Fethiye Körfezi’nde planlanan Kruvaziyer Liman Projesi, ekolojik denge ve bölgenin doğal yapısı üzerindeki olası etkileri nedeniyle eleştiriliyor. Gündem Fethye’ye konu hakkında konuşan Ulaş Kiper, Fethiye Körfezi’nin ekolojik bir yıkımın eşiğinde olduğunu, yapılacak tüm marina, liman gibi projelerin durdurularak öncelikle Körfez’in temizlenmesi gerektiğini söyledi.
Haber: Hülya Çetinkaya
Fethiye Körfezi’nde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan “Fethiye Kruvaziyer Liman Projesi” için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 28 Kasım 2023 tarihinde Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecini başlattı.
Sürecin ilk aşamasında hazırlanan ÇED başvuru dosyası ise halkın görüsüne açıldı ve Halkın Katılımı Toplantısı’nın (HKT) 21 Aralık 2023 tarihinde saat 11.00’de Kül Kafe’de yapılması kararlaştırıldı.
ÇED başvuru dosyasına göre, proje kapsamında Babataşı Mahallesi, Cahit Gündüz Caddesi’nde “karayolları” olarak da bilinen bölgede, denizde 355 metre boyunda ve 50 metre genişliğinde yanaşma iskelesi yapılması; 136 metre boyunda ve 50 metre genişliğinde geri hizmet sahası yapılması planlanıyor.
Dosyada ayrıca, toplamda 27 bin 588 metrekarelik dolgu alanına 505 bin 224 tonluk dolgu malzemesinin dökülmesini planlandığı belirtiliyor.
İskeleye yanaşacak gemilerin güvenli manevra yapabilmesi için dip taraması yapılacağı ve toplamda 1 milyon metreküp malzemenin taranacağı bilgisi yer aldı.
Fethiye Ekolojik Yaşam Derneği Üyesi ve Uzman Biyolog Ulaş Kiper, projenin biyoçeşitlilik ve ekosisteme etkileri hakkında Gündem Fethiye’ye konuştu.
“BU GİDİŞE DUR DEMEZSEK FETHİYE KÖRFEZİ 10-15 YIL İÇİNDE BATAKLIĞA DÖNÜŞME TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA”
Öncelikle Fethiye Körfezi’nin uzun yıllar boyunca sığlaşma problemi ile mücadele ettiğini belirten Kiper, iki yıl önce yaşanan alg patlamasını hatırlattı ve süreci şöyle özetledi:
“Yaklaşık 20-25 yıldır Fetih Körfezi çok hızlı biçimde doluyor. Bu dolma neticesinde Çalış Kuş Cenneti’nden başlayarak Fethiye’nin ortasına kadar neredeyse yarım metrelik bir su yüksekliği var. Dip çamuru her sene iki, üç santim kadar da yükseliyor. Bunun sebebi Fethiye aslında bir ova olması ve bu ova dört, beş tane kanal vasıtasıyla sürekli tatlı suyla besleniyor. Bu tatlı suyla besleyen dereler uzun yıllar boyunca yanlış ıslah projeleriyle betona gömülerek, yağmur dönemlerinde bütün çamuru Fethiye Körfezi’ne akıtıyorlar. Bu yüzden de doğal olarak dolmaya devam eden bir yer. Bulunduğumuz yer de tam olarak orası. Doldurma bir saha burası. Dolayısıyla su ve deniz ilişkisi biraz kopmuş ve parçalanmış bir yer burası.”
Fethiye Körfezi’nin bu şekilde dolmasını “ekolojik felaket” olarak nitelendiren Kiper, bu durumun biyolojide ötrofik göl, ötrofik deniz olarak adlandırıldığını belirtti. Kiper, “Eğer bu gidişata dur denmezse 10-15 yıl içerisinde Fethiye Körfezi tamamen bataklığa dönecek ve bu açıdan da büyük bir felaketin eşiğindeyiz” dedi.
Fethiye Körfezi’nin bir rant alanının olduğunu dikkat çeken Kiper, Körfez’in hemen her noktasında bir marina, liman, iskele projesinin devam ettiğini belirtti. Fethiye Körfezi’nin coğrafik yapısının marina ve liman projeleri için uygun olmadığını vurgulayan Kiper, “Burası coğrafik olarak değişik bir Körfez. Türkiye’de önü adayla kapalı olan tek Körfez. Şövalye Adası’nın varlığı buradaki su sirkülasyonu diğer körfezlere göre daha kısıtlı hale getiriyor ve dolayısıyla bu dip çamuru bir yandan burayı doldururken bir yandan da Körfez’in kendini temizleyecek mekanizmaları az” ifadelerini kullandı. Ayrıca, Körfez’in sahil bandındaki betonlaşma nedeniyle de doğal yöntemlerle kendini temizleyemediğini ekledi.
