Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği tarafından dün (11 Ağustos) kadına yönelik şiddet ve cinayete karşı yapılan basın açıklamasında; “Bugün yüzlerce kadın hakkında koruma kararı olmasına rağmen korunmuyorsa, korunamıyorsa bu bilerek ve isteyerek kadın cinayetlerinin önünü açmak demektir” denildi.
Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği, dün (11 Ağustos) saat 19.30’da Muğla’nın Fethiye ilçesindeki Fethiye Belediyesi Kültür Merkezi önünde “Katledilen kadınlar isyanımızdır, dayanışma öz savunmamızdır” diyerek kadına yönelik şiddet ve cinayete karşı basın açıklaması yaptı.
Açıklamada, “Kadınların yaşamlarını korumayan erkek egemen sistem, kadına yönelik şiddet ve katliamların önlenmesi için çıkarılan yasaların uygulanmaması, cezasızlık politikaları kadınları içinden çıkamayacağı bir şiddet sarmalına mahkûm etmektedir” denildi.


“HER GÜN BİR KADIN; BOŞANMAK İSTEDİĞİ, HAYIR DEDİĞİ, YAŞAMAK İSTEDİĞİ İÇİN KATLEDİLİYOR”
Temmuz ayında 31 kadın cinayetinin işlenmesinin ve 30 kadının şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmesinin sadece erkek şiddetiyle açıklanamayacağının belirtildiği açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Erkek şiddeti sistem, eliyle beslenmektedir. Her gün bir kadın; boşanmak istediği, hayır dediği, yaşamak istediği için katlediliyor. Bu cinayetler münferit değil; devletin, adalet mekanizmasının, kolluk güçlerinin, medyanın doğrudan sorumluluğunda gerçekleşiyor.
Siyasi iktidar eliyle kadınların haklarına ve kazanımlarına yönelik saldırılar, kadını aile içerisinde hapsetmek isteyen yasal düzenlemeler, kayyım atamalarıyla kadın iradesinin yok sayılması, kadınların nasıl giyineceklerine dair Diyanet’in söylemleri, kadın bedenine yönelik saldırılar kadınlara açılmış bir savaştır.”
“KADINLAR, KAMUSAL HAYATTAN SİLİNMEK İSTENİRKEN ERKEK ŞİDDETİYLE BAŞ BAŞA BIRAKILIYOR”
Nafaka ve soyadı hakkına yönelik düzenlemelerin, boşanmayı zorlaştıran yasal düzenlemelerin sürekli gündeme getirilmesinin ve boşanma aşamasında olan kadının miras hakkına yönelik uygulamalara dikkat çekilen açıklamada, şunların altı çizildi:
“Yine 2025 yılını ‘Aile Yılı’ ilan ederek kadını yalnızca aile içinde tanımlayan, onu eşit bir birey değil; ‘anne, eş, fedakâr kadın’ kimliğiyle sınırlayan politikaları yaygınlaştırıyor. Bu politikalar kadını eve kapatırken, boşanmayı zorlaştırıyor; şiddeti, yoksulluğu ve bağımlılığı görünmez kılıyor.”
‘Aile Yılı’ adı altında uygulanan politikaların, kadınlara değil; erkek egemen sistemin ihtiyaçlarına hizmet ettiğinin vurgulandığı açıklamada, şunlar aktarıldı:
“Kadınlar, kamusal hayattan silinmek istenirken erkek şiddetiyle baş başa bırakılıyor. Oysa biz biliyoruz: Ailede, sokakta, işyerinde yaşadığımız şiddetin çözümü, kadınları ‘ailenin kutsallığı’ adına susturmak değil; eşitlik temelinde, özgürce yaşanacak bir toplumsal yaşam inşa etmektir.”
“KADINLAR ETNİK KİMLİĞİNDEN, İNANCINDAN DOLAYI KATLEDİLİYORKEN KİMSE BİZDEN SUSMAMIZI BEKLEMESİN”
Açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı:
“Bugün dünyanın dört bir tarafında yükselen sağ popülist erkek egemen sistemlerin özellikle Ortadoğu ekseninde yürüttüğü yeniden dizayn savaşları devam ediyor.”
Bu savaşların, Gazze’de ve Suriye’de kadınları hedef aldığının belirtildiği açıklamada, “Özellikle Suriye’de Alevi kadınlara, Dürzi kadınlara yönelik gerçekleştirilen ve katliam boyutuna varan saldırılar bunun göstergesidir. Kadınlar etnik kimliğinden, inancından dolayı katlediliyorken kimse bizden susmamızı beklemesin” denildi.


“BİZ KADINLAR, KENDİ HAYATLARIMIZI BU MEKANİZMANIN İNSAFINA BIRAKMAYACAĞIZ”
Kadına yönelik şiddetin, öz savunma gerekçeleri olduğunun altının çizildiği açıklamada; şunlara dikkat çekildi:
“Neredeyse günde üç kadın katledilirken bu katliamları önleyecek yasal mekanizmaların eksikliğinden, işletilmemesinden bağımsız gerçekleşen bir durum değildir. Biz kadınlar, kendi hayatlarımızı bu mekanizmanın insafına bırakmayacağız. Bugün yüzlerce kadın hakkında koruma kararı olmasına rağmen korunmuyorsa, korunamıyorsa bu bilerek ve isteyerek kadın cinayetlerinin önünü açmak demektir.”
Açıklamanın devamında ise “Kaybedilen, katledilen, adını sayamadığımız nice kadın yoldaşımızı kaybetmenin acısıyla isyanımızı büyüteceğiz. Yasaların uygulanması, İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi, gasbedilen kazanımlarımızın geri alınmasının yolu kadın örgütlülüğünün büyütülmesinden geçtiğini çok iyi biliyoruz” denildi.
“TÜM KADINLARI YAŞAM HAKKIMIZI SAVUNMAYA, ÖRGÜTLENMEYE, BİR ARAYA GELMEYE ÇAĞIRIYORUZ”
Diğer yandan, “Cins kıyımına karşı çözüm; biz kadınların birlikte kuracağı dayanışma hattı, örgütlü mücadelesidir” ifadelerinin kullanıldığı açıklamada; kadın meclislerinde, platformlarında, sendikalarda ve her alanda bir araya gelen kadınlar olarak hayatı savundukları vurgulandı.
Her kadının örgütlenmesinin, bir hayatı kurtardığının ve her dayanışma ağının, bir kadına yardım ettiğinin belirtildiği açıklamada, şu çağrıda bulunuldu:
“Tüm kadınları yaşam hakkımızı savunmaya, örgütlenmeye, bir araya gelmeye çağırıyoruz. Şiddetin karanlığına karşı kadın dayanışmasının ışığını büyütelim. Bugün örgütlenen her kadın, bir başka kadının yaşamını savunur. Biz kadınlar, yaşadığımız bu çok yönlü şiddet karşısında yalnız değiliz. Örgütlülüğümüz, dayanışmamız ve mücadelemiz bizim en güçlü savunmamızdır.”











