Fethiye Kadın Platformu, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nda altı yaşındaki çocuğun cinsel istismarına dair basın açıklaması yaparak, laikliği savunarak her çocuğun özgürce yaşayabileceği ülkeyi kuracaklarını söyledi.
Muğla’nın Fethiye ilçesinde, Fethiye Kadın Platformu dün (10 Aralık) saat 16:30’da Fethiye Belediyesi Özer Olgun Kültür Merkezi önünde “Çocuklarımızı karanlığa teslim etmeyeceğiz” diyerek basın açıklaması yaptı.
Birgün yazarı Timur Soykan’ın haberinde İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in, kızını henüz altı yaşındayken ‘evlendirdiği’ ve çocuğun sistematik istismara maruz bırakıldı iddia edilmişti.
Fethiye Kadın Platformu tarafından konu ile yapılan açıklamada, “Çocuklar için ayağa kalkmak zorundasınız. Tarikat karanlığını dağıtacak kalabalığa, kadınlara, çocuklara, yarınlara güç vermek zorundasınız. İstismarcı yobazlarla, gerici odaklarla, kadına, çocuğa, insan haklarına saldırmak için dini ve dini unsurları kullanmayı kendine hak görenlerle mücadele etmek, onları durdurmak zorundasınız. ‘Tarikatlar kapatılsın’ sesini yükseltmek zorundayız” dendi.
İsmailağa tarikatında yıllarca süren altı yaşındaki çocuğun ailesinin de içinde olduğu failler eliyle istismara maruz bırakılmasının yeni bir vaka olmadığına dikkat çekilerek, “Bu vaka tarikatların geldiği noktada mızrağın çuvala sığmadığını göstermektedir. Bugün çocukların yaşadığı şiddeti konuşmak failleri yargılamak yerine bu şiddeti ortaya çıkaran gazeteciyi linç etmeye çalışmak, tutuklanmasını talep etmek siyasal İslam’ın ulaştığı fütursuzluğu gözler önüne sermektedir. Soruyoruz, tarikatlar bu gücü nereden almaktadır?” ifadelerine yer verildi.
Açıklamanın devamında şunlar söylendi:
“Dün Aladağ’da Kırk tane kız çocuğunu bir yurda kilitleyip canlı canlı yakanlar, dün Ensar Vakfında sayısız çocuk istismara uğrarken ‘bir kereden bir şey olmaz’ diyenler, Enes Kara’nın beni bu karanlıkta yaşamaya mecbur bıraktılar sözlerine kulağını tıkayanlar bugün 6 yaşında bir çocuğun ataerkiye, gerici yobazlığa bir kurban gibi sunulmasına da ses çıkarmayacak, 14 yaşında doktor çabasıyla aldığı istismar raporunun nasıl yargı sürecinde değiştiğine dair tek bir söz söylemeyecektir.
Bir çocuk dünyayı değiştirebilir biliyoruz, o çocuk için bu dünyayı değiştirmemiz gerektiğini biliyoruz. Biz susmayacağız, biz korkmayacağız, biz itaat etmeyecek itirazımızı örgütleyeceğiz. Çocukları cemaatlerin, tarikatların ve vakıfların ulaşamayacağı yerlerde büyütmek, özgür, güvende ve mutlu olmalarını sağlamak zorunda olduğumuzun bilinciyle tüm tarikatlar kapatılana, din ve vicdan özgürlüğü önündeki tüm gerici odaklar dağıtılana kadar laikliği savunmaya, çocukların ve kadınların uğradığı din baskısını ortadan kaldırmak için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Çünkü biz hep bildiğimiz ve bu son olayla bir kez daha hatırlatmak zorunda kaldığımız şekliyle laiklik, kadınlar ve çocuklar için yaşamsaldır, diyoruz.
