Türk Toraks Derneği, 1 Mart’ta zeytinlik alanları madenciliğe açan Yönetmelik ilanından sonra Akbelen’de yaşanan zeytin ağaçlarının sökülmesi ile ilgili açıklama yaparak “Haklı davalarında Milas- İkizköy halkının ve aynı durumda olan tüm köylülerimizin yanında olduğumuzu tüm kamuoyuna duyururuz” dedi. Açıklamada yurttaşlar tarafından da kolayca denetlenebilecek eko-teknolojiler olması gerektiğinin altı çizilerek “sürdürülebilir kalkınma” yerine “sürdürülebilir bir gelecek ve yaşam” anlayışının geçmesi gerektiği vurgulandı.
Türkiye’de akciğer sağlığını geliştirmek için bir araya gelen göğüs hastalıkları uzmanı hekimlerin oluşturduğu Türk Toraks Derneği 4 Nisan’da, zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerinin önünü açan Yönetmelik ve Akbelen Ormanı’nda Yeniköy Kemerköy Enerji’ye karşı verilen mücadele ile ilgili görüşlerini bildirdiği açıklamayı yayınladı.
Yapılan açıklamada, 1 Mart 2022’de Resmi Gazete’de yayımlanarak Yürürlüğe giren “Maden yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına dair yönetmelik”te kamu yararından bahsedildiğini fakat Akbelen’de ormanlarını kömür ocağı için kesilmekten korumak uğruna savaş veren İkizköy halkının yapılan değişikliği kamu yararı olarak görmediği söylendi ve şunlar ifade edildi:
“Nitekim 31 Mart Perşembe günü İkizköy Işıkdere’de yönetmelik değişikliğine dayanarak zeytin ağaçları yerinden sökülmeye başlanmıştır. Zeytinliklerini korumak isteyen halk şirket görevlileri tarafından darp edilmiş, kolluk kuvvetleri zeytinlikleri korumaya çalışan iki kişiyi gözaltına almıştır.
Zeytinlik alanların madencilik faaliyetine açılmasını fırsat bilen şirket, Akbelen’de söktüğü 17 asırlık zeytin ağacını bölge halkının direnişi sonrası yerlerine geri dikmeye başladı.”

“YÖNETMELİĞİN İPTALİ BAŞVURULARI SONUÇLANMADAN ZEYTİNLİKLERİN YERİNDEN SÖKÜLMESİ YANLIŞ BİR UYGULAMADIR”
Açıklamada, hukukçuların ve Tarım ve Orman Sendikası’nın açıklamalarına göre 1 Mart’ta yayınlanan Yönetmelik’in Anayasaya, konu ile ilgili kanun ve yönetmeliklere aykırı olduğu dile getirildi ve “Hal böyleyken yönetmeliğin iptali başvuruları sonuçlanmadan hızla zeytinliklerin yerinden sökülmeye başlanması yanlış bir uygulamadır. Bu uygulamanın kamu yararına yapıldığı çok tartışılır bir konudur.
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde ‘Kamu’nun anlamı ‘Toplum, topluluk, halk’ olarak tanımlanmaktadır. Öyleyse İkizköy halkı ve ülkenin dört bir yanında topraklarını korumak için mücadele veren halk da ‘kamu’dur. Kamuya karşı kamu yararından nasıl bahsedilebilir?” diye soruldu.
“ZEYTİN AĞAÇLARI, EKOLOJİK DENGENİN DEVAMLILIĞI AÇISINDAN OLDUKÇA ÖNEMLİ BİR ROL ÜSTLENMEKTEDİR”
Açıklamada zeytin ağacının Türkiye’nin zeytinyağı üretimi ve ekolojik dengenin devmalılığı açısından önemine şu şekilde değinildi: “Türkiye, zeytin üretiminde dünyada ilk sıralarda yer alan bir üretici konumundadır. Zeytin ve zeytinyağı sektörü bütün olarak düşünüldüğünde 6-7 milyon yurttaşımız geçimini bu sektörden sağlıyor. Zeytin ağacının ekonomik ve ticari önemi, talebi hızlı bir şekilde yükselen zeytinyağı ve sofra zeytinleri nedeniyle sürekli artmaktadır. Aynı zamanda zeytin ve zeytinyağının besleyici ve faydalı olması, bu ürünlerin gittikçe daha çok değer kazanmasına neden olmaktadır.
Zeytin ağaçları, ekolojik dengenin devamlılığı açısından da oldukça önemli bir rol üstlenmektedir. Zeytin ağaçları atmosferdeki karbondioksiti absorbe ederek ve havaya oksijen salarak hava kirliliğini azaltmasının yanında, yaban hayatı ve kuşlar gibi pek çok canlı türü için yaşam alanıdır. Zeytinlikler atmosferden hektar başına yılda 3.74 ton karbondioksit yakalamaktadır. Ayrıca erozyonu, çölleşmeyi, selleri önlediği de bilinen bir gerçektir.”
