Gündem Fethiye Ekoloji ve İklim Politika Belgesi

 

AMAÇ VE KAPSAM

Gündem Fethiye, Muğla yerelinde evrensel gazetecilik ilkeleri doğrultusunda; iklim, ekoloji, toplumsal cinsiyet, kent hakkı, emek gibi alanlara odaklanan bir yerel gazetedir.

Bu doğrultuda, hak odaklı habercilik anlayışımız çerçevesinde, Muğla’daki ekolojik saldırıları odağımıza alırken gezegenin geleceğini tehdit eden iklim krizine karşı da sorumluluk almayı taahhüt ediyoruz.

Amacımız iklim krizi, ekokırım ve ekolojik yıkım gibi konuları ele alırken, yalnızca haberlerimizde değil Gündem Fethiye’nin kendisiyle de iklim krizini derinleştirmemektir.

Biliyoruz ki günümüzde iklim krizinin en büyük sorumlusu fosil yakıtların kullanımından kaynaklanan enerji üretimi.

World Resources Institute’nin (WRI/Climate Watch) güncel verilerine göre, küresel sera gazı emisyonlarının ana kaynağı enerji sistemidir. https://www.wri.org/insights/4-charts-explain-greenhouse-gas-emissions-countries-and-sectors  2021 itibarıyla enerji kaynaklı emisyonların payı yüzde 75,7’ye ulaşmış durumda. Bu toplamın içinde elektrik ve ısı üretimi yüzde 29,7, ulaştırma yüzde 13,7, imalat ve inşaatın enerji kullanımı yüzde 12,7 ve binalar yüzde 6,6 paya sahip. Karbondioksit, toplam sera gazı emisyonlarının yüzde 74’ünü oluşturuyor ve bunun yüzde 92’si fosil yakıt kullanımından kaynaklanıyor. Yani küresel emisyonların yaklaşık yüzde 68’i doğrudan kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlara bağlı. Enerji dışındaki başlıca kaynaklar ise tarım yüzde 11,7, sanayi süreçleri yüzde 6,5, atık yüzde 3,4 ve arazi kullanımı ile ormancılık (yutak etkisi düşülmüş net değer olarak) yüzde 2,7 oranında pay alıyor.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (Intergovernmental Panel on Climate Change – IPCC) Altıncı Değerlendirme Raporu’nda da benzer bir tablo ortaya koyuluyor. https://www.ipcc.ch/report/ar6/wg3/chapter/summary-for-policymakers IPCC’ye göre 2019 yılı itibarıyla küresel net emisyonların yaklaşık yüzde 34’ü enerji arzından, yüzde 24’ü sanayi faaliyetlerinden, yüzde 22’si tarım, ormancılık ve arazi kullanımı kaynaklı süreçlerden, yüzde 15’i ulaştırmadan ve yüzde 6’sı binalardan kaynaklanıyor. Bu veriler, iklim krizinin en büyük nedeni olarak fosil yakıtlara dayalı enerji sistemlerinin ve fosil yoğun üretim-tüketim biçimlerinin belirleyici rolünü açık biçimde ortaya koyuyor.

İki kurumun oranları arasındaki fark, öncelikle metodolojik yaklaşımlardan kaynaklanıyor. WRI, enerji kullanımını bütünsel biçimde “enerji sektörü” altında toplarken, IPCC bu alanı alt başlıklara (örneğin ulaştırma, binalar, sanayi) ayırarak sınıflandırıyor. Ayrıca WRI verileri brüt emisyonları, IPCC ise net emisyonları (yani ormanların karbon yutak etkisini düşülmüş hâlini) baz alıyor. Kullanılan yıllar (2021 ve 2019) ve veri kapsamları (örneğin biyokütle yakımı, orman kaybı veya arazi değişikliği hesaplamalarının dahil edilip edilmemesi) da bu farkların oluşmasına neden oluyor.

Metodolojik farklılıklara rağmen iki kurumun verileri, fosil yakıtların iklim krizindeki merkezi rolü konusunda tamamen örtüşüyor. Hem WRI hem de IPCC, küresel sera gazı emisyonlarının büyük çoğunluğunun enerji üretimi ve tüketimi yoluyla atmosfere salındığını, dolayısıyla kömür, petrol ve doğalgaz temelli enerji sistemlerinin ısınmanın ana itici gücü olduğunu vurguluyor. Bu ortak bulgu, iklim krizini sınırlamak için enerji dönüşümünün, özellikle de fosil yakıtlardan uzaklaşmanın, tüm diğer adımların ön koşulu olduğunu açık biçimde gösteriyor.

Gündem Fethiye halihazırda küçük bir haber odası olduğu için büyük bir çevresel ayak izi oluşturmuyor fakat var olanı da azaltmak ve ilerleyen dönemler için kendimize bir rehber oluşturmayı hedefliyoruz. Tek başına, aldığımız önlemlerle iklim krizinin derinleşmesine engel olamayacağımızı biliyoruz fakat sürdürülebilir bir çalışma kültürü oluşturmaya ve iyi örnekleri yaygınlaştırmaya çalışıyoruz.

Bu doğrultuda hazırlanan bu belge; sürdürülebilirlik taahhüdümüzü, işletme faaliyetlerimizde çevresel etkilerin azaltılması hedeflerimizi, yeşil ofis uygulamalarını ve iklim krizine karşı habercilik standartlarımızı ortaya koymak için hazırlanmıştır. 

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK TAAHHÜDÜ

İklim krizi gazeteciler için gündemin kalıcı bir başlığı haline gelirken, kurum olarak da faaliyetlerimizde doğaya saygılı politikalar yürütmeyi amaçlıyoruz.

Sürdürülebilirlik taahhüdümüz kapsamında, Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı rehber olarak alıyoruz. https://turkiye.un.org/tr/sdgs Gündem Fethiye bu doğrultuda, İklim Eylemi  ve Sorumlu Üretim ve Tüketim konularında üzerine düşeni yapmaya gayret edecektir.

Temiz su ve sanitasyon, erişilebilir ve temiz enerji, sürdürülebilir şehirler ve topluluklar, sudaki yasam, karasal yaşam gibi alanlarda da doğrudan faaliyetlerde bulunamasa da hazırladığı haberler ile karar alıcıları bu denetlemeyi yapmaya ve onlara sorular sorarak şeffaflığı teşvik etmeyi amaçlar.

Bu doğrultuda sera gazı emisyonlarımızı azaltmak, ekosistemleri korumak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için gereken adımları atacağımızı kamuoyuna beyan ederiz.

ÇEVRESEL ETKİLERİN AZALTILMASI

Gündem Fethiye’nin tüm operasyonlarında çevresel ayak izini azaltmak, kaynak tüketimini en aza indirmek ve kirliliği azaltmayı amaçlayan uygulamalar hayata geçirilecektir.

Hedefimiz, günlük ofis faaliyetlerimizin doğaya etkisini en aza indirmek ve uzun vadede uluslararası çevre standartlarına uygun bir yönetim sistemi kurmaktır.

Bunun için şu alanlarda iyileştirmeler yapmayı hedefliyoruz:

Kâğıt kullanımın azaltılası

Kâğıt tüketimini düşürmek için dijital dönüşümü teşvik edeceğiz. İç ve dış iletişimde elektronik dokümanları tercih ederek, basılı evrak kullanımını en aza indireceğiz.

Ofis içinde kâğıt atıklarının geri dönüşümü için ayrı toplama kutuları oluşturacağız. Bu sayede atık miktarını azaltıp geri dönüşüm oranını artırmayı hedefliyoruz.

Atık yönetimi

Ofisimizde sıfır atık yaklaşımını benimseyerek kâğıt, plastik, cam, metal gibi geri dönüştürülebilir atıklar için ofis içinde ayrıştırma sistemleri kuracağız.

Elektronik atıklar lisanslı geri dönüşüm firmalarına gönderilecektir.

Tek kullanımlık plastik ürünlerin ofisimizden mümkün olduğunca kaldırılması sağlanacak.

