Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonu bileşeni ekoloji örgütleri tarafından bir açıklama yapılarak, deprem bölgesinde acil müdahaleleri yapabilmek için sivil inisiyatiflerin organizasyonları ve halkın dayanışma ağlarının hayati olduğu ifade edildi ve bu durumun engellenerek felaketin daha da büyütülmemesinin şart olduğu dile getirildi.
Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde gerçekleşen depremlerde şu anki verilere göre 9 bin 50 yurttaş yaşamını yitirdi.
Muğla Çevre Platformu’nun da bileşenleri içinde yer aldığı Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonu’na dahil olan ekoloji örgütleri depremin ardından bir açıklama yaparak; deprem bölgelerinde OHAL ilan edilmesini, mevcut iktidarın yaşanan felaketi kendi devamlılığı için fırsata çevirmeye çalışması olarak değerlendirildi.
“TEMEL GÖREVİNİ YERİNE GETİREMEYEN DEVLET, TÜRKİYE HALKLARINI KENDİ KENDİNE ÖRGÜTLENME ZORUNLULUĞU VE SORUMLULUĞU İLE BAŞ BAŞA BIRAKMIŞTIR”
Açıklamada, yıkım alanlarında acil müdahaleyi yapabilmek ve yaşamı yeniden kurabilmek için sivil inisiyatiflerin organizasyonları ve halkın dayanışma ağlarının hayati önemde olduğu belirtilerek, “OHAL bahane edilerek sivil inisiyatiflerin yardımlarının, dayanışma olanaklarının engellenerek yaşanan felaketin daha da büyütülmemesi şarttır. Organizasyon ve koordinasyon temel görevini yerine getiremeyen devlet, bugün Türkiye halklarını kendi kendine örgütlenme zorunluluğu ve sorumluluğu ile baş başa bırakmıştır. Bugün en acil ihtiyacımız arama kurtarma çalışmaları başta olmak üzere depremden etkilenen tüm coğrafyada yaşam alanlarını yitirmiş, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insanlarımızı hayatta tutmak için sınırları aşan bir dayanışmayı örmektir” ifadeleri kullanıldı.
“KAYIPLARIN ASIL SORUMLUSU SOSYAL DEVLET VASFINI ÇÖPE ATMIŞ ŞİRKETLEŞEN BU İKTİDARDIR”
Açıklamada depremin milyonlarca yıldır devam eden bir doğa olayı olduğunun ve doğanın kendini gerçekleştirebilmesi için, yerkürenin de kendini tamamlaması için depremin oluştuğunun bilincinde olunduğu söylenerek şu tespitler yapıldı:
“Kayıpların asıl sorumlusu, yaşamı beton enkazının altında donmaya terk eden, sosyal devlet vasfını çöpe atmış şirketleşen bu iktidardır. Doğa olayları, kâr hırsına dayalı kapitalist sistemin neden olduğu katliamların üstünü örtmek için afet, felaket ya da fıtrat olarak nitelendirilemez, suçlu ilan edilemez. İnsanlık binlerce yıl doğa ile barışık yaşamış, toplumsal yaşamını doğayla iç içe, doğa olaylarını gözeterek kurmuştur. Doğanın davranışları ile uyumlu konutlar inşa edilmiştir. Şimdi ise kapitalist modernizmin dayattığı beton odaklı kent politikalarını çok katlılıkla besleyen, böylece sermayenin kazancının artırmasının önünü açan iktidarlar bu kayıpların asıl sorumlusudur.
Son iki yüz yıllık sürede doğa ve emek sömürüsünü artıran politikalar üretilmiştir. Bu politikalar eliyle, insanı ve insan dışı yaşamı yok ederek yıkıma ve çökertmeye neden olan kapitalizmin bu vahşi yüzünün sebep olduğu bir ekokırım ile karşı karşıyayız”
“YURTTAŞLAR YAŞAM SAVAŞINI VERİRKEN, GÖÇÜĞE SEBEP OLAN İNŞAAT FİRMALARI, MADENCİLER PARA ÇARKLARINI DÖNDÜRMEYE DEVAM EDİYOR”
Depremin yaşandığı bölgenin fay hatları üzerinde güvenlik barajları, termik santraller, nükleer santral ve havalimanı inşaatları gibi pek çok ekolojik suçun işlendiği ve canlı hayatının tehlikeye atıldığı bir bölge olduğu söylenen açıklamanın devamında, “Bu kırıma karşı yaşamı savunmanın tek yolu doğaya rağmen değil doğa ile karşılıklılık ilişkisi içinde, doğayla barışık, dayanışmacı bir yaşama geçmektir.
Düşlediğimiz yaşamı kurabilmek için yapmamız gerekenlerin çok olduğunu biliyoruz ancak bugün acil, beklemeksizin harekete geçmemizi gerektiren hayati bir durumla karşı karşıyayız. Siz bunları okurken enkaz altında eğer hala donmamışsa kurtarılmayı bekleyen canlar var. Onlar bu yaşam savaşını verirken, göçüğe sebep olan inşaat firmaları, madenciler para çarklarını döndürmeye devam ediyor” dendi.
Ekoloji örgütleri devletin tüm olanaklarını elinde tutan iktidarın acil yapması gerekenlere ilişkin uyarılarını ve acil yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
1. Başta bölgede ve komşu bölgelerde olmak üzere, madencilik ve inşaat faaliyetleri derhal durdurulmalı, kamuya ve özel şirketlere ait iş makineleri ve ekipmanları teknik personel ile birlikte deprem bölgelerine arama-kurtarma çalışmaları için gönderilmelidir.
2. Karayolu ile ulaşılamayan deprem alanlarına hızla sivil ve askeri altyapı ve personel; gerekli noktalarda özel sektör havayolu altyapısı ile arama-kurtarma ve yardım ekipleri ulaştırılmalıdır.
3. Başta bölgedeki güvenilir binalar olmak üzere, komşu bölgedekiler dahil olmak üzere, ikinci konut, otel, ibadethane gibi yapılar barınma sorununun çözümünde kullanılmak üzere ücretsiz ya da kamu kaynakları kullanılarak hizmete açılmalıdır.
4. Temiz içme suyu, gıda, giysi, hijyen ürünleri gibi yaşamsal ihtiyaçların sağlanabilmesi için sivil toplumun dayanışma için oluşturduğu mekanizmaların kamu hizmetleri ile tam ve eksiksiz koordinasyonu sağlanmalıdır.
5. İnsan dışındaki canlıları da kapsayacak kurtarma ekipleri oluşturulmalıdır. Bu konuda inisiyatif alan sivil ekiplerin çalışmaları kolaylaştırılmalı ve desteklenmelidir.
6. Depremin, göçmenlerin yoğun yaşadığı bir bölgede olması nedeniyle, arama-kurtarma-temel ihtiyaçların giderilmesi konusunda yürütülen çalışmalar ayrımcılıktan muaf, tam bir kapsayıcılıkla sürdürülmelidir.
Ekolojik talepler ise söyle sıralandı:
1. Doğal gaz kaynaklı patlamalar ile İskenderun Limanı’ndaki yangının neden çıktığı, hangi maddelerin yandığı, varsa kimyasal ve nükleer maddelere dair bilgilendirme yapılmalıdır.
2. Bölgedeki sanayi tesislerindeki tehlikeli, yanıcı, patlayıcı maddelerin envanteri çıkarılmalı; artçı ya da yeni depremler sonucu olası felaketler için önleyici tedbirler gecikmeden alınmalıdır.
3. On binden fazla binanın yıkıldığı düşünülmektedir. Bu binalardan yayılan asbest, radon ve diğer zararlı gazlar ile ilgili başta arama-kurtarma ekipleri olmak üzere bölgedeki halkın güvenliğini sağlayacak çalışmalar bir an önce başlamalıdır.
4. Suyu kontrol altına alan ve metalaştırma çalışmasının uzantısı olan barajlarda hasar tespitine başlanmalı, ikincil bir âfetin önüne geçilebilmesi için gerekli önlemler alınmalıdır.
5. Maden ocaklarında bulunan kimyasal maddelerin su akiferlerine karışıp karışmadığı tespit edilmeli; gerekli önlemler alınmalıdır.
6. Yaşam alanlarını gasp ettiğimiz, kentlerde ve çeperinde yaşayan insan dışı canlıların beslenme, temiz ve sağlıklı suya erişimi ile barınmaya dair sorunları bir an önce çözülmelidir.
7. Deprem bölgesindeki elektrik, doğalgaz iletim hatlarındaki hasarlar, doğalgaz hattında patlama, bölgede yapılan güvenlik barajları, Maraş’taki ve Adana’daki termik santraller büyük risk taşıyor!
8. Yaşamı risk altına alan büyük enerji yatırımları, güvenlikçi politikalar ve fosil yakıtlar terk edilmelidir.
Hepimizin başı sağolsun. Kayıplarımızdan dolayı çok üzgünüz ama üzüntümüz yıkımın nedenini, arama-kurtarma çalışmalarındaki yavaşlığı görmezden gelmemize, olası başka felaketler için alınması gereken tedbirleri takip etmemize engel değil. Ne OHAL bu durumu gizleyebilir ne de biz buna izin veririz.