Fethiye’nin Deprem Dosyası | Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtlayan Jeoloji Yüksek Mühendisi ve Tıbbi Jeoloji Uzmanı Dr. Eşref Atabey, Fethiye Fayı’nın aktif bir fay olduğunu ve deprem üretme potansiyeli barındırdığını söyleyerek, “Yaşamımızın sırrı, deprem gibi doğal olaylara karşı yapıları depreme dayanıklı inşa etmekten geçiyor” dedi.
Haber: Burak Necip Başar
6 Şubat 2023’te gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerde 50 binin üzerinde yurttaş yaşamını yitirmişti.
Gündem Fethiye, 11 ili doğrudan etkileyen depremlerin birinci yılında Muğla’nın Fethiye ilçesinin deprem dosyasını hazırladı.
Haber dizinin ilk bölümünde Jeoloji Yüksek Mühendisi ve Tıbbi Jeoloji Uzmanı Dr. Eşref Atabey, Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtladı.
Sözlerine depremin kısa bir tanımıyla başlayan Dr. Atabey, “Deprem, yerkabuğu içerisinde fay olarak tanımlanan kırıklar üzerinde biriken enerjinin aniden boşalması sonucunda oluşan yer değiştirme hareketinin neden olduğu elastik dalga hareketleridir” dedi.
Fethiye’nin deprem potansiyelini anlayabilmek için öncelikle tektonik konumuna bakmak gerektiğini belirten Dr. Atabey, şunları söyledi:
“Anadolu’nun güneyinde Afrika-Arap levhaları ile Avrasya levhalarının sınırlarında Akdeniz’de Girit Adası’nın güneyindeki deniz tabanında Helenik-Kıbrıs Yayı bulunmaktadır. Helenik-Kıbrıs Yayı, Türkiye’nin güney kıyısı yakınlarında, Girit Adası’nın güneyinden geçerek kuzeydoğu yönünde Rodos Adası’nın güneyinden Fethiye-Dalaman kıyılarına doğru uzanır.”
“DEPREM TEHLİKESİNİN YAŞANABİLECEĞİ EN YÜKSEK RİSKLİ YER OLARAK İŞARET EDİLMEKTEDİR”
Bölgenin Türkiye’de deprem tehlikesine sahip en yüksek riskli yer olabileceğini ifade eden Dr. Atabey, “Fethiye kıyısından itibaren güney batı boyunca Rodos’a kadar olan bölgenin Akdeniz’in en derin yeri olması ve iki kıtanın (levhanın) dalma-batma zonunun üzerinde yer alması ve bu bağlamda deprem olasılığı en uygun coğrafi konuma sahip olması nedenleriyle belki de Türkiye de deprem tehlikesinin yaşanabileceği en yüksek riskli yer olarak işaret edilmektedir” dedi.
“FAY HATTININ İZLERİNİ KAYA MEZARLARI’NIN BULUNDUĞU MEVKİDE GÖRMEK MÜMKÜNDÜR”
Fethiye yerleşimi Fethiye-Burdur Fayı üzerinde konumlandığına işaret eden Atabey, “Fethiye Ovası güneyi dağ sırası ile ova sınırı aynı zamanda Fethiye Fay hattını da oluşturuyor. Ovalık alan, kayalık güney bölüme göre çökmüştür. Bu fay hattının izlerini Kaya Mezarları’nın bulunduğu mevkide güneybatı-kuzeydoğu kayalık yamaç boyunca görmek mümkündür” ifadelerine yer verdi.
Fethiye-Burdur Fayı ve Fethiye Fayı hakkında bilgi veren Atabey, şunları söyledi:
“Fethiye-Burdur Fayı, Fethiye’den başlayıp, Altınyayla (Dirmil), Tefenni ve Burdur arasında yer alan kuzeydoğu uzanımlı 250 km uzunluğunda bir faydır. Tek bir ana faydan ziyade, birbirine paralel kısa faylardan oluşmaktadır. Bu kısa fayları kuzeybatı yönlü faylar kesmektedir. Fethiye Fayı uzunluğu 30 kilometre olup, Fethiye Körfezi içine doğru devam eder. Kuzeyde Ören Fayıyla kesilir. Fethiye Ovası’nı güneyden sınırlayan güneybatı-kuzeydoğu yönlü bölümü Burdur Fayı ile birleşir.”