Enerji tüketimi

Ofislerimizde enerji verimliliğini yükseltmek için daha az enerji harcayan LED aydınlatmalar kullanıyoruz. Bu durumu sürdüreceğiz.

Ayrıca, bilgisayar, yazıcı, klima gibi elektronik cihazlar kullanılmadıkları zaman tamamen kapatılacak, mesai saatleri dışında aydınlatma ve ısıtma sistemleri minimum seviyede tutulacaktır. Mesai saatleri dışında ofis dışı aydınlatma için güneş paneli ile çalışan ürünler kullanılacak.

Yeni alacağımız ekipmanlarda da enerji tasarrufu özellikleri ve mümkünse yenilenebilir enerji kullanımı, güneş panelleriyle elektrik üretimi gibi kriterlere öncelik vereceğiz. Tüm bu adımlar hem karbon ayak izimizi azaltacak hem de uzun vadede işletme giderlerimizi düşürecektir.

Sürdürülebilir ulaşım tercihleri

İş amaçlı seyahatlerde, karbon salımını en aza indirmek için önlemler alacağız. Bunun için uygun durumlarda telekonferans ya da video konferans gibi yöntemleri etkin kullanacağız. Fakat gazetecilik anlayışımız gereği haberi yerinde izleme politikamızla da uyumlu çalışacağız.

Kaçınılmaz seyahatlerde doğa dostu ulaşım yöntemlerini tercih etmeye çalışacağız.

Çalışanların işe gidiş gelişlerinde bisiklet gibi yeşil ulaşım yöntemlerini teşvik etmeye çalışacağız.

Yeşil satın alma

Tedarik zincirimizde de çevreye duyarlı davranacağız. Ofis için satın alınan tüm ürünlerde çevre dostu malzeme kriterini gözetiyoruz. Örneğin, olabildiğinde kimyasal içermeyen yeşil temizlik ürünleri kullanarak, zararlı kimyasalların su sistemlerine karışmasını ve çalışan sağlığını tehdit etmesini önleyeceğiz.

İKLİM KRİZİNE KARŞI HABERCİLİK STANDARTLARI

Bir yerel haber kuruluşu olarak iklim krizi konusunda sorumlu habercilik yapmanın öneminin bilincindeyiz. Bu nedenle, haber üretim süreçlerimizi sürdürülebilirlik ilkelerine göre şekillendirirken, iklim ve ekoloji haberciliği alanındaki editoryal süreçlerimizde de bilimsel gerçeklere dayalı, tutarlı, çözüm odaklı bir habercilik yaklaşımını esas alıyoruz.

Bu bağlamda, iklim krizi ve ekoloji ile ilgili haber yaparken uymayı taahhüt ettiğimiz temel habercilik standartları aşağıda açıklanmaktadır:

  • Doğru terminoloji ve dil kullanımı

İklim haberciliğinde kullanılan dilin hem bilimsel olarak doğru hem de sade ve anlaşılır olması öncelikli hedeflerimiz arasında. Bu şekilde hem kavram karmaşasının önüne geçmeyi hem de adil ve hak odaklı bir dil kullanımını yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Aşağıda, Gündem Fethiye’nin kullandığı öne çıkan terimlerin açıklamaları ve kullanım gerekçeleri sıralanmıştı:

“İklim değişikliği” yerine “İklim krizi” veya “iklim acil durumu” – İklim krizi ifadesi, sorunun aciliyetini ve insan kaynaklı boyutunu daha net vurguluyor. “Değişiklik” ise nötr bir ifade olduğundan tehlikenin boyutunu yansıtmayabilir. Nitekim, The Guardian gazetesi de güncellenen yayın kılavuzunda, iklim değişikliği yerine iklim krizi veya iklim acil durumu gibi daha net terimlerin kullanılmasını öneriyor. Bu şekilde haber dilimizde yaşana sorunun bir “kriz” olduğunu ve derhal eyleme geçilmesi gerektiği gerçekliğini net bir şeklide vurgulamış oluruz.

“Hava durumu” ve “İklim” kavramlarının ayrımı –  Hava durumu günlük veya kısa vadeli atmosfer koşullarını ifade ederken, iklim belirli bir bölgedeki uzun dönemli, genellikle 30 yıl gibi, ortalama hava koşullarını tanımlar. Bu nedenle, haberlerimizde günlük hava olayları ile uzun vadeli iklim trendlerini karıştıracak ifadeler kullanmaktan kaçınıyoruz. Örneğin, “Bugün hava soğuk, demek ki küresel ısınma yok” veya gibi söylemlerin yanıltıcılığından uzak duruyoruz. Bir günlük soğuk hava örneğiyle iklim krizini yalanlayan söylemlerin tam tersi, tek bir sıcak yıl örneğiyle de iklim krizini kanıtlamaya çalışan söylemleri yaygınlaştırmıyoruz.

Bir hava durumu haberinde, “sıcaklıklar önümüzdeki günlerde mevsim normallerinin üzerinde olacak” cümlesindeki “mevsim normalleri” ifadesinde iklimi, birkaç günlük sıcaklık dalgalanması ifadesinde ise havayı kastediyoruz.  

“Küresel ısınma” yerine “Küresel ısıtma / küresel sıcaklık artışı” – Geleneksel olarak küresel ısınma (İngilizce: global warming) kavramı, atmosfer ve okyanuslardaki uzun dönemli sıcaklık artışını tanımlamak için kullanılmıştır fakat “Isınma” kelimesi kulağa doğal bir süreç gibi geldiği için Gündem Fethiye olarak bu kavramı kullanmamayı tercih ederiz. Bunu yerine kullandığımız İngilizcedeki “global heating” kavramından gelen “küresel ısıtma” ifadesi ise Dünya’nın insan faaliyetleriyle bilfiil ısındığını açıkça ortaya koyar. Bu konudaki öncülerden olan The Guardian gazetesi de haber dilinde “küresel ısınma” yerine “küresel ısıtma” terimini kullanmayı tercih ederek iklimdeki değişimin doğal bir süreç olmadığını vurguluyor. Bu dil tercihi, atmosferin insan faaliyeti ile ısıtıldığı gerçeğini ve sıcaklık artışının ciddiyetini daha iyi yansıtır. Küresel emisyonların büyük bölümünden sınırlı sayıda şirket sorumlu olduğu için bu sorumluluk dilde açıkça belirtilmeli.

Küresel sıcaklık artışı ise “Global temperature rise”, Dünya’nın ortalama yüzey sıcaklığının zaman içinde artışını ifade eden ölçümsel bir terimdir. NASA’nın iklim değişikliği sayfası, küresel ortalama yüzey sıcaklığının 1880’den bu yana yaklaşık 1°C (0,15°C’si 1750–1880 arasında) arttığını ve bu artışın çoğunlukla insan kaynaklı olduğunu belirtir. Bu terim de ısınmanın insan faaliyetleri sonucunda gerçekleştiğine vurgu yaptığı için bu kavramı kullanmayı tercih ediyoruz. IPCC’ye göre, küresel sıcaklık artışı 1,5°C’nin üzerine çıktığında, mercan resiflerinin %70–90’ı yok olabilir ve daha yoğun sıcaklık dalgaları ile su kıtlığı görülebilir.

“İklim şüphecisi / iklim inkarcısı ” yerine “İklim bilimi inkârcısı” – İklim krizi günümüzde bir inanç olmanın ötesinde bilimsel olarak temellendirilen bir gerçektir. Bilimsel gerçekleri reddeden kişiler için şüpheci (skeptik) demek, onlara haksız bir meşruluk kazandırabilir. Bu nedenle haberlerimizde geniş bilimsel konsensüsü inkâr ettikleri için doğrudan iklim bilimi inkarcısı olarak ifade ederiz. Böylelikle iklim bilimi inkarcılarının iklim krizinin gerçeklerini sistematik olarak reddettikleri gerçeğini vurgular ve kamuoyunda bu kişilere gereksiz bir kredibilite verilmesinin önüne geçeriz.

