Muğla’nın Fethiye ilçesinde emek örgütleri, siyasi partiler ve yurttaşlar 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü meydanlarda kutladı.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla bugün (1 Mayıs) Muğla’nın Fethiye çeşitli etkinlikler düzenlendi.
Saat 11.00’de 1 No’lu Sağlık Ocağı önünde toplanan meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler ve yurttaşlar, 12.00 sıralarında Fethiye Belediyesi Özer Olgun Kültür Merkezi’ne yürüyüş yaptı. Yürüyüş sırasında sağanak yağmur etkili oldu.
Yürüyüş esnasında emek örgütleri, siyasi partiler ve yurttaşlar Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtladı.
Yürüyüşe Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kortejiyle birlikte Fethiye Belediye Başkanı Alim Karaca da katıldı.

Yürüyüşte, “Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın örgütlü mücadelemiz”, “Hak, hukuk adalet”, “Direne, direne kazanacağız”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Zam zulüm işkence işte AKP” ve “Biji yek gulan” sloganları atıldı.
Saat 13.00’te Fethiye Belediyesi Özer Olgun Kültür Merkezi’nde miting düzenlendi. Miting alanında saygı duruşunda bulunuldu ve 1 Mayıs’ın tarihinden bahsedildi.
Mitingde basın açıklanması yapıldı ve açıklamayı 1 Mayıs Tertip Komitesi adına Çetin Şimşek okudu.
Açıklamada, Türkiye’nin derin bir ekonomik krizden geçtiği vurgulanarak yurttaşların barınma, eğitim ve sağlık gibi en temel haklara dahi erişimde zorlandığı ifade edildi.

Doğa ve tarımsal alanların ranta açıldığı söylenen açıklamada, “Hepimiz biliyoruz ki, bunun nedeni Kapitalizmdir! Bunun nedeni patronların doymak bilmeyen kar hırsıdır. Diğer taraftan Anti demokratik yasa ve uygulamalarla en temel hak ve özgürlüklerimiz gasbedilmeye çalışılmakta, kayyum rejimiyle halk iradesi yok sayılmaya çalışılmaktadır” denildi.

Yargı eliyle yurttaşların iradesine seçme seçilme hakkına saldırıldığı vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Kayyumlar yoluyla halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor ve tutuklanıyor. Son olarak 19 Mart darbesiyle başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olmak üzere belediye başkanları ve çalışanlar tutuklandı. Hatay halkının oylarıyla milletvekili seçilen Can Atalay, AYM kararlarına rağmen hala tutsak edilmekte. Cezaevlerinde gazeteciler, akademisyenler ve gençler esir tutulmakta. Buradan, 1 Mayıs alanından bir kez daha haykırıyoruz; bu hukuksuz uygulamaları reddediyoruz ve diyoruz ki; kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!”

Gençlerin ve yurttaşların iradelerine sahip çıktığı vurgulanan açıklamada, “Polis şiddetine, gözaltı ve tutuklamalara rağmen geri adım atmayan, alanları terketmeyen gençliği buradan, 1 Mayıs alanından selamlıyoruz. Ve hep birlikte haykırıyoruz; Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz” ifadeleri kullanıldı.
Tertip Komitesi açıklamasının tamamı haberin sonunda.
“ÜLKEMİZİN AYDINLARI, SANATÇILARI, GAZETECİLERİ HER GÜN AKIL ALMAZ SUÇLAMALARLA KARŞI KARŞIYA KALIYOR”
Tertip Komitesi’nin açıklamalarının ardından Türkiye Belediyeler ve Genel Hizmetler İşçiler Sendikası (Belediye-İş) adına Mehmet Tümen açıklama yaptı. 1 Mayıs’ın tüm emekçi güçlerin birleştiği bir gün olduğunu vurgulayan Tümen, şu ifadeleri kullandı:
“1 Mayıs’a işçi sınıfı ve emekçi halkımızın kazanımlarına yönelik saldırıların artarak devam ettiği, en temel hak ve özgürlüklerimizin açıkça tehdit altında olduğu, ekonomik krizlerle, halkımızın büyük bir cendere içine sokulduğu, hukuk güvenliğinin kalmadığı, hukukun, adaletin, ayaklar altına alındığı, demokrasiye darbe yapıldığı, haksızlıkların, hukuksuzlukların her geçen gün vicdanları sızlattığı bir dönemde, art arda gelen siyasi operasyonlar ve demokratik haklara yönelik saldırılar yalnızca işçi ve emekçileri değil, başta üniversite ve liseli gençlik olmak üzere toplumun geniş kesimini hedef alıyor.”

