Muğla’da Fethiye Kültür Merkezi önünde, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nda yaşamını yitirenler için basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, “Katliamdan hemen sonra katliamın oylarını nasıl etkilediğini öğrenmek için anket yaptıran siyasal anlayış sorgulanmadan bu katliam aydınlatılamaz” denildi.
Muğla’nın Fethiye ilçesinde, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nda yaşamını yitirenler anıldı. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın (Eğitim-Sen) çağrısıyla dün (10 Ekim) saat 17:30’da Fethiye Kültür Merkezi önünde toplanıldı.
Anma etkinliğinde KESK temsilcisi tarafından basın açıklaması okundu. Tam 10 yıl önce, 10 Ekim 2015 saat 10:04’te, Ankara Gar Meydanı’nda gerçekleşen saldırıya değinen basın açıklamasında şunlar kaydedildi:
“1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum, Sivas, Beyazıt, Bahçelievler katliamları gibi kimi siyasi amaçlar için tezgahlanan kirli planların son halkası olan saldırı 103 arkadaşımızı fiziken aramızdan kopardı.
Sayısız arkadaşımız yaralandı, hayatlar parçalandı. Onarılması mümkün olmayan derin acılar bıraktı. Bu yüzden yürekler hala acıyor, hala kanıyor.”


10 Ekim gününe gelmeden hemen öncesinde yaşananları hatırlatan açıklama şöyle devam etti:
“Ekonomik ve siyasi krizin derinleştiği, emekçilerin mevcut politikalara karşı eylemlerinin giderek arttığı, tüm bunların sonucu olarak iktidarın toplumsal desteğini her gün biraz daha yitirdiği bir ortamda gerçekleşen 7 Haziran 2015 seçimlerinde, AKP tek başına hükümet kurma vasfını yitirdi.
Koalisyon görüşmeleri beklentisi artarken birdenbire erken seçim kararı alındı. Kararla birlikte kutuplaştırma ve baskı politikası daha sistematik hal aldı. Ülkemiz çatışma alanı haline geldi, ortalık kan gölüne çevrildi.”
Açıklamada ayrıca, 7 Haziran–1 Kasım döneminde özellikle Doğu ve Güneydoğu’da yerel yöneticilerle birlikte binlerce kişinin gözaltına alınıp yüzlercesinin tutuklandığı, basına yönelik baskıların ise darbe dönemlerini andıran bir düzeye ulaştığı vurgulandı.
“ÇATIŞMALAR VE PATLAYAN BOMBALAR NE HİKMETSE BİRİLERİNİN OYUNU ARTIRDI”
“Çatışmalar ve patlayan bombalar ne hikmetse birilerinin oyunu artırdı ve yeniden tek başına iktidara gelmelerinin önünü açtı” denilen açıklamanın devamında şunlar aktarıldı:
“Çatışmasızlık ortamının oylarını düşürdüğü sonucuna varan AKP, birden ‘çözüm sürecini buzdolabına kaldırdık’ demişti. Bugün daha iyi anlıyoruz ki, buzdolabına kaldırılan hepimizin can güvenliği ve bir arada yaşama iradesi olmuştur. 10 Ekim katliamıyla ilgili gerek hukuki süreç ve gerekse de siyasal arka planı bu gerçeklik görülmeden ele alınamaz.”


Söz konusu açıklamada, “Katliamdan hemen sonra katliamın oylarını nasıl etkilediğini öğrenmek için anket yaptıran siyasal anlayış sorgulanmadan bu katliam aydınlatılamaz” ifadesine yer verilirken şunlar kaydedildi:
“O günden bu yana baskıların, hak ihlallerinin, emeğe ve emekçilere dönük saldırıların kalıcı hale gelmesinin katliamın sonuçlarıyla bağı araştırılmadan gerçekler su yüzüne çıkartılamaz.”
Basın açıklaması şöyle devam etti:
“10 Ekim sabahı Türkiye’nin dört bir yanından ellerinde karanfillerle, dillerinde ‘barış’ türküleriyle toplananlar; halaya duranlar, horon tepenler bu ülkenin en güzel insanlarıydı.
O insanlar, silahlar sussun, ölümler dursun, çocuklar gülsün diye yürüyordu. 9 yaşındaki Veysel Atılgan’ın ışıl ışıl yanan gözleri barış türküleriyle daha da aydınlanmıştı diğer katılımcılar gibi.”
Açıklamada, katliamların barış ve kardeşlik taleplerini susturmayı amaçladığı, ancak toplumun umudunu ve kararlılığını bastıramadığı ifade edildi.
5 Haziran Diyarbakır ve 20 Temmuz Suruç saldırılarının ardından Ankara’da yaratılmak istenen korku dalgasına dikkat çekildi. Aradan geçen 10 yıla rağmen barış, emek ve demokrasi mücadelesinin sürdüğü vurgulandı.