KÖRFEZDEKİ PROJELERE İTİRAZIN GEREKÇESİ NE?
Kiper Fethiye Körfezi’ndeki marina, iskele, liman gibi projelere karşı çıkmalarının gerekçelerini açıklamak isin ise öncelikle Körfezin temizliğine vurgu yaptı. Fethiye Körfezi’nin gelecek kuşakalara aktarılmasını istediklerini belirten Kiper şöyle konuştu:
“Deniz, kent yaşantısının ve Fethiyeli kimliğinin bir parçası. Bu parça yavaş yavaş elimizden alınıyor. O yüzden de her marina ve her limana itiraz geliştiriyoruz. Su sirkülasyonu düşük körfezlerde yapılacak liman, suyun sirkülasyonunu bir miktar daha düşürecek.”
“DENİZ SADECE BİZE AİT DEĞİL, DENİZDE YAŞAYAN HEMŞERİLERİMİZİN DE YAŞAM ALANLARINI ELLERİNDEN ALIYORUZ”
Körfez’in tek özelliğini kent kültürü veya kentin parçası olmakla ilgili olmadığına dikkat çeken Kiper, Fethiye Körfezi’nin diğer canlılarla paylaşıldığına vurgu yaptı:
“Deniz sadece bize ait değil. Denizde yaşayan fok balıkları, denizde yaşayan balıklar, denizde yaşayan caretta carettalar, denizde yaşayan su kuşları… Bunlarla paylaşıyoruz. Bunlar da bizim hemşerilerimiz. Hemşerilerimizin de yaşam alanlarını ellerinden alıyoruz.”
Fethiye Körfezi’nin iki simge türüne dikkat çeken Kiper, bunlardan birini su samurlarının çok az sayıda kaldığını söyledi. Bir diğer simge caretta carettaların ise Türkiye’deki yedi, sekiz üreme alanından bir tanesinin Körfez’in çıkışındaki Çalış sahili olduğunu belirtti. Bu alanların ve türlerin devlet kurumları tarafından korunma altında olduğunu belirten Kiper, devlerin farklı kurumlarının ise tezat içinde davranarak bu alanlara zarar verecek projeler ürettiğini dile getirdi.
“DOLMAKTA OLAN BİR KÖRFEZE DÜNYANIN EN BÜYÜK GEMİ ÇEŞİDİNİN GİRMESİ MÜMKÜN DEĞİL”
Fethiye Kruvaziyer Limanı Projesi’nin şimdiye kadar karşılaştıkları en büyük projelerden olduğunu belirten Kiper, seçilen yere ilişkin iki mantık hatası olduğuna dikkat çekti ve bunları şöyle açıkladı:
“Başta söylediğim gibi dolmakta olan bir körfeze dünyanın en büyük gemi çeşidi olan Kruvazör gemisinin girmesi mümkün değil. Yani mantıksal bir hata var burada. Dolayısıyla denizin temizlenmeden böyle bir projenin başlatılması zaten başlı başına bir anlamsız bir şey ifade ediyor.
Projede 505 ton, tekrar edeyim 505 ton dolgu maddesinin denize döküleceği ve üzerine liman inşa edileceğinden bahsediliyor. Oysa biz deminden beri söylediğim gibi bu Körfezi boşaltmaya çalışıyoruz. İnanılmaz bir çelişki ile karşı karşıyayız.”
“PROJE, ÇALIŞ KUŞ CENNETİ İÇİN BÜYÜK BİR TEHLİKE OLUŞTURUYOR”
Diğer yandan Kiper, projenin Çalış Kuş Cenneti’ne yakınlığı ve bu alana olan etkileri üzerinde durdu ve ÇED başvuru dosyasında bu konunun ele alınmadığını belirtti. 220 kuş türünün barındığı doğal alanın, projenin etkileri altında ciddi risk taşıdığını vurguladı.
Kiper, bir diğer problemin ise Fethiye Körfezi’nin coğrafik yapısının, devasa gemilerin manevra yapmalarını zorlaştırması olduğunu söyledi. Şövalye Adası’nın sağında ve solunda bulunan dar girişler nedeniyle, olası bir kaza durumunda Körfez’in kilitlenebileceğini ve büyük bir felakete yol açabileceğini belirtti.
“BU TÜR GEMİLERİN TEK BİR MANEVRASINDA 1500 TON KADAR SERA GAZI SALMASI TEK BAŞINA İTİRAZ GERKÇESİ”
Ayrıca Kiper, büyük ölçekli kruvaziyer gemilerinin sera gazı emisyonlarına dikkat çekti. Kuşadası Kruvaziyer Limanı’nda yapılan ölçümlere göre, bu tür gemilerin tek bir manevrasında 1500 ton kadar sera gazı salındığı belirten Kiper, Fethiye Körfezi’nde böyle bir kirleticinin yerleştirilmesinin başlı başına bir itiraz gerekçesi olduğunu ifade etti.
