buradayız.
Ben de bu coşkuyla hepinizi 1 Mayıs Tertip Komitesi adına saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum ve Onurlu mücadelemizde hayatını kaybetmiş tüm yoldaşlarımızı sevgiyle saygıyla anıyorum. Düşen her karanfile, akan her gözyaşına, kaybettiğimiz tüm arkadaşlara sözümüz var. Bu ülkeyi yeniden kuracağız!
Ekonomik kriz, işsizlik, zamlar, pandemi, yangınlar ve deprem felaketleriyle birlikte ülkemizde insanca yaşamak bir yana, hayatta kalmak bile her gün zorlaşıyor. Bu düzen, toplumun işini, aşını, geçimini ve sağlığını korumuyor; aksine tehdit ediyor. Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini üreten bizleri eziyor. Bu düzenin çarkları, zengini daha zengin etmek, bankaların kasalarını doldurmak, şirketleri ihalelerle beslemek üzere kurulmuş. Bu düzenin çarkları, sermayeye sömürecek ucuz emek, yağmalanan doğa, talan edilecek kentler yaratmak üzere dönüyor.
Bizler bu ülkenin kaynaklarının herkese yeteceğini biliyoruz; yeter ki çetelerin üzerine çökmesine müsaade edilmesin. Yeter ki ürettiklerimiz bir avuç azınlığa –sermayeye- peşkeş çekilmesin, savaş ve rant politikalarına harcanmasın. Yeter ki ülkeyi yönetenler siyasi rakiplerini alt etmek için ülkenin döviz birikimini bir gecede harcamasın. Sermayenin, tarikatların ve emperyalist merkezlerin kuşattığı bu düzende emekçilere vaat edilen tek şey sömürüdür. İşçi sınıfının kanı ve alın teriyle ayakta duran bu sömürü düzeninin içinde bir çözüm yoktur. Düzen içi çözümlerle, seçim makyajlarıyla, “daha az kötülerle” bu ülkenin emekçileri kurtulamaz. Emekçilerin çıkarı düzen siyasetinin yancısı olmakta değil, bu düzeni kökten reddetmekte yatar. Halk işe, ekmeğe, insanca bir yaşama olduğu kadar demokrasiye, adalete ve hukuka da aç. Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor. Hakkını arayan ve gerçekleri söyleyen herkes bu düzenin hukuk dışı zorbalıklarıyla karşı karşıya kalıyor. Bu düzenin devamı için demokrasinin son kırıntıları ortadan kaldırılıyor, seçme ve seçilme hakkımıza dahi el uzatılıyor. Bu düzenin kışkırttığı cinsiyetçilik, ırkçılık, mezhepçilik ve savaş politikaları ülkemizin ve halkın geleceğini çalıyor. Memleketin en kritik eşiğinde, Cumhuriyet tarihinin en derin krizinin, yoksulluğunun yaşandığı günlerde duyulmayan, duyulmadığı gibi üzeri örtülmeye çalışılan tek ses halkın, emekçilerin sesidir…
Aslında herkes biliyor ki suretinin kaldığı bu karanlığı götürecek olan da yeni bir memleketi kuracak olan da halkın muhalefetidir.
Toprağına, deresine sahip çıkan köylüler, yoğun çalışma saatlerine, şiddete, mobbinge rağmen kamu hastanelerinde hekimlik yapmaya inatla devam eden, parasız sağlık hizmetleri için mücadele eden hekim-hemşire, üniversitesine sahip çıkan öğrenci, insanca yaşam için sendika hakkı için mücadele eden işçi, yaşamına dokunduğu her çocuk ve tüm çocuklar için mesleğini, haklarını, çocukların eğitim hakkını savunan eğitimciler değiştirecek memleketi. Mülakatlarda elenip atanmayan öğretmeyenler, açlık sınırının altında maaşlarla ölüme terk edilen emekliler, yat yakıtlarının 3 katı yakıt fiyatıyla traktörünü çalıştıran çiftçiler değiştirecek makûs talihimizi!