“FETHİYE FAYI AKTİF BİR FAYDIR”
Fethiye Fayı’nın aktif fay olduğunu vedeprem üretme potansiyelinin bulunduğunu vurgulayan Atabey, “Aktif fay tanımı, Jeolojik olarak son 10 bin yılda (Holosen döneminde) en az bir kez hareket etmiş ve deprem üretmiş olan faydır. Fethiye’de geçmiş yıllarda olduğu gibi günümüzde de deprem olma olasılığı yüksektir” dedi.
“FETHİYE GÜNEYİNDEKİ KAYA ZEMİN ÜZERİNDE KURULMUŞ OLAN KAYAKÖY DEPREMDEN ETKİLENMEMİŞTİR”
Geçmişte Fethiye’de önemli depremlerin gerçekleştiğinin altını çizen Dr. Atabey; yaşanan depremleri şu şekilde anlattı:
“Meğri’de (Fethiye’nin önceki adı) tarihsel süreçte 1851,1853,1855 ve 1870 yıllarında depremler olmuştur. Fethiye’de 1956-2013 yılları arasında toplamda 3802 adet deprem meydana gelmiştir. Son 48 yıl içerisinde büyüklüğü 5 ila 6 arasında değişen 63 adet deprem ölçülmüştür. Fethiye bölgesinde bu tür depremler yaklaşık her 9 ayda bir meydana geldiğini göstermektedir. Aynı dönem içerisinde 6 ila 6,5 arasında toplamda 5 adet deprem meydana gelmiştir.
Fethiye Körfezi’nde 10 Haziran 2012 tarihinde 6.0 büyüklüğünde olan deprem yaklaşık 7 kilometre derinliğindeki bir faya bağlı gelişmiştir.
1957’de iki gün arayla peş peşe deprem olmuştur. İlki 24 Nisan 1957’de büyüklüğü 6.2 ve arkasından 25 Nisan 1957’de büyüklüğü 7.1 olan Fethiye Depremi sırasında 67 kişi hayatını kaybetmiş; rıhtımın beş altı metrelik kısmı sahilden koparak sulara gömülmüş, asfalt yollar yer yer yarılmış, telefon telleri kopmuş, haberleşme tamamen kesilmiş; ilçedeki hastane, cezaevi, postane, ortaokul, sağlık okulu ve belediye binası, 3 bin 796 ev, 20 okul binası, üç cami, 23 resmi bina, 124 işyeri olmak üzere şehrin yüzde 75’i yıkılmıştır.
Can ve mal kaybında binaların ovada kurulmuş olmasının büyük etkisi olmuştur. Buna karşın Fethiye güneyindeki kaya zemin üzerinde kurulmuş olan Kayaköy depremden etkilenmemiştir.”
“KIYILARDA TSUNAMİ OLMA OLASILIĞI YÜKSEKTİR”
Fethiye’de tsunami riskinin olup olmadığına dair soruya ‘evet’ yanıtını veren Dr. Atabey, “Tarihsel kayıtlara bakıldığında Fethiye kıyılarına yakın karada ve deniz tabanında olacak büyük depremlerde kıyılarda tsunami olma olasılığı yüksektir. Türkiye’nin Güney Ege sahilleri yüksek tsunami riski altındadır. Fethiye-Dalaman-Ortaca sahili çok yüksek riskli, tsunami olma olasılığı kıyılardır” ifadelerini kullandı.
“THERA VOLKANI TSUNAMİSİNİN TAŞIDIĞI VOLKAN KÜLLERİ ÇALIŞ’TA BULUNMUŞTUR”
Thera volkanı tsunamisinin taşıdığı küllerin Çalış’ta bulunduğunu ifade eden Dr. Atabey, “Tarihte olan Ege Denizi Thera volkanı tsunamisinin taşıdığı volkan külleri Fethiye Çalış’ta 100 metre içerde, bir buçuk metre altta ve dört santimetre kalınlıkta bulunmuştur. Tarih belirleme analizleri bu tabakaların 3 bin 500 – 3 bin 800 yıl öncesine ait olduğunu, tsunami dalgalarının Fethiye kıyılarını etkisi altına aldığı ve dalga yüksekliğinin Fethiye’de bir metreye ulaştığını ortaya koymaktadır” dedi.
“KIYIYA YAKIN ALANLARDAKİ BİNA VE TESİSLER EN FAZLA ZARAR GÖRECEK YAPILARDIR”
Olası bir depremde Fethiye’de bulunan yapıların nasıl etkileneceğine dair açıklamalarda bulunan Dr. Atabey, şunları söyledi:
“Fethiye ilçe merkezinin kurulduğu alan milyonlarca yılda oluşan tamamen çakıl, kum, silt, kil ve çamurdan oluşan alüvyon zemin üzerine kurulmuştur. Çalış Mahallesi gibi bazı alanları bataklık zemin üzerindedir. Deprem anında alüvyon zeminde sıvılaşma oluşur.
Fethiye Ovası’nın sahil kesimi ile ince kum ve siltli malzemeden oluşan suya doygun zeminlerin bulunduğu alanlarında sıvılaşma oluşacağından, ovadaki yapılarda gömülme ve rotasyonlar (binalarda dönme) olacaktır. Zayıf binalar depremde yıkılacak, can ve mal kaybına yol açabilecektir. Deniz kıyılarındaki ve kıyıya yakın alanlardaki bina ve tesisler en fazla zarar görecek yapılardır.”
“İŞGAL EDİLEN KUMSALLAR ÜZERİNE YAPILAN ÇOK KATLI YAPILAR GELECEK DEPREMLER İÇİN CİDDİ SINAVLAR VERECEKLERDİR”
Dere yatakları, alüvyonlar, plaj ve bataklık ortamları depremlerden en fazla etkilenecek bölgeler olduğunu vurgulayan Dr. Atabey, “Yapı stoku açısından bakıldığında bölgede genellikle az katlı betonarme yazlık binaların bulunması olumlu bir durumdur. Fakat özellikle yasal olarak da yasak olmasına rağmen işgal edilen kumsallar üzerine yapılan özellikle çok katlı yapılar gelecek depremler için ciddi sınavlar vereceklerdir” dedi.
“KIYILARDA VE ALÜVYONLAR ÜZERİNDE YÜKSEK KATLI YAPILARA İZİN VERİLMEMELİDİR”
Fethiye’de olası bir depremden en çok etkilenecek bölgeleri aktaran Dr. Atabey, “Fethiye Çalış mevki, Karaçulha Deresi alüvyonu üzerindeki Fethiye ve bataklık üzerinde kurulan Çalış Mahallesi, olası depremde en fazla sıvılaşmanın oluşacağı ve deprem hasarlarının olacağı yerler olacaklardır. Kıyılarda ve alüvyonlar üzerinde yüksek katlı yapılara izin verilmemelidir” ifadelerini kullandı.
“İLÇE MERKEZİNDE, DEPREM DALGALARININ VURUCU ETKİSİ, YAPI TÜRÜ VE DAYANIKSIZLIĞI CAN KAYBINA YOL AÇABİLİR”
Depremlerde yapı güvenliğinin iki kriteri olduğunu söyleyen Dr. Atabey, “İlk kriteri zeminin özellikleridir. İkinci kriter ise depreme dayanıklı yapı inşasıdır. Fethiye ilçe merkezinde, deprem dalgalarının vurucu etkisi, yapı türü ve dayanıksızlığı hasara ve can kaybına yol açabilir” dedi.
Dr. Atabey, zayıf bir zemine yapılmış binaların daha fazla hasar alacağını ifade ederek, şunları söyledi:
“Deprem dalgalarının genliği ve zaman aralıkları genellikle ana kayaçtan zayıf pekişmiş ya da suya doygun alüvyon malzemeye geçtiğinde artar. Bu yüzden zayıf malzeme üzerine yapılmış olan binalar, ana kayaç üzerine yapılmış olanlara göre daha çok hasar görür. Nitekim 1957 depreminde Fethiye güneyindeki kaya zemin üzerinde kurulmuş olan Kayaköy depremden etkilenmemiştir.”
“DEPREM OLACAK MI, OLUR MU SORULARINDAN VAZGEÇİP YAPILARI DEPREME DAYANIKLI İNŞA ETMELİYİZ”
Türkiye’nin bir deprem bölgesi olduğunu ve yapıların depreme dayanıklı inşa edilmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Atabey, şu ifadelerle sözlerini tamamladı:
“Unutmayalım, bilimsel temele dayanmadan yapacağımız her şey bizler için potansiyel bir tehlikedir. Yaşamımızın sırrı deprem gibi doğal olaylara karşı, yapıları depreme dayanıklı inşa etmekten geçiyor.
Dünya’nın iki numaralı Himalaya-Anadolu-Alpler Deprem Kuşağı üzerinde yer almasından dolayı Türkiye bir deprem ülkesidir. Deprem olacak mı, olur mu sorularından vazgeçip yapıları depreme dayanıklı inşa etmeliyiz.”