Muğla’nın Datça ilçesinde, Datça Demokrasi Platformu’nun çağrısıyla bir araya gelen demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler, sendikalar ve yurttaşlar, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü çeşitli etkinliklerle kutladı.
Muğla’nın Datça ilçesindeki Cumhuriyet Meydanı’nda, Datça Demokrasi Platformu’nun çağrısıyla demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve sendikalar 1 Eylül Dünya Barış Günü için bir araya geldi.
Etkinlikler saat 16.30’da, Datçalı yurttaşların 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutlamak için Kumluk sahilinden denize girmesiyle başladı. Hemen ardından, Meydan’da toplanan Mor Pedal Bisiklet Grubu, barış mesajlarını taşıyarak Datça sokaklarında gezdi.
Datça Demokrasi Platformu sözcüsü Şeyda Kütük, saat 18.30’da basın açıklamasını okudu.
Açıklamanın başında şu ifadelere yer verildi:
“Nazi Almanya’sının Polonya’yı işgal ettiği ve 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın başladığı tarih olan 1 Eylül, savaşa karşı olan milyonlarca insan tarafından Dünya Barış Günü olarak kutlanmaktadır. Aradan 85 yıl geçti, dünyanın savaşsız günü olmadı.”
İkinci Dünya Savaşı’nın Polonya’dan başladığına atıfta bulunulan açıklamada, “Bugün, Suriye, Ukrayna, Filistin, Lübnan, Irak, İran, Yemen, Sudan başta olmak üzere, Dünya’nın pek çok yerinde irili ufaklı çatışmalar biçiminde devam ediyor. Küresel hegemonya mücadelesinin şiddetlendiği, savaş ve çatışmaların yeni boyutlar kazanarak derinleştiği kaotik bir süreçten geçiyoruz” denildi.
“EGEMENLERİN KAPIŞMASININ FATURASI İSE HAKLARA ÖDETİLİYOR”
Açıklamada, yeni bir dünya savaşı söylemlerinin tehlikeli boyutlara ulaştığını ve artık bütün canlılar ve onları çevreleyen doğanın yıkımla karşı karşıya kalındığını belirtildi.
Kapitalist-emperyalist sistemin derinleşen krizinin yol açtığı savaş, çatışma ve krizlerin bir sonucu olarak dünya genelinde otoriter-faşist odaklara güç devşirildiği belirtilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Sistemin krizinin ve egemenlerin kapışmasının faturası ise haklara ödetiliyor. Emperyalistler arası paylaşım savaşları nedeniyle bütün canlılar ve onları çevreleyen doğa büyük bir yıkımla karşı karşıya. Emperyalist ülkeler, kendi çıkarları uğruna işgallerle, saldırılarla dünyayı kana bulamaya, gerici, dikta güçlere zemin yaratmaya devam ediyor, doğa geri dönüşü olmayan tahribatlara maruz kalıyor, gözyaşı ve acılar dinmiyor.”
İşçi sınıfının bedel ödeyerek elde ettiği bütün kazanımlarının gasp edildiği ifade edilen açıklamada, “Silahlanmaya ayrılan bütçe ile bütün insanlığın açlık illetinden kurtulması mümkünken, global olarak artan silahlanma, yer küreyi bir kaç kez yok edecek seviyeye gelmiştir. İnsanlık, küresel emperyalist güçlerinin, patlamaya hazır fıçısına sıkıştırılmış gibidir. Kapitalistler her dönemde kar elde ederken, sermaye sözcüsü iktidar temsilcileri, halkımıza ve emekçilere ‘artık bolluk dönemi bitti’ tehdidini savuruyor, yeni gaspların haberini veriyorlar” denildi.
Açıklamada, savaş politikalarının sonucu olarak ortaya çıkan ortaya çıkan mültecilik ve göçmenlik milliyetçiliğin, ırkçılığın yükseltilmesinin aracı haline getirildiği ifade edildi.
