Muğla’nın Fethiye ilçesinde, “Nehrin Bir Devinimi” kitabı yazarı Eyüphan Başar ve ÇHD İzmir Şubesi Hapishane Komisyonu Üyesi Gamze Yentür, “Ölüm Orucu Direnişi Öyküleri” söyleşisi gerçekleştirdi. Gündem Fethiye’ye konuşan Başar, kitabının yazım sürecini anlattı. Yentür ise Türkiye’de bulunan hapishanelerdeki insan hakları ihlalleri hakkında bilgi verdi.
Türkiye hapishanelerinde, F Tipi Hapishanelere geçiş ve tecrit koşullarını protesto etmek amacıyla açlık grevi yapan mahpuslara karşı 19 Aralık 2000’de; 20 hapishanede eş zamanlı yürütülen operasyonda, 30 mahpus ile iki kamu görevlisi yaşamını yitirirken, 300’e yakın mahpus da yaralanmıştı.
Silah ve kimyasal gazların kullanıldığı olaydan yaralı kurtulan Türkiye Komünist Partisi / Marksist-Leninist (TKP/ML) davası tutsağı ve “Nehrin Bir Devinimi” kitabı yazarı Eyüphan Başar, Muğla’nın Fethiye ilçesinde dün (20 Aralık) “Ölüm Orucu Direnişi Öyküleri” söyleşisi gerçekleştirdi.
Sen de Gündem Fethiye'ye abone ol, gerçeğin yanında ol!
Ayrıca, etkinlik kapsamında Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi Hapishane Komisyonu Üyesi ve hukukçu Gamze Yentür, kamuoyunda “kuyu tipi” olarak bilinen S, Y ve yüksek güvenlikli hapishaneleri anlattı.
“1996 ÖLÜM ORUCU DENEYİMLERİNİN AKTARILMASI GEREĞİNDEN KAYNAKLI YAZILAN BİR ÖYKÜ KİTABI”
“Nehrin Bir Devinimi” kitabı hakkında Gündem Fethiye’den Duru Şevval Ayyüce’ye konuşan Başar, şunları aktardı:
“Nehrin Bir Devinimi, ölüm orucunda tuttuğum günlükten yola çıkarak; ölüm orucundan sonra yoldaşlarımız kahramanlaşınca, ‘Onlar gitti, ben ne yaparım, ben ne yapmalıyım?’ düşüncesinden ve 1996 ölüm orucu deneyimlerinin aktarılması gereğinden kaynaklı yazılan bir öykü kitabı.”
Baştan 1996 yılının sonbaharında yazmaya başladığını belirten Başar, “İlk zamanlar, yazacak durumda değildim. Wernicke-korsakoff hastası olduğum için yazı yazamıyordum” dedi.
Kitaba sürekli baktığı için ne zaman bittiğini hatırladığını vurgulayan Başar, şunları dile getirdi:
“Kitap, o süreçte yaşayanların öyküleştirilmiş hali. Diğer yazım biçimlerinin, akılda kalması biraz daha zor oluyor ya da benim için öyle ama öyküler, genelde insanlarda daha çok kalıyor çünkü bizim 96 ölüm orucu sürecini unutmamamız gerekiyor, deneyimlerini unutmamız gerekiyor.”


