Muğla’nın Milas ilçesinde bağlı Akbelen Ormanı’nın kesilmesi ve yürütülen madencilik faaliyetlerinin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerinden muaf tutulmasına karşı açılan davanın duruşmasından sonra, İkizköylülerin avukatı İpek Sarıca Gündem Fethiye’ye değerlendirmelerde bulundu. Sarıca şirketin kendi kendini denetlendiğini ve yanlış veriler sunduğuna dikkat çekti.
Haber: Hülya Çetinkaya – Burak Necip Başar
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Mahallesi’ndeki 780 dönümlük Akbelen Ormanı, Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. (YK Enerji) termik santraline yakıt sağlayan kömür madeninin genişletilmesi için tüm eleştirilere ve engellemeler rağmen jandarma koruması altında kesilmişti.
Bu süreçte İkizköylü yurttaşların kurduğu Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK), Muğla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne, Akbelen Ormanı’nın kesilmesinde herhangibir Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecinin işletilip işletilmediğini sormuş ve 2005’te verilen ‘ÇED muaf” kararının geçerli olduğu yanıtını almıştı.
Karara karşı ise KARDOK ve İkizköylüler dava açmış, davanın duruşması dün (18 Kasım) Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde görülmüştü.
Gündem Fethiye duruşmayı yerinde izlemişti.
Duruşma sonrasında İkizköylülerin vekili Avukat İpek Sarıca Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtladı. Sarıca, duruşmada YK Enerji avukatlarının dile getirdiği, davanın süresinde açılmadığına, tesisin ÇED’den muaf tutulduğuna dair kararın en az 2020 yılından beri bilindiğine ilişkin iddiaları şu şekilde değerlendirdi:
“Öncelikle biz Ağustos 2023 tarihli dilekçemizde şunu soruyoruz: Akbelen’de ne oluyor? Akbelen’de ÇED var mı? ÇED prosedürü işlendi mi o ağaç kesimleri için. Bu soruyu sorduğumuzda 2005 tarihli süreci ve 2015 ile 2019 tarihli üç tane ÇED muafiyeti kararı için görüş sunuldu. Biz iki ayrı görüşü bilmiyorduk. Bir de şöyle bir şey de var: Eğer bir proje yapacağım diye idareye başvursan sana sorar ‘ÇED muafiyetin var mı?’, varsa var olduğuna dair bir işlem kurar. Biz aslında onun iptal edilmesini istiyoruz. Dava dilekçemiz öyle ancak davalılar tarafından bu tam tersinden, 2005’e odaklandı. Biz onun için değil, aynı zamanda ÇED muafiyetinin devam ettiği görüşünün iptali için dava açtık. Yani orada farklı bir durum var. İddia edildiği gibi bir durum yok”
“ASIL ‘KANUNA UYGUN’ YOK EDENLER KÖTÜ NİYETLİDİR”
Duruşmada YK Enerji avukatlarının bilgi edinme ile geriye dönük idari işlemin tekrar tekrar dava konusu edilmesinin iyi niyetli olmadığının söylenmesine dair ile Sarıca şunları söyledi:
“İyi niyetse; kamu yararını koruyan biz, doğayı koruyan biz, insanı koruyan biz, geleceğe sahip çıkan biz, kültürel varlıkları koruyan biz. Eğer dilekçemiz iyi niyetli değilse, bu yaptıklarımız acaba ne oluyor onu da sormak lazım. Aslında iyi niyetli olmayan onlar. Hasan amca çok güzel söyledi, ‘Kanuna uygun yok ediyorlar.’ Kanuna uygun yok edenler onlarsa onlar asıl kötü niyetlidir.”
YK Enerji’nin elektrik üreterek kamu yararında bulunduğu iddiasına yönelik ise Sarıca, şirketin götürdüklerinin getirdiklerinin yanında çok fazla olduğunu dile getirdi. Alternatif enerji üretme yöntemlerinin yürütülmediğini dile getiren Sarıca, Akbelen Ormanı’nda alınan verimli toprağın kamyonlara doldurularak çukura döküldüğünü söyledi.
BU süreci gözleriyle de gördüklerini söyleyen Sarıca, “Yani verimli toprağı da korumadılar bunlar. Burada soru soruyu sormak lazım. İyi niyet kimde? Koruyan da mı yok eden mi?” diye sordu.
“ORTADA KAMU YARARI DEĞİL KÂR VAR”
Kamu yararına dair ise Sarıca şöyle konuştu: “Öncelikle karşımızdaki şirket de olsaydı devlet de olsaydı bir kâr amacı güdüyordu. Yani enerji şu an hala bizde meta. Parayla karşılığını alıyorsun, enerjini satın alıyorsun. Yani bu ortada bir kamu yararı olduğunu göstermiyor aslında bir kârın olduğunu gösteriyor. Yani şirket parasını kazanıyor, cebine atıyor.”
Gazeteci Bahadır Özgür’ün YK Enerji’nin iktidara, davalar ve direnişler sebebiyle zarara uğradıklarını bildiren bir mektup yazdığına dair haberini hatırlatan Sarıca, “Yeniköy Kemerköy şirketin açık açık yakınıyor. Diyor ki ‘Bu kadar davalar yüzünden masraf ediyoruz, süreç ilerlemiyor, idare sıkıştı.’ Aslında aynı şikayetleri bugün davada söylediler. ‘Kömür çıkmadı, zeytinlikleri önümüze engel’ diyorlar” ifadelerini kullandı.
