Muğla’nın Ortaca ilçesinde, Damla Turizm Madencilik tarafından yapılması planlanan “Patlatmalı Yeraltı Krom Ocağı ve Maden Arama” projesine verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararına karşı açılan duruşması görüldü. Şirket avukatı patlatma yerine hilti kullanılacağını iddia etti, şirket sahibinin patlatma izninden haberinin olmadığı ortaya çıktı. Gündem Fethiye ekibi duruşmayı takip etti.
Haber: Hülya Çetinkaya
Muğla’nın Oraca ilçesine bağlı Gölbaşı ve Çaylı mahallelerinde, Damla Turizm Madencilik Sanayi Ticaret ve Pazarlama Limited Şirketi tarafından kurulması planlanan “Patlatmalı Yeraltı Krom Ocağı ve Maden Arama” projesine verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararına karşı açılan davanın duruşması dün (12 Haziran) görüldü.
Projeye, Muğla Valiliği tarafında 5 Temmuz 2023 tarihinde “ÇED gerekli değildir” kararı verilmişti. Yurttaşlar ise Sandrası Koruma Platformu öncülüğünde projeye karşı hukuki süreç başlatmış, açılan dava kapsamında 19 Aralık 2023 tarihinde Gölbaşı ve Çaylı mahalleleri ve çevresinde bilirkişi keşfi yapılmıştı.
Muğla 1. İdare Mahkemesi’nde saat 14.43’te başlayan duruşmaya, davacı yurttaşlar ve vekili Avukat Arzu Alper ile davalı Muğla Valiliği, davalı yanında müdahil Damla Madencilik vekilleri katıldı. Sandras’ı Korum Platformu’ndan yurttaşlar da duruşmayı izledi.
Gündem Fethiye ekibi de duruşmayı izleyenler arasında yer aldı.
“ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BİLİRKİŞİNİN RAPORU PROJE TANITIM DOSYASINDAN KOPYALA YAPIŞTIR YAPILMIŞ”
Duruşmada ilk sözü davacıların vekili Av. Arzu Alper aldı ve öncelikle mahkemeye sunulan bilirkişi raporuna değindi.
Raporda, yalnızca çevre mühendisliği bilirkişisi, ÇED gerekli değildir kararının uygun olduğu görüşünde bulunmuştu.
Alper bu görüşün, şirket tarafından sunulan proje tanıtım dosyasından kopyala yapıştır yöntemi ile hazırlandığını, bilirkişi keşfindeki verilerin bu raporda yer almadığını söyledi. Çevre mühendisliği bilirkişisinin verdiği bu görüşün bilimsellikten uzak olduğunu söyleyen Alper, itibar edilmemesi gerektiğini ve reddettiklerini dile getirdi.
Bilirkişi raporundaki diğer görüşlerin ise ÇED gerekli değildir kararını uygun bulmadığını söyledi. Raporda, patlatmaların su kaynaklarına zarar vereceğinin, tarımsal açıdan ise zeytinlikler ve ekili alanların tahrip edileceğinin söylendiğini aktardı. Tamamı orman arazisinde kalan projenin hayata geçebilmesi için ise 10 bin ağacın kesileceğinin söylendiğini vurguladı.
Bölgenin itinayla korunması gereken bir alan olduğuna işaret eden Alper, bilirkişi keşfi sırasında duruşma hakiminin bir kaynaktan su içtiğini hatırlattı ve su kaynağının hemen yanında da pasa depolama alanı olduğuna dikkat çekti. Su kaynağının yalnızca insanlar için olmadığını belirten Alper, bölgedeki canlılar için de bu su kaynaklarının varlığının devam etmesinin elzem olduğunu dile getirdi.
Bilirkişi raporuna dayanarak projedeki eksikleri saymaya devam eden Alper, kapalı madende havalandırmanın nasıl yapılacağına dair proje tanıtım dosyasında bilgi bulunmadığını, patlatma sahalarının su kaynaklara çok yakın olduğunu, orman yangını disiplini açısından önlem alınmadığını söyledi.
