Akbelen Ormanı’nı kömür madenine karşı korumak için mücadele eden İkizköylüler bugün yaptıkları basın açıklamasında, YK Enerji’ye ağaç kesim izninin iptali için açtıkları davada bilirkişilere şirket tarafından baskı uygulandığını söyleyerek buna karşın Akbelen’in korunmasına yönelik bir rapor beklediklerini dile getirdi.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’de, Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş’nin (YK Enerji) Akbelen Ormanı’nı kesmek istemesine karşı mücadele eden köylüler, bugün yaptıkları basın açıklamasında, şirketin ağaç kesim izninin iptali için açtıkları davada bilirkişi raporu beklediklerini söyledi.
Basın açıklamasından önce İkizköylüler ve İkizköylülerin mücadelesine destek veren ekolojistler saat 12:00’de Milas Kapalı Pazar Yeri’nde bir araya gelerek Atapark Meydanı’na yürümek istedi. İkizköylülerin açtıkları üzerinde “Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz”, “Zeytin için adalet”, “Zeytin kardeşliği kazanacak” yazan pankartlar, İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından kapattırılmak istendi ve planlanan yürüyüş suç olduğu öne sürülerek engellenmeye çalışıldı.
“ANAYASAL HAKKIMIZI KULLANMAK SUÇ MUDUR?”
Karadam Karacahisar Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK) Başkanı Nejla Işık ise üç gün boyunca yürüyüş ve basın açıklaması hakkında Milas Kaymakamlığına dilekçe vermek istediğini fakat dilekçesinin kabul edilmediğini söyledi ve “Anayasal hakkımızı kullanmak suç mudur?” diye sordu.
Işık, “Benim elime bakar mısınız, ben 43 yaşındayım toprakla uğraşıyorum. Ben toprağım, köyüm için buradayım, amacımın dışında değilim” dedi.
İkizköy’lü bir yurttaş ise getirdiği çam ve zeytin dallarını göstererek, “Bakın şu zeytinlerin haline, bunlar kömür tozu içinde. Suyumuz yok, zeytinimiz yok, ne yiyeceğiz biz?” diye sordu.
Pankartlarını kapatarak Milas Atapark’a yürüyen İkizköylüler meydanın girişinde pankartlarını açarak alkışlarla yürümek ve slogan atmak istediğinde polis müdahalesi ile karşı karşıya kaldı. Polis ekipleri sloganların devam etmesi halinde gruba müdahale edileceğini söyledi fakat İkizköylüler yürüyüşe devam ederek Atapark’ta basın açıklaması yaptı.
“ÖLMEK DEĞİL YAŞAMAK İSTİYORUZ”
Basın açıklaması öncesinde ve basın açıklaması boyunca köylüler hasat ettikleri zeytinlerini kırarak ‘‘Zeytin mi kömür mü’’ sloganlarıyla bölgede daha fazla kömür çıkarılmasına tepki gösterdi.
Yeniköy-Kemerköy termik santrallerine kömür sağlamak için açılacak maden yüzünden İkizköyün istimlak edilen Işıkdere mahallesindeki evini terk etmek zorunda kalan, ardından İkizköy’ün Ova Mahallesi’ne borç ve kredilereler yeniden evini yapan fakat oradan da çıkması istenen İkizköylü Aytaç Yakar, basın açıklaması öncesinde “Biz temiz hava istiyoruz. Biz hava istiyoruz. Biz kömür kokusu istemiyoruz. Bizim oranın insanları hep öldüler birere birer. Niye öldüler? Hem kömürden zehirlendiler. Hep kanser oldular öldüler. Biz ölmek istemiyoruz. Biz yaşamak istiyoruz bu mücadeleye, bu yola yaşamak için çıktık” dedi.
“BARTIN KATLİAMININ SORUMLULARININ BİR AN ÖNCE YARGILANMASINI İSTİYORUZ”
İkizköy Çevre Komitesi adına basın açıklamasını okuyan Nejla Işık, Bartın’da kömür madeninde yaşanan patlamanın ardından hayatını kaybeden 41 işçini anarak basın açıklamasına başlamak istediğini belirtti ve “Ne yazık ki gerekli önlemleri almayan, işçilerimizin canını kar uğruna hiçe sayan bu kapitalist sistem; çoktandır kapatılması gereken termik santral ve kömür madenlerini ayakta tutuyor, işçilerin insanca çalışma koşullarına ulaşma hakkını ellerinden alarak onları karın tokluğu uğruna kendine mahkum ediyor. Sonra da 3 kuruş daha fazla para kazanabilmek adına, işçileri kömürün yıkıcı etkilerinden korumak için kılını bile kıpırdatmıyor. Ne söylesek yetersiz kalıyor; öfkemiz acımız kadar büyük, bu katliamın tüm sorumlularının bir an önce yargılanmasını istiyoruz” dedi.
