Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Avrupa İklim Eylem Ağı‘nın (CAN Europe) ‘Sendikalar ve Adil Geçiş: Mevcut Durum, Potansiyel ve Kısıtlar’ başlıklı raporda, iklim değişikliği ile mücadele için gereken dönüşümün merkezinde şirketlerin değil, işçilerin olması gerektiği belirtildi.
1 Mayıs İşçi Bayramı öncesinde Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Avrupa İklim Eylem Ağı‘nın (CAN Europe) ortak hazırladığı raporda; iklim değişikliği ile mücadele ederken işçilerin işsiz kalmadığı, insan onuruna yakışır yeni işlere kavuştuğu adil geçiş planlarının hazırlanması gerektiğine dikkat çekildi.
Türkiye’de ilk kez bir sendika ve iklim örgütü tarafından ortak hazırlanan ‘‘Sendikalar ve Adil Geçiş: Mevcut Durum, Potansiyel ve Kısıtlar’’ başlıklı raporda, iklim değişikliği ile mücadele için gerçekleşmekte olan dönüşümün merkezinde şirketlerin değil işçilerin olması gerektiği belirtildi.
Raporda, Küresel iklim hedeflerine paralel olarak dünyada ekonomilerin kömür, gaz ve petrol gibi fosil yakıtlardan arındırılmasına yönelik politikalar hayata geçiriliyor. Bu süreçte karbon yoğun bazı sektörler yok oluyor, bazıları yeni teknolojilerle dönüşüme uğruyor; bunun yanında bazı yeni sektörler de ortaya çıkıyor.
Ancak Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele stratejilerinde dönüşüme uğrayan bu sektörlerdeki işçilerin durumuna dair sosyal politika önlemleri henüz yer almadığı vurgulandı.
“İSTİHDAM GARANTİSİNİN OLUŞTURULMASI”
“Adil geçişe” dair Türkiye’deki mevcut durum ve potansiyelin araştırıldığı raporda, her bölge özelinde hazırlanacak adil geçiş planlarında şu maddelerin yer alması gerektiğine işaret edildi:
- İstihdam garantisinin oluşturulması
- Yerinden edilen işçiler için gerekli yardım mekanizmalarının oluşturulması
- Yeni yerel endüstriler için destek mekanizmalarının sağlanması
- Beceri geliştirme ve mesleki eğitimlerin yaygınlaştırılması
- Gelir güvencesi ve eğitim olanaklarının yaygınlaştırılması
- Sürece entegre sosyal güvenlik uygulamalarının (erken emeklilik vb.) oluşturulması
- Yeni endüstriler ve işverenler için uygun kredi imkânları ve teşviklerin sağlanması
- İş yerinde üretim süreçlerinin değişikliği ve kapanmalarda işçilerin yeterli düzeyde bilgi edinme hakkına erişimleri
- Karar süreçlerinde sendikalara danışma ve tam katılımın mümkün kılınması
- Yaşlı, engelli ve dezavantajlı grupların desteklenmesi
“ADİL DÖNÜŞÜM ŞART”


DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, adil geçiş ve rapora ilişkin şunları söyledi:
“İklim krizi en çok işçileri, kadınları, yoksulları, gençleri etkiliyor. Krizle mücadele için tüm dünyada çalışma biçimlerinin değiştiği bir süreçteyiz. Doğa talanına izin vermeyen iklim dostu, insan onuruna yakışır, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan ve işçilerin söz sahibi olduğu bir çalışma hayatı talep ediyoruz. Sermayenin dayattığı gibi işlerimiz ve geleceğimiz arasında seçim yapmak zorunda değiliz. Bu nedenle adil dönüşüm şart, diyoruz. ”
1 Mayıs vesilesiyle bir kez daha işçilerin haklarını savunmak için meydanlarda olacaklarını sermayenin kar hırsı için doğayı, işçiyi ve yurttaşları sömüren, iklim krizini körükleyerek yarınımızı güvencesiz hale getiren düzenini kabul etmediklerini belirten Çerkesoğlu, “Dünya bir değişimin eşiğinde hazırladığımız bu raporda, bu dönüşümün eşitlikçi yeni bir toplumsal sözleşmeye evrilmesini talep ediyoruz. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) işaret ettiği gibi: ‘Ölü bir gezegende istihdam olmaz.’ İklim krizine karşı işçilerin söz sahibi olduğu adil ve demokratik bir dönüşüm talep ediyoruz” dedi.
“HALK VE İŞÇİLER PLANLAMA SÜREÇLERİNE AKTİF DAHİL OLMALI”
İklim krizi ile mücadele için alınan önlemlerin insanlık olarak tüm üretim, tüketim ve örgütlenme biçimlerimizi yeniden kurguladığına vurgu yapan CAN Europe Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Kıdemli Koordinatörü Özlem Katısöz:
“Hem 2053 net sıfır hedefi hem de ticaret ortağı olan AB’nin uygulamaya aldığı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması nedeniyle Türkiye için de dönüşüm kaçınılmaz. Bu dönüşümün başta kömürlü termik santral ve kömür madenciliği bölgelerinde olmak üzere ekonomi ve istihdama zarar vermeden yurttaşların refahı yönünde gerçekleşmesi, hemen bugün hazırlanacak adil geçiş planları ile mümkün.”
Planlamalarda halk ve işçilerin aktif rol alması gerektiğini vurgulayan Katısöz, “Adil geçiş planları, merkezden desteklenirken halk ve işçiler planlama süreçlerine aktif dahil olmalı. Ayrıca planlar toplumsal cinsiyet eşitliği, sağlıklı çevrede yaşama hakkını temin ederken insan onuruna yakışır işler yaratmalı. Planların bir an önce oluşturulması ve uygulanması ile dönüşüm nedeniyle kimsenin geride kalmaması sağlanabilir” ifadelerini kullandı.
