Prof. Dr. İlber Ortaylı, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda Likya Yolu’nun yoğun turizm ve yerleşim tehdidi altında olduğunu belirterek “Ancak istisnai kurallar, dikkatli bir idare ve şuurlu bir vatandaş kitlesi sayesinde ayakta kalabilir” dedi.
Tarihçi, Yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, Instagram hesabı üzerinden Likya Yolu’na ilişkin bir paylaşım yaptı. Ortaylı, Likya Yolu’nun Antalya Adrasan ile Muğla Ölüdeniz arasında yer aldığını belirtti ve bölgenin son yıllarda yoğun turizm ve yerleşim tehdidi altında olduğunu vurguladı.
Ortaylı, şu ifadelere yer verdi: “Likya yolu; yani Antalya’nın Adrasan ile Muğla Ölüdeniz arasındaki mıntıkayı içeren doğal yoldur. Bu yolun önemli bir kısmı antik dünyada Likya diye adlandırılır, son yıllarda yoğun turizm ve daha beteri yoğun yerleşime yönelmektedir.”
“TABİAT DOSTLARININ ÇIĞLIKLARINA ALDIRMAYANLAR LİKYA BÖLGESİNE DE EL ATIYORLAR”
Antalya Belek’te olduğu gibi Likya bölgesine de el atıldığını ifade eden Ortaylı, şöyle devam etti:
“Beterin de beteri var. Antalya’nın doğu sahillerini, Belek’i berbat eden vandal kitlevi turizm ve heyula oteller sahili de kapatmışken bu gibi bir eğilimi önlemek gerekiyor; tabiat dostlarının çığlıklarına aldırmayanlar Likya bölgesine de el atıyorlar.”
“HELEN DÜNYASINA İTHAL EDİLECEK BİR YER DEĞİL”
Likya’nın tarihte özgünlüğü ile tanındığını anlatan Ortaylı, şu bilgileri aktardı:
“Öyle bir çırpıda Helen dünyasına ithal edilecek bir yer değil. Dili çok eski ve halen M.Ö. 3000’e kadar giden kalıntılar yanında, dilin kendi de var. Klasik dünya filologları için çetin bir konu. Aydınlanma felsefesinden ve Montesquieu’nun yazılarından beri Likya dikkati çekmiştir.
Çünkü bu bölgedeki birçok şehrin meydana getirdiği bir ortak federasyon ve parlamento burada yer almaktadır. Patara’da bu parlamentonun kalıntıları görülüyor. Bölgedeki kazıları Prof. Dr. Cengiz Işık ve ekibi yapıyor. Doğrusu yazın sıcağı dışında nisan, mayıs, eylül, ekim hatta kasım aylarında nefis yürüyüşlerin yapılacağı bir yer.”
“BU HUNHAR OTELCİLİĞİN NEDENİNİ ANLAMAK ÇOK GÜÇTÜR”
Yürüyüş yolunun trafiğe kapatılması gerektiğine dikkat çeken Ortaylı, şunları söyledi:
“500 kilometrelik bir yolu Akdeniz’in en güzel manzaralarını seyrederek kat edebilirsiniz. Hatta bu anlamda sınır Muğla’daki Knidos harabelerine kadar uzanır. Yürüyüş yolunun trafiğe kapatılması gerekir; sadece insanlar, bisiklet gibi araçlarla gezilebilmelidir.
Yazın nemi ve sıcağı dışında insanların gerçekten Anadolu’nun 3 bin yılını, en canlı eserlerini Myra’da amfi tiyatroda olduğu gibi görebilecekleri, Gelidonya Feneri’nde denizi seyredecekleri ve hemen her koyda denize girebilecekleri bir bölgede bu hunhar otelciliğin nedenini anlamak çok güçtür.”
“KRAL MEZARLARININ HER BİRİ, AYRI BİR DEĞERLİ HAZİNEDİR”
Bölgenin ‘dikkatli bir idare ve şuurlu bir vatandaş kitlesi’ ile ayakta kalabileceğine dikkat çeken Ortaylı, son olarak şu ifadeleri kullandı:
“Fethiye, Teke Yarımadası’ndaki kral mezarlarının her biri, ayrı bir değerli hazinedir. Unutmayalım, ta İran’dan başlayan kervansaray zinciri de Fenike havzasına kadar uzanıyor. Türkiye tarihinin antik devirlerden yakın zamanlara kadar yoğunlaştığı; tarihi eserlerle tabiat güzelliklerinin iç içe yaşadığı istisnai bir bölge; ancak istisnai kurallar, dikkatli bir idare ve şuurlu bir vatandaş kitlesi sayesinde ayakta kalabilir.”