Muğla’nın Fethiye ilçesinde bir araya gelen yurttaşlar, 6 Şubat 2023 meydana gelen ve 11 ili etkileyen depremlerde hayatını kaybedenler için anma düzenledi ve basın açıklaması yaptı.
6 Şubat 2023’te gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerden 11 il etkilenmiş, 50 binin üstünde yurttaş hayatını kaybetmişti.
Depremde hayatını kaybeden yurttaşlar Muğla’nın Fethiye ilçesinde, bugün (6 Şubat) depremin yıldönümünde anıldı.
Fethiye Belediyesi Özer Olgun Kültür Merkezi önünde saat 17.30’da gerçekleştirilen anma törenine; Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği (FKDD), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), SOL parti, Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Tüm Emeklilerin Sendikası (Tüm Emekli Sen) katıldı.
Grup adına basın açıklamasını; Muğla Tabip Odası’ndan Op. Dr. Selçuk Arda, Eğitim-Sen’den İbrahim Sarı, TİP’ten Aleyna Çevik ve SOL Parti’den Nuray Pektaş okudu.
“ASLA UNUTMADIK, ASLA AFFETMİYORUZ”
Açıklamada, “Ne yasımız bitti ne acımız ne de öfkemiz dindi. Asla unutmadık, asla affetmedik. Depremin ilk iki günü boyunca ortalıkta görünmeyenleri, doğal bir afeti felakete dönüştürenleri soğukta ayazda insanlarımızı ölüm uykusuna terk edenleri asla unutmadık, asla affetmiyoruz” denildi.
“REZALETLER ZİNCİRİNİ UNUTMADIK”
Deprem döneminde bölgede yaşananlar rezalet olarak nitelendirilerek yaşananlara ilişkin şu ifadelere yer verildi:
“Kendi sorumluluklarının üzerini örtmek için başlattıkları algı operasyonunu da unutmadık. Yakınlarımızdan haber almak için çırpınırken devreye konulan bant daraltmalarını, internet kesintilerini unutmadık. Depremin yaşandığı illerde daha 24 saat geçmeden OHAL ilan edenleri, unutmadık.
Deprem bölgesine gitmeye çalışanları yardımlarının depremzedelere ulaştırılmasına engel olanları unutmadık. Deprem gönüllülerinin çadırlarını el koyulmasını unutmadık. Kızılay’ın çadır satmasından, yardımları zimmetine geçiren yetkililere kadar uzanan rezaletler zincirini unutmadık. Afet bölgelerinden güvenli illere gitmek isteyenler beş altı günde yanıt bulamadı. Ortaya çıkan ulaşım sorununu unutmadık.”
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu belirtilen açıklamada; “Alınamayan tedbirlerin, liyakatsizliğin, iş bilmezliğin, kuralsızlığın, plansızlığın, öngörüsüzlüğün ve koordinasyonsuzluğun faturasını halkımız yaşamları ile ödedi, ödüyor” dendi.
Gerçekleşen depremlere ilişkin ise şu veriler paylaşıldı:
- Gerçekte 100 binden fazla olduğu tahmin edilen,
- Resmi rakamlara göre 50 bini aşkın insanımız hayatını kaybetti.
- Tarihi yapılarla birlikte 350 bin bina yıkıldı, 300 bine yakın bina ağır hasar aldı.
- 2 milyon kişi barınma sorunu yaşıyor,
- 5 milyona yakın kişi farklı bölgelere göç etti,
- 700 bine yakın insan geçim olanaklarını kaybetti.
Açıklamada arama kurtarma çalışmalarının geciktiği, acil müdahale yapılmadığı belirtildi. Ayrıca Kızılay, AFAF ve UMKE gibi kurumların idari yapılarındaki dönüşüm nedeniyle liyakatsiz idari kadroların tepeden onay beklemesinin, bu kuruluşları depremin enkazı altında bıraktığı söylendi.
İmar politikalarının iflas ettiği dile getirilen açıklamada, bu durumun kanıtı olarak başta hastanelerin, belediye binalarının, tüm kamu binalarının ya tamamen çökmüş ya da büyük bir kısmının kullanılmaz hale gelmesi gösterildi. Ayrıca, kentsel dönüşüm ile yenilenen binalarda ve hatta devam eden inşaatlarda dahi yıkımın fazla olması da imar politikalarının iflası anlamına geldiği söylendi.