RAPORDA EŞİTSİZLİK VE ADALETSİZLİĞİN ARTMASI SORUNLARA DİKKAT ÇEKİLİYOR
İklim değişikliğiyle mücadele stratejileri kapsamında hazırlanan bir rapor, üretim sistemlerinin yanı sıra çalışma yaşamının da hızla değiştiği bir döneme odaklanıyor. Raporda, iklim değişikliği politikalarının yeni bir üretim anlayışını beraberinde getirerek birikim ve bölüşüm anlayışının sorgulanması gerekliliği vurgulanıyor.
Bu bağlamda yapılacak tartışmalarda işçilerin ve temsilcilerinin sürecin merkezinde olmamasının, işçi sınıfının yaşadığı değişim nedeniyle telafi edilmesi güç sorunlarla karşılaşabileceği belirtiliyor. Raporda, güvencesizliklerin artması, kitlesel işsizliklerin yaygınlaşması, sosyal koruma dışında kalan kesimlerin çoğalması, çalışma yaşamında eşitsizlik ve adaletsizliğin artması gibi sorunlara dikkat çekiliyor.
Bu dönüşümün maliyetinin işçilere ve ailelerine yüklenmemesi için önleyici ve telafi edici politikaların hayata geçirilmesi gerektiği vurgulanıyor. “Adil geçiş” çerçevesinde, işçi örgütleriyle birlikte sendikal bir talep olarak ele alınması gereken politikalar tartışmaya açılıyor.
Raporda, sosyal tarafların adil geçiş tartışmalarına yönelik farkındalık ve bilincinin artırılması hedefleniyor. Ayrıca, sendikaların alanla ilgili eleştirileri, talepleri ve önerilerine de yer verilerek adil geçiş politikalarının bütüncül ve kapsamlı bir şekilde somutlaştırılması amaçlanıyor.
ADİL GEÇİŞ NEDİR?
Komursuzmilas’ın adil geçiş için verdiği bilgiye göre:
Adil geçiş kavramı ilk olarak 1970’lerde sanayi kaynaklı çevre ve sağlık sorunlarına dikkat çekilen işçi hareketleri ile gündeme geldi. 1990’lara gelindiğinde kavram, ABD’de çevre mevzuatı ve kontrollerinin sıkılaşması ve hükümetin kirletici sanayilere yönelik önlemleriyle, işçi sendikaları çevre korumayı desteklerken istihdamın kaybolması riskine karşılık işçilere destek programı oluşturulması talebiyle yeni bir boyut kazandı.
Amaç, kirletici sektörlerde çalışan işçilerin ve toplulukların işlerinin ve gelirlerinin korunması, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve sağlıklı bir çevrede yaşama imkanlarının sağlanmasıydı. 2000’lerin ortasından itibaren, adil geçiş taleplerinin küresel ölçekte yayılması, özellikle Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) başını çektiği daha organize ve kapsamlı girişimlerle hızlandı. 2010’ların başından itibaren adil geçiş, sivil toplumun farklı aktörleri tarafından sahiplenilen aynı zamanda uluslararası iklim siyasetinde ana akımlaşan bir kavram hâline geldi.
2015’te Paris’te düzenlenen, dünya iklim siyasetinin yol haritası niteliğinde olan Paris Anlaşması’nın imzalandığı COP21, adil geçiş için de bir dönüm noktası oldu. Adil geçişe işaret eden “ulusal düzeyde tanımlanmış kalkınma öncelikleri doğrultusunda, iş gücünün adil geçişi ile insana yakışır ve nitelikli işler oluşturmanın gerektirdiği şartları dikkate alınması” ifadesi Paris Anlaşması’nın giriş bölümünde yer aldı.
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu, adil geçişi en yalın hâliyle “düşük karbonlu ekonomiye geçerken işçilerin ve topluluklarının geleceğinin ve geçiminin güvence altına alınması” olarak tanımlıyor. Daha detaylı olarak bakıldığında, adil geçişi iklim değişikliğini önlemeye yönelik sıfır emisyon politikalarının uygulandığı, faydaların ve maliyetlerin hakkaniyetli biçimde dağıldığı, yeşil ve insanlık onuruna yakışır işlerin yaratıldığı, yoksulluğun ortadan kaldırıldığı ve işçilerin (ve toplulukların) sağlam ve dayanıklı kılındığı bir ekonominin ve toplumun inşa süreci olarak görüyor.
Benzer biçimde Uluslararası Çalışma Örgütü de (ILO) adil geçişi “emek hareketinin düşük karbonlu ve iklim değişikliğine dayanıklı bir ekonomiye geçişteki zorlukları kavramasına yarayan, kamu politikası ihtiyaçlarına işaret eden ve dönüşüm içerisindeki işçiler ve topluluklar için faydaları maksimize ederken yükleri minimize eden bir kavramsal çerçeve” olarak tarif ediyor.
İklim ve çevre alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri koalisyonu olan Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) da adil geçişi, toplumsal bir perspektiften ele alan bir vizyon öneriyor. Bu vizyona göre adil bir dönüşüm için toplum geneline sağlam bir çevresel ve toplumsal dayanıklılık temeli inşa edilmesi gerekir. Bu temel, daha yüksek refah için ortak fırsatları değerlendirerek yalnızca hâlihazırda karbon emisyonu yüksek işlerde çalışan veya çevreci işlerde istihdam edilecek olanlar için değil, toplumun tamamı için olanaklar yaratılmasını sağlayacaktır.