Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği, kadına yönelik taciz ve cinayetlere karşı basın açıklaması yaptı ve “Erkek şiddeti ile mücadele ancak İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe girmesiyle, 6284 Sayılı Kanun’un etkin uygulanmasıyla mümkün” dedi.
Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği (FKDD), dün (14 Ekim) kadına yönelik taciz ve cinayetlere karşı saat 17.00’da Muğla’nın Fethiye ilçesinde bulunan 1 Numaralı Sağlık Ocağı önünden Beşkaza Meydanı’na yürüyüş yaptı.
Yürüyüş sonrası Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği, “Bu Ülkede Kadın Kırımı Var! Bu Ülkede Bebeklerin Tecavüz Edilip Öldürülmesinin Önüne Geçmek Yerine Rahmet Dilemekle Yetinen Bir İktidar Var!” başlıklı açıklama okundu.
Basın açıklamasını FKDD adına Avukat Hayel Özenç okudu.
Açıklamanın başında kadınların asıl gündemlerinin yaşam haklarına yönelik saldırılar olduna dikkat çekildi ve şu ifadeler kullanıldı:
“Biz kadınların, bizi yakan, her gün sıra kimde diye sormaktan kendimizi alamadığımız bir gündemimiz var. Kadın cinayetlerini ve çocuklara yönelik tecavüzleri önlemekle yükümlü olan iktidarın, sorumluluğu uyuşturucu bağımlılığına, sapkın akımlara ve çetelere atarak gündemi çarpıtmasına izin vermeyeceğiz.”

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, ataerkil bakışı, eril dili ve cinsiyetçi zihniyeti yaratan sistemin ve sürdüren iktidarın; kadınları, kız çocuklarını ve LGBTİ+’ları birey olarak kabul etmediği ifade edilen açıklamada, “Patriyarka, kadınları çalışma, boşanma, doğum ve kürtaj gibi hayati kararlarında özgür bırakmak yerine baskı altında tutmaya ve korku içinde yaşamaya mahkum ediyor” denildi.
Yaşam alanlarının tümüde öldürülme tehdidi altındaki kadın ve kız çocuklarını koruması gereken yasaların yok sayıldığı ifade edildi

Türkiye’de sistematik bir erkek şiddeti olduğu belirtilen açıklamada, “Erkek şiddeti ile mücadele ise ancak İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe girmesiyle, 6284 Sayılı Kanun’un etkin uygulanmasıyla mümkün” ifadeleri kullanıldı.

İstanbul Sözleşmesi’nin Türk aile yapısını bozduğunu söyleyenleri eleştiren metinde şu ifadeler kullanıldı:
“İstanbul Sözleşmesi’ni tek adamın ağzından bir gece yarısı çıkan tek bir sözle neden kaldırdığınızı iyi biliyoruz. Failleri tanıyoruz! İstanbul Sözleşmesi, kadın katillerinin ‘namus’ cinayeti adı altında aklanmasını yasakladığı için kaldırıldı. İstanbul Sözleşmesi, sizin ‘çocuk gelin’ dediğiniz kız çocuklarının evlilik adı altında tecavüze uğramasını yasakladığı için kaldırıldı. İstanbul Sözleşmesi, tecavüze uğrayan kadına ‘o saatte orada ne işi vardı’ diyerek kadını suçlayan, failin sırtını sıvazlayan politikalarınızı devam ettirmek istediğiniz için kaldırıldı. İstanbul Sözleşmesi, çocukluktan itibaren, tüm şiddet türlerini tanımayı ve engellemeyi öğretecek olan derslerin Milli Eğitim müfredatına sokulmasını önerdiği için kaldırıldı.”
“PSİKOPAT, HASTA SAPIK GİBİ SIFATLAR TECAVÜZCÜYÜ VE ERKEK ŞİDDETİNİ AKLAR, ŞİDDETİ MEŞRULAŞTIRIR”
Bir kadın cinayeti daha yaşanmadan İstanbul Sözleşmesi’ni geri istediklerini belirten açıklamada, “Şiddet ortamından uzaklaşabilmemiz ve çocuklarımızı koruyabilmemiz için 6284 Sayılı Kanun’un etkin bir şekilde uygulanmasını istiyoruz. Biz artık tecavüzleri ve kadın cinayetlerini önlemekle yükümlü olan iktidar sahiplerinin arkamızdan rahmet okumasını değil; görevini yapmasını istiyoruz” denildi.

Açıklamada, Türkiye’de yaşanan kadın cinayetlerinin anısı için bir anıt sayaç olduğu belirtildi. Anıt sayaç içinde erkekler tarafından tecavüz edilip öldürülen henüz iki yaşındaki Sıla bebeğin de adı olduğu ifade edildi.

“BATSIN, PARÇALANSIN İKİ YAŞINDAKİ BİR ÇOCUĞA TECAVÜZ EDİLMESİNE GÖZ YUMAN KUTSAL AİLENİZ”
Anıt Sayaç listesinde, 12 Ekim’de ‘aldattığından şüpheleniyorum’ diyen kocası tarafından ateşli silahla öldürülen Güler Muslu’nun adının da olduğu söylenen açıklamada, “12 Ekimde Ahmet Demir isimli erkek eşi Emine Demir ve dört çocuğunu katletti. Valilik şahsın bipolar hastası olduğunu açıkladı! Emine Demir ve dört çocuğunun katledilmesinin sebebi kadın düşmanlığı ve cinsiyet eşitsizliği ile bunu politika olarak sürdüren erkek egemen yapıdır. Psikopat, hasta sapık gibi sıfatlar tecavüzcüyü ve erkek şiddetini aklar, şiddeti meşrulaştırır” ifadeleri kullanıldı.
Narin Güran cinayetinin hatırlatıldığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“2024 yılının başından bu güne kadar 300 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Öldürülen kadınlar, evli olduğu erkek, boşanmak üzere olduğu erkek, reddedilen erkek yani kutsal denilen ailenin içinde en yakınları tarafından öldürüldüler. İktidar sahiplerinin aile diye bize sunduğu yer bizim mezarımız oluyor. Sonra utanmadan cenazelerimizin başında ‘6284 Sayılı Kanun aileyi parçalıyor’ diyorlar, batsın, parçalansın iki yaşındaki bir çocuğa tecavüz edilmesine göz yuman kutsal aileniz.”
“ERİL ZİHNİYETİNİZLE MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK”
Yüzyıllardır dünyanın her yerinde savaşlar olduğu ve tarihin tüm bu savaşların ne zaman başladığını ve ne zaman bittiğini anlattığı söylenen açıklamada, “Dünyanın en uzun süren ve bitmeyen tek savaşı, erkek egemen sistemin kadına yönelik yürüttüğü savaştır. Bu savaş, bin yıllardır sürüyor ve dünyadaki en yoğun şiddet, kadına yönelik eril şiddet. Bizler kadın dayanışması ve feminist mücadelemiz ile bu savaşı bitirmeye, patriyarkayı alaşağı etmeye kararlıyız” ifadelerine yer verildi.

Son olarak açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Kadın katillerinin fiillerini ‘aslında iyi adamdır ama alkollüyken saldırmış, psikolojisi bozukmuş’ diyerek, çocuklara tecavüz eden faillerin fiillerini ‘işi gücü olan adam, onun da kız çocuğu var yanlış anlaşılmıştır’ diyerek meşrulaştıran eril zihniyetinizle mücadelemiz devam edecek. Tecavüzcü ve katillere indirimlerden indirim beğen diyen eril yargıya, yeter artık sabrımız taştı demek için dayanışmaya devam ediyoruz.“