Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Yeşilüzümlü Mahallesi’nde planlanan Krom Konsantre Tesisi projesine Muğla Valiliği’nin verdiği Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir kararına karşı Yeşilüzümlü halkı hukuki süreç başlattı. Konu ile ilgili Gündem Fethiye’ye konuşan Uzman Biyolog Ulaş Kiper, bölgenin ekolojik değerine ve projenin potansiyel zararlarına dikkat çekerek, projenin zengin flora ve faunayı özellikle çam ormanlarını ve arıcılığı etkileyeceğini belirtti.
Haber: Hülya Çetinkaya
Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Yeşilüzümlü Mahallesi’nde Eti Elektrometalurji A.Ş tarafından planlanan Krom Konsantre Tesisi projesi için hazırlanan proje tanıtım dosyası incelendi ve Muğla Valiliği projeye 3 Ağustos 2022 tarihinde “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı verdi.
Proje kapsamında, ruhsat alanında ve şirketin bu alandaki krom ocaklarında üretilen krom cevherinin kırma-eleme yöntemi ile zenginleştirilmesi planlanıyor.
Projenin amacı ise şöyle belirtildi: “Mevcut haliyle sanayi de kullanım imkanı bulunmayan Krom cevherinin işlenerek konsantre hale getirilmesidir. Üretilen konsantre krom, firmanın Antalya merkezde kendi bünyesinde kurulu bulunan ferrokrom tesislerinde işlenecektir.”
Yeşilüzümlü halkı ise proje tanıtım dosyasının eksiklerle dolu olduğunu ve bu dosyadan yola çıkarak verilen ÇED gerekli değildir kararının doğru olmadığını söyleyerek karar karşı hukuki süreç başlattı.
Gündem Fethiye, sürece ilişkin bilim insanları ve bölgede yaşayan yurttaşların görüşlerini almak amacıyla bir röportaj dizisine başlamıştı.
Serinin ikinci röportajında Fethiye Ekolojik Yaşam Derneği Üyesi ve Uzman Biyolog Ulaş Kiper, projenin ekosistem ve biyoçeşitlilik üzerindeki etkileri üzerine konuştu.
Röportajların tamamına ulaşmak için buraya tıklayın.
PROJE TANITIM DOSYASINDA ÇEVRE ETKİLERİ HAKKINDA NELER SÖYLENİYOR?
Proje tanıtım dosyasına göre, proje alanında ya da çevresinde projeden etkilenebilecek mevcut arazi kullanımları (konut, bahçe, diğer özel mülkiyet, sanayi, ticari tesis, rekreasyon alanı, halka açık alan, tarım, ormancılık, turizm, madencilik ya da malzeme ocağı gibi) yok.
Dosyada projenin yapılması planlan yerin de yeşil alan kaybının çok olacağı bir yerde olmadığı iddia ediliyor fakat aynı raporun bir başka bölümünde ÇED alanında en az 10 bin ağacık kesileceği dile getiriliyor.
Diğer yandan, proje alanında ya da çevresinde projeden etkilenebilecek yüksek peyzaj ya da görsel değere sahip yerler veya özelliklerin olmadığı dile getiriliyor.
İlk röportajda Yeşilüzümlü’de yaşayan Mimar Zeynep Ebru Aksoy’un vurgu yaptığı Muğla’ya özgü arı ırkının bölge yaşaması ve yurttaşların arıcılıkla geçimi sağlaması üzerine sözlerin aksine proje tanıtım dosyasında şu ifadelr yer alıyor: “Proje alanında ya da çevresinde projeden etkilenebilecek koruma altında, hassas ya da önemli flora ya da önemli flora ya da fauna türlerinin kullandığı (üreme, yuva, beslenme, dinlenme, kışlama ya da göç amaçlı) alanlar yoktur.”
Proje tanıtım Dosyası’na göre, ÇED sahasının tamamı devletin hüküm ve tasarrufu altında olan ve orman sayılan alanlardan oluşuyor fakat bir başka bölümde, “Proje alanında yada çevresinde, projeden etkilenebilecek önemli ya da ekolojik açıdan hassas bölgeler (sulak alanlar, su kaynakları, kıyı bölgeleri, dağlar, ormanlar ya da ormanlık araziler gibi) yoktur” ifadeleri yer alıyor.