Yurttaşların oyuyla seçilen belediye başkanlarının hukuksuzca hapse atıldığını vurgulayan Tümen, “Ülkemizin aydınları, sanatçıları, gazetecileri her gün akıl almaz suçlamalarla karşı karşıya kalıyor. Herkes potansiyel suçlu haline gelirken, ortada suç olmasa dahi cezadan kurtulamıyor; buna karşılık gerçek suçlular elini kolunu sallaya sallaya ortada dolaşıyor” dedi.
Tümen, çalışanların her geçen gün daha da azalan ücretlerle geçinmeye çalıştığını belirterek, örgütlenme ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin emekçilerin hak aramasını da zorlaştırdığını vurguladı.
“ÜRETTİĞİMİZ DEĞERLERİN HEPİMİZİ İNSANCA YAŞATMAYA YETECEĞİNİ BİLİYORUZ”
Grevlerin yasaklandığını söyleyen Tümen, “Emekçilerin, vergi sistemindeki adaletsizliklere yönelik itirazları dikkate alınmıyor. İktidar, işgücünü ucuzlatmak ve iş güvencesini yoksun hale getirmek için kısmi zamanlı çalışma, çağrı üzerine çalışma gibi esnek çalışma modellerini dayatıyor” ifadelerimi kullandı.

Kıdem tazminatının ortadan kaldırılmaya çalışıldığını ifade eden Tümen, “Bizler emekçileri köleleştiren bu uygulamaları, kıdem tazminatını ortadan kaldıran girişimleri dün de kabul etmedik, bugün de kabul etmiyoruz, yarında kabul etmeyeceğiz. Biz emekçiler yoksulluğa, işsizliğe, geleceksizliğe mahkûm değiliz. Biz emekçiler ülkemizin kaynaklarının, ürettiğimiz değerlerin hepimizi insanca yaşatmaya yeteceğini biliyoruz” ifadelerine yer verdi.
“TARIMSAL ÜRETİMİMİZİN GELECEĞİ TEHLİKEDEDİR”
Belediye-İş’ten Mehmet Tümen’den sonra tarım işçisi Pınar İnce açıklama yaptı. İnce, “Ürettiğimiz ürünleri üretirken çok pahalıya üretiyoruz. Tarımsal girdiler çok pahalı, kredi çekerek üretim yapmaya çalışıyoruz” dedi.

Ürettikleri ürünleri hak ettikleri fiyata satamadıklarını dile getiren İnce, şunları söyledi:
“Yaşamımızı sürdürmek için üretimden vazgeçmek zorunda kalıyoruz. Gençlerimiz bu olaylar yüzünden tarımsal üretimden vazgeçmişlerdir. Tarımsal üretimimizin geleceği tehlikededir. Devletimizin üretimin yapılması için üretenlere sahip çıkmasını istiyorum.”
“DÜŞÜK ÜCRETLİ İŞLERDE EMEĞİ SÖMÜRÜLEN İŞÇİLER OLARAK BU MEYDANDAYIZ”
Tarım işçisi Pınar İnce’nin ardından turizm işçisi Cavidan Ökten açıklamalarda bulundu.
1 Mayıs’ın işçilerin sömürüden uzak, adil ve eşit bir dünya özlemini simgeleyen bir bayram olduğunu vurgulayan Ökten, “Turizm patronlarının kazanç pastasından en küçük dilimi alan, otellerde, restoranlarda, teknelerde gece gündüz demeden çok zor şartlarda çalışan, güvencesiz, düşük ücretli işlerde emeği sömürülen işçiler olarak bu meydandayız” sözlerini kullandı.