“KATLİAMIN GERÇEK SORUMLULARI HÂLÂ ORTAYA ÇIKARILAMADI”
Eğitim-Sen temsilcisi basın açıklaması okudu. Geride kalan 10 yılda hukuki sürecin aydınlatılmayan taraflarına değinen açıklamada şu maddeler sıralandı:
- “Katliamın gerçek sorumluları hâlâ ortaya çıkarılamadı.
- Tek bir idari yetkili bile resmi olarak soruşturulup yargılanmadı.
- Katliam insanlık suçu olarak tanınmadı.
- Failler ile fail örgütler arasındaki bağlantılar, istihbarat raporları, devlet kurumlarının ihmalleri hâlâ örtülü kalmaya devam etti.
- Soruşturma süreçlerinde gecikmeler yaşandı, kritik belgeler ya kayboldu ya karartıldı, tanık beyanlarına yeterli güven verilmedi.
- Kamu görevlileriyle ilgili iddialar (emri veren, gözeten, ihmâl eden) sistematik olarak geri plana itildi.
- Dünyanın dört bir yanında arananları getirmekle övünen devlet, 10 Ekim davasının firari sanıklarını hala yargılamaya getirmedi.”
Açıklamada, yargının 10 Ekim Katliamı davasında siyasi baskı altında hareket ettiği ve “hukuk devleti” söyleminin bu davada geçerliliğini yitirdiği belirtilirken şunlar söylendi:
“Katliamdan sonra oluşan siyasal atmosfer sonucu tek başına iktidara gelebilen ve hala zor ve baskı politikalarıyla iktidarda kalmaya çalışanların barışa ve demokrasiye dair sözlerinin emekçiler nezdinde hiçbir inandırıcılığı olmadığı açıktır.
Devlet, iktidar anayasa gereği vatandaşlarının yaşam hakkını ve can güvencesini korumakla yükümlüyken bunun gereğini yapmadığı, katliamın yaşanmasında sorumluluğu bulunan tek bir idarecisi hakkında dahi soruşturma izni vermediği gibi yargı kararıyla verilen tazminatları bile geri isteyerek bir garabete daha imza atmıştır.”
Mevcut iktidarın, yaşam güvencesini sağlama yükümlülüğünü yerine getirmediğine değinilen açıklamada “Bu boyutuyla da Anayasa’nın ayaklar altına alınması söz konusudur. Dolayısıyla gerçek suçlular açığa çıkarılıp yargılanıncaya kadar adalet mücadelemiz devam edecektir” denildi.


“YÜREĞİMİZ KANAMAYA DEVAM EDİYOR”
Emekçilerin 10 Ekim mitinginde barıştan yana tavır alarak kutuplaştırma politikalarına karşı halkların kardeşliğini ve emekçilerin birliğini savundukları, bu duruşları nedeniyle ağır bedeller ödedikleri ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Yüreğimiz kanamaya devam ediyor, acımız hala tazeliğini koruyor. Ancak acımızı kararlılığa dönüştürerek katliamın hesabını sormaya devam edeceğiz.
Gerçekler ortaya çıkıncaya kadar, gerçek suçlular hesap verinceye kadar bir an olsun durmayacağız. Katillere ve katliamlara inat; yılmayacağız, sinmeyeceğiz, geri çekilmeyeceğiz. Bıkmadan, usanmadan tüm ülkeye gerçekleri anlatacağız.”
Ayrıca, “103 arkadaşımızın hepimizin omuzlarına yüklediği bir sorumluluk ve görev var; onların düşünü kurduğu bir ülkeyi yaratıncaya, insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlayıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. Milliyetçiliğe, şovenizme karşı barışın sesini yükseltmeye, halkların kardeşliğini savunmaya devam edeceğiz” denildi.
Açıklamada, 10 Ekim katliamının üzerinin örtülmesine ve unutturulmasına izin verilmeyeceği, davanın mağdurların bitirmeden sona erdirilmeyeceği vurgulandı.
Son olarak; emek, barış ve demokrasi mücadelesinden geri adım atılmayacağı; katliamı gerçekleştiren, yönlendiren ve kollayanların affedilmeyeceği ve unutulmayacağı belirtildi.
Hayvan Yaşam Özgürlük İnisiyatifi Gönüllüsü Eylem Keçeci, anma töreninde söz alarak “Tahmin edersiniz ki biz Ankaralılar olarak bunu biraz daha fazla merkezde ve çok çok derinden yaşıyoruz çünkü olay zaten tam da önümüzde gerçekleşti. Yaralılar hala bizlerle” ifadesinde bulundu.
Keçeci, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mahkemeler sürekli olarak Ankara’da yapıldığı için biz davaları takip ediyoruz ve o ailelerin hayal kırıklıklarını ama yine de dimdik duruşlarını, IŞİD’cileri davalarda nasıl koruduklarını, bizlerin avukatlarına nasıl davranıldığını, birebir sürekli takip ediyoruz.
Bu bizim içimizi böyle acıtırken yaralı arkadaşlarımız, ölen dostlarımızın aileleri buna nasıl dayanıyorlar bilmiyorum ama güçlerinden dolayı her zaman onları takdir ediyorum. O gün, o meydanda barış demek istemişti herkes ama bu iktidar, her zamanki gibi barışı engellemek istedi.”
10 Ekim’i asla unutmayacaklarını dile getiren Keçesi, anma etkinliği düzenleyenlere teşekkür ederek “Her zamanki gibi barış isteyenleri katletti ama biz bitmedik, bitmeyeceğiz, devam edeceğiz. Kalp kırıklıklarımız, hayal kırıklıklarımız, acılarımız çok derinde olsa da biz devam edeceğiz” dedi.