Türkiye İşçi Partisi’nin “190 milyon zeytin ağacını ve doğayı savunmak için Türkiye İşçi Partililer yola çıkıyor” diyerek iki noktadan başlayarak Muğla’da buluştukları yürüyüş ve miting bugün gerçekleşti.
Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP), zeytinlik alanları ve koruma alanlarını maden ve inşaat faaliyetlerine açan yönetmeliklere karşı Hatay ve Bursa’dan başlattığı yürüyüş bugün Muğla’da gerçekleştirilen Doğada İnat Mitingi ile tamamlandı. Muğla’da 13.30’da Mehmet Ali Eren Parkı’nda bir araya gelen yürüyüşçüler Sınırsızlık Meydanı’nda gerçekleşecek miting alanına yürüdüler.
Mitinge TİP İstanbul Mill etvekili ve Parti Sözcüsü Sera Kadıgil, siyasi parti temsilcileri, çevre örgütü temsilcileri ve yurttaşlar katıldı.
EFE KURDAŞ: “HALKIN VE YERELİN GÜCÜ, HER YERDE VE HER ZAMAN SİYASİ İRADEDEN GÜÇLÜDÜR”
TİP Muğla Ekoloji Birimi Üyesi Efe Kurdaş mitingde şunları söyledi: “Yerelde verilen kararlı mücadeleler sayesinde sermaye ve siyasi iktidar birçok yerde çaresiz kaldı. Mesela bundan birkaç ay önce Enerji Bakanlığı’na bağlı Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA), siyanürle altın çıkarmak için Çine Germencik Dağyeni köyüne geldi. Dağyeni köylülerinin sadece birkaç günlük, hep birlikte verdiği mücadele sonucunda MTA’ya ‘Ekipmanları toplayın, sondajları sökün, köyü terk ediyoruz’ demekten başka çare kalmadı. Tam 254 gündür, 780 dönümlük Akbelen Ormanı’na göz diken Limak Holding’e karşı İkizköylüler, cansiperane bir şekilde yaşam alanlarını koruyor.
Bu mücadeleler bize gösteriyor ki halkın ve yerelin gücü, her yerde ve her zaman siyasi iradeden güçlüdür. Yerel yönetimler ve merkezi yönetimler rant için ne yaparlarsa yapsınlar, bir arada, talanın olduğu her yerde yaşam alanlarımızı ve tüm canlıları korumak adına birleşe birleşe ve direnişimizi büyüterek devam edeceğiz.”
TAYYİBE DEMİREL: “SABAH UYANDIĞIMIZDA NEFES ALAMIYORUZ”
Yatağan’dan zeytin üretici Tayyibe Demirel konuşmasında şunları söyledi: “Yatağan Termik Santrali Türkiye’nin en kirli termik santrali. Sabah uyandığımızda nefes alamıyoruz. Doğa bitti.
Şu anda kardeşlerin hepiniz geldiniz ayağınıza sağlık. Beni de davet ettiler her işimi bırakıp geldim. Şu anda bahar günü lalelerin, gelinciklerin, papatyaların arıların uçtuğu yerler, cehennem çukuru. Ölüm çukuru yaptılar. Ben bir avuç toprağımı milyarlar verseler vermeyeceğim.”
ARZU ALPER: “BİZİ EN ÇOK YARALAYAN MARMARİS BELEDİYESİ’NİN BU DAVALARDA KARŞIMIZDA YER ALMASI”
Sinpaş Davası avukatı Arzu Alper şunları söyledi:
“Biz bu mücadelede güzel şekilde ilerliyoruz. Beni en çok yaralayan Marmaris Belediyesi’nin bu davalarda karşımızda yer alması. Verdiği ruhsatlar, çalıştırdığı kaçak ve imarsız inşaatlar. En çok beni bu yaralıyor. Çünkü bu olmaması gerek bir şey. Marmaris Belediyesi’nin verdiği ruhsatlar için de Kent Konseyi ve bütün çevre sevdalıları birleşip dava açtık. Akabinde yine Marmaris Belediyesi aleyhine Cumhuriyet Savcılığı’na kaçak, ruhsatsız inşaata göz yumduğu için dava açtık. 30 yıllık eskimiz artık miadı dolmuş yerlerin üzerine 5 kat daha ruhsat veren Marmaris Belediyesi ile en çok biz uğraşmak zorundan kalıyoruz ve bu bizi büyük bir şekilde yıpratıyor. Şu anda dağımıza toprağımıza Marmaris Kızılbük’te ters lalemize sahip çıkmamız lazım. Birlikten güç doğacak” dedi.