“NEDEN HALA ÖMRÜNÜ DOLDURMUŞ TERMİK SANTRALLER İÇİN İNAT EDİYORSUNUZ?”
Kömürün gölgesi altında yerlerinden edildiklerini ve yaşam alanlarının katledildiğini söyleyen Işık, YK Enerjinin geçtiğimiz yıl hukuksuzca Akbelen Ormanı’nda ağaç kestiğini hatırlattı. Işık, “Gizlice ormana girip kestikleri 35 ağacımızı da Muğla’mızın ve ülkemizin her yeri yanarken yangınları ve beraberinde gelen kargaşayı fırsat bilip yardıma gelen insanları kandırarak kestirdikleri 105 ağacımızı da unutmadık, unutmayacağız!” ifadelerini kullandı.
Yangınlarla hektarlarca ormanın kaybedildiğini söyleyen Işık geride kalan ormanları korumak yerine “Neden hala ömrünü doldurmuş termik santraller için inat ediyorsunuz?” diye sordu.
Türkiye’nin 2030 yılına kadar kömürden çıkış planı yapması gerektiğini hatırlatan Işık, “Geleceğimizi kömüre feda edecek bir karar kabul edilemez. İklim krizi etkilerinin giderek arttığı, bu gidişle yaşam için temel ihtiyaçlarımız olan su ve gıda krizinin kapıya dayanacağı günler yaklaşıyorken, göz göre göre geri dönüşü olmayan hataları geleceğimizle ödemek istemiyoruz” dedi.
“AKBELEN’İ KORUYACAK BİLİRKİŞİ RAPORUNU UMUTLA BEKLİYORUZ”
YK Enerji’nin Akbelen Ormanı’nın kesim izninin iptali için açılan davada üçüncü defa bilirkişi keşfi yapıldığını belirten Işık, bilirkişiler üzerindeki baskılara son verilmesini istedi. Işık, “Biliyoruz ki vicdanlarının sesiyle yazılmış bilirkişi raporları Akbelen’in kurtuluşu olacak! Akbelen’i koruyacak bilirkişi raporunu umutla bekliyoruz.
Kamu yararı arıyorsanız; kamu biziz, buradayız, haykırıyoruz. Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz” dedi.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI LEVENT AKGÜN: “İKİZKÖYLÜLERİN MÜCADELESİNDE ONLARLA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Nejla Işık’ın ardından basın açıklamasına destek için gelen Muğla Barosu Başkanı Levent Akgün konuşma yaptı. Akgün, hukuk mücadelesine devam eden İkizköylülerin davalarına müdahil olduklarını belirtti ve şunları söyledi:
“Fosil yakıtların yakılması suretiyle tabiatın bir daha yerine getirilemeyecek şekilde yıkımı dünya ülkelerince yıllar önce kabul edilmişken aksi düşünceyle hareket edilmesini kabul etmiyoruz. Enerjiyi, doğayı çok daha az zarar veren yöntemlerle elde etmek mümkün iken, yaşamı yok eden fosil yakıt konusundaki ısrarı anlamıyoruz.
Yeniköy Termik Santrali ömrünü tamamlamıştır. Bildiğiniz üzere ülkemiz Paris Anlaşması’nı imza eden ülkelerindendir. Bir yandan bununla gurur duyarken bir yandan ömrünü tamamlayan santralin kömür sahasını genişletmekteki acımasız ıslara yok oluyoruz.
Ormanı, suyu, zeytini, insanı savunan onurlu yaşam savunucusu İkizköylülerin mücadelesinde onlarla olmaya devam edeceğiz.”
Muğla Çevre Platformu Sözcüsü Fikret Çoban ise, 6 Kasım’da düzenlenecek mitinge çağrı yaparak, “Doğamız, dağımızı, deremizi, köyümüzü suyumuzu korumanın başka yolu yok. Sahip çıkacağız. Bu mitinge katılımı birlikte örgütleyelim. Direne direne kazanacağız” dedi.
