Menteşe’ye bağlı Karacaören Köyü’nde, Eylül ayının son “Halkın Katılımı Toplantısı”nda (HKT) Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ile şirket yetkileri sunumlarını bir an önce yapıp bitirmek için ısrar ediyor. Toplantıyı yaptırmak istemeyen ekolojistlerin arasından ise bir ses yükseliyor:
“Siz sunumun bitmesini istiyorsunuz çünkü Halkın Katılımı Toplantısının şu tutanağı tutulduğunda, halk da bunları dinlediğinde, sizin bizimle işiniz bitecek. Geçen gün itirazlarımıza rağmen tutanağa şunlar yazıldı: ‘Halk bilgi almak istemiyor.’ Tutanak bizden kaçırıldı.”
Sözlerin sahibi Sandrası Koruma Platformundan Neşe Yüzak. Bu toplantı Neşe Hanım ve diğer ekolojistlerin bu hafta içinde katıldıkları dördüncü HKT’ydi.
29 Eylül’de Muğla’da, ekolojistler yaşam alanlarını korumak için Köyceğiz’de saat 11:00’de planlanan bir HKT’den çıkıp, saat 15:30’da Denizli sınırına yakın Karacaören Köyü’ndeki bir diğer toplantıya yetişmek için yola çıktı. Küçük kafile köyü gören tepede mola verdiğinde, yorgun yolcular Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Datça Meclisi’nden Nurten Hanımın kendi yaptığı atıştırmalıkları ve termosunda getirdiği çayı paylaşırken bir yandan da bu dağ başındaki varlıklarını sorguluyorlardı. Eti Kom A.Ş’nin Köyceğiz’de ve burada kurmak istediği krom madeninin baktığımız köyü de havayı da suyu da ormanı da yok edebileceğinden endişe ediyoruz.
“SABAHTAN AKŞAMA DOLAŞMAK ZORUNDA MIYIZ?”
Karacaören, nüfus verilerine göre 92 kişinin yaşadığı çok küçük bir mahalle aslında. Bu yüzden yollar ve toplantının yapılacağı yerin konumu kullandığımız harita uygulamalarında belirmiyor. Doğru yolda olup olmadığımızı tartışırken önümüzden geçen İl Müdürlüğü aracı ve içinde sabahki toplantından tanıdık yüzler sayesinde doğru yolda olduğumuzu anlayıp aracın arkasından ekolojistlerle birlikte yola düşüyoruz. Birkaç kişiye sorup birkaç kere yanlış yola girdikten sonra da toplantının yapılacağı yeri buluyoruz.
Kafiledekiler biraz sonra yine bu toplantının neden yapılamayacağını, neden hukuksuz olduğunu anlatmaya çalışacak. İl Müdürlüğü ve şirket yetkililerinin HKT’yi yapmak istemesine yönelik itirazlar ve tartışma bitip, halk toplantıyı terk ettiği sırada biri bütün gün akıllarda olan soruyu soruyor: “Biz sabahtan akşama kadar dolaşmak zorunda mıyız o dağ senin bu dağ benim?”
Gerçekten de bu insanların sabah Köyceğiz’de, akşamüstü Karacaören’de, iki gün önce Karacasöğüt’te, altı gün önce Marmaris’te, 19 gün sonra Milas’ta ne işi vardı?
Ekolojistler toplantıya katılıp itirazlarını dile getirmek değil toplantıları yaptırmamak istiyor çünkü şirketlerin hazırladıkları eksik ve hatalı bilgiler içeren dosyalarla halkın bilgilenemeyeceğini savunuyorlar. Marmaris’ten gelen Halime Şaman, İl Müdürlüğü yetkilisine şunu soruyor:
“Siz Bakanlığı temsil ediyorsunuz değil mi? Şu anda bize sunmayı hedeflediğiniz bilgiler Proje Tanıtım Dosyası’nda (PTD) yer alan bilgiler. Sizin ‘ÇED gereklidir’ diye geri çevirdiğiniz bir PTD daha vardı. Orada şunlar şunlar eklenmelidir diye görüş bildirmiştiniz. Bu PTD’de o görüşlerin eklenmediğini gördük. Sizin bilmediğiniz konuyu, sonucunu bilmediğiniz bir konuyu bize nasıl anlatacak- sınız? Bilmiyorsunuz ki. Firma size daha sunmadı. Bu sorumluluğu nasıl alırsınız? Kamuyu nasıl yanıltırsınız? Ve buna nasıl bizim alet olmamızı beklersiniz?”
Ekolojistler arka arkaya üç projede de verilen “ÇED gerekli değil” kararının açılan davalar sonucunda iptal edilip sürecin yeniden başlatıldığını fakat şirketlerin eski eksik dosyalarla yeniden süreci tamamlamaya çalıştığı söylüyor.
Yetkililer ise var olan bilgilerle HKT’nin yapılabileceği konusunda ısrarcı oluyor ve başvuru dosyasında yer almayan bilgilerin halk tarafından dilekçe yoluyla her zaman talep edilebileceğini söylüyorlar. Neşe Hanım’ın sesi bir kez daha ayırt ediliyor ve neden burada firmanın görüşlerini dinleyebildiklerini fakat örneğin halk sağlığı uzmanlarının görüşlerini dilekçeyle öğrenmek zorunda olduklarını sorguluyor:
“Kamu kurumlarının temsilcilerinin gelmiyor olmaları keyfiyet değil. Biz onların maaşını ödüyoruz. Bakın bu halkın katılımı toplantıları format olarak Muğla’da değişsin. Biz her yerde olacağız çünkü. Bu toplantılara bizim bürokratlarımız gelip bize gerçekten suyun yerini, ormanların tahribatını anlatacak. Biz de onlara soracağız.”
Tartışmanın sonunda bir köylü, toplantıyı yaptırmadıklarını söyleyerek dışarı çıkıyor, ardından da ekolojistler. Toplantı tutanağında, diğer tutanaklarda olduğu gibi, “Halk bilgi alma hakkını kullanmak istememiştir” şeklinde bir ifade yer alıyor. Bu sırada bir şirket yetkilisinin köy muhtarını toplantının yapıldığına dair tutanağa imza atması için ikna etmeye çalıştığına şahit oluyorum ama daha deneyimli başka bir şirket yetkilisi gazeteci olduğumu bildiği için ikilinin sohbetini bölüyor.
Ayrılırken yine Neşe Hanım’ın iki gün önceki sözleri kulağımda çınlıyor: “Siz bu toplantıda ‘istemiyoruz’ diyen halkın bu projeyi engelleyebileceğini söyleyebilir misiniz? Veya engellenmiş bir proje söyleyebilir misiniz? Bu toplantılarda neden -mış gibi yapıyoruz?”
Hülya Çetinkaya – Gündem Fethiye
*Bu yazı ilk olarak Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) tarafından çıkarılan Gazete MLSA‘da yayınlanmıştır.