Öğrencilere verilen ödevlerin yoğunluğu veliler tarafından eleştiriliyor. Gündem Fethiye, Türkiye’deki ödev sistemini konunun muhatapları ile konuştu.
Öğrencilere verilen ev ödevleri öğretmen-öğrenci-veli ekseninde tartışılmaya devam ediyor. Öğrenci velileri, çocukları üzerindeki ödev yüküne karşı tepki gösterirken, öğrencilerin sosyal yaşamlarının yüksek ödev süreleri yüzünden yok olmakta olduğu bildiriyorlar.
Gündem Fethiye, öğrencilere verilen ödevler ile ilgili konunun muhatapları ile konuştu. Psikolog Berkant Vatansever, emekli öğretmen Nusret Duman ve veliler, Türkiye’deki eğitim sisteminin şu anda önemli bir parçası olan ev ödevleri ile ilgili soruları yanıtladı.
“ÖDEVLERİN YOĞUN VE ÇOK OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİRİM”
Öğrenciler üzerindeki ödev yoğunluğuna ilişkin soruya bir veli şu şekilde yanıt veriyor: “Öğrenciler üzerinde gözlemlediğim kadarıyla ciddi bir ödev baskısı var. Bu baskı ödev miktarından ziyade yoğunluğa neden olmaktadır. Bu yönden çocuklara yoğun bir ödev verildiği sonucunu çıkarabilirim. Çocuğuma çok ödev verildiğini görüyorum. Evdeki ödev, günlük olarak yaklaşık iki saatini alıyorsa, tam gün öğrenim/eğitim yapıldığına göre ödevlerin yoğun ve çok olduğunu söyleyebilirim.”
İki çocuğunun eğitim gördüğünü ifade eden bir diğer veli ise, “Devlet okulunda 11. sınıf öğrencisi olan oğluma fazla ödev verilmemektedir. Fakat özel okulda 6. sınıf öğrencisi olan kızıma çok yoğun şekilde ödev verilmektedir” ifadeleriyle özel ve devlet okulları arasındaki farkı ifade etti.
“VELİYE GÖRE ÇOK ÖDEV VEREN ÖĞRETMEN BAŞARILIDIR”
Emekli Öğretmen Nusret Duman, ev ödevi verirken bazı velilerin öğretmenlerden beklentisini aktararak, “Veliye göre çok ödev veren öğretmen başarılıdır ve çok çalışkandır. Dolayısıyla öğretmen bu başarısızlık yakıştırmasına karşılık çok ödev verir” değerlendirmesinde bulundu.
“İLKOKUL BAŞARISI İLE ÖDEV ARASINDA OLUMLU BİR İLİŞKİ GÖZLEMLENMEMİŞTİR”
Ev ödevi konusunda farklı görüşlerin yer aldığını aktaran Psikolog Berkant Vatansever, “Öğrenciler üzerindeki ödev yoğunluğu okula ve öğretmene göre değişiyor. Yapılan araştırmalara göre ev ödevinin gerekliliği ve ne kadar ev ödevi verilmesi gerektiği konusunda farklı görüşler vardır. Ev ödevinin süresi konusunda ortaya atılan düşüncelerden birine göre; ana sınıfı ve ikinci sınıf aralığında ödeve günlük 20-30 dakika ayırmak gerekirken, üçüncü ve altıncı sınıf aralığında ödeve günlük 30-60 dakika ayırmak gerekiyor. Diğer bir düşünceye göre ise; ilkokul birinci sınıfta günlük 10 dakika ödev süresi olmalı daha sonraki her yıl için ise 10 dakika eklenmelidir.
Bu görüşlere zıt bir görüş ise ilkokul ve ortaokul öğrencilerine en az bir saat ödev verilmesi lise ve daha üst öğrenim düzeyleri içinse günlük en az iki saat ödev verilmesi yönündedir. Ödev miktarı konusunda farklı görüşler mevcutken incelenen araştırmaların çoğunda ilkokul başarısı ile ödev arasında olumlu bir ilişki gözlemlenmiyor. Bütün eğitim seviyelerinde ödevin başarı ile ilişkisi incelendiğinde ise Hallam’a göre miktarı fazla olan ödevlerde performansa etki görünmezken yeterli miktarda verilen ödevler öğrencilerin performansını arttırmıştır. Bu görüşü destekler nitelikte Baker ve LeTendre daha çok ödev verilen ülkelere oranla daha az ödev verilen ülkelerde (örnek olarak Çekya ve Japonya) öğrencilerin akademik olarak daha başarılı olduklarını söylüyor” dedi.