“TÜRKİYE FOSİL YAKITLA ENERJİ ÜRETİMİNDEN HIZLA YENİLEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI KULLANIMINA ADİL BİR DÖNÜŞÜM YAPMALIDIR”
Açıklamada, fosil yakıtlara dayalı enerji üretiminin bölge halkına verdiği zarara değinildi. Yeni maden sahalarının açılması için zeytin ağaçlarının yerlerinin değiştirilmesinin mümkün olmayacağı söylendi ve yenilebilir enerji kaynaklarının kullanımı için adil dönüşümün yapılması gerektiğinin bir kez daha altı çizildi:
“Türk Toraks Derneği olarak Türkiye’nin fosil yakıtla enerji üretiminden hızla yenilenebilir enerji kaynakları kullanımına adil bir dönüşüm yapması gerektiğini daha önce de defalarca belirtmiştik. Dünya iklim krizi ve çevre kirliğini önlemek için yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelirken, Paris İklim Anlaşmasını imzalamış ve taahhütlerde bulunmuş bir ülke olarak hala fosil yakıt elde etmek için maden ocakları açabilmek adına zeytinliklerimizin yok edilmesi kabul edilemez.
Zeytin ağaçlarının kesilmeyeceği, taşınacağı ya da kömür ocağı kapatılınca tekrar yerine dikileceği yönetmelikte belirtilmiştir. Ancak uzmanların açıklaması bunun çok da mümkün olmadığını, taşınan ağaçların 10 yıldan önce meyve veremediğini, ocak kapatıldığında ise kalan kayalık alana tekrar ağaç dikilmesinin mümkün olmadığını belirtmektedir.
Ayrıca o zeytinliklerle geçimini sağlayan köylünün nasıl rehabilite edileceği ile ilgili hiçbir açıklama yoktur. Onlar da mı zeytinliklerle birlikte taşınacaktır? Yatağan Termik Santralinin kurulduğu yıllardan bu yana bu tür olaylara bölge halkı yabancı değildir. Birçok zeytinlik ve köy yok olmuş, insanlar doğdukları ve büyüdükleri topraklardan kopmak zorunda kalmıştır. Bölge halkı artık böyle travmaları yaşamamak için birçok yerde doğalarına dokunulmaması için eylem yapmaktadır. Kamu yararı düşünülüyorsa bu çığlıklara kulak verilmelidir.”
AKBELEN’DE YAŞANANLAR DÜNYADA VE ÜLKEMİZİN DEĞİŞİK BÖLGELERİNDE YAŞANAN DOĞA TALANLARININ TİPİK BİR ÖRNEĞİDİR
Açıklamada, “Yaşadığımız doğa talanlarının ve ekolojik krizin sorumlusu, daha çok kar ve sermaye birikimi için hükümetlerin desteği ile doğayı, havayı ve suyu, insan emeğini meta olarak gören ve talan eden sistemdir. Sanayi devriminden beri, ama özellikle son 20-30 yıldır ormanlar, tarım alanları, zeytinlikler, meralar, sulak alanlar şirketler tarafından tahrip edilmekte, balık stokları azalmakta, dünyanın ısınmasına neden olan gazlar atmosfere karışmaktadır. Bunların sonucunda da türler doğal hızlarından 1.000 kat daha hızlı bir şekilde yok olmaktadır” dendi. Akbelen’de yaşananların ise dünyada ve Türkiye’de yaşanan doğa talanlarının tipik bir örneği olduğu dile getirildi.
“‘SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA’ BAKIŞ AÇISININ YERİNİ ‘SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELECEK VE YAŞAM’ ALMALI”
Açıklamada son olarak, “Toraks Derneği, kalkınmanın sadece ekonomik büyümeyi değil, insanların ve doğanın ahenkli bir şekilde birbirlerini besleyerek, biyoçeşitliliği, çeşitlilik içinde birliği ve aynı zamanda yaşam niteliğini yükseltmeyi hedeflemesi gerektiğini savunmaktadır” dendi.
Bu nedenle, kullanılacak teknolojilerin de doğayla uyumlu olduğu kadar, yurttaşlar tarafından da kolayca denetlenebilecek eko-teknolojiler olması gerektiğinin altı çizildi. Enerjinin ise ekolojik evrimi zenginleştirecek biçimde tümüyle yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşturulması gerektiğinin önemi vurgulandı ve “sürdürülebilir kalkınma” yerine “sürdürülebilir bir gelecek ve yaşam” anlayışının geçmesi gerektiği savunuldu:
“Ulusal akciğer sağlığını geliştirmeyi amaçlayan bir uzmanlık derneği olarak, hava kirliliği başta olmak üzere yaşanan tüm ekolojik sorunların çözüm noktasının ‘sürdürülebilir kalkınma’ bakış açısının yerini ‘sürdürülebilir bir gelecek ve yaşam’ın almasından geçtiğini bilmekte ve böylesi bir değişimin gerekliliğini savunmaktayız.
Bu değişimi sorunun kaynağı olan devletlerden ya da şirketlerden bekleyemeyiz. Bizler, insan sağlığını, doğayı, çevre sağlığını savunanlar, bu konuda doğru adımların atılması için birlik olmalı, ısrarla taleplerimizi duyurmalı, İkizköy’deki gibi doğaya karşı saldırılarda hep birlikte temiz hava soluma, sağlıklı bir çevrede yaşama haklarımızı savunmalı ve elde etmek için mücadelemizi sürdürmeliyiz.
Haklı davalarında Milas- İkizköy halkının ve aynı durumda olan tüm köylülerimizin yanında olduğumuzu tüm kamuoyuna duyururuz.”