Hak savunucusu Haluk Özsoy’un, Muğla’da “Adalet ve Demokrasi Yürüyüşü” sonrasında okuduğu basın açıklaması ve Muğla Büyükşehir Belediyesi Meclis Toplantısı’nda entegre çimento fabrikası imar planları konusunda yaptığı konuşmada adalete erişimle ilgili eleştirileri için yargılandığı davaların duruşması ertelendi.
Muğla genelinde, emek ve ekoloji alanında mücadele veren hak savunucusu Haluk Özsoy’un, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301’inci maddesinde belirtilen “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçundan yargılandığı iki davanın duruşmaları bugün (24 Eylül) görüldü.
Muğla’nın Menteşe ilçesinde 3 Aralık 2023’te düzenlenen yürüyüşte okuduğu basın açıklaması nedeniyle TCK 301’inci madde kapsamında yargılanan Haluk Özsoy, 4 Aralık 2024 tarihinde görülen duruşmada, basın açıklamasındaki ifadelerin eleştiri niteliğinde olması nedeniyle beraat etmişti. Ancak karar istinafa taşınmış ve yargılama yeniden başlamıştı.
Aynı süreçte, Özsoy hakkında aynı maddeden ikinci bir dava daha açılmıştı. Bu davanın gerekçesi ise Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin 2024 Eylül ayı meclis toplantısında, Özsoy’un entegre çimento fabrikasının imar planları görüşülürken yaptığı konuşmada adalete erişimle ilgili eleştirileri olmuştu.
Meclis toplantısının ardından, projenin sahibi Muğla Çimento’ya yakınlığı ile bilinen Muğla Postası Gazetesi’nde “Mahkemelere aba altında sopa gösterildi” başlıklı bir haber yayınlanmış, haber gerekçesiyle Muğla Çimento’nun Özsoy hakkında suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıkmıştı.
Muğla 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmalara Haluk Özsoy ve vekili Avukat Nuray Şahbudak’ın yanı sıra Muğla’nın farklı ilçelerinden çok sayıda hak savunucusu katıldı. Ayrıca, aralarında Genel Sekreteri Coşkun Üsterci’nin de olduğu Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) heyeti duruşmayı izledi. Gündem Fethiye ekibi de duruşmayı izleyenler arasında yer aldı.


İlk duruşma, Muğla saat 11.49’da başladı. Bu duruşma Özsoy’un Muğla Büyükşehir Belediyesi Meclis toplantısında söylediği sözlerle ilgili olan davaydı.
Savcılık makamının, Haluk Özsoy’un cezalandırılması yönünde mütalaasına karşı Özsoy suçsuz olduğunu söyledi ve beraatini talep etti.
Avukat Nuray Şahbudak da mütalaaya katılmadıklarını belirtti ve yazılı olarak beyanda bulunacaklarını belirtti. Bunun üzerine bir sonraki duruşma 12 Kasım 2025 tarihine ertelendi.
İkinci duruşma ise Özsoy’un Muğla Emek ve Demokrasi Güçleri’nin düzenlediği basın açıklamasında, basın açıklamasını okuması üzerine başlatılan davanın duruşmasıydı. Avukat Nuray Şahbudak, İstinaf Mahkemesi’nin bu davada verilen beraat kararını bozamayacağını, konuyla ilgili Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu söyledi.
Özsoy’un savunma hakkının ihlal edildiğine dikkat çeken Şahbudak, dosyada beraat kararını değiştirecek yeni bir delil olmadığının altını çizdi.
Bu durumun, yerel mahkemenin yargılama yetkisinin ihlali anlamına geldiğini, Anayasa’nın 138’inci maddesine aykırı olduğuna işaret etti.
ANAYASA’NIN 138’İNCİ MADDESİ NEDİR?
Madde 138 – Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
Mahkeme heyeti bu duruşmanın da 12 Kasım 2025 tarihine ertelenmesine karar verdi. Duruşmalar saat 11.57’de sona erdi.
Duruşmanın ardından Muğla Adliyesi önünde açıklama yapan Avukat Nuray Şahbudak, “Umarım bir yanlış karar olmayacaktır. Eleştiri niteliğindeki ve herhangi bir suç unsuru içermeyen açıklamalardan dolayı düşünce özgürlüğünün kazanacağını ve ifade özgürlüğünün kazanacağını düşünüyorum” dedi.