“Doğal afet” yerine (duruma göre) “insan kaynaklı afet” veya “iklim felaketi” – Deprem gibi tamamen doğal süreçler dışındaki birçok felakette insan etkisi bulunması nedeniyle her olaya otomatik olarak doğal afet demenin yanıltıcı olabileceğinden haberlerimizde ““insan kaynaklı afet” veya “iklim felaketi” terimlerini kullanırız. Örneğin, şiddetli orman yangınları veya seller iklim krizinin etkisiyle sıklaşıp şiddetleniyorsa, bunları iklim felaketi ya da en azından iklim krizinin etkisiyle tetiklenen afetler olarak çerçevelemeyi doğru buluyoruz. Çünkü insan faaliyetlerinin açıkça payı olduğu durumlarda “doğal” demek, sorumluluğu gizleyebilir. Böylece okurlarımız, selin veya yangının sadece doğal bir döngü değil, insan etkisiyle ağırlaşan bir durum olduğunu anlar.

“Çevre” yerine bağlama göre “Doğa” veya “Ekoloji” – Çevre kelimesi insanın etrafını saran dış unsurları tanımlamak için kullanır ve doğa kelimesi tüm canlı yaşamını bütüncül olarak ifade eder ve daha kapsayıcıdır. Ekoloji kelimesi ise çevresel konuların bilimsel ve daha bütüncül bir yaklaşımla ele alır. Bu nedenle haberlerimizde “çevre sorunları” yerine ekolojik sorunlar veya doğrudan “doğa tahribatı” ifadelerini kullanırız. Bu sayede haberlerimizde insan merkezci bir bakış açısı yerine doğayı özneleştiririz.

“Seragazı” terimi ve kapsamı – Sera etkisine yol açan gazlar için kullanılan “sera gazı” terimi, Türk Dil Kurumu sözlüklerinde ayrı yazılıyor. Ancak Ekosfer gibi bazı kaynaklar bu bileşik kavramın “seragazı” şeklinde bitişik yazılmasını savunuyor çünkü ayrı yazıldığında “seradan çıkan gaz” gibi yanlış bir çağrışım yapabiliyor. Bu nedenle Gündem Fethiye olarak haberlerimizde tutarlı bir kullanım için “seragazı” kullanımını benimsiyoruz.

Seragazları, atmosferde ısınmaya neden olan gazlardır. Haberlerde seragazlarından bahsedilirken yaygın olarak yalnızca karbondioksit anlaşılır ya da kastedilir fakat başlıca seragazları arasında karbondioksit (CO₂), metan (CH₄), diazotmonoksit (güldürücü gaz, N₂O), ozon (O₃) ve su buharı bulunur. Ayrıca tamamen insan yapımı olan bazı florlu gazlar da (HFC’ler, PFC’ler, SF₆ gibi) güçlü seragazlarıdır.

Haberlerimizde seragazlarını tek başlarına zehirli birer kirletici olarak değil insan etkinlikleriyle aşırı miktarda salındığında dengeyi bozarak iklim krizine yol açan gazlar olarak kullanırız.

Atmosferdeki CO₂ yoğunluğu ve CO₂ emisyonu farkı – Karbondioksitin atmosferdeki yoğunluğu ile yıllık emisyon miktarı kavramları birbirinden farklı olmasına rağmen haberlerde karıştırılabiliyor. Haberlerimizde bu ayrıma dikkat ederiz. Atmosferik CO₂ yoğunluğu, havada bulunan karbondioksit miktarının oransal ölçüsüdür ve genellikle ppm birimiyle ifade edilir, örneğin ~420 ppm (parts per million – milyonda bir parça. Tarihte ilk kez 2015’te 400 ppm eşiği kalıcı olarak aşıldı ve günümüzde 420 ppm civarındadır.

Buna karşılık CO₂ emisyonu, belirli bir süre içinde, genelde yıllık, insan faaliyetleri sonucu atmosfere salınan karbondioksit miktarını tanımlar ve milyon ton veya gigaton gibi kütle birimleriyle ifade edilir.

Örneğin, atmosferik CO₂ seviyesi 420 ppm’e çıktı demek, havadaki birikimin yoğunluğunu gösterir. Bu ifade o yıl 420 birim CO₂ salındı demek değildir. Aynı şekilde “karbondioksit emisyonları yüzde X arttı” ifadesi, atmosferdeki oranın aynı oranda arttığı anlamına gelmez. CO₂ akışı ile ilgili bir ifadedir.

ppm/ppb/ppt birimleri – Seragazlarının atmosferdeki miktarını ifade ederken hacim oranına dayalı kullanılan birimleri ifade eder. ppm ( parts per million-  milyonda bir parça), ppb (parts per billion – milyarda bir parça) ve ppt ( part per trillion – trilyonda bir parça), karışım içindeki gaz oranlarını tanımlamak için kullanılan ölçülerdir.

Örneğin “Atmosferdeki CO₂ konsantrasyonu 2024 yılı Ekim ayı itibarıyla 422 ppm’e yükseldi” gibi bir cümlede, 422 ppm demek CO₂’nin havadaki oranının 1 milyon hava molekülü içinde 422 molekül seviyesine çıktığını, yani hacimce yüzde 0,0422’ye ulaştığını gösterir.

“Karbon” ve “CO₂/CO₂e” terimlerinin karıştırılmaması – Bazı haberlerde ve raporlarda, carbon (karbon) terimi bazen CO₂ yerine kısaltma olarak kullanılır. Örneğin “karbon emisyonlarını azaltmak” ifadesi çoğu zaman doğrudan CO₂ emisyonlarını kasteder. Ancak teknik açıdan karbon (C) ile karbondioksit (CO₂) farklı şeylerdir. Biri element, diğeri bileşiktir. Bu nedenle haberlerimizde karbon salımı yerine seragazı salımları ya da karbondioksit salımı ifadelerini kullanırız.

CO₂e ise karbondioksit eşdeğeri anlamına gelir ve farklı seragazlarının salımlarının toplam iklim etkisini CO₂ cinsinden ifade eder.

“Fosil yakıt” yerine “fosil enerji kaynakları” – Kömür, petrol, doğalgaz (fosil gaz) gibi fosil yakıtları sadece yakıt olarak adlandırmak, onları insan kullanımına yönelik meşru ve zararsız bir kaynak gibi gösterebilir. Bu da insan merkezli bir bakış açısını yansıttığı için Gündem Fethiye olarak haberlerimizde “fosil enerji kaynağı” ifadesini kullanırız.

“Doğalgaz” yerine “fosil gaz” – “Doğal” kelimesi çoğunlukla doğalgazın da kömür veya petrol gibi fosil enerji kaynağı olduğu gerçeğini perdeleyebilir. Nitekim temiz bir enerji kaynağı gibi gösterilmeye çalışılsa da doğalgaz da iklim krizine den olan üç fosil enerji kaynağından biridir ve küresel seragazı salımlarının bir bölümünden sorumludur. Haberlerimizde doğalgaz yerine fosil gaz ifadesini yaygınlaştırmaya çalışırız fakat fosil gaz ifadesinin yaygın bir kullanım alanı olmadığı için ve okurlar tarafından anlaşılmayacağı için fosil gaz (doğalgaz) ifadesini tercih ederiz.

İklim adaleti – İklim krizine ilişkin karar ve eylemlerin merkezine hakkaniyet ve insan haklarını koymak demektir.

“Doğal kaynak” yerine “Doğal varlık” – Doğal kaynak terimi de benzer şekilde doğayı insanın tüketimine sunulmuş bir kaynak gibi ele alır ve insan merkezli bakış açısını ifade eder. Buna karşın doğal varlık, doğada kendi değeriyle var olan unsurları (ormanları, nehirleri, canlıları vb.) ifade eder. Örneğin haberlerimizde su, toprak, maden gibi cansız unsurlar bile sadece “kaynak” değil, ekosistemin vazgeçilmez parçaları yani doğal varlıklar olarak görürüz. Haberlerimizde “kaynak” yerine “varlık” demekle doğayı sadece insan faydasına araçsallaştırmayan bir dil oluşturmaya çalışırız.