FIRAT ÇOBAN: “İLERLEMEM YAŞAMIN BÜTÜN CANLILAR İÇİN KORUNMASIDIR”
MUÇEP Milas Meclisi’nden zeytin üreticisi Fırat Çoban şunları söyledi:
“Dağları ceset gibi yaptılar, dağları delik deşik ettiler. Oralarda bir şey kalmayınca tarlalara, zeytinliklere geliyorlar. Sıranın zeytine gelmesi demek bıçağın kemikte olması demektir. Sıranın emeğimize, suyumuza, özgürlüğümüze gelmesi demektir.
Milas’ta 3 tane sulak alan vardır: Bargilya Tuzlası, Bafa Gölü, Güllük Havzası. Güllük Havzası havalimanı yapıldı. 97’den sonra orası yok edildi. Orada vatanı olan kuş türleri göz ettiler. Aynı durum Bargilya Tuzlası için de yaşanacak. Oranın varlığının güzelliğinin korunması gerekirken oraya bina yapmak, modern kent yapmak ilerleme değildir. İlerlemem yaşamın bütün canlılar için korunmasıdır.”
İSMAİL ŞENER: “BİZ ANT İÇTİK YERİMİZİN ÜSTÜNÜ KORUYACAĞIZ, KESİNLİKLE DE BAŞARACAĞIZ”
Deştin Çevre Platformu’ndan İsmail Şener yaptığı konuşmada mitingin kapsamının Muğla’nın her tarafına genişletilmesi gerektiğini ifade etti ve şunları dile getirdi: “
“Bizimle zeytin mitingi ama, hem hu mitingin kapsama alnını arttırmamız lazım. Doğa talanıMuğla’nın her tarafında. Ağaoğlu’nun Tuzla’da yapmaya başladığı kasaba ekolojik dengeyi bozacak. Buna karşı da mücadeleyi genişletmemiz lazım. Akbelen İkizköylülerimizin bir buçuk yıldır verdiği mücadele çok önemli.
Benim 30 yıldır ömrüm yarısı bu mücadelelerle geçti. ÇED Raporunu iptal ettiriyorsun dönüp dolaşıp geliyorlar buradaki rantı, yer üstündeki serveti görmezden gelip yer üstümüze göz dikiyorlar. Ama biz ant içtik yerimizin üstünü koruyacağız, kesinlikle de başaracağız.”
ZEYNEP COŞKUN: “AĞAÇLARIN ÇOK SIK OLDUĞU KARANLIK ORMAN DEDİĞİMİZ YERDEKİ AĞAÇLARI TEK TEK KESTİLER”
Çine Topçam köylüsü Zeynep Coşkun “2016 yılında cennetimiz, Eysim Madencilik tarafından cehenneme çevrildi. Madenin çıktığı yere biz “Karanlık Orman” derdik. Öylesine sık ağaçların olduğu bir ormandı. Gözümüzün önünde o ağaçların hepsini tek tek kestiler.
Madenden biri annemle babama ateş etti, canlarını zor kurtardılar. Kendilerini bir taşın arkasına attılar. Babam, oradan da sürünerek uzaklaşıp telefonunu kazağının altına sokup ancak o şeklide jandarmayı arayabilmiş.
Gelen jandarmadan delilleri toplanmasını istediğimizde yaptıkları tek şey madencinin yanında olmak. Kimse kusura bakmasın ama devleti kolluk kuvvetleri vatandaşını korumak varken maalesef ki madencinin yanında oluyor. Köyümde Türkiye’nin en iyi 11’İnci kaynak suyu çıkıyor. Madende yapılan patlatma sebebiyle damarlar yok oluyor” dedi.
