Feministler, 23 Mart’tan bu yana süren ve ülke geneline yayılan protestolarda gözaltına alınan kadın ve LGBTİ+’lara yönelik polis şiddetine karşı İstanbul’un Eminönü ilçesinde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada; “Kadınları, LGBTİ+ları taciz edin, köşede kıstırıp dokunun, tecavüzle tehdit eden küfürler sıralayın, çırılçıplak soyun diye bir emir mi aldınız? Bu emri kimden aldınız?” diye soruldu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu 19 Mart’ta gözaltına alınması ve ardından 23 Mart’ta tutuklanmasıyla Türkiye genelinde protestolar başlamıştı.
Polis ekipleri yurttaşlara, biber gazı ve plastik mermi kullanarak müdahalelerde bulunmuştu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) başta olmak üzere siyasi partiler, emek örgütleri ve sivil toplum örgütlerinin çağrısıyla İstanbul Saraçhane ve Türkiye genelinde meydanlarda buluşmalar gerçekleştirilmeye başlanmıştı.
Protestolara katılan 301 üniversite öğrencisi gözaltına alınarak tutuklanmıştı. Tutuklanan 301 öğrenciden ikisinin, 4 Nisan’da tahliye edilmesi üzerine tutuklu öğrenci sayısı 299’a düşmüştü.
Feministler, protestolarda gözaltına alınan kadınlar ve LGBTİ+’lara yönelik taciz, çıplak arama ve cinsel saldırı iddialarının ardından dün (5 Nisan) İstanbul’un Eminönü ilçesinde basın açıklaması yaptı.
Bodrum Kadın Dayanışma Derneği (BKDD) sosyal medya hesabı üzerinden Aralık Feminist Kolektif’in yaptığı basın açıklamasını paylaştı.
Eylemde “Gözaltında çıplak arama ve cinsel taciz işkencedir” ve “İşkence suçtur, failler yargılansın” pankartı açıldı.
Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“19 Mart’ta başlayan eylemlerde, haklarımıza, kentlerimize, irademize, hayatlarımıza, geleceğimize, demokrasiye sahip çıkarken bir kez daha polisin cinsel şiddetine, kötü muamelesine, sağlık kuruluşlarında doktorların bunu kayıt altına almayışına maruz kaldık, tanık olduk.
Gözaltına alınan bir genç kadın ifadesinde şunları söyledi: ‘Kelepçe takmaya götürülürken seni dövmeyeceğim tamam deyip ambulansın arkasına götürdü. Sakallı, bıyıklı, renkli gözlü ve uzun boylu, 1.85-1.90 boylarında olan erkek polis senin göğüslerin mi var diyerek göğüslerime dokundu. Ben de o esnada altıma kaçırdım. Sağlık muayenesinde kadın polis eğer buradan hızla çıkıp işlemlerin bitmesini istiyorsanız bizi uğraştırmayın dedi. Doktora girdiğimizde yanımızda kadın polis vardı, korktum ve darp edildiğimi söylemedim. Doktor muayene etmedi. Nezarethaneye girmeden önce sarışın kadın memura taciz edildiğimi söyledim. O kadın memur bana alaycı şekilde hmmm sen taciz mi edildin diyerek dalga geçti. ‘Bir başka kadın ise ifadesinde şunları söyledi: ‘Ben ters kelepçe ile gözaltına alındım. Otobüste ve hastanede hep ters kelepçe ile kaldık, bu süreç 8 saatten fazla sürdü. Sarı saçlı komiserim denen kadın tarafından çıplak bir şekilde arandık. İç çamaşırı çıkartılan bir arama oldu ve göğsüme, mememe dokunuldu. Şikayetçiyim.‘
Bunun üzerine başlayan paylaşımlara dair suç duyurusunda bulunacağını söyleyen emniyet ise ‘mesnetsiz iftira’ diye kestirip attı. Kadınların ifadelerindeki detaylı beyanları, memurları tarifleri, bu olayların günü ve saati ortada. O gün bu noktalarda görevli polislere dair herhangi bir soruşturma yaptınız mı? Yapmadıysanız neye dayanarak ‘mesnetsiz’ diyorsunuz? Bu suçu gündem edenler, ‘her gün konuşacağız’ diyenler değil, kadınların ifadelerinde bahsettiği cinsel şiddet ve bu şiddetin failleri soruşturulmalı!
Biz feministler İstanbul sokaklarından İstanbul Emniyeti’ne, cezaevlerinde çalışan infaz memurlarına sesleniyoruz:
Kadınlara, LGBTİ+lara cinsiyetçi küfür etmek, tecavüz tehdidinde bulunmak, cinsel tacizdir, suçtur.
Kadınları, LGBTİ+ları tek başına köşelerde sıkıştırıp memelerine, vücutlarına dokunmak cinsel saldırıdır, suçtur.
