Muğla’nın Fethiye ilçesindeki Söğütlü Mahallesi’nin tek su kaynağını HES’e vermek istemeyen köylülerin jandarma tarafından darbedilerek gözaltına alınması sonrası, köylülerin avukatları Gündem Fethiye’ye konuştu: “Küfür edilmiş, yanağına yumruk atılmış.”
Haber: Hülya Çetinkaya – Burak Necip Başar
Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Söğütlü Mahallesi’nde, köylerinin tek su kaynağının Fethiye Sulama Birliği ile tahsis dolayısıyla Akfen Holding’e ait Sekiyaka 2 Hidro Elektrik Santrali’ne (HES) ve HES’ten geçen suyun Seydikemer ilçesindeki köylere ulaştırılmasına karşı mücadele eden köylülere dün (9 Ağustos) jandarma ekipleri müdahale etmişti.
Sekiz köylü darbedilerek ve ters kelepçe ile gözaltına alınmış, gözaltına alınanlardan bir kişinin ise kafasında açılma meydana gelmişti.
Saat 18.00 civarında gerçekleşen jandarma müdahalesi sonrası köylüler Seydikemer Jandarma Karakolu’na götürüldü.
İfadeleri alınan altı köylü serbest bırakılırken, iki köylü ise savcı tarafından ifadesi alınmak üzere gözaltında kaldı.
Dün (9 Ağustos) alınan ifadeler sonrası, köylülerin avukatları Av. Okşan Palabıyıkoğlu, Av. Bora Sarıca ve Av. Görkem Göktaş; Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtladı.
“KÖYLÜ TARAFINDAN HERHANGİ BİR CEBİR YAHUT TEHDİT YOK”
“Görevi yaptırmamak için direnme suçu” gerekçesiyle köylülerin ifadelerinin aldığını aktaran Av. Palabıyıkoğlu, şunları söyledi:
“Bu noktada bu suçun oluşmadığı kanaatini taşıdığımız için çünkü görevi yaptırmak için direnme suçunun oluşması için cebir veya tehdit kullanılması gerekiyor. Köylü tarafından herhangi bir cebir yahut tehdit yok. Bir anda gözaltı, bir anda aslında saldırı oluşmuş. Bu basına yansıyan kamera görüntülerinde de jandarmanın kamerasında da net olarak görülebilecek bir husus. Bu yönüyle görevi yaptırmamak için direnme suçu oluşmadı.”
“KÖYLÜNÜN KENDİSİNE KARŞI YAPILAN BİR KÖTÜ MUAMELE VAR”
Takipsizlik kararı verilmesini talep ettiklerini söyleyen Av. Palabıyıkoğlu, bir köylünün kötü muamele ile gözaltına alındığını belirtti ve şöyle devam etti:
“Bir köylünün kendisine karşı yapılan bir kötü muamele var. Küfür edilmiş sinkaflı küfür var ve yanağına da yumruk atılmış. Bununla ilgili olarak da orantılılık ilkesi gereği kolluk kuvvetlerinin gözaltına alırken ya da kişiyi etkisiz hale getirirken çeşitli kriterleri var. Bu kriterler uygulanmamış hatta küfür ederek gözaltına alınmış, buna ilişkin olarak şikayetçi oldu.”
“SURATINDA CİDDİ BİR EKİMOZ VAR VE BU HASTANEDE DOKTOR TARAFINDAN KAYIT ALTINA ALINMIŞ DEĞİL”
Adli raporun eksik hazırlandığını belirten Av. Palabıyıkoğlu, şu ifadelere yer verdi:
“Her ne kadar hastanede de bulunmuş olsak da adli muayene esnasında, adli muayene raporuna yazılırken gözden kaçan bir husus olduğunu düşünüyoruz. Ama biraz aslında gözden kaçmamış, sadece kulakta hafif bir sıyrık olduğu şeklinde adli rapora geçmiş. Bu yönüyle adli rapora da itiraz ettik. Adli raporun tekrar alınması gerekiyor çünkü kulakta hafif bir sıyrık değil. Kendimiz de fotoğrafladık. Hastanede de fotoğraflamıştık. Aynı zamanda videoya da çektik. Suratında ciddi bir ekimoz var ve bu hastanede doktor tarafından kayıt altına alınmış değil.”