“VALİLİK HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ DOSYAYI İNCELEMEDEN ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR KARARI VERMİŞ”
Projenin üç kilometre yakınında zeytinliklerin olduğuna dikkat çeken Alper, bu durumun “Zeytin Kanunu” olarak bilinen Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunu’na aykırı olduğunu söyledi.
Alper, Muğla Valiliği’nin her zaman olduğu gibi bu defa da proje tanıtım dosyasını incelemeden ÇED gerekli değildir kararı verdiğini belirtti.
MUĞLA VALİLİĞİ VEKİLİ: GEREKLİ KURUMLARDAN GÖRÜŞ ALINDI
Muğla Valiliği vekili Avukat Halil İslam Bulut ise ÇED gerekli değildir kararının verilmesi sürecinde gerekli kurumların görüşünün alındığını söyledi. Çevre mühendisliği bilirkişinin görüşünde kararın uygun görüldüğünü dile getirerek davanın reddini talep etti.
“DİNAMİT PATLATILMAYACAK, MADEN HİLTİ İLE AÇILACAK”
Damla Madencilik vekili Avukat Mehmet Menteşeoğlu ise çevre mühendisliği bilirkişisinin görüşleri dışındaki bilirkişi görüşlerini kabul etmediklerini söyledi ve reddedilmesini talep etti.
Kesilecek ağaç sayısında hata olduğunu savunan Menteşeoğlu, maden ocağının girişinde 100-200 ağacın kesileceğini iddia etti ve 10 bin ağaç kesileceği söyleminin gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Şirketin dinamit patlatma talebinin olmadığı gibi izninin olmadığını söyleyen Menteşeoğlu, madenin hiltilerle açılacağını öne sürdü.
Proje tanıtım dosyasında patlatma ile ilgili şu ifadeler yer alıyor:
“Faaliyet konusu Patlatmalı yeraltı Krom ocak işletmeciliği üretimidir. Patlatma ile gevşetilecek malzeme yeraltında üretildikten sonra pasa kısmları pasa stok alanına tüvenan kısmı ise üretim stok alanına taşınarak depolanacaktır.
Kayaçlar, birbirinden çok farklı özelliklere sahip doğal malzemelerdir. Bunların gerilme dayanımları (tensile strength), sıkışma dayanımları (compressive strength) ve makaslama dayanımı (shearing strength) birbirinden çok farklı olabilir. Patlatma sırasında da bu özelliklerinden dolayı patlatmaya farklı tepkiler verebilir. Patlatma ile blokların ana kayaçtan ayrılabilmesi için, patlatma gücünün kayacın gerilme dayanımını aşması gerekir.
Patlatma işlemi için gerekli olan izinler ve uygulama prosüdürü için patlayıcı maddeyi temin edeceğimiz firma ile anlaşılacak. Bu işlemler patlayıcı madde satan firma tarafından yürütülecektir.
Patlatma ile İlgili faaliyete geçildiğinde titreşim ölçümü yapılarak Muğla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne sunulacağını beyan ve taahhüt ederiz.”
AV. ARZU ALPER: “TÜRKİYE’DE ÇED GEREKLİDİR KARARLARI ANCAK MAHKEMELER TARAFINDA VERİLEBİLİYOR”
Tekrar söz verilen Avukat Arzu Alper ise, Türkiye’de artık ÇED gereklidir kararlarının mahkemeler tarafından verildiğini, Muğla Valiliği ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın dosyaları incelemeden ÇED gerekli değildir kararı verdiğini vurguladı.
Bilirkişi raporuna yapılan itirazı reddettiklerini söyleyen Alper, projenin hayata geçmesi durumunda verilecek zararın açık şekilde ortada olduğunu dile getirdi.
Alper son olarak projenin Çevre Kanunu ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu ve kararın iptal edilmesini talep ettiklerini söyledi.
Beyanların ardından, mahkeme heyeti kararın ileriki bir tarihte tebliğ edileceğini açıkladı.
Duruşma yaklaşık 10 dakika sürerek 14.52’de sona erdi.