“KİŞİLİK HAKLARIM İHLAL EDİLİYOR”
Açıklama sırasında alanda bulunan Muğla Postası gazetesi çalışanı olduğu belirtilen bir kişinin, kendilerinin görüntüsünü almasını istemediklerini dile getiren Şahbudak, alandaki polise “Kişilik haklarım ihlal ediliyor. Benim doğrudan doğruya kişilik haklarım ihlal ediliyor. Bana ilişkin alınan tüm görsellerin silinmesini talep ediyorum” dedi.
Alanda bulunan grup, “Satılmış medya istemiyoruz” sloganları attı. Ayrıca, Muğla Postası gazetesi çalışanı hakkında suç duyurusunda bulunulacağı belirtildi.
COŞKUN ÜSTERCİ: “SAVUNUCULUK FAALİYETİNİ YAPMAYA YÖNELİK BİR YARGISAL TACİZ”
Dayanışma amacıyla duruşmayı izlemek için gelen Gündem Fethiye’ye konuşan Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Coşkun Üsterci; insan hakları ve çevre hakkı savunucularının desteklenmesi ve dayanışmasının kendilerinin özel çalışma alanı olduğunu belirtti.
İnsan Hakları Vakfı’nın, Özsoy’u desteklemek amacıyla Birleşmiş Milletler’e ve ilgili kurumlara acil çağrı gerçekleştirdiğini söyleyen Üsterci, şunları aktardı:
“Onlar bu davayı izliyorlar. Biz de gelişmeleri sürekli irtibat halinde onlara ileteceğiz. Haluk Özsoy, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucusu Özel Raportörü 2014-2020 yıllarında görev yapmış Michel Forst ‘un bir çerçeve sunumu kapsamında bu mücadeleyi sürdürüyor.
İnsanların sahip olduğu temel hak ve özgürlükleri kullanabilmeleri için temiz, sağlıklı, güvenli ve sürdürülebilir bir çevrede yaşıyor olmaları gerekiyor ve devletler de bu çevreyi sağlamakla, oluşturmakla yurttaşlarına böyle bir çevreyi sunmakla görevli ve sorumlular ancak böylesi koşullarda insanlar sahip oldukları hak ve özgürlükleri kullanabilirler.”
Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesini; “Kötü şöhretli” ve “Düşünce, ifade özgürlüğünün çok temelden hakkın özüne müdahale eden bir yasa” olarak tanımlayan Üsterci, Özsoy’un bu maddeden dolayı yargılandığına dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“Tamamen düşünce, ifade özgürlüğünün, toplanma özgürlüğünün, örgütlenme özgürlüğünün ihlali. Dolayısıyla bir yargısal taciz, savunuculuk faaliyetini yapmaya yönelik bir yargısal taciz, bir baskı uygulaması.”
Üsterci, konuşmasının devamında; “İlk derece mahkemesinin ilk kararında ısrarcı olup, beraat kararını devam ettirmesini biz de düşünüyoruz” dedi.
Uluslararası insan hakları mekanizmalarının, Birleşmiş Milletler mekanizmalarının, Türkiye’deki insan hakları savunucusu örgütlerinin ve başta Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın olayın takipçisi olduğunu belirten Üsterci, son olarak; “Haluk Özsoy’un destekçisiyiz. Umuyorum olumlu bir sonuç çıkacak” ifadelerini kullandı.
NE OLMUŞTU?
Muğla’nın Menteşe ilçesinde, 3 Aralık 2023 tarihinde Muğla Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından “Adalet ve Demokrasi Yürüyüşü” düzenlenmişti. Yürüyüşün ardından Deştin Çevre Platformu Eş Sözcüsü ve Muğla Çevre Platformu Gönüllüsü Haluk Özsoy, grup adına basın açıklamasını okumuştu.
Basın açıklamasında, Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi’nin mahkeme kararıyla görevden alınması, Gezi Davası tutukluları ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın Hatay halkının oylarıyla seçilmiş olmasına rağmen tutukluluğunun devam etmesi gibi o dönemde gündemde olan başlıklarda demokratik süreç ihlallerine değinilmişti.
