Fethiye çevresinde art arda gerçekleşen depremler, Fethiyelileri tedirgin etmeye devam ediyor. Peki Fethiye olası bir depreme hazır mı?
Datça açıkları, Girit Adası ve Kaş açıklarında meydana gelen depremler Fethiye’den de hissedildi. Kısa sürede üst üste gerçekleşen depremler Fethiye halkını tedirgin ederken, “Fethiye depreme hazır mı?” sorusunu da akıllara getirdi.
Fethiye Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Başkanı Günay Solak, Gündem Fethiye’den Burak Necip Başar’ın Fethiye’de oluşacak olası bir deprem hakkındaki sorularını yanıtladı.
“ASIL SORUN, YASA VE YÖNETMELİKLERİN YAŞAM GERÇEKLERİYLE ÇELİŞMESİ”
Fethiye’deki dolgu zeminle oluşturulan bölgedeki tehdide vurgu yapan Solak, “Depreme hazırlıklı olmak şehri daha baştan planlarken kurgulanmaya başlanılması gereken bir durumdur. Yerleşim yerleri seçilirken dikkat edilmesi gereken sağlam zemin kıstasına olan duyarlılık ilçemiz adına maalesef bizleri tedirgin edecek boyuttadır. Özellikle merkezde dolgu zemin oluşturularak yerleşime açılan bölgemiz her an tehdit altındadır. Depreme hazırlıklı olmakla ilgili bir diğer önemli konu olan binaların yapı tekniğine ve İnşaat Yönetmeliği’ne uygun olarak yapılması konusunda da, şehrimiz için önüne geçilmez bir sorun olan kaçak yapılaşma dolayısıyla sınıfta kaldığımız bir gerçektir. Sağlam ve güvenilir bir yapı elde edilmesi isteniyorsa binanın tamamının bir mühendis ve mimar kontrolü altında inşa edilip tamamlanması gerekmektedir. Doğru projeyi çizmekten daha önemlisi bunu doğru ve projesine bağlı kalınarak uygulatmaktır. Burada da yapı denetim firmalarına büyük görevler düşmektedir. Bina tamamlanıp kullanılmaya başlandıktan sonra özellikle taşıyıcı sistemi etkileyecek ilaveler ya da kullanımlar oluşturulmamalıdır. Şehrimiz yapıları ile ilgili asıl sorun, yasa ve yönetmeliklerin yaşam gerçekleriyle çelişiyor olmasıdır. Hal böyle olunca adapte olması için bulduğumuz yöntemler geçici çözümlerden öteye gitmemektedir. Bu da yapı kullanım sonrası ruhsat ve eklerine aykırı birçok imalatı beraberinde getirmekte” ifadelerini kullandı.
“ÖNCE KENDİMİZİ ELEŞTİREREK BAŞLAMAK ZORUNDAYIZ”
Sözlerinin devamında mimarlar olarak özeleştiri de yapan Günay Solak, “Tabi ki biz mimarlar, bu şehrin yapı oluşumunun sorumlularından biri olarak hatalar için önce kendimizi eleştirerek başlamak zorundayız. Ruhsatlı yapılmış her yapının altında doğrusuyla, yanlışıyla bir mimarın imzası bulunmakta. Bu yasal önlemler sınırları ranta yönelik zorlayan kullanıcıları frenlemek adına da alınıyor. Ama bu yasal engellemeler yapıları mimari kontrolün dışına daha fazla taşınmasına neden olmakta. Her mimar tasarladığı projenin çizildiği şekliyle uygulanmasını ister. Bu yüzden kullanım nasıl olacaksa ona uygun projeler üretmek zorundayız. Bu da yasal rahatlamalarının sağlanmasıyla mümkün olacaktır. Biz bu şehrin çatı kullanım gerçeğini açık alan yaşam gerçeğini göz ardı ederek projeler üretmek zorunda kalırsak kullanıcı, ihtiyacına cevap vermeyen kullanımları kendisi yaratma çabasına giriyor. Haklılık haksızlık tartışması ayrı konudur. Önemli olan projede çizilen ne ise uygulamanın da o olmasına yönelik kurallar getirmek olmalıdır” dedi.
“BAZI GERÇEKLERİ GÖZ ARDI EDEREK YASAMAYI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRDİK”
Solak, “Fethiye’de depreme dayanıklı yapıların oranı nedir?” sorusuna ise şu şekilde yanıt verdi:
“Böyle bir oran vermek çok gerçekçi olmayacaktır. Ruhsatlı olarak yapılmış binalar kağıt üzerinde sağlam ve güvenilir olduğu kabul edilmektedir. Fakat uygulamanın nasıl olduğu denetimin ne derecede usullere uygun olarak yapıldığı soru işaretidir. Riskli yapıların tespiti, devamında bu yapılarla ilgili önlem alma zorunluluğunu da beraberinde getirecektir mutlaka. Toplum olarak bazı gerçekleri göz ardı ederek yasamayı alışkanlık haline getirdik. Ya bir de binamız kullanılamaz durumdaysa ve boşaltmak durumunda kalırsak endişesi bizleri bu konuda da gerçekleri bilmeden yaşamaya itmektedir.”