“Yeşil / çevre dostu” gibi ifadelerin dikkatli kullanımı– Şirketler ve hükümetler, çevre imajını parlatmak için bazen abartılı pazarlama dili kullanır. Örneğin “temiz kömür”, “çevre dostu plastik” gibi ifadelere rastlanır. Haberlerimizde bu tür yeşil aklama (greenwashing) terimlerine mesafeli yaklaşırız. Örneğin kömür için temiz sıfatını sorgusuz kullanmak yerine, iddianın kaynağını belirtiriz ya da kelimeyi tırnak içine alırız.

Yeşil aklama – Greenwashing kavramı için Türkçede “yeşil aklama” veya “yeşil badana” terimleri kullanılıyor. Bu tür ifadeleri, doğaya zararlı bir şeyi doğadan yana göstermeye yönelik aldatıcı iletişimin ifadeleri olarak görürüz. Bu tür söylemleri editoryal süzgecimizden geçiririz ve okuru yanıltmaktan kaçınırız. Yani bir şirket kendini “çevre dostu” diye tanımlıyorsa, bu ifadeyi doğrudan doğruya benimsemek yerine, gerekirse iddia olarak veya tırnak içinde vererek mesafe koyarız.

“Biyoçeşitlilik” yerine somut duruma göre “Yaban hayatı” – Biyoçeşitlilik bilimsel bir kavram olarak tüm canlı çeşitliliğini ifade etse de genel okur için soyut kalabilir. Haberlerimizde biyoçeşitlilik kavramını kullanırız fakat duruma göre “yaban hayatı” veya doğrudan “canlı çeşitliliği” gibi ifadeleri tercih ederiz. Bu sayede konuyu somutlaştırmaya çalışırız. The Guardian’ın dil rehberinde de “biyoçeşitlilik” yerine daha anlaşılır olduğu için yaban hayatı teriminin kullanılabileceği belirtiliyor. Gündem Fethiye olarak bu yaklaşımı benimseriz. Örneğin “biyoçeşitlilik kaybı” yerine yaban hayatının yok oluşu gibi ifadeleri kullanmaya tercih ederiz. Meselenin canlı hayvan ve bitki türlerinin ölümü veya yok olması olduğunu anlatmaya çalışırız.

“Balık stoku / balık rezervi/ balık envanteri” yerine “Balık popülasyonu / balık nüfusu” – Deniz ve okyanus haberlerinde sıkça geçen balık stoku ifadesi, balıkları sanki depodaki mal gibi metalaştırmaktadır. Bunun yerine balık popülasyonu veya balık nüfusu diyerek, balıkların canlı ve üreyen birer tür olduğunu hatırlatırız. Örneğin haberlerimizde “balık stokları tükendi” demek yerine balık popülasyonları azaldı ifadelerini kullanarak, sorunun ekolojik yönünü yansıtmaya çalışırız.

“Nesli tükenmiş / tükeniyor” yerine duruma göre “yok oldu / yok olma tehlikesinde” – Teknik olarak nesli tükenmek, bir türün soyunun tamamen bittiği anlamına gelir. Öte yandan bir türün tamamen yok olduğunu anlatırken nesli tükendi yerine yok oldu ifadelerini kullanırız. Bu sayede, durumu daha anlaşılır kılmaya çalışırız. Eğer hala hayatta kalan birkaç birey varsa “nesli yok olma tehlikesi” altında demek daha doğrudur. Örneğin, “Anadolu parsının nesli tükendi” yerine “Anadolu parsı artık doğada yok” diyerek durumu sade biçimde anlatmaya çalışırız. Yok oluş kavramını biyoçeşitlilik krizinin ciddiyetini vurgulamak tercih ederiz.

“Tarım ilacı” yerine “Pestisit” veya “Tarım zehiri” – Günlük dilde veya halk arasında tarımsal kimyasallar için kullanılan tarım ilacı tabiri, sanki faydalı bir şeyden bahsediliyormuş izlenimi yaratır. Oysa pestisitler, ekinlere zarar veren canlıları öldürmek üzere tasarlanmış zehirlerdir. Bu nedenle, haberlerimizde pestisit sözcüğünü kullanmak ve gerekirse parantez içinde tarım zehri diye açıklarız. Nitekim Buğday Derneği’nin bir açıklamasında da “‘tarım ilacı’ da dense, pestisit dediğimiz bildiğimiz zehirdir” denilerek bu noktaya dikkat çekiliyor. Örneğin “çiftçiler tarım ilacı kullandı” yerine “çiftçiler pestisit (tarım zehri) kullandı” diyerek, kullanılan maddenin doğa ve insan için zararlı karakterini açıkça ortaya koyarız.

“GDO’lu ürün” yerine “Genetiği değiştirilmiş ürün/ organizma” – GDO’lu ürün kavramı GDO’nun ürüne katılan bir şey olduğu gibi bir izlenime yol açabilir. Bu nedenle haberlerimizde genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) veya genetiği değiştirilmiş ürün ifadelerini kullanırız. “GDO’lu mısır” yerine ilk “genetiği değiştirilmiş mısır” ifadesini kullanırız.

“Organik” teriminin kullanımı– Organik tarım veya organik gıda terimleri, belirli sertifikalı üretim süreçlerini ifade eder. Haberlerimizde bu kelimeyi sadece gerçekten sertifikalı organik ürünler için kullanırız. Örneğin, pazarda doğal yöntemlerle üretilmiş ancak sertifikasız bir ürün için doğal veya ekolojik ifadelerini kullanmayı tercih ederiz çünkü organik ifadesinin hukuki ve standartlara dayalı bir tanımı vardır. Bir ürünün tamamen doğal koşullarda yetişmesi onu otomatik olarak “organik” yapmaz. Bu terimi kullanmadan önce o ürünün organik sertifikası olup olmadığını araştırırız.

“Telef oldu” yerine “Öldü / Yaşamını yitirdi / Hayatını kaybetti” – Telef kelimesi Türkçede genellikle hayvanlar için kullanılır ve “değersiz bir şekilde yok olma” anlamı taşır. Bu nedenle canlı bir varlığın hayatını kaybetmesini yeterince önemsemez. Haberlerde hayvanların ölümünü ifade ederken sıkça kullanılan telef oldu ifadesi, hayvanları eşya gibi görüp değersizleştiren türcü bir söylemdir. Bu nedenle haberlerimizde bir hayvanın ölümü söz konusuysa, örneğin bir yangında can verdiyse öldü ya da yaşamını yitirdi gibi ifadelerini kullanırız. Haberlerimizde hayvan ölümlerini insanlar gibi saygıyla ifade ederiz. Örneğin “çiftlikte beş inek telef oldu” yerine “çiftlikte beş inek öldü” ifadelerini kullanırız ve bu kayıpların can kaybı olduğunu vurgularız. Bu tür haber görsellerinde ölmüş hayvanların cansız bedenlerini açıkça kullanmayız. Blurlayrak veririz ya da hiç vermeyiz.

“İtlaf edildi” yerine “Öldürüldü / Katledildi” – İtlaf, hayvanların “yok edilmesi” anlamında kullanılan hafifletici bir terimdir. Özellikle sokak hayvanları veya vahşi hayvanlar kastedildiğinde haber metinlerinde bu ifadeye sık rastlanır. Haberlerimizde, eğer bir hayvan insan eliyle öldürülmüşse bunu doğru kelimeyle ifade ederiz. Öldürüldü demek, durumu net ortaya koyar. Eğer vahşice ve toplu bir öldürme söz konusuysa katledildi gibi daha güçlü bir ifadeler kullanabiliriz. Örneğin “köpekler itlaf edildi” yerine “köpekler zehirlenerek öldürüldü” demek, hem fiilin sorumlusunu yani insanı ortaya koyar hem de yapılanın ahlaki ciddiyetini daha iyi yansıtır. Gerektiğinde “katledildi” ifadesi de kullanılabilir ki bu ifade hayvanlara yönelik kasıtlı şiddetin boyutunu açıkça gösterir.