“ÖDEVLERİ YAPMAYA ÇALIŞARAK, GEÇ UYUMAKTA VE UYKUSUNU TAM ALAMADAN OKULUNA GİTMEK ZORUNDA KALMAKTADIR”
Ödev yoğunluğu sebebiyle çocuğunun yeterince sosyalleşemediğini anlatan bir veli; çocuğunun sanat ve spor eğitimlerini ev ödevlerini yetiştirememe endişesiyle stres altında aldığını belirtti ve şu ifadelere yer verdi: “Verilen ödevlerin yoğunluğu nedeniyle, eve geldiği andan itibaren, evin dışına çıkamamakta, çok istediği halde, parka gidememekte, komşuların çocukları ile oynayamamaktadır. Ayrıca halen çok zorlayarak almakta olduğu piyano dersleri ile voleybol derslerine ödevleri yetiştirememe endişesiyle ve büyük bir stres altında katılmakta, ders sonrası eve döndüğünde geç saatlere kadar ödevlere yapmaya çalışarak, geç uyumakta ve ertesi gün uykusunu tam alamadan okuluna gitmek zorunda kalmaktadır.
Halen 11. sınıfta devlet okuluna devam eden oğlum, ortaokulu özel okulda okudu ve yıllarca aynı problemleri onunla da yaşadık. Oğlum ödevlerden dolayı yaşadığı yoğun stres nedeniyle defalarca ödev kağıtlarını yırtmış ve sinir krizi geçirmiştir.”
“ÇOCUĞA SOSYAL HAYATA KATILMASI İÇİN ZAMAN KALDIĞINI SÖYLEYEMEM”
Bir öğrencinin evde geçirebildiği toplam sürenin 4-5 saat olduğunu anlatan bir diğer veli ise, “Ödeve ayrılması gereken süreye bakılırsa çocuğa sosyal hayata katılması için zaman kaldığını söyleyemem. Eve varış saatinden uyuması gereken saate kadar geçen sürenin yaklaşık 4-5 saat olduğu ve bunun da 2 saatini ödeve ayırdığı düşünülürse zaman kalmadığı açıkça görülecektir” dedi.
“ÖDEV YÜKÜYLE OYUN SÜREÇLERİNDEN UZAK KALAN ÇOCUKLARIN SOSYAL GELİŞİMLERİNDE EKSİKLİKLER GÖZLEMLEYEBİLİRİZ”
Çocukların sosyal zamana ihtiyaç duyduklarını ve ödev yükü ile oyun süreçlerinden uzak kalan öğrencilerin sosyal gelişimlerinde eksiklik gözlenebileceğini aktaran Psikolog Vatansever, “Yetişkinlerin nasıl çalışma saatleri dışında dinlenmeye sosyal zamana ihtiyacı varsa çocuklarında okul sonrası kendine ayıracakları ve aileleriyle geçirecekleri vakitlere ihtiyacı vardır. Eğer bir çocuk çok fazla ödevlendiriliyorsa okul sonrası zamanının çoğunu bu ödevlere ayırıyorsa ihtiyaç duyduğu sosyal zamana kavuşamaz ve bu ödev yapma sürecini daha zorlu bir hale getirebilir ve ebeveynlerle çatışmaların arttığını görebiliriz.
İlkokul çağındaki çocuklar hala oyun çağlarını yaşıyorlar. Bu dönemin önemini şöyle açıklayabiliriz. Oyun, çocuğun dilidir, hayatla ilgili provalarını oyunlarda yapıyorlar. Bu yüzden çok fazla ödev yüküyle oyun süreçlerinden uzak kalan çocukların sosyal gelişimlerinde eksiklikler gözlemleyebiliriz. Belli bir miktarda verilen ödev çocukların hem akademik başarısına hem de sosyal gelişimine katkıda bulunuyor” ifadelerini kullandı.