ŞİRKET SAHİBİNİN PATLATMA İZNİNDE HABERİ OLMADIĞI ORTAYA ÇIKTI
Duruşma sonrasında, davacılar ile şirket sahibi Mehmet Madencioğlu’nun sohbeti sırasında ise Madencioğlu’nun patlatma izninden haberdar olmadığı ortaya çıktı. Davacılar ise ptote tanıtım dosyasında patlatmaların yapılacağının belirtildiğini dile getirdi.
BİLİRKİŞİ RAPORU NE SÖYLÜYOR?
ÇED gerekli değildir kararını uygun bulan çevre mühendisliği değerlendirmesinde, projenin yer üstü kullanım alanı 25 hektar sınırını aşmadığı için ÇED Yönetmeliği kapsamında EK-2’ye tabi projeler kapsamında değerlendirmesinin uygun olduğu ifadeleri yer alıyor.
Proje kapsamında oluşabilecek çevresel etkilerin riskinin düşük olması, toz emisyonu taşınımının söz konusu olması fakat mevzuat sınırlarında olması nedeniyle ÇED gerekli değildir kararının uygun olduğu belirtiliyor.
ÇED Yönetmeliği’ne göre, “ÇED Raporu” hazırlanması gereken projeler ile “Proje Tanıtım Dosyası” hazırlanması gereken projeler ayrılıyor. Buna göre, ÇED Yönetmeliği’nin Ek-1 listesinde yer alan projelerin ÇED Raporu hazırlaması zorunluyken EK-2 listesinde yer alan projeler yalnızca Proje Tanıtım Dosyası hazırlar ve valilikler tarafından “ÇED gerekli değildir” kararı verilebilir.
Yönetmeliğe göre bir maden projesinin alanı 25 hektardan fazla olduğunda, bu projeye ÇED gerekli değildir kararı verilemez ve ÇED süreci işletilir. Madde, şirketlerin ÇED süreçlerine tabi olmamak için geniş ruhsat sahalarında 25 hektarın altında birden fazla proje tasarlayabilmeye imkan tanıması nedeniyle eleştiriliyor.
Ekoloji Kolektifi Derneği’nin hazırladığı ve bu ÇED süreçlerin daha anlaşılır hale getirmeyi amaçlayan Yurttaşlar İçin ÇED Süreci Takip Rehberi’ne ulaşmak için buraya tıklayın.
“MADENCİLİK FAALİYETLERİNE İLİŞKİN ANALİZLER DOSYADA EKSİK”
Maden mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede ise proje tanıtım dosyasında eksiklikler olduğu, yeraltı üretim yönteminin tam olarak belirtilmediği söyleniyor.
Bunun yanı sıra, yeraltı üretimi için planlanan büyük hazırlıkların konumlarının belli olmadığı; yeraltı havalandırma planı, pasa sahası ile ilgili şev stabilite analizlerinin de yapılmadığı ifade ediliyor.
“BÖLGENİN EN ÖNEMLİ SU KAYNAĞI OLAN KAKLIK KAPTAJI’NIN MADENCİLİĞİ FAALİYETİ ESNASINDA ETKİLENMEMESİ DÜŞÜNÜLEMEZ”
Jeoloji hidrojeoloji mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede bölgedeki su kaynaklarına dikkat çekiliyor. Raporda maden sahası çevresinde 15 adet yer altı suyu sondaj kuyusunun, ruhsat alanına 200 metre mesafede bölgenin en önemli su kaynağı olan Kaklık Kaptajı’nın ve bölgede çok sayıda dere yatağının bulunduğu tespiti yapılıyor.
Madenin etkilerine ilişkin şu ifadeler yer alıyor: “Projenin ‘Patlatmalı Yer Altı Madenciliği’ olarak yapıldığı göz önüne alındığında bölgedeki kayaç birimlerindeki çatlak ve kırık yapılarının değişime uğraması ile Kaklık Kaptaj’ın yer altı madenciliği faaliyeti esnasında etkilenmemesi düşünülemez. Bu konuda proje dosyasında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.”