“İMAR BARIŞI, BU ÜLKEYE YAPILMIŞ EN BÜYÜK KÖTÜLÜKLERDEN BİRİDİR”
İmar barışı hakkında da konuşan Solak, “İmar barışı; şehircilik adına, kaçak yapılaşma adına, sağlıksız binaların kalıcı olması adına bu ülkeye yapılmış en büyük kötülüklerden biridir. Yasa ve yönetmeliklere bağlı kalarak yaşayan insanlara verilmiş bir cezadır. Kaçak yapılaşmaya da davetiye çıkarmış, önü alınamaz bir görüntü kirliliğine neden olmuştur. Hiçbir denetimi olmayan sadece kişinin beyanı üzerine kabul gören bu yasalaştırma yöntemi 31 Aralık 2017’den önce yapılmış binaları kapsayacak diye çıkarıldı. Ama bunun da denetimi yapılmadı. Bu denetimsizlik de yeni kaçak yapıları da beraberinde getirdi ve bu binalar da önceden de vardı denilerek yasallaştı. Ve bunların tamamı zamanla yarışarak yapıldığından taşıyıcılığı dikkate alınmadan yapılan ve görüntü kirliliği oluşturan yapılar olarak kent siluetimizde kalıcı hale geldiler. İmar barışı eğer bir zorunluluk haline gelmişse ve böyle bir yasa çıkarıyorsan bunun bir denetimi mutlak surette olmalıydı. Ya da binayı nasıl kent dokusuna adapte edilebileceği, binanın güvenilirliği gibi soru işaretlerinin nasıl giderileceği düşünülmeliydi. Sadece beyan üzerine belirlenen ücreti yatırmakla kazanılan haklar kaçak yapılaşmayı çok daha fazla teşvik eder hale getirdi. Halk arasında söylenen yeni bir imar barışı hazırlığı söylemleri de umarız gerçekle ilgisi olmayan bir dedikodudan ibarettir” ifadelerine yer verdi.
“TOPLANMA ALANLARININ TAKİPÇİLİĞİ AYRI BİR SORUMLULUKTUR”
Fethiye’deki toplanma alanları hakkında konuşan Solak, toplanma alanı belirleme çalışmalarında emeği geçenlere teşekkür ederek, “Mimarlar odası olarak bir parçası olduğumuz kent konseyinin bünyesinde Fethiye’de de toplanma alanları belirleme çalışmasında yer aldık. Bu çalışmada Şehir Plancıları Odası Temsilcisi Birol Keski Bey ve Fethiye Kent Konseyi Başkanı’mız Gülbahar Edik Kayhan Hanımın emek ve çabalarına ayrı bir teşekkür etmemiz gerekiyor. Toplanma alanlarını belirlemiş olmak bir aşamadır evet ama buraların böyle açık alanlar olarak kalıcı olmasının takipçiliği de ayrı bir sorumluluktur. Bu alanlara yerleştirilmiş olan ya da yerleştirilecek olan deprem konteynırlarının da her an kullanıma hazır olduğunun denetimleri de sürekli yapılmalıdır. Tabi herkes kendisine en yakın deprem toplanma alanı neresi bunu da şimdiden öğrenmesi gerekmektedir. E-devlet üzerinden ‘AFAD Afet ve Acil Durum Toplanma Alanı Sorgulama’ bölümünden bize en yakın toplanma alanını öğrenebilmekteyiz” ifadelerini kullandı.
“UMARIZ BU YANLIŞLARIN FARKINA BİR FELAKET SONUCUNDA VARMAYIZ”
Depremin şehir merkezlerindeki etkisi gözler önünde olurken, köylerdeki etkileri üzerine de konuşmak gerekiyor. Depremin köylerde yarattığı yıkımlar en net şekilde Elazığ depreminde gözler önüne serildi. Bölgede özellikle Seydikemer ilçesinde yer alan köylerin yoğun olduğu kesimlerde olası bir depremin oluşturacağı etkiyi ve bu bölgelerde alınması gereken önlemleri Fethiye Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Başkanı Günay Solak ile konuştuk. Solak, “Kontrolsüz yapılaşma maalesef köylerimizde daha da yaygın bir hal almıştır. Daha önce bahsettiğimiz imar barışı cesaretlendirmesi köylerde daha fazla kaçak yapıyı beraberinde getirmiştir. Köylerin ihtiyacına yönelik yapı üretme adına yasalar çok katı olunca köyler de ruhsatsız ve kaçak olarak yapılaşmaya başladı. Başlangıç olarak bu kullanıcıların da işine gelen bir durum haline gelmeye başladı. Umarız bu yanlışların farkına bir felaket sonucunda varmayız” dedi.