“SOSYAL HAYATI BİTMİŞ DURUMDA”
Çocuklarının hafta içi bir gün evde geçirdiği süreler sorulan veliler şu yanıtları verdi: “Ödev için yaklaşık iki saatini ayırması gerekmektedir. Aile bireyleriyle bilmediği ve giderek merakını uyandıran konularda soru sormak suretiyle öğrenme eylemini çok severek yapmak istiyor. Dijital aletlerle ve televizyon ile de zaman geçirmekten hoşlanıyor. Ödev ve baskısı, ayırması gereken süre aile hayatındaki kaliteli zamanı neredeyse yok ediyor. Sosyal hayatı bitmiş durumda.”
“Okuldan 16.30’da çıkan kızım, yaklaşık olarak 17.00-17.30 gibi eve gelebilmektedir. Yemek yedikten hemen sonra ödevlerine başlamakta ve ne yazık ki çoğu zaman saat 22.00 hatta 23.00’e kadar ödevlerini yapmaya çalışmaktadır. Nadiren haftanın bir günü ödev verilmemektedir. Verilen ödevler nedeniyle doğal olarak ödevlerini yetiştirebilmek için dışarıya çıkamamakta, komşuların çocuklarıyla oynayamamakta, oynasa da çok kısıtlı bir süre oynayabilmektedir. Ne yazık ki abisiyle de, anne babası olarak bizimle de vakit geçirmek, bir şeyler paylaşmak istese de çoğu zaman paylaşımlarımızı ödevler nedeniyle en aza indirgemek zorunda kalıyoruz.”
“EV ÖDEVİNİN ÇOK OLMASI ÖĞRENCİYİ BAŞARIYA GÖTÜRMEZ”
Ödev yoğunluğu ile ilgili değerlendirmede bulanan emekli öğretmen Nusret Duman, çok ödev verilmesinin öğrenciyi bıktıracağını ve derse karşı isteksizlik uyandıracağını vurgulayarak, “Ev ödevinin çok olması öğrenciyi başarıya götürmez. Öğretmenin verdiği ödev öğrenciyi araştırmaya sevk etmeli, okulda öğrendiği bilgileri tekrara yönelik olarak o konuyu içselleştirmelidir. Az ve öz olmalıdır” dedi.
“HAYATLA YÜZLEŞTİKLERİNDE, YAŞADIKLARI OLAYLARI ATLATMAKTA ZORLANABİLİRLER”
“Çocukların her insanın ihtiyaç duyduğu gibi kendilerine ait zamanları olmalı” diyen Psikolog Vatansever, sosyal yaşamın çocukların gelişimindeki önemine vurgu yaparak, “Kendilerine vakit ayırdıkları, sevdiği etkinlikleri yaptıkları ve bazen de yaşadıklarını değerlendirdikleri, kendilerini bu süreçte regüle ettikleri zamanlar. Bu etkinlikler yaş grubuna göre değişiyor. İlkokul çağında ki bir çocuk yaşadıklarını oyunlarda resimlerde tekrar yaşarken kendini regüle ederken lise çağındaki bir öğrenci bunu düşünerek, anlatarak ya da yazarak yapabiliyor. Daha sonrasında aile ile geçirilen zaman çok önemlidir. Çocukların düşüncelerini ve duygularını daha iyi ifade etmeyi öğrenirler, duygularını daha iyi tanırlar ve bu zaman, çocukların iş birliği ve yardımlaşma gibi davranışlarını geliştirmelerini sağlar. Son olarak çocukların arkadaşlarıyla geçirdikleri vakitlere ihtiyaçları vardır. Özellikle anaokulu ve ilkokul gruplarında oynadıkları oyunlarla hayata hazırlanıyorlar.
Örneğin; kazanmayı-kaybetmeyi, her zaman istediklerinin olamayacağını oyunlardan öğreniyorlar. Daha büyük yaş gruplarında ise oyun yerini beraber vakit geçirilen aktivitelere bırakıyor. Çocuklar bahsettiğimiz bu alanları ödevler dolayısıyla oluşturamazsa ailesiyle iletişimi zayıf olan çocuk, ilerleyen yaşlarında da bunu sağlamakta zorlanacaktır ve aile ile çatışmaların arttığını, ailesiyle hiçbir şeyi paylaşmadığını gözlemleyebiliriz. Arkadaşlarıyla vakit geçirmeyen çocuklar kendilerinin ailenin merkezi olduğu süreçten çıkıp hayatla yüzleştiklerinde, yaşadıkları olayları atlatmakta zorlanabilir” dedi.