“BİZ BU DÜZENİN SUSKUN BEKLEYENLERİ DEĞİLİZ; BİZ ÖRGÜTLENENİZ, BİZ DEĞİŞTİRENİZ”
Bir turizm teknesinde çalıştığını ifade eden Ökten, şunları söyledi:
“Bizler artık susmuyoruz, bugün buradayız ve haykırıyoruz: Biz bu düzenin suskun bekleyenleri değiliz. Biz itiraz edeniz, biz örgütleneniz, biz değiştireniz. Güvenceli, sendikalı çalışma hakkımızı talep ediyoruz! Kadınlar olarak eşit işe eşit ücret istiyoruz! Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın örgütlü mücadelemiz.”
“BİZ İNŞAAT EMEKÇİLERİ SAĞLIKLI YAŞAMANIN MÜMKÜN OLMADIĞI KONTEYNIRLARDA BARINMAYA ÇALIŞIYORUZ”
Cavidan Ökten’in ardından ise inşaat işçisi Kerem Korkmaz söz aldı. İnşaat işçilerinin sesi olmak için konuşma yapacağını vurgulayan Korkmaz, “Siyasi iktidarın ve sermayenin 23 yıldır TOKİ ve yandaşlarına ihale ettiği projelerle inşaat sektörü kontrolsüz bir biçimde büyüdü. Bununla beraber bizlerin, inşaat işçilerinin problemleri de büyüdü” dedi.
İnşaat sektörünün Türkiye’de iş cinayetlerinin en sık yaşandığı sektörlerden olduğunu vurgulayan Korkmaz, şunları söyledi:
“Sermayenin karnı bu kadar büyürken, bizler barınma, beslenme, güvencesiz çalışma koşulları gibi çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Size bu meydanda sorunlarımızdan bahsetmek istiyorum. Biz inşaat emekçileri sağlıklı yaşamanın mümkün olmadığı konteynırlarda barınmaya çalışıyoruz. 20 kişilik konteynırlarda 40 kişi yaşıyoruz. Yemekhanelerde bize layık görülen ancak kalitesiz, bayat ve sağlıksız yemekler oluyor.”

“İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ EĞİTİM VE KONTROLLERİ YETERSİZ VE GÖSTERMELİKTİR”
İnşaat sektöründe ölüm riskiyle çalıştıklarını ifade eden Korkmaz, “İş sağlığı ve güvenliği eğitim ve kontrolleri yetersiz ve göstermeliktir. Her gün düşerek, ezilerek, yanarak, zehirlenerek yaşamını yitiren bir inşaat işçisinin haberiyle uyanıyoruz. Buna ek olarak sermaye hayatımız pahasına yaptığımız işten kazandığımız miktarı medya üzerinden şişirerek, propaganda yaparak sömürebileceği daha çok işçi arayışına giriyor” dedi.
Korkmaz, inşaat sektöründe çalışanların büyük çoğunluğunun sigortasız çalıştırıldığını, sigortalı olanların ise primlerinin genellikle asgari ücret üzerinden yatırıldığını belirterek, bu koşullarda emekliliğin işçilere adeta çok görüldüğünü vurguladı.

Korkmaz, inşaat işçileri arasında ataması yapılmayan öğretmenlerin, üniversite öğrencilerinin, yoksulluk nedeniyle eğitimine devam edemeyip işe başladığı ilk gün iş cinayetinde hayatını kaybeden 17 yaşındaki Yiğit’in ve emekli olmasına rağmen geçinemediği için 65 yaşında hâlâ inşaatta çalışmak zorunda kalan Ahmet’in olduğunu belirtti.
“DÜNYAYI ELLERİYLE YARATAN BİZLER, İNSANCA, ONURLU, HAYSİYETLİ BİR YAŞAMI HEP BİRLİKTE KURACAĞIZ”
İnşaat işçilerinin yılın dokuz- 10 ayında kendi şehirlerinden ayrı kaldığını vurgulayan Korkmaz, “Yetmezmiş gibi bir de çalıştığımız yerlerde etnik, mezhepsel ve kıdeme dayalı ayrımcılığa uğruyoruz. Terimizin ve gözyaşımızın aynı renk olduğunu bilen biz işçiler tüm bu ayrımcılıkların karşısında tek vücut hakkımızı alana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
İstanbul Finans Merkezi Merkez Bankası şantiyesinde Limak’ta şehir hastaneleri şantiyelerinde direnen inşaat işçilerine selam gönderen Korkmaz, “Dünyayı elleriyle yaratan bizler, insanca, onurlu, haysiyetli bir yaşamı hep birlikte kuracağız. Yaşasın işçi sınıfı! Yaşasın örgütlü mücadelemiz” sözlerine yer verdi.
“ÖRGÜTLENEN SOKAĞA ÇIKAN, DİRENMEYİ AİLESİNDEN ÖĞRENEN ÇOCUKLARIZ”
İnşaat işçisi Kerem Korkmaz’ın ardından sahneye çıkan bir üniversite öğrencisi, bu ülkede okumak için çalışmak zorunda kalan binlerce öğrenci olduğunu vurguladı. Öğrenci, şunları söyledi:
“Biz azgın azınlık ve çapulcu değil işçilerin ve emekçilerin yoksul çocuklarıyız. Biz sokakları terörize etmeye çalışan değil; ekonomi ve refahını sabote eden değil; 19 Mart’ta korku duvarını aşan gençleriz.”