“YA GELECEĞE TAŞIYACAĞIZ YA DA HEP BERABER BU KÖRFEZİN BATAKLIĞA DÖNDÜĞÜNÜ SEYREDECEĞİZ”
Kiper, yatırımların karşısında oldukları gerekçesiyle kendilerinin de eleştirildiğini fakat Fethiye Körfezi’nin bu yatırım için uygun olmadığının altını çizdi ve doğru yer seçilirse durumun yeniden tartışılabileceğini söyledi.
Fethiye’deki 17 meslek odası, dernek ve sivil toplum kuruluşunun da geçtiğimiz hafta konuya ilşikin bir açıklama yaptığını hatırlatan Kiper, “Çünkü bu iş sadece bir kruvaziyer limanı, sadece bir marina işi değil. Göcek ve Fethiye’nin hemen hemen her koyunun bir rant uğruna talanıyla karşı karşıyayız. Bu talana karşı çıkmak lazım. Çünkü her koy, her liman aslında burada yaşayanlara ait. Asıl kullanıcıları bizleriz ama bir yandan da biraz önce bahsettiğim gibi deniz kaplumbağaları, su samurları, fok balıklarının da kullandığı alanlar. Yani ya hep beraber geleceğe taşıyacağız ya da hep beraber bu körfezin bataklığa döndüğünü seyredeceğiz” dedi.
Son olarak, Fethiye Körfezi’nin ekolojik bir yıkımın eşiğinde olduğunu tekrar eden Kiper; yapılacak tüm marina, liman gibi projelerin durdurulması ve bunların yerine Fethiye Körfezi’nin temizlenmesi gerektiğinin altını çizdi. Kiper, “Yerel siyaset, büyük siyaset diye düşünmeden Fethiye Körfezi’nin korunması için hepimizin taşın altına elimizi koymamız lazım” ifadelerini kullandı.
“DİP TARAMASI SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL”
Fethiye Kruvaziyer Limanı Projesi kapsamında yapılması planlanan dip tarama faaliyetinin sığlaşma dolayısıyla tekrarlanıp tekrarlanmasına gerek kalıp kalmayacağı, tekrarlanırsa nasıl bir maliyetinin olacağı sorusuna ise Kiper şöyle yanıt verdi:
“Başvuru dosyasında görüyoruz ki iskelenin yapım yerinin sağına ve soluna dip taraması yapılacak yani çamur taraması. Zaten o gösteriyor ki oraya gemi yanaşamayacak. O yüzden tarama yapacaklar. Ama bu sürdürülebilir bir şey değil. Çünkü o bahsettiğim derelerin ıslahı düzgün yapılmadığı sürece bir sene sonra dolacak, bir sene sonra gene dolacak.”
“DİP ÇAMURU DÖKÜLDÜĞÜ YERDE YENİ BİR ÇEVRE FELAKETİNE NEDEN OLACAK
Dip taramasının ekonomik maliyetinin çok büyük olacağına değinene Kiper, bunun yanı sıra çevre maliyetinin de büyük olacağını söyledi ve şöyle devam etti:
“Bu kazılan ve tarama ile toplanan toprak bir şekilde ya denizde, açık denize dökülecek ya da karada bir yer bulunacak ve oraya dökülecek. Gittiği her noktada da yeni bir çevre felaket demek. Çünkü tonlarca dip çamurundan bahsediyoruz. Organik olarak çok yüksek nitrat ve fosfor içeren dip çamuru bunlar. Döküldükleri her yerde de bir faciaya neden olacak. Yani burada dip tarama doğrudan doğruya buradaki canlıları etkilemeyecek ama o dip taramayı Fethiye Körfezi’nin açığında Kızıl Ada’nın civarına dökerseniz oradaki bütün canlılar etkilenecek bundan. Bu açıdan da sürdürülebilir değil.”
Kiper bu durumun Fethiye Körfezi’nin temizliğine de bir katkısının olmayacağını, yalnızca gemilerin yanaşacağı yerin temizleneceğini diler getirdi.
Fethiye Körfezi’nin temizliğinin büyük ve maliyetli bir proje olduğunu belirten Kiper, “Bugüne kadar kimse de yanaşmak istemedi buna. Ama biraz önce söylediğimi tekrar edeyim: Bu problem benim senin ya da Fethiye’nin problemi değil aslında ülkenin problemi. Geçmişte biz İzmir Körfezi’nde, İstanbul’da Kurbağalı Dere’de yaşadık bunları. Kullanılmaz hale geldi, birer bataklığa dönüştü ve orada yaşayan insanların nefes alması da mümkün olmadı. Geleceğimiz o yöne doğru gidiyor” dedi