Sizin göreviniz tam tersine bunu evde, sokakta, işte, herhangi bir yerde yapan, yapmaya kalkan erkeklere engel olmak; onlardan biri olmak değil. Kadınların tacize uğradığında başvurması beklenen kurumsunuz siz. Bunu siz unutmuş olabilirsiniz, ama biz unutmuyoruz.
Gözaltında, hapishanede usulsüz çıplak arama, cinsel işkencedir. Cinsel işkence suçtur. Failinin üniformalı olması, bunu devlet adına işlediğini iddia etmesi, adına ‘rutin uygulama’ demesi bu gerçeği değiştirmez.
Soruyoruz: Kadınları, LGBTİ+ları taciz edin, köşede kıstırıp dokunun, tecavüzle tehdit eden küfürler sıralayın, çırılçıplak soyun diye bir emir mi aldınız? Bu emri kimden aldınız?
Sokaklarda sesini yükselttiği için polisin cinsel şiddetine uğrayan, o sırada yalnız hisseden, korkan veya hayatta bir erkeğin tacizine uğramak nedir çok iyi bildiği için bunu sosyal medyada gördüğünde endişe duyan, cinsel saldırı tehdidinden, çıplak aranma ihtimalinden tedirgin olan tüm kadınlara, LGBTİ+lara, birbirimize, hepimize sesleniyoruz:
Yalnız değiliz. Çaresiz değiliz. Bu baskı karşısında örgütlüyüz, bir aradayız, birbirimizin yanındayız. Bu işkenceyi, bizleri bedenimiz, kimliğimiz üzerinden aşağılamak, utandırmak, sindirmek için yapıyorlar. Ama o utanç çoktan yer değiştirdi. Utanması, yargılanması, cezalandırılması gereken biz değiliz, onlar. Bize ‘ahlaktan’ bahsedip kadınları taciz edenler, işkenceciler.
Belki kamuoyunda çok bilinmiyor veya yeni yeni gündem oluyor, ama sadece 19 Mart’tan beri değil, çok uzun süredir gözaltında, hapishanelerde işkence ve kötü muameleyi, ters kelepçeyi, çıplak aramayı ‘rutin uygulama’ diyerek geçiştirmeye kalkıyorlar. Halbuki ters kelepçe, cinsel şiddet tehdidi, çıplak arama bir ‘uygulama’ değil insan hakkı ihlali. Buna karşı çıkmak, direnmek, bu suça tanık olduğumuzda müdahale etmek, şikayetçi olmak hakkımız. Kanunlara göre polisin değil çıplak arama, üst araması yapmak için bile hakim kararı alması gerekiyor. Cezaevi girişinde çıplak arama ise ancak kuruma yasak madde sokma şüphesi varsa yapılabilir. Ama bu, uzunca süredir sesini yükselten, mücadele eden kadınlara karşı bir silah haline dönüştürülmüş durumda. İnsanları çırılçıplak soydukları gerçeğini gizler de daha az tepki çeker diye adına ‘ince arama’ ya da ‘oyuk araması’ diyorlar.
Biz bu cinsel işkenceleri dün Garibe Gezer’e süngerli odalarda yaptıklarında da susmadık, HDK operasyonlarında tutukladıkları arkadaşlarımıza yapmaya kalktıkları ‘oyuk araması’nda da susmadık, bugün de susmuyoruz, kabul etmiyoruz, normalleştirmiyoruz. Bugün nasıl tek adam kendini hukukun üstünde görüyorsa, polis de kendini hukukun üstünde görüyor. Bu yüzden her türlü kötü muameleye itiraz ettiğimizde alaycı ifadeler takınıp ‘şikayetçi ol o zaman’ diyebiliyorlar. Bazıları iyi niyetliymiş gibi görünerek ‘Bak doktora söyleme, ifadende bahsetme, sürecin uzar’ diyor. Bu iyi niyet değil, hak gaspıdır. Haklarında soruşturma izni vermeyen valiye, suç duyurularımıza takipsizlik kararları sıralayan savcılara, bize zamanında ‘sürtük’ diyebilmiş, Konca Kuriş’in katillerini afla cezaevinden çıkaran Cumhurbaşkanına güveniyorlar. Gözaltında kadınları, LGBTİ+ları taciz ederken, suç işlerken sırtlarını onlara dayıyorlar. Üstüne bir de, kimi troller tarafından sosyal medya hesapları açılarak bu şiddeti gündem eden kadın avukatlara cinsiyetçi saldırılar örgütleniyor, fotoğrafları ‘eskort’ diye paylaşılıyor. Kimse peşine düşmeyecek sanıyorlar. Ama biz onları çok iyi tanıyoruz. Bütün toplumu, kamuoyunu da peşine düşmeye çağırıyoruz. Bu suçu işleyenleri, bu suça göz yumanları, ortak olanları tespit edelim; hesap vermeleri, yargılanmaları için hep birlikte mücadele edelim!
Erkek-devlet şiddetine, irademizin, hayatlarımızın gaspına karşı sokaklarda olmaya, cinsel şiddet karşısında dayanışmaya devam edeceğiz! Yaşasın feminist mücadelemiz!”