“Leş” yerine “Ceset / beden” – Leş sözcüğü hayvanlar için özelleşmiş ve değersizleştirici bir anlama gelir. İnsanlar için ceset veya naaş derken, hayvanlar için leş demek, dilde insanlar ve hayvanlar arasında bir ayrım yaratır. Bu nedenle, haberlerimizde bir hayvanın bedeni için olduğunca leş kelimesini kullanmayız. Haberde “ormanlık alanda büyükbaş hayvan leşleri bulundu” yerine “ormanlık alanda büyükbaş hayvan cesetleri bulundu” ifadelerini kullanırız. Bu şekilde daha eşitlikçi bir dil yaratmaya çalışırız.

“Can kaybı yok” ifadesinin kullanımı– Doğal felaket veya kazaların ardından medya sıkça “can kaybı yok” diye bildirir fakat bu ifade genellikle sadece insan canını kasteder. Örneğin bir orman yangınında insan ölmediyse can kaybı yok denebilir fakat aynı olayda çok sayıda yaban hayvanı ölmüş olabiliyor. Bu insan merkezli söylem yerine, haberlerimizde gerçekten kimsenin ölmediğini belirtmek isteniyorsa “insan kaybı yok” gibi ifadeler kullanırız ya da hayvan ölümlerini ayrıca belirtiriz. Örneğin “can kaybı olmadı ancak binlerce tavuk yangında telef oldu” gibi ifadeler kesinlikle kullanmayız.

Hayvanların nesneleştirilmesine karşı duyarlılık – Haber dilinde hayvanlar genellikle sayı ve mal gibi anılabiliyor. Örneğin “Ahır yangınında üç küçükbaş hayvan telef oldu, 50 balya saman yandı” şeklindeki bir ifade, hayvanları saman balyasıyla aynı kefeye koymuş olur. Bunun yerine, “ahır yangınında üç koyun öldü. 50 balya saman da kül oldu” gibi bir anlatım tercih ederiz. Aynı şekilde “damızlık hayvan”, “besi hayvanı” gibi terimler de hayvanları üretim makinesi gibi tanımlar. Bu ifadeleri haberlerimizde kullanmayız. Mümkünse inek, boğa, koyun gibi doğrudan tür isimlerini kullanırız ya da alternatif olarak “üreme amaçlı tutulan hayvanlar” gibi insan merkezci olmayan tanımlamalar seçeriz. Büyükbaş ya da küçükbaş gibi kavramları yalnızca, hayvanların türü bilinmiyorsa kullanırız.

Sirk, yunus parkı, hayvanat bahçesi için “eğlence” söylemi – Yunus parkları, hayvanat bahçeleri, sirkler gibi yerler genelde eğlence veya eğitim amaçlı masum mekânlar olarak sunulsa da, hayvan hakları perspektifinden buralarda ciddi ihlaller vardır. Bu konuları ele alırken hayvanların esaret altında yaşadığını vurgularız. Örneğin bir haberde “yavru fil sirk için eğitimde” demek yerine, “sirk gösterileri için zorla eğitilen yavru fil” gibi, gerçeği daha doğru yansıtan ifadeler kullanırız. Bu mekanların hayvanlara yaşama hakkı ihlali, işkence ve esaret anlamına geldiğini göz ardı etmeyen bir dil tercih ederiz. Böylece okuyucularımız, hayvanların bu ortamlarda maruz bırakıldığı eziyeti fark edebilir.

“Tehlikeli köpek ırkları” ifadesinin kullanımı– Medyada ve resmi belgelerde bazı köpek cinslerine tehlikeli ırk denilmesi yaygın olsa da, bu bilimsel bir gerçeklik değildir. Uzmanlar, saldırganlığın köpeklerin genetik bir özelliği değil, yetiştirme ve muamele ile alakalı olduğunu vurgular. Bu nedenle ilgili haberlerde tehlikeli sıfatını mümkünse kullanmamaya; kullanmak zorunda kalırsak da bunu tırnak içinde verip kimin iddiası olduğunu belirtmeye özen gösteririz. Örneğin “tehlikeli ırk köpekler toplanıyor” yerine “yasalarca ‘tehlikeli’ sayılan köpek ırkları toplanıyor” şeklinde ifadeleri kullanırız. Bu kullanım ile kopeklerin kendi doğaları gereği “suçlu” olmadığını, asıl meselenin insan ihmali veya suistimali olduğunu vurgulamaya çalışırız.

  • Bilimsel temele dayalı haber içeriği

Editoryal politikamız gereği haberlerimizde temelsiz bilgilere yer vermeyiz, sıfat kullanımından kaçınırız. Konu iklim krizi ve ekoloji olduğunda bu konu daha da önem kazanır. Haberlerimizi bilimsel veri, uzaman görüşü ve bağlam, objektif gerçeklikten oluşan üç ana ayağa oturtuyoruz.

Bilimsel veri: İklim krizi ve ekoloji ile ilgili haberlerimizde bilimsel veriye dayanmayan hiçbir iddiaya yer vermiyoruz. Kaynağın ise güvenilir olması en temel standardımız. Örneğin “Akdeniz’de yazlar daha kurak ve uzun” şeklindeki bir ifade kullandığımızda bunun son bilimsel çalışmalarla ortaya koyulmuş olmasına dikkat ediyoruz. Meteoroloji Genel Müdürlüğü gibi bu alanda çalışan resmî kurumların verilerini öncelikle tercih ediyoruz. Ardından üniversite çalışmaları veya Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından hazırlanan raporları öncelikli kaynak olarak kabul ediyoruz. Son olarak da iklim ve ekoloji alanında çalışan güvenilir sivil toplum örgütlerinin raporlarına ve verilerine haberlerimizde yer veriyoruz. (Temiz Hava Hakkı Platformu, 350 Derneği, Türk Toraks Derneği, Türk Tabipler Birliği, Yeşil Düşünce Derneği vb.)

Uzman görüşü ve bağlam: Haberlerimizde iklim bilimcileri ve alanında uzman kişilerden görüş alarak bulguları bağlam içinde sunarız. Bilim insanlarının uyarılarını rakamlara birlikte anlaşılır olarak haberleştiririz. Örneğin, bir kuraklık veya su kıtlığı haberinde sadece baraj doluluk oranlarını vermek yerine iklim bilimcilerinin o bölgedeki yağış trendleri hakkında söylediklerine, iklim krizinin etkisine dair görüşlerine yer veririz. Ayrıca, bölgedeki kuraklığın sebeplerine dair bağlam sunmaya çalışırız ve aynı örnek üzerinden, eğer bölgede aşırı su tüketen bir enerji üretimi varsa bunu bağlama katmaya çalışırız, kirletici faaliyetlere dair sorumluluğu gizlemeyiz. Ayrıca, bu şekilde olaylara bağlam katarak haberlerimizi “bilim ne diyor” sorusuna dayandırırız.

Objektif gerçeklik: İklim krizinin etkileri her ne kadar gerçek ve etkileri hissediliyor olsa da haberlerimizde felaket tellallığı yapmayız. Fakat tehlikeyi de küçümsemeyiz. Örneğin, gerçekten de bir rekora işaret ediyorsa, “Bu yaz rekor sıcaklıklar görüldü” ifadesi haberlerimizde yer alabilir (Rekor kelimesi sıfat olarak kullanılmaz) fakat devamında mutlaka Meteoroloji verilerine yer vererek örneğin temmuz ayında ortalama sıcaklığın, hangi yıllara göre kaç derece ortalamanın üzerinde seyrettiği verisini aktarırız. Haberin dikkat çekici olması bizim için önemlidir fakat bilimsel doruluk her şeyin önünde tutulur.