“EV ÖDEVİNİ ANGARYA OLARAK GÖRÜYOR”
Çocuğunun ev ödevlerinden nefret ettiğini ifade eden bir veli, “Çünkü ödev yapmak istediği birçok şeyin önünde ciddi bir engeldi. Esasen oğlum kitap okumayı çok sevdiği halde, ödevleri yetiştirme endişesiyle çoğu zaman kitap dahi okuyacak fırsat bulamıyordu. Çoğu zaman ödevleri kerhen yapardı. Dersi iyi dinlediği için verilen ödevleri tamamen zaman kaybı olarak görürdü.
Halen özel okulda olan kızım ödevlerden dolayı birlikte bir şeyler paylaşamadığımızı söyleyip duruyor. Yeterince sohbet edemediğimizden yakınıyor. Kesinlikle ödevleri kendisi için çok büyük bir yük olarak görüyor” dedi.
Çocuğunun ev ödevi hakkındaki şikayetleri sorulan bir veli ise şu yanıtı verdi: “Ev ödevini angarya olarak görüyor; miktarına bakılmaksızın yapmak istemiyor ve çocuğun evde dinlenme hakkına sahip olduğunu söylüyor. Ödevi yapmadığında ya da tamamen yetiştiremediğinde öğretmenlerinin kızacaklarını, arkadaşlarından geri kalacağını, hem öğretmenine hem de arkadaşlarına mahcup olacağını, değerlendirme notunun düşürüleceğini yakınarak bildirmektedir.”
“DİĞER ARKADAŞLARI KARŞISINDA AZAR İŞİTİYOR VE RENCİDE OLUYOR”
“‘Değerlendirme notu’ adı altında okullarda çocukların sözlü ve eylemsel edimleri izlenmekte ve değerlendirme notuna tabi tutulmaktadırlar” diyen veli, öğrenciler üzerindeki ödev baskısını şu şekilde anlattı:
“Ev ödevi bir sorumluluk olarak düşünüldüğü için ödevini yapmayan çocuk sorumsuz davranış sergilemiş sayıldığından dolayı değerlendirme notu düşürülmektedir. Bu durum çocuğun arkadaşları ile başatlığı konusunda bir diğeri ile sürekli yarışması sonucunu doğururken, ödevin yarattığı strese ek bir stres yüklenmesine neden olmaktadır.”
Bir diğer veli ise ödev baskısı hakkında şu ifadelere yer verdi: “Ödevlerin yapılması durumunda üzerinde ‘sorumluluk, saygı, başarı’ yazan kartlar veriliyor. Esasen yoğun olarak verilen ödevlerin, stres altında yapılması nedeniyle, yararlı bulmadığımızdan, çocukların ödev yapması konusunda çok fazla baskı yapmadığımız zamanlarda bu kartları alamayan çocuğumuz elbette ki üzülüyor. Diğer arkadaşları karşısında azar işitiyor ve rencide oluyor.”
“NOT SİSTEMİ BİR TEHDİT UNSURU HALİNE GETİRİLİRSE ÇOCUKLARIN OKULA KARŞI OLUMSUZ DÜŞÜNCELER GELİŞTİRMESİNE NEDEN OLABİLİR”
Çocuklara verilen ödevler ve bu yolla alınan notların bir tehdit unsuru olarak kullanılmasının olumsuz sonuçlar doğuracağını ifade eden Psikolog Vatansever, “Çocuklar üzerinde notlandırmanın baskı oluşturup oluşturmaması aslında bu sistemin nasıl kullanıldığı ve yönetildiği ile ilgili. Not sistemi bir tehdit unsuru haline getirilirse çocuklar bu baskıyla belki bir süre ödevleri eksiksiz yapacaklardır fakat bu baskı bir süre sonra çocuklarda okula karşı olumsuz düşünceler geliştirmesine neden olabilir. Bu da yapılan ödevlerin özensiz, kopyala-yapıştır ve çocuklara fayda sağlamayan ödevler olarak karşımıza çıkar. Bu geliştirilen olumsuz düşünceler aynı zamanda okula gitmek istemeyen ve okulda çok zorlanan çocuklar olarak karşımıza çıkabilir.