Şimdi meydanlarda olmanın, korku imparatorluğuna teslim olmayan milyonlar olduğumuzu, emeğimizin hakkını alacağımız günleri ellerimizle kuracağımızı, bugünden yarına yaşamı örgütlemenin kararlılığını haykırmanın zamanı…
Çok açık ki ülkemizde tüm alanlarda yaşanan yıkımın sorumluları: laikliği, bilimi yok sayanlar, memleketi tarikatlar ve cemaatlerle kuşatanlardır. Kamusal eğitimden sağlığa, barınma hakkına kadar halkın haklarını gasp edenlerdir. Memleketin derelerini, dağlarını, topraklarını, emeğin ve emekçilerin haklarını emperyalist, kapitalist güçlere peşkeş çekenlerdir. Yaşanan süreçlerde gördük ve bugünlerde görüyoruz ki devletin kurumları çökmüştür. İşçiden alıp patronlara verdiler; fakirden çalıp zenginin kasasını doldurdular. Dar gelirlilerden alıp rantiyeye kaynak aktardılar; rant için kentleri ve doğayı betona boğdular, doğal afetleri felakete çevirdiler. Sözün özü, evet, ülkeyi bir şirket gibi yönettiler.
Tarihteki tüm kazanımlar sınıflar mücadelesinin, toplumsal mücadelenin eseridir. Tarihin en karanlık dönemlerinde, karanlıkla baş etmenin tek yolu halkın, emekçilerin örgütlü gücüdür. Memlekette rüzgâr her dönemden daha güçlü şekilde emekten, sınıftan, kamuculuktan, laiklikten yana esiyor. Doğanın, yasam alanlarımızın, emeğin bir avuç sermaye tarafından fütursuzca sömürülüp, yaşamın yok edildiği günümüzde kapitalizmin doğayı, doğal varlıkları ve yaşamı metalaştırarak sömürmesine, yaşam alanlarını yok etmesine karşı doğanın, insanın, hayvanların ve tüm canlıların yaşam haklarını Kaz Dağları’ndan Akbelen’e, Akkuyu’dan Deştin’e, Cerattepe’den Kızılcabük’e Munzur’dan Köyceğiz’e savunuyoruz. Bugün, iklim krizini derinleştiren bu sömürü düzenine karşı dünyanın dört bir yanında harekete geçen gençlerin, yoksulların, emekçi halkın sesine ses katma günü. Bugün doğayı, insanlığı, yaşamı ve geleceği işgaliyle yok eden her türlü zorbalığa, zalimliği karşı direnerek, doğayı ve yaşamı yeniden kazanma günü. “Havamızı, suyumuzu, toprağımızı kirleten, sağlığımızı bozan, iklim krizinin iklim felaketine dönüşmesine sebep olan fosil yakıtlardan adil bir geçişle, emekçileri hak kaybına uğratmadan kurtulma günü”
Biz işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, tüm sömürülenler, yoksullaşanlar ve ezilenler olarak bu düzeni değiştirme 86 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var.
Bizler;
*Emeğin sömürülmediği
*%1’in değil %100’ün mutlu yaşadığı
*Sendikal hak ve özgürlüklerin, örgütlenmenin, hak arama yollarının açık olduğu
*Grev hakkının engellenmediği
*Herkesin güvenceli, kadrolu çalıştığı bir işinin ve insanca yaşamaya yetecek bir ücretinin olduğu
*Gazetecilerin, Sendikacıların, sanatçıların, akademisyenlerin belediye başkanlarının, siyasi rakiplerinin, gençlerin ve öğrencilerin hapse atılmadığı, KHK ve fiili OHAL rejimine son verildiği
*Ekonomik krizlerin, salgınların, depremlerin, afetlerin faturasının halklarımıza ve emekçilere kesilmediği
*Kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı 2.sınıf yurttaş muamelesi görmediği
*Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı
*Eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hâkim olduğu
*Düşünce ve ifade özgürlüğünün suç olarak görülmediği ve cezalandırılmadığı
*Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan
*Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu bir gelecek ve ülke için mücadeleye devam edeceğiz.
Biliyoruz ki, böyle bir dünya ve ülke mümkündür.
Geleceğe ve umuda birlikte sahip çıkabiliriz. Birleşirsek, örgütlenirsek, değiştirebiliriz!
Sözlerimizi bitirirken…
Bugün burada bulunamayıp tarlasında, fabrikasında, iş yerinde olan emekçilere Selam olsun!
Evlerine hapsedilen, ücretsiz köle gibi çalıştırılan ev işçisi kadınlara selam olsun!
Emek mücadelesi veren Türkiye işçi sınıfına selam olsun!
Bu meydanlardan bir kez daha haykırıyoruz: Tüm değerleri üreten biziz, yöneten de biz olacağız!
Demokrasi kazanacak, adalet kazanacak, barış kazanacak, kardeşlik kazanacak, emek kazanacak, bu ilke kazanacak, bu halk kazanacak, biz kazanacağız.
Sizleri 1 Mayıs Tertip Komitesi adına bir kez daha selamlıyor, saygılar sunuyorum.