  • Dezenformasyona karşı teyit ve iklim inkârcılığına taviz vermeme

Gündem Fethiye olarak tarafsız bir dil ilkelerimizden biri olsa da bilimsel gerçekler konusunda “tarafsız kalmak” gerekmediğine inanıyoruz. İklim konusunda yanlış bilgi yayılımı (dezenformasyon) ve iklim bilimi inkarcılığı ile mücadeleyi de hak odaklı haberciliğin önemli bir parçası olarak görüyoruz. Dezenformasyona karşı sıfır tolerans haberciliğimizin en önemi parçalarındandır.

Bu nedenle;

Yanlış denge (false balance) yaratmıyoruz. Dünyanın yuvarlaklığı nasıl bir “görüş” meselesi değilse, iklim krizinin gerçekliği de bir görüş meselesi değildir. İklim değişikliğinin varlığı ve insan kaynaklı olduğu, bilim dünyasında ezici bir konsensüsle (~%99) kabul görmüştür. (https://news.cornell.edu/stories/2021/10/more-999-studies-agree-humans-caused-climate-change ) Bu nedenle haberlerimizde “iki görüşü de verelim” yaklaşımıyla bilimsel gerçeklerin yanına bilim dışı inkâr iddialarını koymuyoruz. İPCC verilerini en güvenilir referans olarak kabul ediyoruz. Ayrıca, uluslararası güvenilir platformlar olarak kabul ettiğimiz Birleşmiş Milletler Myth Busters sayfasını referans olarak kullanıyoruz. https://www.un.org/en/climatechange/science/mythbusters

Örneğin, yerel bir yetkili bir sel felaketinin ardından “iklim hep değişiyordu, insan etkisi yok” diyen bir açıklama yaparsa, buna karşı İPCC raporlarının %95’in üzerinde insan etkisine işaret ettiğini veya son 170 yılın 150’sinde insan kaynaklı sera gazı birikiminin arttığını belirten bulgulara haberde yer veririz.

İddiaları teyit ediyoruz. İklim krizi veya bir ekoloji haberi ile ilgili dolaşıma giren söylenti ve yanlış bilgilerin önüne geçmek için, haberi yazmadan önce tüm kritik noktaları güvenilir ikinci bir kaynaktan doğrulamaya çalışıyoruz. Örneğin, sosyal medyada yayılan “Antarktika’da buzullar artıyor” gibi bir iddia haber değeri kazandıysa bunu direkt aktarmadan önce ilgili bilimsel raporları kontrol ederiz, bilim insanlarının görüşünü sorarız. İddia doğrulanamıyorsa yanlış bilginin dolaşıma girmesine katkıda bulunmamak adına bu iddiayı haberleştirmiyoruz.

Benzer şekilde, sosyal medyada paylaşılan ve “Fethiye’deki sıcaklık rekoru aslında doğal döngü” diyen bir iddiayı, Meteoroloji kayıtlarına bakarak veya uzmanlara danışarak kontrol ederiz ve bu iddiayı doğrulamadan haberleştirmeyiz.

Fakat üst düzey bir yetkili veya etkili bir figür iklim inkârına dayalı açıklama yaparsa, bunu tamamen görmezden gelmeyiz. Bu iddiayı karşıt bilimsel görüşlerle birlikte yani doğru çerçeveyle haberleştiririz. Örneğin, “Yetkili X, iklim değişikliğine inanmadığını söyledi ancak NASA ve IPCC başta olmak üzere bilim çevreleri bu iddianın temelsiz olduğunu ortaya koyuyor” şeklinde bir ifadeyle okuyucuya doğru bilgi sunarız.

  • İklim Adaleti ve Sosyal Eşitsizliklerin Görünür Kılınması

Gündem Fethiye olarak sürdürülebilirlik ve hak odaklı gazetecilik vizyonu doğrultusunda, iklim haberciliğinde iklim adaleti ilkesini merkeze alırız. İklim krizinin sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyal bir adalet meselesi olduğunu öne çıkarırız. Habercilik dilimizde ve konu seçimlerimizde, iklim krizinin herkesi eşit etkilemediğini vurgulamaya özen gösteririz.

Öncelikle, eğer mümkünse kırılgan grupların duruma dikkat çekeriz. Örneğin, iklim krizi kaynaklı aşırı hava olaylarında, en kırılgan gruplardan olan yaşlılar, çocuklar, engelliler, sağlık sorunları olanlar ve düşük gelirli gruplar en çok etkilenen kesimlerdir. Örneğin, bir sıcak hava dalgası haberinde, dışarıda çalışmak zorunda kalan işçilerin durumunu aktarmaya özen gösteririz. Bu kesimlerin iklim krizinin sonuçlarının orantısı yüküne maruz bırakıldığını görünür kılmaya çalışırız. Gündem Fethiye olarak etkilenen kırılgan kesimlerin sesini duyurarak ve karar alıcıların sorumluluklarına dikkat çekerek iklim adaletini tesis etmeye katkı sunmaya çalışırız, adil ve eşitlikçi çözümleri gündeme taşımaya özen gösteririz.

Ayrıca çözümlerden bahsederken de “adil geçiş” ilkesine değinmeye özen gösteririz. Örneğin, fosil yakıtlı sektörlerin dönüşümünde işini kaybeden emekçilere yönelik planlar varsa bunları belirtiriz, konu hakkındaki raporların açıklamaların haberleştirilmesine özen gösteririz. Kısacası, her haberde “İklim krizi kimin için ne anlama geliyor?” sorusunu sorarak, sosyal boyutu ihmal etmeden kapsamlı bir çerçeve sunarız.

  • Aşırı hava olaylarını haberleştirilmesi

Gündem Fethiye olarak sel, orman yangını, fırtına, kuraklık gibi aşırı hava olayları haberlerini verirken, bunların iklim kriziyle bağlantısını kurmayı önemsiyoruz. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’ne göre 2023 yılında Türkiye’de ekstrem hava olayı sayısı 1475’e ulaşarak rekor kırdı. Bu rakam 2022’de 1030 idi. Bu tür haberleri iklim bağlamında ele alırken şu üç yaygın hatadan kaçınıyoruz: Olayı iklim değişikliği ile hiç ilişkilendirmemek, somut kanıt olmadan tamamen iklim değişikliğine yormak, iklim krizini tek başına olayın sebebiymiş gibi göstermek.

Böylece nedenselliği abartmadan ama iklim krizi katkısını da göz ardı etmeden doğru çerçeveyi çizmeye özen gösteriyoruz. Örneğin, bir sel felaketi haberinde, iklim krizinin aşırı yağış ihtimalini artırdığını vurgularken, aynı zamanda dere yatağına yapılan inşaatlar veya erken uyarı sisteminin eksikliği gibi afetin etkisini artıran yerel unsurları da belirtmeye dikkat ederiz. Aynı şekilde orman yangını haberlerinde “Bu yangın tamamen iklim krizinden oldu” demek yerine, “Artan sıcaklık ve kuraklık koşulları yangın riskini yükseltiyor, iklim krizinin bölgede bu koşulları daha olası hale getirdiği bilim insanlarınca belirtiliyor” gibi bir ifadeler ve ifadelerin kaynağı olan bilimsel çalışmalara yer veririz.

Aşırı hava olaylarında iklim krizinin etkileri çerçevesinden haber yaparken, Ekosfer’in Türkçeye kazandırdığı “Aşırı Hava Olaylarını ve İklim Değişikliğini Haberleştirmek” rehberinde önerilen yapıdan faydalanırız.  Kısaca tanımlama gerekirse bu adımlar şu şekildedir:

Olayın tanımı ve genel bağlamı: “Ne oldu, nerede, ne zaman ve kimler etkilendi?” sorularına net yanıt verilir. Meteorolojik verilerle olayın şiddeti ve olağan dışılığı ortaya koyulur. Örneğin “Muğla’da 48 saatte aylık yağış düştü”, “sıcaklık yerel rekoru kırdı” gibi bilgiler ile meteorolojiden yağış miktarı, yerel yetkililerden can ve mal kaybı bilgileri verilir.