“BÖYLE ENERJİ ÜRETMENİN BİZE BİR FAYDASI YOK”
Türkiye’nin enerji ihtiyacının olmadığını söyleyen Sarıca, “Yedek enerji olarak aslında tutuluyor. Ancak böyle enerji üretmenin bize bir faydası yok. Faydasından çok zararı var. Çevreye zarar verdiği, insanlarda psikolojik ve sosyal zararlar olduğu, aynı zamanda doğayı yok ettiği biliniyor. Bu kadar çok şey götürecekse enerjiye gerçekten ihtiyacımız var mı? Sorgulamamız lazım” diye konuştu.
“ŞİRKET EVET VERİ VERİYOR, ‘GEREKLİ İZİNLERE BEN UYUDUM’ DİYE BİLDİRİM YAPIYOR ANCAK DENETİM YOK”
YK Enerji avukatlarının ÇED’den muaf olunmasının gerekli yükümlülüklerin yerine getirmemesi anlamına gelmediğine, YK Enerji’nin gerekli izinleri aldığına yönelik söylemlerine dair Sarıca şöyle konuştu:
“Şirket kendi kendini denetliyor. Mesela diyor ki şurada hava ölçümü yaptım, ben yapmam gereken ölçümü yaptım ve hava ölçüm sonuçlarında da uymam gereken standartların içinde kaldım. Bunu da bildiriyor idareye. Hazırlanan hava ölçümü prosedürünün niyeti bu. Ben zarar vermediğimi kanıtlamaya çalışıyorum. Sürecin prosedür içinde ilerlediğini kanıtlamaya çalışıyor. Ancak bizse onun tam tersini yaptık. Şirket çalışmaları aslında bütün maden sahası olarak görünüyor ancak çalışmalar Akbelen mevkisindeydi. Akbelen mevkisinde hava ölçümü yaptığımız zaman biz öğrendik ki orada da ciddi bir hava kalitesi sıkıntısı var, Dünya ve Türkiye değerlerinin çok çok üstünde, insan sağlığını etkileyecek şekilde.”
Şirketin verdiği verilerin her zaman gerçeği yansıtmadığına dikkat çeken Sarıca, “Şirket evet veri veriyor, ‘gerekli izinlere ben uyudum’ diye bildirim yapıyor ancak denetim yok. Biz bunu teyitledik Akbelen’de Haziran ayında hava ölçümü ile. Yani ‘ben uydum’ demekle prosedüre uygun olduğunu anlamına gelmiyor. Prosedür tarafından denetlenmiyor. Sıkıntı bu zaten burada çıkıyor” diye konuştu.
ÇED MUAFİYET KARARININ VERİLMESİ VE SÜRDÜRÜLMESİ HAKKINDA
Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri, linyit kömürü kullanarak elektrik üretmek amacıyla sırasıyla 1987 ve 1995 yıllarında kamu kurumu Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) tarafından devreye alınmıştı. Eski Muğla İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, aynı şekilde kamu kurumu olan Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Yeniköy İşletmesi Müdürlüğü işletmesindeki ruhsat sahası için 08 Aralık 2005 tarihinde ÇED muafiyet kararı vermişti. Bu kararı da 16 Aralık 2003 tarihli Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin Geçici 3’üncü maddesine dayandırmıştı. Bu madde ile 1993 yılında Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nden önce faaliyete geçen ve şu durumdaki projeler için ÇED’den muaf olma hakkı tanınmıştı “Uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projelere ve bu tarihten önce üretim ve/veya işletmeye başladığı belgelenen faaliyetler”
Özelleştirme İdaresi Başkanlı tarafından özelleştirme programına alınan tesisler, 2014 yılında Kemerköy ve Yeniköy Termik Santralleri, Yeniköy Linyitleri İşletmesi, ilgili Maden Ruhsatları ve Kemerköy Liman Sahası (Kemerköy ve Yeniköy Termik Santralleri ile Kemerköy Liman Sahası) bir bütün halinde Limak ve İC İçtaş ortaklığındaki YK Enerji’ye devredilmişti. Bunun yanından Lojman Tesisleri ve Geyik Barajının yüzde 75 hakkı ile Dereköy’ de önceden Türkiye Elektrik Kurumuna ait olan muhtelif parseller ile üzerlerinde bulunan sondaj kuyuları da devredilmişti.
2018 yılında toplamda beş ayrı maden ruhsatının birleştirilmesi ile oluşturulan 86541 no’lu 230 bin dönümlük alanı kapsayan ruhsat alanına ÇED muafiyet kararı verilmişti. Birleştirilen ruhsat sahalarındaki faaliyetler ise entegre bir tesisi olmasına rağmen ÇED’den muaf tutulmaya devam etmişti. Bu karara karşı KARDOK Derneği tüm faaliyetlerin birlikte değerlendirilerek ÇED sürecine tabi tutulması için dava açmış fakat dava reddedilmişti. İkizköy Çevre Komitesi’nin hazırladığı bilgi notuna göre yasal yolların tükenmesinden sonra 31 Aralık 2022 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılmıştı.