DEM Parti Muğla İl Örgütü Ekoloji Komisyonu, 7554 sayılı Kanun’a ilişkin toplantı düzenledi. DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın, “Muğla’daki bütün duyarlı isimlerin bir araya gelmiş olduğu ve ortak bir eğilim çerçevesinde Muğla’da, Milas’ta bir miting yapma kararı almış olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Bu miting bizim açımızdan çok önemli” dedi.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) milletvekillerinin imzasını taşıyan ve enerji ile maden yatırımlarına ilişkin düzenlemeler içeren “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, 19 Temmuz 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda oylamaya sunulmuş ve kabul edilmişti.
Hemen ardından 7554 Sayılı Kanun olarak 24 Temmuz 2025 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmış ve süreç tamamlanmıştı. Kamuoyunda “Süper İzin Yasası” olarak anılan kanun teklifi, hem Komisyon hem de Genel Kurul görüşmeleri sırasında ekoloji örgütleri ve muhalefet partileri tarafından eleştirilmişti.


Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Muğla İl Örgütü Ekoloji Komisyonu; 31 Temmuz’da zeytinliklerin, meraların, ormanların enerji yatırımlarına ve madenlere açılmasını kolaylaştıran yasaya karşı Muğla’da neler yapabileceğine dair toplantı gerçekleştirdi.
Toplantıya; DEM Parti İl Eş Başkan Mehmet Kaya, il yöneticileri, DEM Parti İzmir Milletvekili ve Ekolojiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Akın’ın katıldı.
Komisyon adına konuşan Akın, TBMM Genel Kurulu’nda hem İklim Kanunu’nun geçtiğine hem de maden yasasının geçtiğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’de çok miktarda birtakım yasal düzenlemeler oldu. Ancak bunun kendisi, bizim açımızdan kabul edilebilecek bir yasa değil; tam anlamıyla ekolojiye çökme, bir kayyum yasası olarak ifade edebileceğimiz bir içerikte.”
“HALKIMIZI BU KONUDA UYARDIK VE UYARMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
7554 Sayılı Kanun’un içeriğinin yaklaşık 45 gündür tartışıldığını vurgulayan Akın, “Türkiye’de herkes bunu görmüş, kabul etmiş oldu. Ciddi bir şekilde madencilere, enerji sektörlerine yol açabilecek süper izin yasası olarak ifade edilebilen bir yasa olarak geçmiş oldu” dedi.
Yasanın Türkiye’de uygulanmasının; doğayı, hayatı, suyu ve geleceği talan edeceğini düşündüklerini belirten Akın, şunları aktardı:
“Bütün halkımızı bu konuda uyardık ve uyarmaya devam edeceğiz. Muğla İl Örgütü olarak, yapmış olduğumuz değerlendirme ve tartışma sonrası Muğla’daki bütün duyarlı isimlerin bir araya gelmiş olduğu ve ortak bir eğilim çerçevesinde Muğla’da, Milas’da bir miting yapma kararı almış olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.
Bu miting bizim açımızdan çok önemli. Bu mitingin sadece bir partinin, bir STK’nın, bir çevre örgütünün mitingi değil; hayatını savunan, toprağını savunan, geleceğini savunan, suyunu isteyen, aynı zamanda zeytinini isteyen bütün insanların birlikte olması gereken bir miting olacağını düşünüyoruz.”
“BU MESELENİN SADECE MİLAS VE MUĞLA’NIN SORUNU DEĞİL, BÜTÜN TÜRKİYE’NİN SORUNU OLDUĞUNU BİLİYORUZ”
Parti olarak, Maden Yasası’na karşı ortak mücadele edeceklerini ve değiştirilebileceğini düşündüklerinin altını çizen Akın, Anayasa Mahkemesi’ne şu şekilde seslendi:
“Anayasa Mahkemesi’nin, hukuk dışı olan bu yasal düzenlemenin bir an önce durdurulması için olağanüstü toplanması ve yürütmeyi durdurma kararı vermesi gerektiğini düşünüyoruz çünkü sadece maden şirketlerinin, enerji politikalarının ihtiyacı için yapılmış olan bu düzenlemenin; halka karşı, halkın geleceği için ve aynı zamanda onları yaşamını tahrip etmek için kurulmuş bir sistem olduğunu düşünüyoruz.”
Akın, herkesle mitingin örgütlenmesini ve ortak bir mücadele içerisinde gerçekleşmesini istediklerini vurgulayarak; şunları dile getirdi:
“DEM Parti olarak böyle bir ortak iradeye elimizden gelen katkıyı koyacağımızı buradan sizler vasıtasıyla ifade etmek isterim. Biz Ege’de bu çalışmaları yürüteceğiz. Aynı zamanda Balıkesir’de, Diyarbakır’da, Şırnak’ta yapacağız çünkü bu meselenin sadece Milas ve Muğla’nın sorunu değil, bütün Türkiye’nin sorunu olduğunu biliyoruz.”
“YAKLAŞIK 40 TANE KÖYÜN HAYATINI YERİNDEN EDECEK BİR KARAR VAR”
Diğer yandan, Muğla’da bin dönümlük araziye el koyularak; maden ve kömür şirketlerine teslim edilmek istendiğinin altını çizen Akın, şunlara dikkat çekti:
“Burada yaklaşık 40 tane köyün hayatını yerinden edecek bir karar var. Dolayısıyla acilen bu konuyla ilgili etkili muhalefet yapılmadığı sürece, insanların ve orada yaşayan herkesin geleceği karartılacak diye düşünüyoruz.
Onun için DEM Parti olarak bir kez daha buradan herkesi ortak mücadeleye katılmaya destek vermeye çağırıyoruz. Hem siyasi partileri, hem STK’ları, hem çevre örgütlerini bir an önce bu konuyla ilgili ortak mücadelenin ihtiyacına göre birlikte ortak hareket etmeye çağırıyoruz.”
Parti olarak hazır olduklarını belirten Akın, “Örgütlü olduğumuz bütün ilçelerde bu çalışmanın parçası olmaya, ortak olmaya ve birlikte başarmaya şimdiden bir irade koymuş durumdayız” dedi.
NE OLMUŞTU?
Teklif, 13 Haziran’da TBMM Başkanlığı’na sunuldu. 19 Haziran’da Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda görüşmeler başladı.
Muğla başta olmak üzere farklı kentlerden gelen yurttaşların komisyona alınmaması, AK Parti ve muhalefet partileri arasında fiziksel tartışmalara yol açtı. Avukat Yakup Okumuşoğlu Meclis’te yerde sürüklendi.
26 saat süren görüşmelerin sonunda teklif, 20 Haziran’da komisyon tarafından kabul edildi.
Ardından torba yasa kapsamında TBMM Genel Kurulu’na geldi. Bu süreçte Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı’nı korumak için bir araya gelen ve Akbelen Ormanı’nın kesilmesinden sonra da köyleri maden tehdidi altında olan İkizköylüler, 3 Temmuz’da Ankara’daki Cemal Süreyya Parkı’nda nöbete başladı.
Köyleri yasadan doğrudan etkilenecek olan İkizköylüler görüşmelerin devem ettiği sırada, 16 Temmuz’da “süper izin yasasına” karşı açlık grevi başlattı. Açlık grevi, 19 Temmuz akşam saatlerinde yurttaşların sağlık problemleri nedeniyle hastaneye kaldırılmalarının ardından sona erdi.
Yasanın Genel Kurul’da görüşülmesi ise 8 Temmuz’da başladı. Görüşmeler sırasında muhalefet vekilleri ile AK Parti milletvekilleri arasında arbedeye varan tartışmalar yaşandı.
YASA NE GETİRİYOR?
İlk maddeye göre, ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) süreçlerinde “ÇED gerekli değildir” kararının yanlış yorumlandığı öne sürülerek şirketlerin, gerekli izinleri alabilmesi için ÇED sürecinin tamamlanması gerekliliği ortadan kaldırılıyor.
İkinci maddeyle maden sahalarının çevresel rehabilitasyonu için ödenen çevre uyum teminatlarının yerine “rehabilitasyon bedeli” sistemi getiriliyor.
Üçüncü maddede ise madencilik faaliyetleri için izin süreçleri yeniden yapılandırılıyor. İlgili kurumlar izin başvurularına üç ay içinde yanıt vermezse ek bir aylık sürenin ardından “izin verilmiş” sayılıyor.
Diğer yandan Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) talebiyle devlet ormanlarında madencilik faaliyetleri için 24 ay süreyle bedelsiz izin veriliyor; bu süre gerektiğinde 12 ay daha uzatılabiliyor.
Dördüncü maddeyle stratejik veya kritik madenler tanımı değişiyor, acele kamulaştırma uygulanabiliyor ve zorunlu maden stoku tutma yetkisi cumhurbaşkanına veriliyor.
Beşinci maddeyle ruhsat bedelinde yüzde 30 oranında indirim yapılıyor. Bunun yanında rehabilitasyon bedeli ruhsat bedelinden ayrıştırılarak ruhsat bedeli kadar bir tutarın rehabilitasyon bedeli olarak ödenmesi zorunlu hale getiriyor.
Ayrıca, ruhsat bedelinin devlet bütçesine giden pay yüzde 50’den yüzde 70’e çıkarılıyor. Bedellerin ödenmesine ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde madencilik faaliyetine son verilmesi öngörülüyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, izin sahibi kamu kurum ve kuruluşunun bütçesinde ayırdığı ödenekleri rehabilitasyon amacıyla kullanabiliyor.
Altıncı maddeyle Teklif ile ruhsat sahiplerinin işletme ruhsat bedeli kadar rehabilitasyon bedeli ödemesi zorunlu hale getiriliyor. Tahsil edilecek işletme ruhsatı bedelinde yapılan indirim, asgari devlet hakkı miktarı da ruhsat bedelinin yüzde 50 fazlası kadar artırılıyor.
Diğer yandan krom madeni, Londra Metal Borsası’nda işlem görmediğinden, 3213 sayılı Maden Kanunu’na ekli 3 sayılı tablodan çıkarılarak genel hükümlere tabi oluyor.
Yedinci maddeyle arama ruhsatı düzenlenebilmesi için yatırım teminatı zorunluluğu getiriliyor. Ayrıca, IV. Grup madenlerin bent olarak ayrı ayrı ruhsatlandırılmasına imkân tanınabiliyor.
Sekizinci maddeyle arama döneminin sonuna kadar, üç boyutu ve miktarıyla rezervin belirlenmesi yükümlülüğü ve projede sunulan taahhüde uyulmaması hâli için teminatın iradı yaptırımı, asgari faaliyetlerin yapılmaması hâlinde ise ruhsat iptali yaptırımı öngörülüyor.
Ayrıca, programın iki yıl üst üste yüzde 50’nin altında gerçekleştirilmesi durumunda ruhsat iptal ediliyor. İşletilebilir rezerv bulunamayan durumlar için ruhsat bedeli ve ihale bedeli iade ediliyor.
Dokuzuncu maddeyle ruhsat süresinin uzatılması taleplerinin uygun bulunabilmesi için asgari üretim faaliyeti yapılması şartı getiriliyor. Bu asgari üretim şartının detaylarının ise yönetmelikle belirlenmesi bekleniyor.
Diğer yandan vadesi geçmiş borcun bulunmadığına dair belge ibrazına, rehabilitasyon bedeli iadesi başvuruları da dâhil ediliyor.
10’uncu maddeyle herhangi bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş bütün alanların; ihaleyle ruhsatlandırılması yerine, rezerv varlığına ilişkin herhangi bir verinin bulunmaması durumlarında alanların genel hükümlere tabi olarak ruhsatlandırılabiliyor.