Direnenlerin kazandığını bildiklerini söyleyen öğrenci, “Örgütlenen sokağa çıkan, direnmeyi ailesinden öğrenen çocuklarız. Daha yolun başındayız. Kazanana kadar direneceğiz! Yaşasın direnenler! Bütün öğrencilere, bütün ülkeye selam olsun” dedi.
“BUGÜN BURADA SADECE EMEĞİMİZİ DEĞİL, ONURUMUZU VE HUKUKU SAVUNMAK İÇİN BULUNUYORUZ”
Üniversite öğrencisinin ardından Muğla Barosu Fethiye Temsilcisi Avukat Ufuk Kaya, açıklamalarda bulundu. Kaya, şunları söyledi:
“Bizler bugün burada sadece emeğimizi değil, onurumuzu ve hukuku savunmak için bulunuyoruz. Çünkü hukuk da bir emek alanıdır. Çünkü bizler, emeğiyle yaşayan hukukçularız. Bugün bu meydanda, sadece Emekçi yurttaşlarımızla dayanışma; insanca, hakça yaşama talebimiz için değil; aynı zamanda bu ülkenin göz göre göre çiğnenen Anayasa’sı için, yurttaşın iradesine vurulan darbeler için, hukukun üstünlüğü için toplandık”
Türkiye’de yaşanan son süreçle beraber hukuk devletinin yara aldığını söyleyen Kaya, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun görevden alınmasına dair süreç, seçme ve seçilme hakkına, halk iradesine, demokratik meşruiyete ve en önemlisi Cumhuriyet’imizin varlığına ilişkin kaygılarımızı günden güne arttırmaktadır” dedi.
“MESLEK ÖRGÜTLERİNİN KAMUSAL İŞLEVLERİ, DEMOKRATİK TOPLUM DÜZENİNİN BİR PARÇASIDIR”
Can Atalay’ın Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararlarına rağmen tutuklu olduğunu hatırlatan Kaya, “Hukuk devleti ilkesini ortadan kaldıran ve sadece bir siyasi görüşü değil, tüm yurttaşları ilgilendiren bir meseledir. Anayasal protesto hakkını kullanan öğrencilerin tutuklanması ve kötü muameleye maruz kalmaları, ifade özgürlüğünün ve anayasal hakların hiçe sayıldığı bir dönem yaşadığımızı göstermektedir” ifadelerini kullandı.