Yürüyüşe ve basın açıklamasına Eski Kültür ve Turizm Bakanı ve Devlet Bakanı Fikri Sağlar da katılmıştı.
Adalet yürüyüşü ardından ise basın açıklamasını okuyan Haluk Özsoy ve üç kişi, “Türk milletini, Cumhuriyet’i, devletin kurum ve organlarını aşağılama, suçu ve suçluyu övme, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçundan ifade vermeye çağırılmış ve Haluk Özsoy hakkında iddianame düzenlenmişti.
İddianamede, Türk Ceza Kanunu (TCK) 301’inci maddesindeki “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” gerekçesiyle Haluk Özsoy’un cezalandırılması talep edilmişti.
Davanın 4 Aralık 2024 tarihinde, Muğla 6. Asliye Mahkemesi’nde görülen duruşmasında Haluk Özsoy beraat etmişti. Duruşma günü çok sayıda yurttaş Özsoy’a destek olmak için Mahkeme önünde hazır bulunmuştu.
Duruşmada, Özsoy’un vekili Avukat Nuray Şahbudak gerçekleştirilen eylemin barışçıl bir eylem olduğuna dikkat çekmiş ve Muğla Barosu’na mensup avukatların da cübbeleriyle eyleme katıldığını hatırlatmıştı. Metindeki ifadelerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası kapsamında, suç teşkil etmediğini belirtmişti. Ayrıca, Haluk Özsoy’un oluşmayan bir suçtan dolayı lekelenmeme hakkının ihlal edildiğini dile getirmiş ve davanın reddini talep etmişti
Savcılık makamı da söz konusu ifadelerin “ağır eleştiri” niteliğinde olduğu söylemiş ve Özsoy’un beraati yönünde görüş bildirmişti. Yargılama sonucunda mahkeme, suçun oluşmadığına kanaat getirerek Haluk Özsoy’un beraatine karar vermişti.
Kararın istinafa taşınmasının ardından yargılama yeniden başlamıştı. Ayrıca, yine aynı suçtan Özsoy’un 12 Eylül 2024’te Muğla Büyükşehir Belediyesi Eylül Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nda Muğla’da kurulması planlanan entegre çimento fabrikasının imar planlarının görüşüldüğü sırada söylediği sözler için de yargılanmasına karar verilmişti.
Özsoy bu toplantıda Türkiye’de adalete erişim konusunda aksaklıkları olduğunu dile getirmiş ve şunları söylemişti:
“Hukuk askıdadır şu anda. Biraz daha vahşi batı hukukuyla devam ettirilmektedir bu memleket. İmar Planı davası Danıştay’dan geri döndü ve bu davayı kazandık. Bu sürecin sonunda büyük ihtimalle hemen bir dava açacaklar yıkım kararına karşı üç gün içinde falan. Zaten nöbetçi mahkeme hakimler biliyorsunuz sermaye için nöbetçi kalıyorlar, evde telefonla da halledebiliyorlar.”
YURTTAŞLARIN ÇİMENTO FABRİKASI KONUSUNDA HUKUK ALANINDAKİ ŞÜPHELERİ NEREDEN KAYNAKLANIYOR?
Bölgede ilke defa 1993 yılında Çimentaş A.Ş. tarafından Çimento Öğütme ve Paketleme Tesisi kurulmak istenmiş fakat o dönemin Muğla Belediye Başkanı Orhan Çakır başta olmak üzere Muğla halkının karşı çıkması sonucu ÇED olumlu kararı iptal edilmişti.
Ardından ADOÇİM Beton Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından 2005 yılı sonu ve 2006 yılı başında Bayır ve Deştin ortak sınırında Tekağaç mevkisinde iki ay içinde 95,33 dönüm arazi satın alınmış ve Entegre Çimento Fabrikası kurulmak istenmişti. Proje için 6 Ağustos 2006 tarihinde Bakanlık’tan Entegre Çimento Fabrikası ve 52 Maden Ocağı için ÇED olumlu kararı alınmıştı. Karar karşı bölge halkı dava açmış ve 6 Mart 2025 tarihinde mahkeme ÇED olumlu kararını iptal etmişti. İptal kararı 18 Şubat 2016 tarihinde kesinleşmişti.
Birinci ÇED olumlu kararına karşı başlatılan hukuki süreç devam ederken “Muğla Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş” adıyla yeni bir şirket kurulmuştu ve 2010 yılında aynı yer için ocak sayısını 13’e düşürerek yeni bir ÇED süreci başlatılmıştı. İkinci ÇED için ise 31 Aralık 2014 tarihinde olumlu kararı alınmıştı. Bu karar bu dönemde belediyeler ve köylülere bildirilmediği, yalnızca Muğla Valiliği ve Menteşe Kaymakamlığı’na bildirildiği için yurttaşlar bu karara karşı zamanında dava açamamıştı.
Bu süreçte, bölgede entegre çimento fabrikası kurulmasına izin veren ve bölgeyi “Sanayi alanı” olarak işaretleyen 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarına karşı da Deştin Muhtarlığı tarafından açılan dava kapsamın 2017’de imar planları iptal edilmişti. Fakat ÇED olumlu kararı verilen ikinci ÇED’e dayanarak yapılan itiraz sonucunda Danıştay, iptal edilmiş imar planlarının tekrar onaylanmasına karar vermişti.
Bu süreçte 2020 yılında Muğla Çimento A.Ş. bütün haklarıyla birlikte Kent Çimento’nun sahibi Cemal Karakurt’a satılmıştı. Cemal Kararkurt, Muğla Çimento A.Ş adına fabrika projelerini yeniden hazırlatmış ve 29 Aralık 2021 yılında çevrecilerin ve sivil toplum kuruluşlarının karşı çıkmalarına rağmen Menteşe Belediyesi’nden yapı ruhsatı almıştı.
Bu dönemde proje için yapılan ikinci ÇED başvurusu 31 Aralık 2014 tarihinde onaylandığı için ve şirket yedi yıl boyunca proje ile ilgili yatırım yapmadığı için 2021 yılının sonunda raporun iptal edilmesi ile karşı karşıya kalmıştı. Bunu üzerine şirket Menteşe Belediyesi’ne yapı ruhsatı başvurusunda bulunarak çalışmasına başlamak istemişti.
Menteşe Kent Konseyi, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Menteşe Meclisi, Deştin Çevre Platformu şirketin başvurusu üzerine 25 Aralık 2021 tarihinde basın açıklaması yapmış ve projenin vereceği zararı anlatarak ruhsat verilmemesini talep etmişti. Bahattin Gümüş’ün Belediye Başkanı olduğu dönemde Menteşe Belediyesi 29 Aralık 2021 tarihinde projeye yapı ruhsatı vermiş ve inşaat çalışmaları başlamıştı. Bahattin Gümüş verilen ruhsatlar konusunda pek çok kez çimento fabrikasıyla iş birliği yaptığı gerekçesiyle eleştirilerin odağında olmuştu.
ÇED olumlu kararına ise karara itiraz edilmiş ve yurttaşlar tarafından hukuki süreç başlatılmıştı. Açılan davalar süre aşımından reddedilmiş fakat Danıştay tarafından karar bozularak hukuki süreç devam ettirilmişti.
27 Ocak 2022 tarihinde açılan davada, mahkeme heyeti bilirkişi keşfinin yapılmasına karar vermiş, 23 Şubat 2023 tarihinde bilirkişi keşfi yapılmıştı.
Keşfi sonrasında heyetin raporu teslim etmesi için verilen bir aylık süre, bilirkişi heyetinin talebi üzerine 60 gün uzatılmıştı. Böylece keşif tarihinden itibaren raporun sunulması için verilen toplam süre 90 gün olmuştu.
Ek süre kararının ardından Deştin Çevre Platformu, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Menteşe Meclisi ve Bayır Çevre Komitesi bir açıklama yapmış, firma sahiplerinin proje inşaatını devam ettirdiğine vurgu yaparak, ÇED olumlu kararının yürütmesinin durdurulmadan verilen ek süre kararını eleştirmişti.
25 Mart 2023 tarihinde proje sahasında inceleme gezisi yapan uzmanlar ise projenin hayata geçirilmesi durumunda çevreye geri döndürülemez zarar verileceğini dile getirmişti.