“KOŞULLAR NE OLURSA OLSUN YILMAYIN”
Başar, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:
Sen de Gündem Fethiye'ye abone ol, gerçeğin yanında ol!
“Ölüm orucu direnişinin önemi şurada; içeridekilerin birliğinin çok sağlam olmasının yanında, dışarıdakilerin de güçlü bir birlik oluşturarak eylemi desteklemelerinden dolayı başarıya ulaşması.
Bugün topluma baktığımızda, üzerine küllerin serpildiğini hepimiz görüyoruz. 96 ölüm orucundaki bu deneyim; yani o birliği sağlamak, birlikte hareket etmek, düşmana ortak düşmana karşı hiçbir şeyi sakınmamak, bugünümüzün de önünü açacak bir olgu diye düşünüyorum.”
Okuyucularına seslenen Başar, “Koşullar ne olursa olsun yılmayın, koşullar ne olursa olsun korkmayın” dedi.
Çin Komünist Partisi’nin ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu Mao Zedung’un, “Emperyalizm kağıttan kaplandır” sözlerine dikkat çeken Başar, şunları söyledi:
“İstediğiniz gibi onu yırtabilirsiniz korkmayın anlamına gelir. Bir de umudunuzu hiç yitirmeyin. Düşmana kininizi her zaman bileyin, düşmanınızın kim olduğunu hiçbir zaman unutmayın. Emperalizm, faşizm; bu kapitalizmin gizli sonucu biliyorsunuz.
Bunun insanlığa verdiği zararı mutlaka öğrenin. Mutlaka değerlendirin ve hangi alanda, ne tür bir zarar veriyorsa ona karşı tarihten gelen; devrimci eylemlerle, devrimci süreçte, devrimci mücadeleyle bugüne kadar taşınan deneyimleri öğrenin ama bugünkü koşullarda da yeni araçları mutlaka yaratın.”
“MESELE HAPİSHANELERİ İNŞA ETMEKLE ÇÖZÜLEBİLECEK BİR ŞEY DEĞİL”
Diğer yandan Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin (CİSST), internet sitesinde yayımladığı “Hapishane İstatistikleri”ne göre; 1 Aralık 2025 itibarıyla Türkiye’de, toplam 305 bin 286 kapasiteli 403 hapishanede 433 bin 543 mahpus tutuluyor.
Sen de Gündem Fethiye'ye abone ol, gerçeğin yanında ol!
Konuya ilişkin ÇHD İzmir Şubesi Hapishane Komisyonu Üyesi ve hukukçu Gamze Yentür, şunları dile getirdi:
“Türkiye’de özellikle son 20-25 yıl içerisinde çok fazla hapishane yapılmaya başlandı. Özellikle bu bir karlı alana da döndü. Ancak buna rağmen çok fazla insan tutuluyor. Suç oranlarında da çok ciddi bir patlama söz konusu. Bence bu aynı zamanda toplumsal bir çürümenin de getirdiği bir şey.”
Ekonomik problemlerin, zorlukların ve Türkiye’de yaşanan süreçlerin insanları bu duruma ittiğini ifade eden Yentür, şunları aktardı:
“Son dönemdeki yeni nesil çeteler, çeteleşme yaşının çok aşağıya düşmüş olması, ciddi anlamda bir uyuşturucu kullanımının olmasıyla beraber müthiş bir suç patlaması var. Dolayısıyla da bu her alana yansıyor.
Mesele hapishaneleri inşa etmekle çözülebilecek bir şey değil, aksine toplumsal olarak suç dediğimiz olay ve olguların nasıl azaltılabileceğini, toplumsal olarak nasıl bunların çözülebileceğine bakmak gerekiyor.”


“TÜRKİYE HAPİSHANELERİ, GENEL OLARAK İHLALLERLE VAR OLAN HAPİSHANELER”
Güncel olarak Türkiye’de bulunan hapishanelerdeki insan hakkı ihlalleri hakkında konuşan Yentür, şunlara dikkat çekti:
“Türkiye hapishaneleri, genel olarak ihlallerle var olan hapishaneler. 80 sonrası hapishaneler çok değişti. Özel tip hapishaneler yapılmaya başlandı. 90’larda ve 99’da çok ciddi ölüm oruçları oldu ve bunların hepsi aslında hem ihlallere karşıydı hem de tecrite karşıydı.”
Yentür, hapishanelerdeki genel hak ihlallerini şöyle anlattı:
“Görüşmeyle ilgili problemler, tecrit söz konusu. Daha sonrasında sağlığa erişim söz konusu, hijyenik olmaması, eğitime erişim gibi bir dizi problemi sayabiliriz ama son dönemlerde de dediğim gibi tecrit zaten başlı başına bir şey haline geldi.”
Bugün gelinen noktada, “kuyu tipi” hapishanelerin yapıldığını ve bu tip hapishanelerin başlı başına hak ihlali olduğunu vurgulayan Yentür, şunları işaret etti:
“Bu tipler, tek veya üç kişilik yerler. Bir ve üç katlı yerlerden oluşmakta ve insansız, havasız güneşsiz yerler. Camlarına baktığımızda da bir kalemin bile geçemeyeceği kadar tel örgülerle de çevrilmiş yerler diyebiliriz.”


“TÜRKİYE, BU HAPİSHANELER GERÇEĞİYLE YÜZLEŞMELİ”
Yentür, Türkiye’de bulunan hapishanelerdeki insan hakkı ihlallerinin çözümüne ilişkin şunları söyledi:
“Öncelikle Türkiye; bu hapishaneler gerçeğiyle yüzleşmeli, bunları bir rant alanı olmaktan çıkarmalı, toplumsal muhalefet olan baskının azalması da gerekiyor çünkü özellikle son yıllarda her fikrini beyan edenin bile çok rahatlıkla içeri alındığı bir yer. Aynı zamanda buradaki muhalif kesime de düşman hali var, bundan da çıkılması gerekiyor.”
Yentür, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Tabi bu işin bir de adli tutuklular kısmı var. Onlar tabii çoğu zaman bunu dile de getiremiyorlar. Hapishanelerde aynı zamanda intiharlar vesaireler de çok fazla. Dolayısıyla da bunun için toplumsal bir çalışmanın yapılıyor olması, bu toplumsal çalışmadan ve insanların, toplumun bilinçlendirilmesiyle ancak bu şekilde bir düzelmeye gidilebilir.
Bir de hapishaneler sanki ezeli bir şeymiş gibi anlaşılıyor, yüzyıllardır var ve asla yok olmayacak gibi ya da toplum bu hapishaneler hiç ortadan kalkmayacakmış gibi düşünüyor. Aksine hapishanesiz bir toplumu da düşünmek, inşa etmek, tartışmak gerekiyor.”
Sen de Gündem Fethiye'ye abone ol, gerçeğin yanında ol!