Son olarak dosyada yer alan bir diğer ifade şu şekilde: “Proje alanında ya da çevresinde ulusal ya da uluslararası yasalarla ekolojik, peyzaj, kültürel ya da diğer değerleri için koruma altına alınmış ve projeden etkilenebilecek alanlar yoktur.”
Dosyada arıcılık ya da bölgedeki arı ırkına ilişkin ise herhangi bir ifade yer almıyor.
Proje tanırım dosyasının tamamını okumak için buraya tıklayın.
“YEŞİLÜZÜMLÜ’NÜN EKOLOJİK DENGELERİNE DİNAMİT LOKUMU SOKULUP PATLATILIYOR”
Kiper, öncelikle krom eleme tesisi yapılmak istenen alanın dağlarla çevrili, büyük orman alanlarının yer aldığı ve ekosistem açısından çok değerli alanda olduğunu söyledi. Fakat bu tarifi daha iyi açıklamak ve altını doldurmak gerektiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti:
“Burası Fethiye’nin en fazla süsen iris bitkisinin yaşadığı bölge. Soğanlı bitkiler açısından çok zengin bir bölge. Ayrıca çok geniş ve sağlıklı bir çam ormanımız var burada. Çam ormanı deyince de akla arıcılık geliyor. Dolayısıyla hem arının, arıcılığın yapıldığı, hem sağlıklı bir çam ormanın olduğu bir bölge.”
Kiper, alanda yetişen mantarın da bölge halkı için önemli olduğunu hatırlattı: “Burada yaşamın parçası olarak mantar tüketiliyor besin olarak ve üstelik çok ünlü bir festivalimiz de var; Kuzugöbeği Mantar Festivali. Yıllardır buradaki ekonomi bir parçası. Buradaki doğal mantar yetiştiriciliği.”
Yurttaşların sadece yol kenarında sattıkları mantarın bile ekonomiye katkısının olduğunu belirten Kiper, çıntar türleri ve kuzugöbeği olmak üzere yetişen iki mantar türünün Fethiye’deki anavatanının Yeşilüzümlü olduğunu söyledi.
Bölgenin pek çok hayvana da ev sahipliği yapması açısından önemli olduğunu dile getiren Kiper , bu hayvan türlerine ilişkin kısaca şu bilgileri verdi: “Yüksek dağlarda dağ keçilerin olduğu, görmesi hayli zor olmasına rağmen karakulağın hala yaşadığı, oklu kirpi gibi tür sayısının hızla tükendiği canlıların var olduğu bir alandayız. Şöyle arkaya doğru baktığımda geniş bir alan ve arkada yüksek dağları göreceksiniz. Daha bilemediğimiz binlerce bitki türünün binlerce canlının yaşadığı bir alandayız burada.”
Bölgenin ise bu türden zenginliğine rağmen yalnızca krom eleme tesisi ile değil taş ocakları ve mermer ocakları var ile de tahrip edildiğini belirtti ve “Bu operasyondan her birisi de başta söylediğim o önemli ekolojik dengelerin her birine dinamit lokumu gibi sokulup patlatılıyor” dedi.
Kiper ayrıca, çam balının Teke bölgesi için en önemli gelir kaynaklarından biri olduğuna işaret etti. Türkiye’nin başka hiçbir yerinde olmayan Muğla arı ırkının da yetiştiriciliğinin bu bölgede yapıldığını ve alanda krom madeni için yapılacak işlemlerin her birinin bal üretimini olumsuz etkileyeceğini söyledi.
KROM ELEME TESİSİ NASIL İŞER?
Kiper oluşacak tahribatları daha iyi açıklamak için ise öncelikle krom ele tesisinin nasıl çalıştığını açıkladı: “Aslında adı hemen ele veriyor onu; bir şeyleri eleyecekler. Eledikleri de toprak altından çıkan krom madenini inanılmaz tozutarak eleme işlemine tabi tutacaklar. Geriye de tonlarca atık çıkacak.”
Proje tanıtım dosyasına göre “Gerçekleşecek üretimin yüzde 60’ı krom cevheri, geriye kalan yüzde 40’lık kısmın pasa olacağı öngörülmektedir.” Bu üretimde oluşacak pasa, yani atık ise yılda 13 bin 920 ton olarak hesaplandı.
Pasa miktarına değinen Kiper, “Mesela siz olsanız burada nereye dökersiniz bunu? Hangi vicdan buraya bunu döker?” diye sordu.