İklim krizi bağlamı: Söz konusu hava olayının iklim kriziyle ilişkisi araştırılır ve eldeki bilimsel bilgiler sunulur. “Bu tür olaylar iklim değişikliği nedeniyle daha sık veya şiddetli mi oluyor?” Bu soruya cevap ararken uzman görüşlerine başvurulur, önceden yapılmış bir ilişkilendirme çalışması (attribution study) varsa, yani bilim insanları bu spesifik olayın insan kaynaklı iklim değişikliğiyle ilişkisini incelemişlerse, o çalışmanın bulgularını habere dahil edilir. Eğer özel bir çalışma yoksa, genel olarak benzer olaylar için IPCC gibi otoritelerin bulgularını kullanılabilir. (Örneğin, “IPCC raporuna göre Akdeniz’de aşırı yağışlar iklim krizi nedeniyle daha sık hale geliyor” ifadeleri kaynaklarıyla birlikte kullanılır).

Toplumsal bağlam: Olayın toplumsal boyutu ve iklim adaleti perspektifi habere dahil edilir. “Kimler etkilendi, en çok zararı kim gördü ve neden?”, “Afet mi, felaket mi?” sorularına yanıt aranır. Burada kırılganlık kavramı açıklanarak, örneğin dere yatağındaki yerleşimler, yetersiz altyapı hizmeti, şehirleşmedeki plansızlıklar, ormansızlaşma gibi etkenlerle selin felakete dönüşmesi gibi insan kaynaklı faktörlere değinilir. Böylece okurlar, iklim krizi ile yerel şartların kesişim noktasını görürler. Bu sayede, aynı zamanda yerelle bağlantı kurarız. Küresel krizin, yereldeki tezahürüne yer vermiş oluruz. İklim krizini soyut ya da gündelik yaşamdan uzakta yaşanan bir şey olmaktan çıkarmayan çalışırız.

Çözüm perspektifi: Haberin son bölümünde, yaşanan olaydan alınacak dersler ve ileriye dönük çözümler ele alınır. “Bu felaket bize ne gösterdi? Tekrarlanmaması veya etkilerinin azalması için ne yapmalı?” soruları yanıtlanır. Uzmanların tavsiyeleri, bilim insanlarının uyarıları, varsa soruna karşı farklı yerellerdeki iyi örnekler ve yetkililerin açıklamaları derlenerek, çözüm odaklı bir çerçeve çizilir. Bu sayede çözüm gazeteciliği hedefimizle de doğru orantılı olarak haberi karamsar bir felaket hikayesi olarak bırakmayız, olurlara toplum olarak alınabilecek önlemler ve talep edilebilecek politikaları göstermeye çalışırız.

  • Veri, ölçüm ve birim standartları

Gündem Fethiye olarak haberlerimizde sıcaklık, enerji, kütle gibi ölçülerde Türkiye’de de kullanılan uluslararası kabul görmüş metrik birimleri kullanırız ve standardize edilmiş birimleri açıklayıcı şekilde kullanırız. Sıcaklıklar için Santigrat (°C), mesafeler için kilometre, kütle için ton veya gigaton gibi, enerji için kilovat-saat kullanırız. Yağış miktarı milimetre (mm) ile, rüzgâr hızı saatte X kilotre veya kilometre/saat (km/sa) veya metre/saniye (m/sn) ile ifade edilir. Atmosferdeki karbondioksit oranı ppm/ppb/ppt ( parts per million/ billion/trillion) ifade edilir. Seragazı emisyonlarını ton veya megaton CO₂ eşdeğeri (CO₂e) olarak netleştirilir. (Örneğin, atmosfere salınan 1 milyar ton CO₂, atmosferdeki karbondioksit oranı 420 ppm’e ulaştı gibi.)

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) kaynaklı verilerde kullanılan Fahrenheit veya mil gibi birimler varsa, bunlar Türkçeye ve metrik sisteme dönüştürülerek fakat parantez içinde orijinali belirtilerek sunulur. Örneğin, “Kaliforniya’da sıcaklık 40 Santigrat (°C) – (104 °F – Fahrenheit) seviyesine ulaştı. Kasırga kıyı şeridinde yaklaşık 193 kilometrelik (120 mil) bir alanı etkiledi. Paketlerin ortalama ağırlığı 10 kilogram (22 pound) olarak açıklandı. ABD’de bazı eyaletlerde hız sınırı 120 kilometre/saat (75 mil/saat) civarındadır.”

Ayrıca, kullanılan birimlerde tek başına sayı ile anlam ifade etmekte zorlanıldığında gerektiği yerde bağlam kullanılır. Örneğin, “Atmosferdeki karbon dioksit oranı 420 ppm’e ulaştı” bilgisini, “Sanayi Devrimi öncesinde bu değer 280 ppm civarındaydı” şeklinde geçmişle kıyaslayarak veya Paris Anlaşması hedefleri gibi hedef değerlerle karşılaştırarak aktarırız. Yine, “Deniz seviyesi yılda 3 mm yükseliyor” dersek, bunun ne anlama geldiğini açmak için “Bu hız, 20. yüzyıl ortalamasının yaklaşık iki katıdır” gibi bir ek yaparız.

  • Çözüm odaklı habercilik

İklim krizinin boyutları ciddi ve zaman zaman ürkütücü olsa da biz haber yaklaşımımızda sadece felaket senaryolarını tekrar eden bir tutumdan kaçınırız. Aşırı hava olayları, iklim felaketleri, rekor sıcaklıklar gibi olumsuz gelişmeleri elbette haberleştiririz ancak bunları sürekli alarmist bir dille sunup toplumu umutsuzluğa sürüklememeye özen gösteririz. Tam tersine, Gündem Fethiye, umutsuzluk aşılayan bir yaklaşım yerine çözüm odaklı ve yapıcı haberciliği benimser.

Bu yaklaşım, karşılaşılan iklim ve ekoloji sorularına dair somut çözüm önerilerini, iyi örnekleri ve olumlu gelişmeleri de haberin parçası yapmayı gerektirir. Örneğin, kuraklıkla ilgili bir haberde sadece barajların boş kalmasını değil aynı zamanda yağmur suyu hasadı yapan köyleri veya su tasarrufu sağlayan yeni teknolojileri de anlatırız. Orman yangınları haberinde, yangın sonrası başarılı yeniden ağaçlandırma çabalarına veya yangına dayanıklı köy inisiyatiflerine değiniriz.

İklim krizine karşı dünya genelinde ve ülkemizde geliştirilen çözümleri, iyi uygulama örneklerini, yenilikçi projeleri de gündeme getiririz.

Fakat çözüm odaklı ve yapıcı habercilik, eleştirel yaklaşımı terk etmek anlamına gelmez. Tam tersine, sorunlara kalıcı çözümler üretmeyen söylemleri veya sahte çözümleri de ifşa etmeyi içerir. Örneğin sadece bireylere yüklenen “az enerji kullanın, su tüketimini azalt, sorunu çöz” mesajlarının yeterli olmadığını, sistemik değişimin ve fosil yakıtlardan kaynaklanan kirliliğin giderilmesi gerekliliğini vurgularız. Bilim dünyasında genel kabul görmeyen, uzun vadeli etkileri soru işareti taşıyan sözde çözümler “mucize reçete” gibi sunulmaz. Bunun yerine, kanıta dayalı ve adil geçişi hedefleyen çözümler öne çıkarılır.

Sonuç olarak iklim ve ekoloji konularında “Buradan çıkış yolu nedir? Şimdi ne yapılabilir?” sorularını da sorarak ve yanıtını araştırarak habercilik yaparız. İklim krizine karşı bireylerin, toplulukların ve hükümetlerin atabileceği adımları uzman görüşleri ve verilerle somutlaştırarak, okura kolektif çözümün parçası olabileceğini hissettirmeyi amaçlıyoruz. Gündem Fethiye, yaşadığımız çevre sorunlarında çözümün bir parçası olmayı teşvik eden ve değişimin mümkün olduğunu gösteren bir habercilik çizgisini sürdürmeyi taahhüt eder.