“ALÜVYONAL ORTAMDA BULUNAN SONDAJ SU KUYULARINDA ÖNEMLİ BİR VERİM KAYBI YAŞANABİLİR”
Ayrıca, bölgeni yeraltı suyu akış yönünün alüvyonal ortama doğru olması nedeniyle madencilik faaliyetinin alüvyonal ortamda bulunan sondaj su kuyularında önemli bir verim kaybına neden olacağının düşünüldüğü ifade ediliyor.
Raporda, 1 ve 2 nolu galeri girişlerinin ve 1 nolu pasa stok alanının yer aldığı Sıtma Deresi ile Karanlık Dere’nin yataklarının da olumsuz etkileneceği belirtiliyor.
“PASA VE ATIK MALZEMELERİN EROZYON RİSKİ YÜZEY SULARINI KİRLETEBİLİR”
Son olarak ise proje alanının dağlık arazide bulunması ve zeminin az geçirimli bir yapıda olması nedeniyle, ile yoğun yağışlı mevsimlerde yağışın yeraltına sızmadan maden pasa ve atık malzemesinin erozyonuna neden olabileceği belirtiliyor.
Bu durumun ise pasa ve maden galeri girişlerindeki atık malzemelerin dere yataklarına doğru ilerleyerek yüzey sularında kirlenmeye sebep olabileceği açıklanıyor.
“ORMANCILIK DİSİPLİNİ AÇISINDAN TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYAN EKSİKLERİ BARINDIRIYOR”
Orman mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede proje alanının Köyceğiz- Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi Nazım İmar Planında “Hassas Zon B”, “Orman Alanı” ve “Tarım Alanı” olarak tanımlı alanlardan oluştuğuna dikkat çekiliyor.
Maden alanında 10 bin 785 ağacı kesileceğinin öngörüldüğünü söyleyen raporda şu gerekçelerle ÇED gerekli değildir kararı uygun bulunmuyor:
“Kesilecek ağaçların ve kaldırılacak orman örtüsü ve maki ile kızılçam florasından oluşan orman ekosistemine olası etkilerinin göz ardı edilmesi, bitkisel toprak sıyrılması ve depolanması işleminin usulünde rüzgar ve su erozyonu riski için öngörülen tedbirlerin yeterli olmaması, orman yangınlarıyla mücadelede etkin bir planlama söz konusu olmamasından bahisle dava konusu alanın ormancılık disiplini açısından telafisi mümkün olmayan eksikleri barındırdığından Orman Mühendisliği disiplini yönünden proje faaliyetinin orman varlığı ve orman ekosistemine olumsuz etkileri olacağı nedeni ile uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.”
“ÜÇ KİLOMETRE MESAFEDEKİ YOĞUN ZEYTİNLİK, NARENCİYE VE ALANLAR OLUMSUZ ETKİLENECEK”
Son olarak ziraat mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede, maden ocağı tesisinin çevresinde ve hemen yanında yoğun ekili ve zeytinlik ile narenciye ağacı alanlarının bulunduğuna dikkat çekiliyor.
İşletme ve kazı alanlarının ekili ve zeytinlik alanlara mesafesinin 100 metre gibi oldukça yakın mesafelerde bulunduğuna, maden sahasının tozunun esen rüzgarla zeytinlik ve narenciye alanlarını olumsuz etkileyeceğine vurgu yapılıyor.
Raporda projenin olumsuz etkisine ilşikin şunlar söyleniyor: “Madenin işletilmesi ve taşıması sırasındaki toz oluşumunun devamlı olması nedeniyle dava konusu maden ocağından kaynaklanacak olan toz etkisinin tarımsal açıdan çevredeki üç kilometre uzaklık içinde yoğun olarak bulunan ekili ve zeytinlik ve narenciye alanlardaki ağaçların vejetatif ve generatif gelişimini olumsuz olarak etkileyecek.”
Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun zeytinlik alanların üç kilometre yakınında kirletici tesis kurulmasının önüne geçiyor.
Kanunun 20’nci maddesinde şu ifadeler yer alıyor:
“Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır”