Muğla’nın Yatağan ilçesinde bulunan Yatağan Termik Santrali’nden 120’si santral işçisi, 67’si kömür sahasında çalışan işçi olmak üzere toplamda 187 işçinin işine son verildi. Konuya ilişkin EMEP Muğla İl Örgütü konuya ilişkin bir basın açıklaması yayımladı.
Evrensel Gazetesi’nden Övgü Yıldız’ın haberine göre; Muğla’nın Yatağan ilçesinde bulunan Yatağan Termik Santrali’nde işten çıkarmalar başladı.
4 Eylül itibariyle Yatağan Termik Santrali’nde Bereket Holding’e bağlı 120’si santral işçisi, 67’si kömür sahasında çalışan işçi olmak üzere toplamda 187 işçinin işine son verildi.
İşçiler, işten atıldıklarını arandıkları telefonla öğrendiklerini telefonun karşısındaki yöneticinin tazminatlarının üç taksitle ödeneceğinin kendilerine iletildiğini aktardı.
Konuya ilişkin EMEP Muğla İl Örgütü, “Erdoğan-Şimşek ekonomi politikaları işçileri vurmaya devam ediyor” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı
Açıklamanın başında şu ifadelere yer verildi:
“İlimiz Muğla’da bulunan özelleştirme kapsamında Bereket Enerji’ye satılan Yatağan Termik Santrali’nde uzun zamandır işten çıkarmalar olacağı konuşuluyordu. 4 Eylül günü itibariyle 120’si santralde, 67’si madende olmak üzere toplamda 187 işçi işten çıkarılıyor. “
Cumhur İttifakı’nın kamu kaynaklarının özelleştirmeyle beraber sermayeye peşkeş çekildiği ifade edilen açıklamada, “Enerji sektöründeki firmalara hem teşvik üstüne teşvik sağlıyor hem de elektriğe yüzde 38 zam yaparak halkın cebinden şirketlere kaynak aktarımına devam ediyor. Şirketler zamlı enerji bedelini gece 00:00’da kasalarında nakit olarak buluyor. Elektrik üretiminde kullanılan kömür, su ve orman gibi doğal alanlar şirketlere altın tepside sunuluyor. Bunu yaparken de yaşam alanlarını savunan üretici köylülere, su ve orman havzalarına sahip çıkan duyarlı vatandaşlara, çevre mücadelesi veren yapılara her türlü hukuksuzluğu, baskıyı, despotluğu göstermekten geri kalmıyor” denildi.
Açıklamada, 2013-2014 yıllarında 447 gün boyunca özelleştirmeye karşı direnen Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy enerji ve maden işçilerinin temsilcisi Türkiye Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikası (TES-İŞ) ve Türkiye Maden İşçileri Sendikası (Maden-İş) yönetimlerinin 187 işçinin işten çıkarılmasıyla sonuçlanan olayda her iki sendika da işveren ve işçi arasında arabulucu gibi davrandığı ifade edildi.
“2014 YILINDA ÖZELLEŞTİRMEYE KARŞI DİRENİŞLERİNİ YOK SAYIP İNKÂR EDİYORLAR”
TES-İŞ ve Maden-İş yönetimlerinin İkizköy, Karacahisar ve Çamköy’de köylüler yaşam alanlarını sularını, su havzalarını ve ormanlarını korumaya çalışırken İşçileri ve köylüleri ve çevreci yapıları karşı karşıya getirmeye çalıştıklarını ifade edilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“İşveren ağzıyla demeçler veriyor. Doğanın ve emeğin sömürüsünün aynı anlama geldiğini bilmezlikten geliyor. Bu nedenledir ki ne köylülerin karşısına ne de işten çıkarılan işçilerin karşısına çıkabiliyorlar. 2014 yılında özelleştirmeye karşı direnişlerini yok sayıp inkâr ediyorlar. Oysa sınıf mücadelesinin kesintisiz bir süreç olduğunu bilmelerine rağmen bürokratik anlayışları gereği sınıf karşıtı tutumlarını gizleyemiyorlar.”
“SINIF SENDİKACILIĞININ ÖNEMİ BİR KEZ DAHA ORTAYA ÇIKIYOR”
İşçilerin taleplerini ve hakkını gözeten ve üretimden gücünü alan bir sendika ihtiyaç olduğu belirtilen açıklamada, “Sınıf sendikacılığının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. İşçilerin taleplerini görmezden gelen sendikal anlayışa rağmen işçilerin birleşik mücadeleyi örgütlemesi kaçınılmazdır, birlikte mücadele eden işçiler elbet kazanacaktır” ifadeleri kullanıldı.
İktidarın Orta Vadeli Programı (OVP) doğrultusunda uyguladığı ekonomik programın işçiyi, emekçiyi, üretici köylüyü yoksulluğa sefalete sürüklediği ifade edilen açıklamada son olarak şunlar söylendi:
“Zengini daha zengin kılıyor. Karlarına kar katıyor, kazançları daha da çoğalıyor. Ülkenin dört bir yanında bu duruma karşı çıkan, anayasal haklarını arayan, ücretlerine ek zam isteyen, kısacası insanca bir yaşam isteyen işçileri müftü fetvalarıyla, kolluk baskısıyla, belediye başkanlarıyla, valilikler aracılığıyla sindirmeye çalışıyorlar. Bu durumu işçilerin birleşik ve ortak mücadelesiyle aşılabileceğinin göstergesi oluyor.”