“PANDEMİDE CİLASI DÖKÜLEN SAĞLIK SİSTEMİ; DEPREMDE YIKILAN AİLE SAĞLIK MERKEZLERİNİN, HASTANELERİN ENKAZI ALTINDA KALMIŞTIR”
Sağlık sistemine ilişkin ise şu ifadeler kullanıldı:
“Önlenebilir ölümler: Hastaların, hasta yakınlarının, sağlık emekçilerinin ölümleri… Hizmet alamayan binlerce vatandaşın ölümü, sevk edilemeyen yaralıların ölümü, salgın hastalıklar, bit, uyuz gibi kaşıntılı deri hastalıkları, tuvalet sorunu, çöp sorunu, aşılama, psiko-sosyal destek alamama, yıkımlardan çıkan asbest tehlikesi gibi sorunlar ticarileşen paran kadar sağlık anlayışına dayalı sağlıkta dönüşüm programının sonucudur. Pandemide cilası dökülen sağlık sistemi; depremde yıkılan aile sağlık merkezlerinin, hastanelerin enkazı altında kalmıştır.”
“MEB SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMEK YERİNE DEPREM BÖLGESİNDE ÖĞRENCİLERİN ÖRGÜN EĞİTİM DIŞINA ÇIKABİLMESİNE NEDEN OLACAK YÖNETMELİKLER DÜZENLEMİŞTİR”
Deprem bölgesinde eğitimdeki aksaklıklara da açıklamada yer verildi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) ve tüm eğitim yöneticilerinin sorumluluğunun öğrencilerin güvende hissedeceği koşulları yaratmak, psikolojik ve zihinsel bütünlüğünü korumak olduğu dile getirildi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın deprem bölgesinde temel gündeminin sınavlar olması eleştirilerek şu ifadeler kullanıldı:
“Depremin yıkıntıları arasında öğrencileri sınava zorlamak, sınav yapmakta ısrar etmek siyasi iktidarın eğitime bakış açısının ne olduğunu ortaya koydu. 2023-2024 eğitim öğretim yılı başında yayınlanan yönetmelikle çocuklarımızın kamusal eğitim hakkından sorumlu olan MEB bu sorumluluğunu yerine getirmek yerine deprem bölgesindeki öğrencilerin örgün eğitim dışına çıkabilmesine neden olacak yönetmelikler düzenlemiştir.
Özellikle Hatay’da okulların, öğretmenlerin, dersliklerin ve devam zorunluluğunun olmadığı 6 Şubat sonrasında eğitimden bahsetmek mümkün değildir. Okullara ulaşım en büyük sorun haline gelmiştir. İkili eğitime devam eden kurum sayısı artmış, karanlıkta başlayıp, karanlıkta biten eğitim, cadde sokak ışıklandırmaları sorunu çocuklarımızın can güvenliği sorununu daha da arttırmıştır.
Daha pek çok sorun karşısında sorumluluğunu yerine getirmeyen Milli Eğitim Bakanlığı depremin enkazı altında kalmıştır.”
“YAŞADIĞIMIZ YIKIMIN SEBEBİ NE TEK BAŞINA DEPREMDİR NE DE BİNALARDIR”
Bilim insanlarının, meslek odalarının ve devletin hazırladığı resmi raporlarda depremin Türkiye’nin bir gerçeği olduğunun dile getirildiği fakat ülkeyi yönetenlerin depremin ağır sonuçlarına davetiye çıkardığı söylendi.
Yaşanan yıkımın sebebinin tek başına deprem veya binalar olmadığı vurgulandı. Sorumluluğun yalnızca müteahhitlere, liyakatsiz yöneticilere ve sorumsuz bürokratlara yıkılamayacağı söylenerek sorumlular şöyle açıklandı:
“Asıl sorumlular denetim yapmaktan, etkili yaptırımlar uygulamaktan, süreçleri kurallara uygun yürütmekten aciz bir hukuk sistemi inşa eden ve bu sistemi her gün yeniden yeniden üreten, hukuksuzluktan beslenen köhne düzenin sahipleridir. İmar afları gibi halkın can ve mal güvenliğinin bizzat devlet eliyle tehlikeye atarak hukuku bile işlemez hale getirenlerdir.
