Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Karataş Plajı’nda 21. ve 22. Dönem AK Parti Muğla Milletvekili Hasan Özyer’in otelinin önündeki tepenin imar planlarına aykırı olarak yok edilmesi ve kanalın yönünün değiştirilmesi ile ilgili Fethiye Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi ve DSİ’den emekli Ziraat Mühendisi Serdar Adakale Gündem Fethiye’ye açıklamalarda bulundu. Çalışmaların taşkın riskini artırabileceğini söyledi.
Haber: Hülya Çetinkaya – Burak Necip Başar
Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Kargı Mahallesi’ndeki Karataş plajında, 21. ve 22. Dönem Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Muğla Milletvekili Hasan Özyer’in sahibi olduğu Özyer Grup bünyesindeki Liberty Fabay’ın önündeki 1. Derece Arkeolojik sit alanı olan tepe, 2025 yılının Ocak ayında iş makineleriyle yok edilmişti.
Yapılan çalışmanın, Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından hazırlanan Değirmenboğazı Deresi Islah Projesi kapsamında olduğu öne sürülmüş, imar planına aykırı olarak kanalın yönü değiştirilmişti. Ayrıca çalışmalar kapsamında imar planlarında deniz kaplumbağalarının üreme alanı olarak işaretlenen alanlar da tahrip edilmişti.
Fethiye Belediye Başkanı Alim Karaca ise 9 Ocak’ta yaptığı açıklamada tüm çalışmaların yasal olduğunu söylemişti. Karaca, 29 Ocak’ta yaptığı bir başka açıklamada ise “Belediye olarak burası bizim yetki ve sorumluluğumuzda değil. Eğer yasal olmayan bir durum olsa size beyanat veririm” demişti.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Muğla İl Koordinasyon Kurulu’nun çağrısıyla, yurttaşlar 3 Şubat’ta yönü değiştirilen kanalın önünde bir araya gelerek basın açıklaması yapmış ve “Sadece ekonomik kazanç uğruna doğamızın feda edilmesine izin vermemeliyiz. Hukuksuzca yapılan çalışmaların acilen durdurulmasını ve sorumlular hakkında yasal işlem başlatılmasını talep ediyoruz” demişti.
Basın açıklamasının ardından Fethiye Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Fethiye İlçe Yönetim Kurulu Üyesi ve DSİ’den emekli Ziraat Mühendisi Serdar Adakale, alanda yapılan çalışmaları Gündem Fethiye’ye değerlendirdi.
“BURADA YAŞANAN OLAYLAR MAALESEF KIYI YAPISINI BOZDUĞU GİBİ OLASI BİR TAŞKINI DA TETİKLEME NOKTASINDA”
Adakale, yapılan çalışmanın 1. Derece Arkeolojik Alanı ve çam ormanı olarak nitelendirilen bir alanda yapıldığını belirtti. Bunların yanı sıra olası bir taşkın riskini de beraberinde getirdiğini dile getirdi ve şunları söyledi:
“Kanalın hem drenaj amaçlı hem de iki tane derenin suyunu denize boşaltan bir niteliği var. Ancak burada yaşanan olaylar maalesef kıyı yapısını bozduğu gibi olası bir taşkını da tetikleme noktasında. Çünkü eski akış yönü doğal bir mahmuz görevi yaparken şimdi doğrudan ağzı açık vaziyette ve dip dalga hareketiyle kumulun ağzını kapayıp taşkın etkisini daha fazla arttıracağı endişesini taşıyoruz. Bu da olası taşkınların bu bölgede daha yoğun yaşanmasına neden olacak.”