3 Nisan 2023 tarihinde, çimento fabrikasının tamamlanmasında önemli aşamalarından olan klinker fırınını taşıyan kamyonların inşaat alanına götürülmek istenmesi üzerine, köylüler kamyonların geçişine engel olmuş ve Bayır Caddesi girişinde çadır nöbetine başlamışlardı.
4 Mayıs 2023 çimento fabrikasına verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararına karşı açılan davada, 23 Şubat 2023 tarihinde gerçekleştirilen bilirkişi keşfinin raporu mahkemeye sunuldu. Bilirkişi heyeti değerlendirilen her alanda projenin yapılmasının uygun olmadığını söyledi.
Mahkeme bilirkişi kararına rağmen ÇED olumlu kararının yürütmesini durdurmamış ve inşaat çalışmaları devam etmişti. Bu süreçte şirket, birinci ÇED ile saptanan eksiklerin giderilip giderilmediğine dair ek bilirkişi raporu istemiş ve Mahkeme iki hafta ek süre verdiğini açıklamıştı.
Bilirkişilerin projeye olumsuz görüş vermesine rağmen mahkemenin hala yürütmeyi durdurma kararı vermemesine karşı ise yurttaşlar 13 Temmuz 2023 tarihinde Muğla İdare ve Vergi Mahkemeleri önünde “Deştin için adalet” nöbetine başladı.
ÇED olumlu kararına karşı açılan davada ise Muğla 2. İdare Mahkemesi 7 Eylül 2023 tarihinde iptal kararı vermişti.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, (TMMOB) Mimarlar Odası Muğla Şubesi, projeye verilen ruhsatların iptal edilmesi için 13 Eylül 2023 tarihinde Menteşe Belediyesi’ne yazı göndermişti.
18 Eylül 2023‘te Menteşe Belediyesi’nden yapılan açıklamada, projeye verilen yapı ruhsatlarının da iptal edildiği duyurulmuştu.
Danıştay 4. Dairesi, 11 Ocak 2024’te ÇED olumlu kararının iptali geçerli olduğuna kesin olarak, oybirliğiyle karar vermişti.
Bu gelişmeler yaşanırken yurttaşlar bir yandan da ‘Sanayi Alanı’ ve entegre çimento fabrikası kullanılmasına izin veren imar planlarının iptali içinde adımlar atmıştı. 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planlarının Menteşe Belediye Meclisi, 1/5000 ve 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planlarının ise Muğla Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından iptal edilmesini talep etmişti. Taleplerini dile getirmek amacıyla 3 Ekim 2023 tarihinde Menteşe Belediyesi Ekim Ayı Meclis Toplantısı’na katılmışlardı.
Toplantıda planların 1/100.000’likten başlayarak iptal edileceği, tam tersinin yasal olmadığı söylenerek, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan görüş alınmasına kararı verilmişti.
Yurttaşlar, 12 Ekim 2023 tarihinde Türkan Saylan Çağdaş Yaşam Merkezi’nde yapılan Büyükşehir Belediyesi Ekim Ayı Meclis Toplantısı’na katılarak 1/5000 ölçekli imar planının iptalini talep ettirmek isteseler de talepleri mecliste gündeme alınmamıştı.
Bunun üzerine yurttaşlar, 4 Ocak 2024’te Tekağaç mevkisinde kurulmak istenen entegre çimento fabrikasının arazisindeki ‘Sanayi Alanı‘ kararının kaldırılması için Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne dilekçe vermişti. Mart 2024’te ise bu kararın iptali için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na dava açmıştı.
31 Mart yerel seçimlerinde Osman Gürün yerine Muğla Büyükşehir Belediyesi Başkanı seçilen Ahmet Aras, 12 Eylül 2024 tarihli Belediye Meclisi’nde konuyu gündeme almıştı. Aras, “Planlara dayanak olan ÇED kararı iptal. Menteşe Belediyesi ruhsatları iptal etti. Planların iptali sizler tarafından talep edildi. Ancak planların iptalini engelleyen bir mahkeme kararı var. Yani Meclis’in yetkisinde değil, şu anda planları iptal etme” şeklinde konuşmuştu.
13 Şubat 2025 tarihinde ise yurttaşların girişimleri sonucunda Muğla Büyükşehir Belediyesi 1/5000 ölçekli imar planını iptal etmişti.











