İnsanlık ve gezegenin geleceği için “Şimdi yola çıkma zamanı” diyerek başlatılan uluslararası Büyük İklim Adalet Kervanının Türkiye’deki ilk durağı İkizköy’deki Akbelen Ormanı nöbet alanı oldu.
Halkların İklim Anlaşması Ağı’nın “Ya biz her şeyi değiştiririz ya da amansız bir iklim durumu her şeyi bizim aleyhimize değiştirir. Şimdi yola çıkma zamanı” diyerek 2 Nisan’da başlattığı uluslararası Kervan’a katılmak üzere İklim Adaleti Koalisyonu ve Ekoloji Birliği bileşenleri, dün (8 Nisan) İstanbul’dan yola çıktı. Kervan’ın ilk durağı bugün Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı nöbet alanı oldu.
“ADİL BİR DÜNYA TALEBİNDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ”
Yeniköy Kemerköy Enerji’nin maden sahasını genişletme çabasına karcı Akbelen Ormanı’nda mücadele eden çevre savunucuları ile buluşulan ilk durakta İklim Adaleti Koalisyonu’nun üyesi bileşenler ile Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) basın açıklaması gerçekleştirildi. MUÇEP Datça Eş Sözcüsü Renate Ömeroğulları’nın okuduğu basın açıklamasında 1 Mart’ta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından zeytinlik alanları madencilik faaliyetlerine açan Yönetmelik değişikliğinin bütün ülkenin zeytinliklerini tehdit ettiği söylendi.
Ömeroğlu, Yatağan Termik Santrali için verilen altında 2 milyar lirayı aşkı yatırım teşviki ile işçilerin 5 yıllık maaşlarının ödenebileceğini ifade ederek “Santral kapanırsa çalışanlar ne yapacak?” sorusunungerçek olmadığını söyledi. Ömeroğlu, önlem alınmazsa dünyanın sonunun yaklaştığını vurguladı:
“Son değişiklikler hem insanlar hem de tüm doğal varlıklar arasındaki eşitsizliği artıracaktır; kabul etmiyoruz/etmeyeceğiz. Adaletle eşitlik arasında ayrılmaz bir ilişki olduğunu biliyoruz. Acil önlemler alınmazsa sonunun yaklaştığını bildiğimiz dünyanın giderek artan biçimde eşitsizlik üretmeye devam ettiği de ortada. Bu eşitsizliklerin doğanın (ve bir parçası olan insanın) tüketilmesi pahasına üretildiğinin farkındayız”
“ADİL BİR DÜNYANIN YEŞİLE BOYAMAYLA GERÇEKLEŞTİRİLEMEYECEĞİ ORTADA”
Ömeroğlu, İklim Adaleti Kervanı’nın dünyanın birçok ülkesinde yürüyüşe geçmesinin iklim adaleti talebi için sembolik bir başlangıç olduğunu fakat daha adil bir dünyanın yeşile boyama ile gerçekleştirilemeyeceğinin ortada olduğunu söyledi:
“Türkiye’de öne çıkan iklim krizinin önemli bir nedeni olarak fosil yakıtların kullanımına karşı mücadelenin iklim adaleti mücadelesinin bütününü oluşturmadığını, yaşamın sürdürülmesi için iklim krizine yol açan tüm uygulamalara karşı topyekûn mücadele verilmesi gerektiğini unutmuyoruz. Paris İklim Anlaşması’nın yıllar sonra imzalanmasının, yeşile boyamanın kötü bir örneği olduğunun da farkındayız. İklimi değil sistemi değiştir sloganı ile eşitsizlik üreten sistemin değiştirilmesini istiyoruz.
Bir kere daha “Sürdürülebilir Kalkınma” değil, “Sürdürülebilir Yaşam” talebimizin esas olduğunu haykırıyoruz.”
“BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN”
Açıklamada, iklim krizinin doğal değil, kapitalizmin geliştiği döneme ait bir oldu olduğunu söyleyen Ömeroğlu, “Sorunun karbon salınımını kapitalist devletlerin vaaz ettiği karbon borsalarında azaltma yoluyla çözülemeyeceği açıktır. O nedenle iklimi değil sistemi değiştir sav sözü, toplumsal-ekolojik eşitsizlik yaratan tüm kurumların ortadan kaldırılması talebinin ifadesidir. Kervan, bu talebimizi dile getirmek için yola çıkıyor. Bugün bir felaketin eşiğine gelen dünyanın kaderini değiştirmek pekâlâ da mümkündür;
‘Başka bir dünya mümkün’dür! Hep birlikte yapacağız” dedi.
İKLİM ADALETİ KERVANI YOLDA | İKİNCİ DURAK AYDIN: “VAR OLAN ZİHNİYET, ENERJİDE TOPLUMUN İHTİYAÇLARINI DEĞİL, SERMAYENİN ÇIKARLARINI KOLLUYOR”
Kervan’ın ikinci durağı Aydın oldu. Aydın’da yapılan açıklamada, iklim krizinin öncelikli gündem olması gereken bu kritik dönemde Türkiye’nin fosil yakıtlara bağımlı bir enerji politikasını ısrarla izlemeye devam ettiği vurgulanarak, “Geçtiğimiz günlerde TÜİK tarafından açıklanan sera gazı emisyonlarında Türkiye, COVID-19 pandemisine ve ekonomik krize rağmen 2020 yılında sera gazı salımlarını 2019’a göre 3% oranında arttırarak 524 milyon ton CO2 eşdeğerine ulaşmıştır. Bu salimların 70%’i enerji sektöründen gelmektedir.” dendi.
Türkiye’nin enerji politikalarının hatalarla dolu olduğunun söylendiği açıklamada, verimliliğini artırmak ve tüketimini azaltmak yerine, enerji tüketimini arttıran mega projelerle enerji arzını artırmış ve enerji tüketimini özendirmiştir dendi ve şu ifadelere yer verildi:
“Enerjide toplumun ihtiyaçlarını değil, sermayenin çıkarlarını kollayan bu zihniyet, doğal varlıklarımızı ve halkın sosyal yaşantısını ağır tahribata uğratan enerji projelerine izin vermekte sakınca görmemiştir. Ege Bölgesi’nin yıllardır mücadele ettiği Jeotermal Santraller bu durumun tipik bir örneğidir. Türkiye’de jeotermal santrallerin en yoğun olduğu iller Aydın, Denizli ve Manisa’dır. Bu bölgeler aynı zamanda hem su kaynakları hem de tarım için ülke ekonomisinde son derece önemli olan Büyük Menderes ve Gediz Nehir Havzalarında bulunmaktadır.”
“JES’LER NE TEMİZ ENERJİDİR NE DE YENİLENEBİLİRDİR”
Jeotermal enerji santralerinin (JES) çevresel kirliliği ve iklim krizini derinleştirdiği söylenen açıklamada, JES’lerin işsizliğe de çözüm olmadığı dile getirildi: “Aydın’da üretilen jeotermal enerjiden, yöredeki hiçbir sektör veya yöre halkı ucuz enerji olarak faydalanmamakta, jeotermal işletmeler Aydın’da işsizliğe çözüm olmamakta, aksine tarım ve tarıma dayalı yan sanayi ile birlikte Aydın’da 700 bin kişinin gelir-iş-gelecek güvencesi yukarıda saydığımız nedenlerle JES’ler tarafından yok etmekte ve ekosistem geri dönüşü olmayan bir yıkıma maruz bırakılmaktadır.”
JES’lerin Ege Bölgesi’nde sebep oldukları insan sağlığına tehditler ekosistemde ağır tahribatlar, yöre halkının ekonomik gelirinin yok edilmesi gibi önemli yıkımlara karşılık toplam 63 jeotermal santralin 2020 yılında elektrik üretiminin ancak 3%’ünü karşıladığı ifade edilerek, “Bunca çevresel kirliliğe ve iklim krizini arttıran salımlara yol açan JES’ler ne temiz enerjidir ne de yenilenebilirdir. Türkiye’nin JES’lerden sağlanacak enerjiye ihtiyacı yoktur. İklim Adaleti Koalisyonu olarak tüm Jeotermal Santrallerin derhal kapatılmasını talep ediyoruz” dendi.