Yerel yönetimlere kayyum atanması seçme seçilme hakkının fiilen askıya alındığı bir tabloyu yarattığını ifade eden Kaya, şu ifadeleri kullandı:
“Demokratik temsilin varlığı açısından bu uygulamalar ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Aynı zamanda; Barolar, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Türk Tabipler Birliği (TTB) ve benzeri meslek örgütlerine yönelik müdahaleler ise örgütlenme özgürlüğü ve meslek bağımsızlığı açısından endişe vericidir. Meslek örgütlerinin kamusal işlevleri, demokratik toplum düzeninin bir parçasıdır.”
Kaya, avukatlar olarak hukukun üstünlüğünü savunmaktan, Anayasal ilkelere bağlı kalmaktan ve yurttaşların haklarını korumaktan asla vazgeçmeyeceklerini ifade etti.
“BAĞIMSIZ YARGI, TÜM TOPLUMUN GÜVENCESİDİR”
Hukuk devletinin yalnızca bir metin değil bir yaşam biçimi olduğunu vurgulayan Kaya, “Bağımsız yargı, tüm toplumun güvencesidir. Adalet; ancak herkes için varsa anlamlıdır. Bugün aynı zamanda, güvencesiz çalıştırılan milyonlarca emekçinin sesi olmak zorundayız. Her gün iş kazası adı altında yaşanan, gerçekte ise önlenebilir olan iş cinayetleri, çalışma hayatında alınmayan tedbirlerin ve denetimsizliğin bir sonucudur” ifadelerini kullandı.
Hukukun temel görevinin insan onuruna yaraşır bir çalışma düzeni oluşturmak olduğunu ifade eden Kaya, şu ifadeleri kullandı:
“Ne yazık ki ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği önlemleri çoğu zaman kâğıt üzerinde kalmakta, her yıl yüzlerce emekçinin hayatına mal olmaktadır. Bu tablo karşısında sessiz kalmak, toplumsal adaletin vicdanına sırt çevirmek olur. 1 Mayıs’ı kutlarken, emeği ve hukuku birlikte savunmaya devam edeceğiz. Sevgili emekçiler, bayramımız kutlu olsun! Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın hukuk mücadelesi! Yaşasın dayanışma!”
Tertip Komitesi’nin konuşma metnin tamamı şu şekilde:
“Sömürüye, baskıya, adaletsizliğe, savaşa ve tek adam rejimine karşı Emek, barış, demokrasi, adalet ve geleceğimiz için buradayız, 1 Mayıs alanındayız!
Bizler, bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten milyonlarız!
Bizler, sabahın ilk ışığından gecenin son yıldızına kadar çalışam İşçileriz, Kamu emekçileriyiz,
Mühendisleriz, Mimarlarız, Hekimleriz, Emeklileriz…
İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma gününde 1 Mayıs alanındayız!
İşçi sınıfı ve emekçilere yönelik ağır saldırıların olduğu bir dönemden geçiyoruz. İktidarını sağlamlaştırmaya çalışan tek adam rejimi, ekonomik ve siyasal uygulamalarıyla halkın yoksulluğunu derinleştirmiş durumda. İşçiler, köylüler, kadınlar, gençler başta olmak üzere halkımızın büyük çoğunluğunda gelecek kaygısı daha da derinleşmiş durumda. Bugün halkımız, dayatılan zamlarla birlikte geçim derdinin ağırlığı altında ezilmektedir. Sefalet ücreti ve kölece çalışma koşulları altında emeğimiz sömürülmekte, en küçük bir hak arama girişiminde ise işsizlik sopası gösterilmekte. Esnek ve Kölece çalışma koşulları altında çalışan Tarım ve Turizm işçileri, Seralarda ve sebze hallerinde güvencesiz bir şekilde, her türlü haktan yoksun çalışmak zorunda bırakılan işçiler ve emekçiler artan hayat pahalılığı karşısında ayakta kalmaya çalışmakta. Barınma, eğitim, sağlık, ulaşım gibi en temel insanı haklar karşılanmamakta, halk derin bir yoksullukla baş başa bırakılmaktadır. Emekçiler için ülkemizde ve dünyada, gıdaya erişim zorlaşmakta, açlık ve sefalet her geçen gün artmaktadır. Doğa ve tarımsal alanlar ranta açılıyor ve sermayeye peşkeş çekilmektedir. Hepimiz biliyoruz ki, bunun nedeni Kapitalizmdir! Bunun nedeni patronların doymak bilmeyen kar hırsıdır. Diğer taraftan Anti demokratik yasa ve uygulamalarla en temel hak ve özgürlüklerimiz gasbedilmeye çalışılmakta, kayyum rejimiyle halk iradesi yok sayılmaya çalışılmaktadır.
KRİZİN FATURASINI ÖDEMEYECEĞİZ, FAŞİST BASKI ZORBALIK KARŞİSİNDA GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ!
