Sendikalardan ve meslek örgütlerinden, zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerinin yapılmasını öngören kanun teklifi hakkında açıklama yaparak, teklifin yalnızca doğayı değil tarımı, kırsal ekonomiyi, halk sağlığını, bilimsel özerkliği, kamu planlamasını ve toplumsal adaleti de tehdit ettiği söyledi. Kurumlar kanun teklifinin geri çekilmesini talep etti.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) milletvekillerinin imzasını taşıyan enerji ve maden alanlarına yönelik düzenlemeler içeren “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, 13 Haziran’da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na sunulmuştu.
Zeytinlikleri, maden faaliyetlerine açacağı gerekçesiyle yurttaşların, ekoloji örgütlerinin ve siyasi partilerin tepkisini çeken kanun teklifi, bugün (19 Haziran) TBMM’de Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı. Görüşmelerin başında, Muğla‘dan da çok sayıda yurttaşın olduğu grup toplantı salonuna alınmazken, AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri arasında arbede yaşanmıştı.
Kanun teklifine dair Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) ortak bir açıklama yayımladı.
“TORBA YASA DEĞİL, TORBA TALAN, YAŞAMI HEDEF ALAN BU YASA DERHAL GERİ ÇEKİLMELİDİR!”
Açıklamada, AK Parti’nin zeytinlik alanlarını madencilik veya enerji üretimi amacıyla kullanıma açmaya yönelik girişimlerine dikkat çekilerek “AKP iktidarı, bir kez daha sermayenin çıkarları uğruna doğayı, emeği, tarımı, köylüyü, halk sağlığını ve kamusal denetimi hedef alan bir yasa tasarısı ile karşımızda!” denildi.
“Torba yasa değil, torba talan, yaşamı hedef alan bu yasa derhal geri çekilmelidir!” başlıklı açıklamada ayrıca, kanun teklifinin 13 Haziran’da meclise sunulduktan altı gün sonra komisyonda görüşülmeye başlanmasına “jet hızı” olarak değerlendirildi.
Kanunun adının “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” olmasına rağmen, Maden Kanunu’nu, Zeytincilik Kanunu’nu, Mera Kanunu’nu, Orman Kanunu’nu, Çevre Kanunu’nu ve Elektrik ve Enerji Piyasası Düzenlemeleri’ni hükümsüz bırakmaya yönelik olduğu belirtildi.
Kanunun amacının ise “tüm planlama yetkisini toplumun faydasından çok şirketlerin çıkarlarını gözeten merkezi otoriteye devretmek” olduğu belirtildi.
Kanunun hazırlanma sürecinin halktan kopuk şekilde hazırlandığı belirtilen açıklamada bu duruma dair şunlar söylendi:
“Hazırlık süreci kapalı kapılar ardında, halktan, meslek örgütlerinden, bilim insanlarından, doğrudan etkilenecek milyonlardan gizlenerek yürütülmüştür. Ne bir kamuoyu istişaresi yapılmış ne bir uzman görüşü alınmıştır. Meslek kuruluşlarının, sendikaların, bilim insanlarının dışlandığı bir yasa süreci, halkın değil sermayenin çıkarlarını korur. Bu keyfilik, Anayasa’nın eşitlik ve katılımcılık ilkeleriyle açıkça çelişmektedir. Bu da bize açıkça göstermektedir ki yasa, şirketler için, şirketlerle birlikte yazılmıştır.”
Açıklamada kanun teklifi ile zeytinliklerin maden şirketlerine, meraların enerji projelerine, ormanların özel sermayeye, verildiği, köylülerin ve emekçilerin geçi kaynaklarının ise belirsiz hale getirildiği dile getirildi.
Bu noktalara dair kanun teklifine dair daha ayrıntılı şekilde şu bilgilendirme yapıldı:
“TORBA YASA NE GETİRİYOR? NEYİ GÖTÜRÜYOR?
ÇED SÜRECİ ETKİSİZLEŞİYOR
- Projeler için gerekli olan çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreci devre dışı bırakılıyor.