ŞENOL GİRGİN: “BU MADENLERİ DURDURMAZSAK HEPİZİMİZ ZEHİRLENİP ÖLECEĞİZ”
Maden işçisi Şenol Girgin: “Eysim Maden’de göz gözü görmüyor. İki arkadaşımız madende silikozis hastalığından öldü. Bu madenleri hep beraber durduralım. Durdurmazsak hepimiz zehirlenip öleceğiz. Başka çaresi yok.”
“GENÇLER İÇİN BU ÜLKEDE BİR GELECEK BIRAKMADILAR”
TİP İstanbul Milletvekili ve Parti Sözcüsü Sera Kadıgil’in mitingdeki konuşmasından başlıklar şu şekilde:
“İnsanlar yokluktan çocuklarını okula gönderemez haldeler. Türkiye Cumhuriyeti’nin lirası tarihin en düşük dönemini yaşıyor da bu sarayın utanmaz bakanın al yanaklarıyla çıkıp ‘Merak etmeyin, bundan sonra daha da düşemez’ diyebileceği kadar yüzsüzleşmiş bir iktidarla yönetiliyoruz.
Çalışacak iş bulamıyoruz. 10 milyona yakın işsiz var şu anda Türkiye gibi bir ülkede. Birçok genç arkadaşımı görüyorum şu anda burada. Buradaki her 4 gençten yalnızca 1’i iş bulabiliyor yaşadığımız ülkede. Gençler için bu ülkede bir gelecek bırakmadılar, özgürlük bırakmadılar, okuyacak okul bırakmadılar, okuldan mezun olsalar çalışacak iş bırakmadılar. Dertleri güçleri nerden bir genç görseler ‘çıkar telefonunu göster’ diye sormaktan utanmayan bir iktidar tarafından yönetiliyoruz.”
“BİN ODALI SARAYDA BİZİM 10 AYLIK MAAŞIMIZI ELEKTRİK FATURASINA BİZİM VERGİMİZDEN VERENLER NE YAPIYORLAR?”
“Saraylarda oturanlar ne yapıyor? Bin odalı sarayda bizim 10 aylık maaşımızı elektrik faturasına bizim vergimizden verenler ne yapıyorlar? İşsizliği mi çözüyorlar mesela? Bu ülkenin gençleri neden harıl harıl yurt dışına gidiyor diye mi düşünüyorlar? Bu ülkeden günde 3 kadın neden öldürülüyor diye mi soruyorlar? Bu ülkede neden 2 bin emekçi neden iş cinayetlerine kurban gidiyor diye mi soruyorlar?”
“HUKUKA AYKIRI EYLEME KARŞI DİRENMEK HERKESİN ANASININ AK SÜTÜ KADAR HELALDİR”
“Enerji Bakanı olacak hadsiz, kanuna aykırı bir yönetmelik çıkarmaya çalışıyor. Kanun, ‘Zeytine 3 kilometre uzaklıkta zeytinyağı yapmaktan başka hiçbir tesis kuramazsın’ diyor. Bu toprakların kadim ağaçlarıdır o zeytinler. Kanunlar bunun için vardır. Fakat Saraylara bağlı olanlar, Anayasa ile kanunlarla bizim gibi bağlı olmadıkları için ne yapıyorlar? Bir yönetmelik çıkarırız, nasıl ayçiçeklerinin üstünden geçtik, nasıl buğdayın üstünden geçtik, nasıl çiftçiliğin hayvancılığın üstünden geçtik, zeytinlerin de üstünden geçiveririz, şirketlere peşkeş çekeriz sanıyorlar. Orada çok yanılıyorlar. Buradaki konuşmacı arkadaşlarım da söyledi. Yüzde 100 olarak hukuka aykırı bir eylemdir ve bir avukat olarak söylüyorum: Herkes şunu çok iyi bilsin, hukuka aykırı eyleme karşı direnmek herkesin anasının ak sütü kadar helaldir.”
Kadıgil, “Direne direne kazanacağız” sloganlarının üzerine, “Aynen öyle yapacağız çünkü, başımızda artık devleti yöneten kimse yok, başımızda bir devlet yok. Başımızda bir grup harami var. Neyimiz var neyimiz yoksa başına çökmeye çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Tam da bu yüzden direnmek zorundayız ama size anlatmama gerek yok biliyorum. Bunu bilmeseniz bu pazar günü burada olmazdınız. Bir kere daha teşekkür ediyorum” dedi.