“HALKLARIN BİR ARADA YAŞAMA İRADESİNİ DE İKTİDARLARI İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKE OLARAK GÖRMEKTEDİRLER”
Birçok savaş mağduru insanın insanlık dışı koşullarda hayatlarını sürdürmeye çalıştığı ve birçok insanın göç yollarında can verdiği ifade edilen açıklamada, “Avrupa devletleri olmak üzere iktidarlar mültecilik üzerinden insanlık değerlerini pazarlıyor, ayaklar altında paspasa çeviriyorlar. Ülkemizdeki tek adam rejimi de büyük bir yara olan mültecilik meselesini iç ve dış politikada bir pazarlık ve tehdit aracı olarak kullanıyor” denildi.
Türkiye’de de diğer ülkeler gibi siyasal ve ekonomik nedenlerle mülteci akını yaşandığı ifade edilen açıklamada, “Savaştan ve emperyalistlerin ve yerli işbirlikçileri kapitalistlerin sömürü ve yağmalamaları sonucu açlığa mahkum edilmenin, onların yarattığı küresel iklim sorunlarının sonucunda kaçarcasına göç yollarına düşenlere karşı sınırlarda insanlık suçları işleniyor” sözleri söylendi.
Kürt sorununun savaş/şiddet odaklı politikalarda ısrar edildiği ifade edilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Bunun bedelini ise egemenler, ittifak bloğu etrafında kümelenmiş kirli çıkar odakları değil, emekçiler ve ezilen yoksul halka ödüyor Ekmeğimize, aşımıza, onurumuza, suyumuza göz dikenler, halkların bir arada yaşama iradesini de iktidarları için en büyük tehlike olarak görmektedirler.”
Açıklamada, AKP-MHP iktidar bloğunun derinleşen, ekonomik kriz koşullarında iktidarını korumanın yolunu savaş, çatışma ve şiddet ortamını daha da artıran politikalarda aradığı ifade edildi.
“İNSANLIĞI BARINAMAMA, GEÇİNEMEME KRİZİYLE KARŞI KARŞIYA GETİRMİŞTİR”
Milliyetçi, şoven, ayrımcı, tekçi, cinsiyetçi, mezhepçi, siyasetin dozunu arttırdığı ifade edilen açıklamada, “Ülkenin toplumsal barışına uyguladıkları tecrit politikalarını katmerleştirerek sürdürmeye devam ediyorlar. Ekonomik krizinin geldiği aşama, insanlığı barınamama, geçinememe kriziyle karşı karşıya getirmiştir. Dünya nüfusunun yüzde 10’u dünya gelirinin yüzde 80’nine el koyarken, dünya nüfusunun yüzde 90’nı gelirin yüzde 20’sini paylaşmaya mahkûm edilmektedir.”
Barış talebinin, haklar olan, yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, ifade ve örgütlenme özgürlüğü olduğu kadar, çalışma hakkı, konut hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, dil hakları gibi ekonomik, sosyal ve kültürel haklarla ilişkisi bulunduğu ifade edilen açıklamada, şunlar söylendi:
“Herhangi bir coğrafyada barışın tesis edilememesi kişilerin insan olmaktan kaynaklı birçok hakkını aynı anda ihlal etmektedir. Gün geçtikçe derinleşen bu adaletsizlik sürdürebilir değildir, dünyanın emekçileri ve bütün ezilen halklarının dayanışmayla bu süreci tersine çevirmesi mümkün. Savaşsız sömürüsüz bir dünya için bütün emekçiler ve ezilen halklar birleşin! “
Son olarak açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Bizler halaylarımızla, semahlarımızla, horonlarımızla, zeybeklerimizle, zılgıtlarımızla ‘savaşa inat yaşasın hayat’, ‘savaşa hayır barış hemen şimdi’ demeye devam edecek, Her türlü savaşa, hukuksuzluğa, tecrite, ayrımcılığa, eşitsizliğe, ırkçılığa karşı barışın sesini yükselteceğiz. Savaşa inat yaşasın hayat yaşasın barış biji aşiti”