SUAT ÖZCAN: “ELİNİZİ MİLAS’TAN, MUĞLA’DAN, DOĞADAN, ORMANDAN ÇEKİN”
Basın açıklamasına katılan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Muğla Milletvekili Suat Özcan yaptığı açıklamada dünyanın iklim kriziyle karşı karşıya olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: “Soluduğumuz oksijen, ormanlarla içtiğimiz su ve yediğimiz gıda ürünleri sürekli azalmakta. Niçin? İnsan eliyle, kader değil. Kader insan eliyle olmaz. İnsan eliyle olan şey kader değildir. İnsan eliyle sürekli azaltılıyor daraltılıyor. Nereden başladı? Hüsamlar’dan başladı. Çakıralan ve geldi İkizköy’e kadar. Burada duracak mı? Karacahisar’a Çamköy’e, nereye kadar gideceği belirsiz.
Çünkü sadece kömür değil dert. O havzadaki su da var. O su bütün coğrafyayı etkileyecek. O nedenle yetkililere sesleniyorum; bunun içine kaymakamından, valisinden, bakanından, ülkeyi 20 yıldır yöneten iktidara, elinizi Milas’tan Muğla’dan, doğadan, ormandan çekin.”
NEJLA IŞIK: “BARIŞÇIL BİR YÖNTEMLE GELDİK, KAVGA ETMEK İÇİN GELMEDİK”
Yürüyüşün engellenmesi ile ilgili süreçle ilgili Gündem Fethiye’ye konuşan Nejla Işık ise üç gün boyunca Kaymakamlığa dilekçe vermek için uğraştığını söyledi. Yürüyüş güzergahlarını Kaymakamlığın talepleri doğrultusunda değiştirdiklerini anlatan Işık sürece dair şunları söyledi: “Ben bütün evrakları vermiş olsam da biz bugün engelleneceğimizi biliyorduk zaten. Şirketin baskıları maalesef polisi de jandarmayı da herkesi kollayarak bizi bastırmak adına, üç senedir görüyorduk ama üç gündür ben bizzat yaşadım bunu.
Ne olursa olsun bugün istediğimiz gerçeğe kavuştuk. Kömürcü şirkete zeytinimizi vermeyeceğiz, köyümüzü vermeyeceğiz. Bütün evraklarımız, bütün dilekçelerimiz verilmesine rağmen, birinci gün dilekçem alınmayarak ben geri gönderildim. İkinci gün bütün dilekçeler kabul edildi, sonrasında evrak eksik dendi. Ayşe avukatımla görüştüm, Arif Ali hocamla görüştüm böyle bir hakları yok diyor. Basın açıklaması zaten yapabilirsiniz yürüyüş de hakkınız diyor. Biz sonuçta karayolunu kapatmıyoruz bir kargaşaya sebep vermiyoruz. Barışçıl bir yöntemle geldik, kavga etmek için gelmedik.”
AVUKAT AYŞE YAKA: “YASALARI KENDİLERİNCE YORUMLAYAN KURUMLARIN, İDARİ AMİRLERİN İKİ DUDAĞI ARASINDA VATANDAŞ”
Avukat Ayşe Yaka ise Anayasa’nın 34’üncü maddesi ile 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na vurgu yaparak herkesin izin almaksızın bu tip açıklamaları ve yürüyüşleri yapabileceğini söyledi Yaka, buna rağmen dernek başkanı ve köylülerin bütün başvurularının gerekçesiz bir şeklide alınmadığını belirterek şunları söyledi: “Kabul edip etmemek sadece memurun inisiyatifine bırakıldı.
Bugün de yürüyüş başladığı andan itibaren polis özellikle suç işlendiği vurgusuyla yürüyüşü engellemeye çalıştı. Suç işlendiğine dair kamu güvenliğini tehdit eden, millî güvenliği tehdit eden silah unsuru oluşturmuş hiçbir şey olmamasına rağmen, bir gerekçeleri olmamasına rağmen başından beri yürüyüşü engellemeye çalışıyorlar. Bununla ilgili özellikle köylüye karşı suç işledikleri baskısı, devam derelerse emniyete alınacakları baskısı mevcut. Fakat böyle bir şey yasal olarak mümkün değil.
Maalesef yasaları kendilerince yorumlayan kurumların, idari amirlerin iki dudağı arasında vatandaş.”
YASALAR NE DİYOR?
Anayasa’da “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı”nın düzenlendiği 34’üncü maddede şunlar belirtiliyor: “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.”
2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 3’üncü maddesinde ise şu ifadeler yer alıyor: “Herkes, önceden izin almaksızın, bu Kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Yabancıların bu Kanun hükümlerine göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemeleri, İçişleri Bakanlığının iznine bağlıdır. Yabancıların bu Kanuna göre düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde topluluğa hitap etmeleri, afiş, pankart, resim, flama, levha, araç ve gereçler taşımaları, toplantının yapılacağı mahallin en büyük mülkî idare amirliğine toplantıdan en az kırk sekiz saat önce yapılacak bildirimle mümkündür.”