“BİTKİ ÖRTÜSÜ ÇALIŞMASI SADECE ŞUBAT AYINDA YAPILMIŞ, EN BÜYÜK EKSİKLİKLERDEN BİRİ BU”
Kiper, proje tanıtım dosyasındaki en büyük eksikliklerden birinin, proje alanındaki bitki örtüsü ile ilgili risklerin ve koruma statülerinin belirlenebilmesi için yapılan tarama çalışmasının 2022 yılının Şubat ayınca yapılması olduğunu söyledi.
Bu durumun neden eksiklik olduğunu ise şu şekilde açıkladı: “Şubat ayı çiçekli bitkiler açısından en zayıf olan aydır. Oysa sonbahar ve ilkbahar ayları çiçekli bitkiler açısından Fethiye bölgesinde daha yaygın türlerle karşılaşırız. Bu bölge 365 gün botanik açısından değerli bir bölge. En büyük eksik gördüğüm ÇED dosyasındaki buydu.”
“LİKYA KARA SEMENDERİNİN DOSYADA ADI GEÇMİYOR”
Hayvan bilimi açısından yapılan değerlendirmelerin ise sadece makale ve kaynaklara dayandırılarak yapıldığını ve bu durumun eksiklere yol açtığını belirtti. Örneğin bölgede yaşayan Likya kara semenderinin proje tanıtım dosyasında adının geçmediğini söyleyen Kiper, “Hem nesli tehlikede hem de koruma altındaki bir tür. Üzümlü’de de bilimsel kayıtları var. Bu bölgeye has bir canlı. ÇED dosyasında canlı ile ilgili hiçbir belgeye, bilgiye ulaşamadım” diye konuştu.
Bu durumu “kaçak dövüş” olarak nitelendiren Kiper, eğer bu canlılar proje tanıtım doyasında yer alsaydı ÇED gerekli değildir kararının verilmeyeceğini düşündüğünü söyledi.
“YANGINLARDAN KAÇABİLEN CANLILAR DOĞAL SIĞINMA ALANI OLARAK BU BÖLGELERE GELDİLER, GÖZÜMÜZ GİBİ KORUMAMIZ GEREKİYOR ”
Kiper 2021 yılında Türkiye’de gerçekleşen ve Muğla’nın da orman varlığının yüzde 8’ini kaybettiği büyük orman yangınlarının bölgeye nasıl etkisinin olacağı sorusuna ise şöyle yanıt verdi:
“Geçen senelerde bu bölgede yaşanan Akdeniz havzasında yaşanan yangınların en büyüğünü bize en yakın komşumuz Marmaris’te, Akdeniz’in doğusunda Antalya, Alanya bölgesinde yaşadık. Oralarda inanılmaz boyutta çam ormanları kaybı yaşandı. Çam ormanlarının doğal süreçte kendi kendini tamiri mümkün ama çok seneler alıyor. 10-15 senelik bir süreçten bahsediyoruz. Çam ormanlarının sadece bir orman olmadığını, aynı zamanda pek çok canlı yaşam alanı olduğunu unutmamak lazım. Orada yaşayan ve yangınlardan kaçabilen canlılar doğal sığınma alanı olarak bu bölgelere geldiler. Dolayısıyla hem Fetihiye’nin batısında hem doğusunda yaşam alanı kalmadığı için bu bölgeye sığınak olarak kullanıyorlar. Gözümüz gibi korumamız gerekiyor bu açıdan.”
“SADECE BASİT BİR AĞAÇ KORUMADAN ÖTEYE GEÇTİ, ULUSAL BİR PROBLEMLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Aynı şeyin arıcılık için de geçerli olduğunu söyleyen Kiper, Marmaris, Antalya, Alanya’da çam balı üreticilerinin çam olmadığı için üretim yapamadıklarını, dolayısıyla Fethiye’nin bir rezerv alanı haline geldiğine dikkat çekti.
Bu rezerv alanlarının en önemlilerinden birinin de Yeşilüzümlü olduğuna vurgu yaparak, “Bu bölgedeki çamların korunması ya da ormanların korunması sadece basit bir ağaç korumadan öteye geçti. Ulusal bir problemle karşı karşıyayız. Artık yangınlardan ötürü doğal alanları yıpranmış, kaybolmuş canlılar için sığınaklarda bulunuyoruz şu anda. O yüzden mutlaka korunması gerekiyor” dedi.
MADENDEN SONRA ALANLAR REHABİLİTE EDİLEBİLİR Mİ?