“BİR PROJEYİ İLGİLİ MESLEK ODASINDAN DAHA İYİ HANGİ BİRİM DENETLEYEBİLİR?”
Bina yapımlarında yasaların; mimarına, mühendisine daha çok güvenmesi gerektiğini vurgulayan Solak, “Yasalar ve yönetmelikler oluşturulurken meslek odaları tamamen devre dışı bırakılmış durumdadır. Meslek odasının fikri alınmadan yasa yapmak yüzünden 3 Temmuz 2017’de yayınlanmış olan imar yönetmeliği şuana kadar 12 defa değişikliğe uğramış ve yeni ilaveler yapılmıştır. Meslek odalarını yasa sürecinde devre dışında bırakmak yapılaşmanın gelişi güzel olmasını baştan kabullenmiş olmak anlamına gelmektedir. Projelerde meslek odalarının denetimini yok saymak mühendislik ve mimarlık hizmetine bakış açısını da ortaya koymaktadır. Bir projeyi ilgili meslek odasından daha iyi hangi birim denetleyebilir? Meslek odalarını yok saymak kimliksiz işlevsiz ve güvenilirliği soru işareti olan binalara göz yummak demektir. Merkezi hükümet bu kararlığı basta gösterecek ki belediyeler de bu konuda daha fazla sorumluluk alsın. Yasalar mesleki denetimi zorunlu kılmayınca belediyeler de bu konuda meslek odası denetimini aramamakta. Ama sorumlu belediyecilik bunu zorunlu hale getirmeyi amaç edinecek çalışmalar yapmayı gerektirir. Belediyeler, meslek odalarıyla yapılacak bir protokolle projelerin mesleki denetiminin yapılmasını sağlayabilir. Kaçak yapılaşma ile belediyeler daha kararlı mücadele etmek zorunda. Yapı kullanım sonrası yapılan müdahaleler kent dokusuna son zamanlarda çok daha fazla zarar vermeye başlamaktadır. Bu kaçak kısımların güvenilirliği konusu da büyük bir soru işaretidir. Belediyelerin kaçak yapılaşma konusundaki tutumu bunu yapacak olanları ya daha fazla cesaretlendirecek ya da bundan kaçınılmasını sağlayacaktır. Bu konulara gösterdiği toleransın insanlara bir iyilik olmadığını olası bir felakette çok daha ağır bedellerle öğrenecektir. Çünkü bu Elazığ da İzmir de Erzincan da büyük Marmara depreminde ve birçok depremde öğrenildi. Ama unutuldu” dedi.
“‘BİZ DEMİŞTİK ZAMANINDA‘ DİYEN BİR KURUM OLMAK İSTEMİYORUZ”
TMMOB Mimarlar Odası Muğla Şubesi ve Fethiye Temsilciliği’nin çalışmaları hakkında bilgi veren Solak, daha fazla dikkate alınmaları yönünde de çağrıda bulundu:
“Meslek odaları sesini duyurmaya çalışmaktadır. Doğru proje elde edilmesi, doğru denetim yapılabilmesi adına uyarılarını yapmakta ve meslek odalarına daha fazla dikkate alınması gerektiğini haykırmaktadır. Bu şehre daha sağlıklı bir bina yapılabilmesi adına yasaları nasıl yorumlamamız gerektiğini anlatmaya çalışmaktadır. Biz oda olarak ‘Biz demiştik zamanında‘ diyen bir kurum olmak istemiyoruz. Biz doğru bildiğimizi nasıl olması gerektiğini anlatmaya çalışan kurumlarız. Bizim sorumluluğumuz bu şehre kimlikli sağlıklı ve kent dokusu oluşturabilecek binalar üretmektir. Bunu yapabilmek adına da daha fazla söz hakkı istiyoruz. Daha fazla dikkate alınmamız gerektiğini haykırıyoruz. Son olarak katıldığımız her toplantı ve açıklamada üzerine basa basa vurguladığımız ‘Mimarlar odası bu şehrin yapılaşma kurallarını, bu şehrin gerçekleriyle oluşturulacak bir çalışmanın yapılmasını bir zorunluluk olarak görmekte ve bu çalışmanın içinde yer almak istemektedir’ çağrısını sizin aracılığınızla tekrarlıyoruz.”