Diğer bir kullanımda ise normal not sistemi dışında notu pekiştireç olarak kullanıldığında daha fazla fayda sağladığını söyleyebiliriz. Örneklendirecek olursak; ‘Ödevlerini yapmazsan notundan kırarım’ yerine ‘Ödev yaptıkça, dönem boyunca ekstra 10 puan toplayabilirsiniz’ denebilir. Pekiştireç not olarak verilmek istenmiyorsa dahi farklı pekiştireçler kullanılarak çocukların not baskısıyla okuldan uzaklaşması yerine okula gelmesi teşvik edilmiş olur” değerlendirmesinde bulundu.
Okullara ödev yoğunluğu ile ilgili birçok başvuruda bulunduklarını bildiren veliler, bu başvuruların sonuçsuz kaldığını da belirttiler.
“ÖDEVLERİN GENEL MERKEZDEN GELDİĞİNİ ÜZÜLEREK İFADE ETTİLER”
Bir veli başvurusu sonrası şu yanıtları aldığını aktardı: “Biz hem oğlumun ortaokul döneminde hem de kızımla ilgili defalarca öğretmenleriyle ve özellikle rehber hocalarıyla görüşmelerimiz oldu. Verilen yoğun ödevler nedeniyle ailecek ciddi bir stres yaşadığımızı, sosyal hayatımızın çok olumsuz etkilendiğini, çocuğumuzla vakit geçiremediğimizi belirtmemize rağmen bu sistemin değişmesinin mümkün olmadığını, ödevlerin genel merkezden geldiğini üzülerek ifade etmektedirler.”
Başvurularının sonuç almadığını aktaran bir diğer veli ise, “Ev ödevinin verilmemesi ya da makul ve sembolik olarak verilmesi konusunda sürekli önerilerde bulundum. Tüm geri dönüşler sorumluluk bilinci, ailelerin ev ödevi istemleri ve okullar ve sınıflar arası ödev kıyaslaması, sınav sistemi nedeniyle başka seçeneğin bulunmaması şekillerinde olmuştur” ifadelerini kullandı.
“EV ÖDEVİNİN AĞIRLIĞI; ANNE, BABA VE ÇOCUK ARASINDA ÇATIŞMA VE GERGİNLİK YARATIR”
Ev ödevleri aynı zamanda çocuk ile ebeveynleri arasında da sorunlar oluşturabilmektedir. Bu durumu emekli öğretmen Duman, “Ev ödevinin ağırlığı; anne, baba ve çocuk arasında çatışma ve gerginlik yaratır. Öğrenciyi başarıya götürmez” ifadeleriyle açıklarken; Psikolog Vatansever, ailelerin nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini şu şekilde anlattı:
“Aile, evde ödev yapmak için uygun koşulları sağlamalı daha sonrasında çocuğun ödev sürecinde ona destek olmalıdır. Bunun için okul ve öğretmenle iletişimde kalarak süreci takip etmeli, öğrenci ödev yaparken ihtiyaç duyulduğu takdirde yanında durmalı. Öğrenci zorlanıyorsa ödevi nasıl yapabileceği hakkında konuşmalı, örnek bir soru ile göstermeli fakat ödevin devamını öğrenciye bırakmalıdır. Yardım etmek için bütün ödev ebeveyn desteği ile yapılırsa öğrenciler öğrenmede zorluk yaşarlar. Bütün bunlara rağmen öğrenci hala ödevini yapmakta zorlanıyorsa ödev yaptırmadan gönderilerek öğretmenden yardım istenmelidir. Bunların dışında öğrencilere zamanın ve materyallerin kullanımı hakkında destek verilebilir. Okulun psikolojik danışmanlarının desteğini alarak pekiştireç kullanımı ve çocukların sorumluluk bilincini arttırma konusunda çalışmalar isteyebilirler.”