13 Aralık 1925 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı kanun ile hayata geçirilen Tekke ve Zaviyelerin kapatılması kanunundan yüz yıl sonra hala tarikatların yarattığı tahribata karşı çocuklarımızı, gençlerimizi, kadınlarımızı korumaya çalışıyorsak bu, bunu bize reva gören iktidarların, yöneticilerin bilinçli tercihidir. Ne kadınların ne de çocukların hakları ve hayatları, siyasi iktidarların insafına, siyasi manevralarına, oy kaygılarına terk edilebilir.
2012 yılında çıkarılan 6287 sayılı yasa 4+4+4 ile, ‘kesintisiz ve zorunlu eğitim’ ortadan kaldırıldı. Yüz binlerce çocuk örgün eğitim dışına çıkarıldı, çocuk işçiliğinin, çocuk istismarının ülkesi yaratıldı. Çocuklar cemaatlere mecbur bırakıldı. Hafızlık eğitimi altında çocukların okulla bağı koparıldı. Çocukların açık lise yalanıyla örgün eğitim dışına çıkarılması, devlet eliyle yasallaştırıldı. Çocukların üzerindeki kamu kontrol alanları ortadan kaldırıldı. Velilerin, öğrencilerin, öğretmenlerin itirazlarına rağmen mahallelerin tek ortaokulu/lisesi olan binalar imam hatiplere dönüştürüldü. Zorunlu okul dönüşümleri, sınav sistemi değişiklikleri ile her yolun imam hatiplere çıktığı bir düzen kuruldu. Kamusal eğitim için ayrılmayan kaynaklar, halka ait olan ne varsa cemaatlere, tarikatlara aktarıldı. Bir şarkıcının imam hatipler için söylediği sözler tutuklama nedeni olurken istismara uğrayan çocuklar için ‘rızası vardı’ denildi.
İşte bu yüzden bugün bu ülkede çocukların yaşadığı her şey politiktir. Bir tarikatın içinde 6 yaşında bir çocuğun tüm haklarının çiğnenmesi, istismara maruz bırakılması, gelecek umutlarının yok edilmesi politiktir. Bu olay, ülkemizin esir edilmeye çalışıldığı karanlığın bir parçasıdır. Bu ataerki dışında hiçbir şeye yaşama şansı tanımayan karanlık iktidarın sürekli güç devşirdiği, kadınların giyiminde tahrik unsuru arayanların, çocukları yaşlarına ya da sosyoekonomik durumuna göre sınıflandırıp cemaat prangalarıyla kuşatanların, eğitim olanaklarını halk için ulaşılmaz hale getirenlerin, insanların doğuştan elde ettiği insan haklarından yararlanmasına engel olanların ve tüm bunlara da dini kılıf bulanların yarattığı düzenin sonucudur. Bu düzen siyasal İslam düzenidir. Siyasal İslam bugün geldiği noktada sadece emeğimizi değil geleceğimizi ve yaşam haklarımızı da yok etmektedir.
Tecavüzcüler, tacizciler, gericiler, yobazlar, erkekliği kutsayanlar; sindirilmiş, korkutulmuş, utandırılmış, görmezden gelinmiş, biat eden, gıkı çıkmayan kadınlar ve çocuklar istiyorlar. İktidarları önünde boyun eğecek, itaat edecek bir gelecek yaratmak için çabalıyorlar. Bunu bir tür moda ve ahlaklılık olarak afişe ediyorlar. Bugün bir ‘kadının’ cesareti bir şamar gibi çarpıyor bu gericiliği örgütleyen ve örgütlenmesinde payı olanların yüzüne. Tüm çabaları bir kadının saçlarını kesmesiyle, bir kadının ayağa kalkmasıyla, bir kadının ses yükseltmesiyle boşa çıkıyor. Bir çocuk kral çıplak diye bağırınca tüm kadınlar kazanıyor, tüm çocukların yüzü gülüyor. Karanlığa teslim olmayacağız, laikliği sağlayacağız, her çocuğun özgürce yaşayabileceği o ülkeyi kuracağız.
Çocuklara sözümüz var. Lanzarote Sözleşmesini de İstanbul sözleşmesini de uygulatacağız.”