6 Şubat depremi ile yaşadığımız yıkımın sorumlusu; bırakalım olası deprem riskine karşı önlem almayı, doğal afetin göz göre göre büyük bir felakete dönüşmesine neden olan politika ve uygulamaları hayata geçirmekten dahi geri durmayanlardır.
Kısacası bu felaketin asıl sorumlusu akla ve bilime düşman insanı ve emeği değersizleştirmeyi bir varoluş şekline dönüştüren, bunu da tüm topluma dayatmaya devam eden amacı sadece daha da fazla kar etmek olan bu karanlık düzendir.”
Açıklamada iktidara şöyle seslenildi:
- Depremden sonra Milli Dayanışma Paketi çıkardınız. Halktan alınan KDV, ÖTV, Motorlu Taşıtlar Vergisi gibi vergileri fahiş oranda artırdınız.
- Yetmedi. 2023 Temmuz’unda 762 milyar lirası depremle ilgili harcamalara ayrılmak üzere 1 trilyon 120 milyarlık ek bütçe yaptınız.
- Bu da yetmedi. 2024 bütçesinde yine halktan, çalışanlardan alınan vergileri bir yıl öncesine göre ikiye katladınız.
- Ama aradan geçen bir yıla rağmen deprem bölgesinde hala tek bir çivinin çakılmadığı, molozların dahi kaldırılmadığı yerler var. İşsizlik, kayıt dışı çalışma, sömürü diz boyu.
- Milyonlarca insan adeta konteyner kente, çadır kente dönüşmüş şehirlerde kaderine terk edilmiş durumda.
- Barınma, sağlıklı beslenme ve eğitim sorunları başta olmak üzere, en temel ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan sorunlar sürüyor.
- Soruyoruz: Nereye gitti bizlerden topladığınız vergiler?
- Topladığınız vergileri depremzedelerin yaralarını sarmak yerine kime, kimlere harcadınız?
Yurttaşlar iktidardan neler istediklerine yönelik ise şunları söyledi:
- Milyonlar sizden resmî törenler düzenleyip, nutuklar atmanızı değil, başını sokacak bir çatı istiyor.
- Milyonlar sizden yaşadığı acıları istismar etmenizi, yerel seçim yatırımı olarak kullanılmanızı değil, temiz su, sağlıklı beslenme, nitelikli bir eğitim istiyor.
- Yoksulluk ve çaresizlik kıskacındaki milyonlar sizden “zorunlu kamulaştırma” adı altında topraklarına çökmenizi, yüzlerce yıllık zeytinlikler yerine binalar dikmenizi değil, en azından depremden etkilenen evlerinin yapı denetim masraflarını karşılamanızı istiyor.
- Kısacası ardan geçen bir yıla rağmen, milyonlar sizden anayasasında sosyal hukuk devleti yazan bir ülkenin yurttaşları olarak en temel haklarını istiyor.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hatay’da yaptığı konuşmaya değinilen açıklamada, “Gerçeklerin üzerini örtmeye çalışan 6 Şubat felaketinin sorumluları, ülkeyi ve şehirleri yönetmeye yüzü kızarmadan aday olmaktadır. Siyasi iktidar, sorumluluğunu görmezden gelmekte, halkımızın acılarını, çaresizliğini iktidarının devamı için kullanmayı marifet saymakta, ‘oy yoksa yardım yok’ ,’merkezi yönetim ve yerel yönetimin uyum içinde çalışması’ gibi söylemlerle halkın oy tercihlerini etkilemeye dönük bir tutum sergilemektedir” dendi.
Açıklamada son olarak dayanışma vurgusu yapıldı ve şunlar söylendi:
“Siyasal iktidarın tüm engellemelerine rağmen halkın gerçek dayanışması, depremzede halkımızı yalnız bırakmamış, toplumsal dayanışmanın en güzel örnekleri sergilenmiştir. Ülkenin gerçek sahipleri emekçi halkımız tarafından ortaya konan gönüllü ve örgütlü çaba gerçek kurtuluşun ne olduğunu, ne olması gerektiğini açığa çıkarmıştır.
Gerçek bir adalet sağlanana kadar dayanışmanın inceliğini örgütlü bir mücadeleyle sürdürecek, bu felaket iktidarına son vereceğiz.
Depremzede kardeşlerimizle 6 Şubat depreminin ilk gününden itibaren başlattığımız dayanışmamızı büyütmeye, acılarımızı paylaşmaya, yaralarımızı hep birlikte sarmaya devam edeceğiz.”