İki gözaltının sebebinin jandarma tarafından yapılan şikayet olduğunu ekleyen Av. Palabıyıkoğlu, köylülerin bugün (10 Ağustos) adliyeye sevk edileceğini belirtti.
“HALKIN MEŞRU TALEPLERİNİ DİLE GETİRİLMESİNDE AZMETTİRİCİ ARANIYOR”
Av. Bora Sarıca ise, ifadeler alınırken özellikle azmettirenin arandığını belirtti ve şunları söyledi: “Yani burada köylüler kaç günden beri burada köyünün suyunu vermemek için nöbet tutuyor ve kendi özgür iradeleriyle bunu yapıyor. Ama her suçun arkasında bir azmettirici arandığı gibi burada da halkın meşru taleplerini dile getirilmesinde azmettirici aranıyor. Bu dikkatimi çeken hususlardan birisi.”
“İNSANLAR SON SUYUNU, SON ZİRAATINI, HAYATINI KURTARMAK İÇİN CANHIRAŞ BİR MÜCADELE İÇERİSİNDE”
Av. Sarıca, kolluk kuvvetlerinin kendilerine tavırları hakkında şu ifadeleri kullandı: “Kolluk kuvvetlerinin sanki bu vatandaşların hakkını korumak onların görevi değilmişçesine sanki kendilerini fazla mesaiye bıraktığımız için bizde suçlar gibi bir tavır vardı. Burada insanlar son suyunu, belki tarımsal amaçlı son suyunu, son ziraatını, hayatını kurtarmak için canhıraş bir mücadele içerisinde. Ama bunun gördüğü karşılık ‘niye bizi uğraştırıyorsunuz’ boyutunda, bu en çok beni yaralayan husustu.”
“SU GİDERSE AÇ KALACAKLAR VE DIŞARIYA BAĞIMLI OLACAKLAR”
Av. Görkem Göktaş ise, köy halkının kendi yiyeceğini üreterek, dışarıya bağımlı olmadığını ancak suyun ellerinden alınıp köyü dışarıya bağımlı hale getirmek istediğini ifade ederek, şunları söyledi:
“Bu köyün tek geçim kaynağı, tek su kaynakları var ve bütün köy dışarıya bağımlı olmadan kendi içinde yiyeceğini içeceğini üreten bir köy. Eğer bu su giderse aç kalacaklar ve dışarıya bağımlı olacaklar. Dolayısıyla hani bir köyün kendi kendine yetmesini gözetmesi gereken devlet olması gerekirken, şu an tam tersi oranın suyunu kesip -doğru bir şekilde işlem yapılmadığı için- bu köyü aç ve dışarıya bağımlı hale getirmeye çalışıyorlar ki köy de muhtar da bundan yaklaşık 35 gün önce bununla ilgili bir dilekçe vermiş. Ekili dikili alanların doğru tespit edilmesi için, yani bu köylü hukuki süreci de doğru bir şekilde işletmiş.”
“O SUYUN BAŞINDA NÖBET TUTACAKLAR ÇÜNKÜ YAŞAMAK İÇİN SUYA MUHTAÇLAR”
Köylülerin maruz bırakıldığı müdahalenin insan haklarına aykırı olduğunu ifade eden Av. Göktaş, “Doğal olarak da su kaynaklarının kesilmemesi ve şu anda tam yaz sıcağındayız, ekili dikili arazinin kurumaması için o suyun başında nöbet tutacaklar çünkü yaşamak için suya muhtaçlar. Su bizim en büyük hakkımız. Ona rağmen bu şekilde müdahale ve suçlamalara maruz kalmaları gerçekten çok üzücü” dedi.