“EV ÖDEVİ ZİHNİYETİNİ ÇAĞA UYARLAMAK ZORUNDAYIZ”
Eğitim sisteminde ödevin yeri ile ilgili önerileri sorulan veli, haftalık iki saati geçmeyen bir ev ödevi ile yetinilmesi gerektiğini önererek, “Bunun en güzel örneğini Finlandiya vermektedir. Haftada sembolik olarak iki saati geçmeyen bir ev ödevi ile yetinmekte ki çoğunlukla araştırmaya yönelik geliştirici nitelikte ödev verilerek çocuğun ilgisi de cezbedilebilmektedir. Bu durum başarı oranını yükseltmiştir. OECD ülkeleri de çoğunlukla haftalık dört saate geri çekmiş bulunmaktadır. Bu ülkemizde neden uygulanamasın ki? Görüşüm, ev ödevinin hiç olmaması ya da sembolik düzeye çekilmesi olacaktır. Özgüveni yüksek, sorumluluk bilinci gelişkin, hak ve hukukunu bilen, sorgulayan bir gelecek yaratmak istiyorsak ev ödevi zihniyetini çağa uyarlamak zorundayız” dedi.
“AİLESİ İLE ARASINA GİREN ÖDEVİ MUTLU BİR ŞEKİLDE YAPMAYACAĞI AŞİKARDIR”
Hafta içi ödev verilmemesi gerektiğini savunan bir veli ise, “Bence yalnızca hafta sonları pekiştirme amaçlı yoğun olmamakla birlikte bir kısım ödev verilebilir. Fakat hafta arası hiçbir şekilde ödev verilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Yıllarca ödev sorununu çok yoğun yaşayan bir anne olarak, stres altında yapılan ödevlerin hiçbir şekilde yararlı olmadığını hatta öğrenciye ciddi bir zarar verdiğini de düşünüyorum. Çünkü mutsuz ve stres altında yapılan ödevlerin çocuğa bir şey katmadığını, mutlu olan çocuğun öğrenmeye daha açık olduğunu deneyimlediğimi söyleyebilirim. Dolayısıyla tüm günü okulda geçen bir çocuğun ailesi ile arasına giren ödevi mutlu bir şekilde yapmayacağı aşikardır” ifadelerini kullandı.
“VERİLEN ÖDEVİ ARAŞTIRMALARI VE KENDİ YAPMALARI TEŞVİK EDİLMELİDİR”
Ev ödevi konusunda uygulanabilecek en iyi uygulamanın nasıl olacağı sorulan Psikolog Vatansever, “Ev ödevi konusunda uygulanması gereken en iyi uygulama geleneksel sistemden çıkarak çocuklara öğretmektir. Bunu sağlamanın en güzel yollarından birisi ise sadece ev ödevi değil okulda yapılan ödevler vermek ve geri bildirimleri sağlamak, ev ödevlerini de öğrencilerin gününün kalan kısmının çoğunluğu dolduracak şekilde değil nitelikli ödevler vererek bunların geri bildirimlerini vererek yapmalıdırlar. Performans ve proje ödevlerine verilen önem arttırılarak çocukların seçtikleri konuları veya verilen ödevi araştırmaları ve kendi yapmaları teşvik edilmelidir. Performans ve proje ödevlerinde de geri bildirimler sağlanmalıdır. Geri bildirimin önemi, çocukların ödevlerini dikkatsiz yapmalarını azaltmak ve internet sitelerinden alınan kopyala-yapıştır ödevlerin önüne geçerek çocukları araştırmaya ve öğrenmeye teşvik etmek içindir” dedi.
“ÖĞRENMEYİ ÖĞRETEN PROJE VE PERFORMANS ÖDEVLERİNİN MEVCUT OLMASI ÇOK DEĞERLİ”
Türkiye’de şu an uygulanan ödev sistemini değerlendiren Vatansever, “Öğrenmeyi öğreten proje ve performans ödevlerinin mevcut olması çok değerli. Okul ve öğretmen bazlı bakıldığında öğrencilerin bir kısmının sosyal hayatını ve aile iletişimini kötü etkileyecek kadar fazla ödev verilirken bir kısmında hem nicelik hem nitelik olarak zayıf ödevlendirme oluyor. Bir kısmında ise uygun bir ödevlendirme görülmektedir. Bu ödevlendirme sistemini belli bir sisteme indirgeyerek öğretmenlere öğrencilerinin özelliklerine göre ödevlerde çeşitlendirme esnekliği kazandırılırsa ve öğrencilere gerekli geri bildirimler sağlanırsa ülke genelinde öğrencilerin ev ödevlerinden aldığı verimi daha iyi seviyelere taşıyabiliriz” dedi.