  • Yeşile boyamaya karşı tutum

Kuruluşumuzun editoryal tutumu, şirketlerin veya kurumların gerçek bir dönüşüm olmadan yalnızca çevre dostu görünme amaçlı PR çalışmalarına karşı mesafelidir. Yeşile boyama (greenwashing) olarak bilinen bu tür girişimlere haberciliğimizde bilinçli bir filtre uygularız.

Bu kapsamda, büyük bir şirket veya kurumun küçük bir yeşil adım atarak kendini çevreci göstermeye çalışmasını, gerçek etkilerini gizlemesini sürdürülebilir veya doğa dostu şeklide haberleştirmeyiz.

Özellikle fosil yakıt şirketleri, büyük sanayi kuruluşları veya çevreye zarar veren geçmişi olan kurumlar, küçük bir yeşil adım attığında, küçük bir alanı yalnızca ağaç dikerek “rehabilite” ettiğinde bunu büyük bir başarı gibi lanse edebilirler. Gündem Fethiye olarak bu bültenleri olduğu gibi yayınlamak yerine arka planına yer veririz.

Örneğin, kömürle elektrik üreten bir şirketin “ağaç dikme kampanyası” haberini yapıyorsak, şirketin toplam çevre etkisini ve esas faaliyetlerinin hala devam edip etmediğinden belirtmeden, sadece övgüyle bahsetmek yeşile boyamaya hizmet eder. Bu nedenle ya bu bültenlere hiç yer vermeyiz ya da güncel durumu açıklayarak haberleştiririz.

Gündem Fethiye olarak, gazetecilerin bu tür durumlarda gerçek eylemle ve söylemler arasındaki tutarlılığı denetleme gerekliliğini ciddiye alırız. Örneğin bir belediye “çevre festivali” düzenliyorsa fakat festivalin sponsorları arasında ekolojik yıkım sorumlusu ve iklim krizini derinleştiren faaliyetlere imza atan şirketler yer alıyorsa mutlaka bu duruma dikkat çekeriz.

Yeşile boyama yapmama prensibi, aynı zamanda okuyucuya karşı şeffaf olmayı gerektirir. Eğer bir haberde bahsi geçen projede çıkar çatışması veya greenwashing şüphesi varsa, bunu açıkça ifade ederiz. Örneğin haber odasında, “Bu açıklama ne kadar inandırıcı? Arkasında ne var?” diye kendi iç kontrolümüzü yaparız. Böylece, Gündem Fethiye okurları, okudukları iklim ve ekoloji haberlerinin samimiyetinden emin olabilir. Bizim için önemli olan, gerçek sürdürülebilir adımlarla vitrinlik yeşil PR’ı ayırt edip, yalnızca hakikaten sürdürülebilir ve adil dönüşüme hizmet eden çabaları öne çıkarmaktır.

Bu tutum hem Gündem Fethiye’nin okura saygının hem de gerçekleri yansıtma çabasının bir parçasıdır.

Diğer yandan, anlamlı çevresel adımlar atan kişi ve kurumları elbette haber yapıyoruz, ancak bunu yaparken bile bağımsız verilere dayanıyoruz. Örneğin, bir belediyenin emisyonunu yüzde 30 azalttığı iddiasını haber yapmadan önce bunun hesaplamalarını soruyor, rakamlar doğruysa ve net bir çevresel kazanım varsa haberi veriyoruz. Eğer iddia var ancak şeffaf veri yoksa, bu eksiklikleri de haberde dile getiriyoruz.

Bunu yaparken, istemeden de olsa hatalı bir habere imza atılabilir. Bu gibi durumlarda hatalarımızla yüzleşiriz. Hatalı olduğumuz durumlarda izlenecek politikalar “Gündem Fethiye Editoryal Politika Belgesi”nde detaylı şekilde açıklanmıştır.

  • Görsel seçimi

Haberlerde kullanılan görsellerde, iklim krizinin gerçekliğini doğrudan yansıtan görseller seçeriz. Bunun için öncelikle, görselin haberin bağlamı ile uyumlu olduğuna emin oluruz. Yerel bir sorundan bahsederken başka ülkelerden alakasız bir fotoğraf kullanmayız. Kullanılan fotoğrafın kaynağı, zamanı, yeri, ilgi durumunu biliyorsak mutlaka belirtiriz. Örneğin, kuraklık ile ilgili bir açıklama haberinde, bu konuya uygun bir pankart veya döviz fotoğrafı kullanacaksak eski bir tarihli görsel olduğu ve sadece temsili amaçla kullanıldığı; bu fotoğrafın ne zaman, nerede, hangi durumda çekildiği bilgisine yer veririz. Temsili veya yapay zeka ile oluşturulmuş görsellerde bu durumları belirtiriz.

Klişeleşmiş ve konudan uzak imgelerin sıkça kullanımından uzak dururuz. Özellikle her iklim haberi için kutup ayısı veya eriyen buzul fotoğraflarına başvurmak yerine, insan unsurunu öne çıkaran, yerel ve güncel görselleri tercih ederiz. Örneğin, sıcak bir günde gölgede oturan yaşlılar, kurumuş bir yerel dere yatağı, fırtınada devrilmiş bir ağaç gibi ya da sel bölgesinden etkilenmiş kişilerin görüntüsü gibi görselleri tercih ederiz.

Görsel seçerken etik açıdan da dikkatli oluruz. Felaket anlarında çekilen fotoğraflarda acı çeken insanlar olabilir. Bu gibi görselleri kullanırken hem kişilerin mahremiyetine hem de izleyiciye etkisine dikkat ederiz. Felaket mağdurlarının mahremiyetine saygı gösteririz.

Son olarak fotoğrafları bağlamından koparmayız ve manipülatif görsel kullanmayız.

SONUÇ

Yukarıdaki standartlara uyarak habercilik etiğimizi ve kalitemizi yükseltmeyi, iklim krizinin derinleşmesine medya olarak katkı sunmamayı hedefliyoruz. Bu bağlamda Gündem Fethiye bünyesinde üretilen tüm içeriklerde iklim krizine duyarlı bir editoryal filtre uygulanacaktır. Tüm haber merkezimiz, muhabirlerimiz ve editörlerimiz bu belgeyi okuyup anlaması ve uygulaması sağlanacak, standartlara uygun davranmaları için düzenli aralıklarla bilgilendirilecek ve denetlenecektir.

Bu politika belgesinin yayımlanma tarihi 7 Ekim 2025’tir. Belge düzenli olarak yılda bir defa gözden geçirilerek düzenleme veya güncelleme gereken durumlarda güncellenir, güncelleme tarihleri belgede yer alır. Yılda bir gerçekleşecek rutin güncelleme dışında da gerekli durumlarda güncellemeler yapılabilir, bu güncellemeler de şeffaf şekilde belirtilir.

Bu politika belgesi oluşturulurken, Ekosfer Derneği tarafından hazırlanan İklim İletişimi için İpuçları, Ekosfer Derneği tarafından Türkçeye çevrilen Aşırı Hava Olaylarını ve İklim Değişikliğini Haberleştirmek rehberi, P24 tarafından hazırlanan iklim ve Ekoloji Gazeteciliği Kılavuzu, NewsLabTurkey Research Hub tarafından hazırlanan Haber Medyasında İklim Krizi, Greenpeace Türkiye, İklim İçin 350 Derneği, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, Guardian ve Yeşil Gazete iklim haberciliği dil rehberleri, P24 Hayvan hakları haberciliği kılavuzu, Buğday Derneği pestisit rehberi gibi belgeler incelenmiş ve bu belgelerden yararlanılmıştır.

Son olarak belgenin düzenlenmesinde NewsLabTurkey mentorluk programı kapsamında Koray Doğan Urbaylı mentorluğundan yararlanılmıştır.

Gündem Fethiye Gazetesi Yönetimi