Ancak, II. Grup (b) bendi ve IV. Grup maden alanlarının sahayla ilgili konum, rezerv ve geçmiş bilgiler doğrultusunda Genel Müdürlük kararıyla ihaleyle verilebiliyor.
AK Parti’nin verdiği önergeyle teklifin 11’inci maddesindeki yeni değişiklikle ise 3213 sayılı Maden Kanun‘a eklenen geçici 45’inci maddenin ikinci fıkrasında yer alan “öncelik verilmek suretiyle” ibaresinden sonra gelmek üzere, “taşınan ve taşınamayan zeytin ağacı sayısının en az iki katı zeytin ağacı ile oluşan” ibaresi eklendi.
Yapılan değişiklikle zeytinliği taşınacak olan köylülere; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından uygun görülen ya da maden sahalarının bulunduğu il sınırlarındaki KİT’lere ait taşınmazlarda yer alan zeytinlikler, değerinin yüzde biri üzerinden 20 yıl süreyle doğrudan kiralanabilecek.
Diğer yandan teklifin yürürlüğe girdiği tarihte ruhsat sahibi olan şirketlere, elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla yürüttükleri madencilik faaliyetleri için zeytinlik sahalarında izin verilebilecek. Bu iznin verilebilmesi için madencilik faaliyetinin başka bir alanda yürütülmesinin mümkün olmadığının tespiti gerekiyor ve “kamu yararı” şartı aranıyor.
Faaliyetin yürütüleceği alandaki zeytin ağaçlarının mümkün olduğunca aynı il veya ilçe içerisinde başka bir alana taşınması gerekiyor. Ancak taşınması mümkün olmayan zeytin ağaçları olması halinde bile madencilik faaliyetine izin verilebilecek. Madencilik faaliyetlerine izin verilen şirketler, taşınan veya zarar gören ağaçlar için eşdeğer büyüklükte yeni bir zeytinlik tesis etmekle yükümlü tutuluyor.
MUĞLA NASIL ETKİLENECEK?
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), kanun teklifi ile ilgili yazılı bir açıklama yayımladı ve Muğla’da 48 köy ve mahalle acele kamulaştırma ve yerinden edilmeyle karşı karşıya kalabileceği belirtildi.
MUÇEP’in araştırmasına göre, Muğla’da etkilenecek köy ve mahalleler ile nüfusları şu şekilde:
| Mahalle/Köy | Nüfus |
| Kuzyaka | 756 |
| Kısırlar | 462 |
| Söğütçük | 1631 |
| Çiftlikköy | 492 |
| Karacahisar | 708 |
| Pınararası | 189 |
| Çamköy | 775 |
| İkizköy | 218 |
| Karacaağaç | 144 |
| Bağdamları | 1654 |
| Sekköy | 44 |
| Bayırköy | 338 |
| Akçakaya | 294 |
| Fesleğen | 791 |
| Hasanlar | 367 |
| Çakıralan | 237 |
| Gürceğiz | 188 |
| Türkevleri | 826 |
| Yoğunoluk | 348 |
| Dereköy | 267 |
| Pınarköy | 517 |
| Hüsamlar | 346 |
| Çamlıca | 254 |
| Kalem | 526 |
| Alatepe | 362 |
| Kultak | 392 |
| Çaybükü | 321 |
| Gökpınar | 732 |
| Bozüyük | 1060 |
| Bağyaka | 337 |
| Kapabağ | 546 |
| Eskihisar | 560 |
| Bencik | 1751 |
| Köklük | 479 |
| Kafaca | 1511 |
| Akçaova | 1708 |
| Salihpaşalar | 384 |
| Bayır | 6301 |
| Bahçeyaka | 624 |
| Hisarardı | 397 |
| Hacıbayramlar | 588 |
| Yeniköy | 349 |
| Şahinler | 633 |
| Yeşilbağcılar | 849 |
| Kırık | 201 |
| Gökgedikköyü | 402 |
| Yayla | 249 |
| Yava | 238 |