Proje tanıtım dosyasında maden alanının proje bitiminde sonra rehabilite edileceği, orman rehabilitasyon planının ÇED süreci sonrası ilgili kuruma sunulacağı taahhüt ediliyor.
Dosyada üretim faaliyeti kapsamında sıyırılarak kaldırılan bitki örtüsünün rehabilitasyon ve çevre düzenleme çalışmalarında kullanılmak üzere proje sahası içerisinde belirtilen alanda depolanacağı ifadeleri yer alıyor. Faaliyet kapsamında oluşan pasanın depolanacağı, çalışmanın tamamlanmasının ardından da rehabilitasyon çalışmalarının başlatılacağı yer alıyor.
Ulaş Kiper, bahsedilen rehabilitasyon çalışmasının gerçekten mümkün olup olmadığına ilişkin soruyu ise şöyle yanıtladı:
“Yangın felaket ama yangın doğal bir süreç. Yani milyonlarca yıldır yaşanan bir şey. Dolayısıyla canlıların hepsi ona karşı kendine ait önlemleri ya da üreme stratejileri geliştirmiş oluyorlar. Hakeza çam bitkisi de buna hazırlıklı bir bitki. Çünkü Akdeniz havzası milyonlarca yıldır yangına karşı bir evrim geçiriyor. Örneğin kozalakları yangın sırasında fırlatarak çok uzak yangın olmayan bölgelerde üremek için gönderebiliyor. Doğal süreçlerle insan müdahalesini birbirinden ayırmak lazım. İnsan müdahalesi olan bu tip krom tesisi gibi, taş ocakları gibi şeylerin ÇED dosyalarında yazdığı gibi geriye dönüşü ne yazık mümkün değil.”
“BİLİMSEL OLARAK MÜMKÜN DEĞİL”
Kiper, maden çalışmalarında yalnızca yüzeyin tıraşlanmadığını fakat yüzeyin altındaki toprağın niteliğini değiştirildiğini belirtti ve “Dolayısıyla tekrar aynı bitkinin orada çıkması ya da aynı canlının orada çıkması neredeyse mümkün değil” dedi.
ÇED dosyalarında genellikle rehabilitasyon çalışmalarının yapılacağına ilişkin ifadelerin yer aldığına dikkat çeken Kiper, “Mümkün değil. Yani o bilimsel olarak mümkün değil. Yaşayacağımız felaket bir anlamda burayı bir daha asla göremeyeceğimiz anlamına geliyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.
FETHİYE’NİN SEKİZDE BİRİ BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ ALANDA MADEN İŞLETME RUHSATI 30 YILLIĞINA ŞİRKETE VERİLDİ
Poje tanıtım dosyasına göre projenin bazı temel özellikleri şöyle:
Fethiye’nin yüzölçümü 875 kilometrekare, yani 87 bin 500 hektar. Şirkete verilen maden ruhsatı bölgesinin büyüklüğü ise 11 bin 239 hektar. Bu büyüklük Fethiye’nin yaklaşık olarak sekizde birine denk geliyor.
Proje Tanıtım Dosyası’nda Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 15 Mayıs 2017 tarihinde verilen işletme ruhsatının süresinin 15 Mayıs 2047, yani 30 yıl olduğu belirtildi. Ruhsat sahası içindeki ÇED alnının büyüklüğü ise 9,85 hektar.
ÇED ALANINDA 10 BİN AĞAÇ KESİLECEK
Proje tanıtım dosyasına göre, ÇED sahasının tamamı devletin hüküm ve tasarrufu altında olan ve orman sayılan alanlardan oluşuyor. Bölgede ise kızılçam ormanları hakim.
Proje anıtım dosyasında projenin hayata geçirilebilmesi için yaklaşık olarak 10 bin ağacın kesileceği belirtildi.
BÖLGE HALKI PROJEYE KARŞI HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATTI
Yeşilüzümlü ve çevresinde yaşayan yurttaşlar, pek çok açıdan bölgeye zarar vereceğini düşündükleri projeye karşı Dağ Taş Aş Bizim Platformu etrafında bir araya gelerek mücadele başlattı. Yurttaşlar, eksik olarak hazırlandığını söyledikleri proje tanırım dosyası üzerinden verilen “ÇED gerekli değildir” kararını yargıya taşıdı.
Bölgede yapılan bilirkişi keşfinin ardından hazırlanan rapor da projenin vereceği zararı ortaya koydu