Halihazırda yapılan çalışmanın daha önce burada taşkın olduğu iddiası ile yapıldığını söyleyen Adakale bu durumun doğru olmadığını da belirtti. Bu değerlendirmesini şu şekilde açıkladı:
“Aslına bakarsanız milattan önce altı, belki daha eski tarihlerde bu yer bir adaydı. Arka tarafı da iç bir denizdi, iç bir limandı, doğal bir limandı. Zaten 1. Derece Arkeolojik Sit olmasının nedeni bu. Arka tarafta deniz kotundan daha düşük olan noktalar var. ‘Akgöl’ olarak tabir edilen sahadan bahsediyorum. Bu Akgöl diye tabir ettiğimiz yer aslına bakarsanız imara bile açılmaması gereken bir yer iken maalesef açıldı ve taban suyunun yükselmesiyle, bakın derenin taşmasından bahsetmiyorum, taban suyunun yağışlarla yükselmesinden dolayı maalesef burada su basması oluyor. Şimdi bu oluşumla aslına bakarsanız bu daha fazla yaşanacak. Buradaki asıl amacın ne olduğu aslında arka taraftaki imalatlardan çok net bir şekilde anlaşılıyor. Kısa tarihçe böyle.”
“BU TAMAMIYLA DSİ’YE ZORLANAN BİR PROJENİN, KİŞİ TARAFINDAN BEDELİ KARŞILANARAK YAPILMASI İŞİ”
Kanalın yönünün değiştirilmesi işleminin ise bir devlet kurumu olan DSİ tarafından yapılmasına rağmen devlet ödenekleriyle yapılmış bir çalışma olmadığını söyleyen Adakale, “Evet, bu belki bir DSİ’nin projesi olabilir ama zorlama bir proje olduğunu gayet iyi biliyoruz ve bu proje – maalesef yazıları da elimizde olduğu için söylüyorum – kişi tarafından ödenen ödenekle yapılmış. Bu tamamıyla DSİ’ye zorlanan bir projenin, kişi tarafından bedeli karşılanmak üzere yapılmış bir iş” dedi.
Bu durumunun kanıtının ise projenin ihalesinin yapılmaması olarak gösterdi. Adakale, ihale bilgilerinin Elektronik Kamu Alımları Platformu (EKAP) üzerinden yapılan sorgulamada bulunmadığını, ihalenin basında veya herhangi bir platformda da duyurulmadığını söyledi.
“BUNDAN SONRA TAŞKIN OLMASI DAHA BEKLENİR BİR DURUM”
İki kurumdan, çalışmanın olası taşkınlara karşı yapıldığı gerekçesiyle izin alındığını belirten Adakale, “Bu olay bile aslında gerçekçi değil. Bundan sonra taşkın olması daha aslında beklenir bir durum” ifadelerini kullandı.
Adakale ayrıca çalışmanın imar planı değişikliği yapılmadan hayata geçirilmesine dikkat çekti. Konu ile ilgili hem Fethiye Kent Konseyi’nin hem de farklı sivil inisiyatiflerin kurumlara bilgi, belge ve gerekçe sormak amacıyla dilekçe verdiğini fakat bu dilekçelere yasal süresi dolmasına rağmen yanıt verilmediğini söyledi ve bu durumu şöyle yorumladı: “Bunun da aslında şüphelerimizi doğrulayan bir tavır olduğunu da söylemek istiyorum.”
Eğer yasal süreçler olması gerektiği işletilseydi, çalışmaları denetlemesi gereken ve sorumluluğu bulunan kurumların kimler olduğunu sorusuna ise şöyle yanıt verdi:
“Öncelikle tabii ki bu projenin bu şekilde yapılmasından sorumlu olan Devlet Su İşleri. İkincil olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı. Buradaki uygulamada eğer bir izin alınmadan yapılmış bir çalışma varsa bu anlamda kaçak bir çalışma olacağı için Fethiye Belediyesi olduğunu tahmin ediyorum.”
3194 sayılı İmar Kanunu‘na göre “Herhangi bir saha, her ölçekteki plan esaslarına, bulunduğu bölgenin şartlarına ve yönetmelik hükümlerine aykırı maksatlar için kullanılamaz.” Bölgedeki geçerli imar planına göre ise “Kanal” olarak işaretlenen bölgenin dışına çıkıldığı, “1. Derece Sit Alanı” içinde kalan bölgede kanalın yönünün değiştirildiği görülüyor. Diğer yandan, geçerli imar planında tahrip edilen bölgenin deniz kaplımbağalarının yuvalama alanı olduğu görülüyor.