Bizler, işçiler ve emekçiler olarak, yaşanan ağır ekonomik krizin faturasını reddediyoruz. İnsanca yaşamaya yetecek vergiden muaf bir asgari ücret istiyoruz. İnsanca çalışma koşulları ve güvenceli iş istiyoruz. Patronların kar hırsı yüzünden iş cinayetlerinde ölmek istemiyoruz. Madenlerde, inşaatlarda ve torna tezgahlarında ölmek istemiyoruz. MESEM adı altında çocuk emeğinin sömürülmesine karşı çıkıyoruz. Kadın emeğinin hayatın her alanında evde, fabrikada, tarlada yok sayılmasını reddediyoruz. Ekmeğimizin her geçen gün küçülmesine, hayat pahalılığına ve zamlara karşı çıkıyoruz.
Bizler bu ülkenin çalışan, üreten milyonlarıyız. Bizler, açlık ve sefalet dolu bir yaşam istemiyoruz. Bizler, Fabrikalarda, tarlalarda, inşaatlarda, madenlerde memleketin her yerinde çalışan ve üretenler olarak, ” Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan” bir ülke istiyoruz. Bizlere açlığı, yoksulluğu, gözyaşını ve savaşları dayatan bu düzeni reddiyoruz. Ve bu alandan söz veriyoruz; Emeğin, barışın ve kardeşliğin ülkesini hep birlikte, mutlaka kuracağız!
Bizler, her ulustan işçi ve emekçiler olarak, hakların kardeşliğine inanıyor ve her türden gerici-bölgesel savaşlara karşı çıkıyoruz. Başını ABD’nib çektiği Emperyalist ülkelerin çıkarları uğruna bölgemizin kan gölüne çevirilmesine karşı mücadele sözü veriyoruz. Suriye’de İŞİD artığı cihatçı çetelerin katliamları karşısında, başta Aleviler olmak üzere her ulus ve inançtan Suriye emekçilerinin yanında olduğumuzu bir kez daha bu alandan haykırıyoruz. Siyonist İsrail devleti, ABD desteğiyle
Gazze’de hergün, çocuk, kadın genç -yaşlı demeden Filistin halkını katlediyor. Biz işçi ve emekçiler olarak siyonist İsrail’e karşı Filistin halkının yanında olduğumuzu bir kez daha bu alandan haykırıyoruz ve diyoruz ki; Nehirden Denize Filistin özgür olacak! Yaşasın halkların kardeşliği!
Üretiyor, yaratıyor ve nasırlı ellerimizle dünyayı şekillendiriyoruz. Bunun karşısında AKP iktidarı, bütün bir halkı karşısına alarak, bir avuç sermaye sahibinin çıkarı uğruna ülkeyi yangın yerine sürüklüyor. Yargı darbesiyle halkın iradesine ve seçme-seçilme hakkına saldırıyor. AKP iktidarı, anti demokratik uygulamalarıyla her türden protesto eylemine polis devleti uygulamalarıyla cevap veriyor. Kayyumlar yoluyla halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor ve tutuklanıyor. Son olarak 19 Mart darbesiyle başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olmak üzere belediye başkanları ve çalışanlar tutuklandı. Hatay halkının oylarıyla milletvekili seçilen Can Atalay, AYM kararlarına rağmen hala tutsak edilmekte. Cezaevlerinde gazeteciler, akademisyenler ve gençler esir tutulmakta. Buradan, 1 Mayıs alanından bir kez daha haykırıyoruz; bu hukuksuz uygulamaları reddediyoruz ve diyoruz ki; kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!.
Belediye başkanlarının tutuklanmasına kadar varan bu yargı darbesi karşısında Gençlik başta olmak üzere halkın büyük çoğunluğu alanlara çıkarak, iradesine sahip çıktı. Polis şiddetine, gözaltı ve tutuklamalara rağmen geri adım atmayan, alanları terketmeyen gençliği buradan, 1 Mayıs alanından selamlıyoruz. Ve hep birlikte haykırıyoruz; Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!
Düşünce ve ifade özgürlüğü, toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğü anayasal haklarımızdır, keyfi yasaklamalarla engellenmesine izin vermeyeceğiz! Demokrasinin, adaletin hukukun rafa kaldırıldığı, temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı bir düzende emeğin haklarından söz etmek mümkün değildir. Sendikal hak ve özgürlükler, grev ve toplu sözleşme hakkı gibi en temel haklarımız gaspedilmekte. Buradan hareketle, tek adam rejimine ve kapitalist düzene karşı mücadeleyi sürdüreceğiz!
İşçilere, emekçilere, kadınlara, çocuklara, işçi ve öğrenci gençliğe karşı yapılan tüm saldırılara karşı buradayız, bir Mayıs alanındayız! Bizlere açlığı, yoksulluğu, gözyaşını ve savaşları dayatan bu düzeni reddiyoruz. Emeğin, barışın ve kardeşliğin ülkesini hep birlikte kuracağız! Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın işçilerin birliği, mücadelesi ve Dayanışması!”