- Kurumların görüş süresi kısaltılıyor, yanıt verilmezse ‘olumlu’ sayılıyor.
- Yöre halkının ve toplumun itiraz hakkı pratikte ortadan kaldırılıyor.
ZEYTİNLİKLER MADENCİLİĞE AÇILIYOR
- Taşınabilir kabul edilerek zeytinlik alanlarda maden ve enerji projeleri yapılabilecek.
- Danıştay’ın daha önce iptal ettiği yönetmelik değişikliği bu kez yasa ile geri getiriliyor.
- 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu fiilen askıya alınıyor.
MERALAR ENERJİ PROJELERİNE TAHSİS EDİLİYOR
- RES, GES, HES ve JES projeleri için meralar kolayca tahsis edilebilecek.
- Hayvancılığın belkemiği olan bu alanlar, kırsal yoksulluğu derinleştirecek şekilde tasfiye ediliyor.
ORMANLAR VE KAMU ARAZİLERİ SERMAYEYE AÇILIYOR
- Ormanlarda yatırımcılara uzun süreli, düşük bedelli kullanım hakkı veriliyor.
- Ağaçlandırma, doğa koruma yükümlülükleri geriye itiliyor.
- Akbelen gibi örnekler yasallaştırılmak isteniyor.
ACELE KAMULAŞTIRMA YAYGINLAŞTIRILIYOR
- 2035 yılına kadar enerji projeleri için köylünün toprağı ‘acele’ kamulaştırılacaktır.
- Kamulaştırma artık kamu yararı için değil, özel şirketlerin önünü açmak için kullanılacaktır.
KAÇAK YATIRIMLARA AF GETİRİLİYOR
- 2024 öncesinde ruhsatsız yapılmış enerji ve maden tesisleri yasal hale getiriliyor.
- Kaçak yapılaşma ödüllendiriliyor, hukuk devleti ilkesi zedeleniyor.
MAPEG’E OLAĞANÜSTÜ YETKİLER TANINIYOR
- Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), diğer kamu kurumlarının yerine karar verecek yetkilere kavuşuyor.
- Görüş alınmadığında ‘olumlu’ sayılacak uygulamayla, doğrudan şirketlerin çıkarını koruyan bir süper kurum yaratılıyor.
YENİ ÜST KURUL İLE KURUMSAL VESAYET KURULUYOR
- Kurumlar izin vermezse, Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın başkanlık edeceği bir kurul, tek başına izin verebilecek.
- Yerinden yönetim, halk iradesi ve bilimsel görüş yok sayılıyor.
YASA TEKLİFİNE EKLİ KOORDİNATLAR: KİŞİYE ÖZEL DÜZENLEME
- Teklifteki haritalar ve koordinatlar; Akbelen, Yatağan gibi somut bölgeleri hedef alıyor.
- Bu yönüyle teklif, şirketlerin taleplerine özel olarak şekillendirilmiş ‘kişiye özel yasa’ niteliğindedir.
İKLİM KRİZİYLE TERS DÜŞEN UYGULAMALAR
- Yasa, fosil bağımlılığı süren enerji ve maden projelerini teşvik ederek iklim krizini derinleştiriyor.
- Türkiye’nin taraf olduğu çevre sözleşmeleriyle çelişiyor.”
Yasanın yalnızca doğayı değil tarımı, kırsal ekonomiyi, halk sağlığını, bilimsel özerkliği, kamu planlamasını ve toplumsal adaleti de tehdit ettiği belirtildi.
Son olarak, “Bu yasa geri çekilmelidir çünkü, doğa meta değildir. Mera, zeytinlik ve orman yaşam alanıdır. Bilimsel kurumlar, meslek örgütleri ve halk karar süreçlerinin dışında bırakılamaz. Kamusal kararlar; kamu yararına, ekolojik dengeye ve sosyal adalete dayanmalıdır. Bizler doğayı, emeği, halk sağlığını ve yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz. Tüm kamuoyunu bu yıkım yasasına karşı birlikte ses çıkarmaya çağırıyoruz!” ifadeleri kullanıldı.