Muğla’nın Datça ilçesinde Hisarüstü Enerji Yatırımları A.Ş. tarafından yapılması planlanan ve “Acar Rüzgar Enerji Santrali Depolamalı Elektrik Üretim Tesisi” projesi kapsamında yapılmak istenen Halkın Katılımı toplantısı yurttaşlar tarafından engellendi ve ÇED sürecinin sonlandırılması talep edildi. Yurttaşlar neden Datça’da RES istemediklerini Gündem Fethiye’ye anlattı.
Haber: Hülya Çetinkaya – Burak Necip Başar
Muğla’nın Datça ilçesinde bulunan Karaköy, Uzundere, Güzne, Uzunkurtderesi, Kızılağaç Mevkileri, Reşadiye Mahallesi, Tekir mevkisi ile Kızlan Mahallesi mevkisinde Hisarüstü Enerji Yatırımları A.Ş. tarafından yedi adet rüzgâr enerji santralı (RES) projesi için Halkın Katılımı Toplantısı 2 Mayıs 2024 tarihinde yapılmak istendi.
Projenin yapılmak istendiği alanın Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB), Nitelikli Koruma Alanı ve Kesin Korunacak Hassas Alan sınırları içinde kalması ise bölge halkının tepkisine yol açtı ve toplantı yaptırılmayarak ÇED sürecinin tamamen sonlanması talep edildi.
HKT, Gündem Fethiye’de canlı olarak yayınlandı.
Toplantının ardından Gündem Fethiye’ye konuşan Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Datça Meclisi Gönüllüsü Ayhan Çelik, projeye neden karşı olduklarını anlattı.
Rüzgar enerji santrallerine tamamen karşı olmadıklarını fakat bu projeye karşı olduklarına vurgu yapan Çelik, “Bazı etkileri var ama eldeki enerji kaynaklarına göre rüzgar enerjisi çevreye en az zarar veren enerji kaynaklarından denilebilir. Ama biz böylesine bir enerji kaynağını da çevreye çok zarar verecek bir duruma getirebiliyoruz” dedi.
Tüm Datça Yarımadası’nın Özel Çevre Koruma Bölgesi olduğuna dikkat çeken Çelik, bunun da bölgenin ekolojik dengesinin kırılganlığından kaynakladığını dile getirdi. Bu tür alanlarda ise doğal yapıların bozulmasının zincirleme etkilerinin olabileceğine vurgu yaptı.
Rüzgar türbinlerinin yapımında, parçaların büyük araçlarla taşınmak zorunda olduğuna işaret eden Çelik, Datça’nın topografyasının da bu taşınma için uygun olmadığını dile getirdi. Çelik, açılması planlanan yollara ilişkin ise şunları söyledi:
“Hemen hemen bütün güzergaha gezdim. Kendi çizdikleri rotayı takip etmeye çalıştım. Buralardan gidildiğinde altı metrelik yol deniyor ama -altı metrelik yolun bile buralarda aslında açılmaması gerekir bence- bütünlüğünü bozmamak gerekir buradaki örtünün. Fakat bazı yerlerde bu platformun genişliği en az elli metreye ulaşacak çünkü büyük yarma kazıları yapılmak zorunda. Daha önce yapılmıştı. Onda kanatlar daha küçük, daha küçük aletlere taşınmış ama gidip görürseniz, incelerseniz o zaman açılan yerler onarmadı kendini. Yani açılan yarmalar toprak haliyle duruyor. Bu, buranın özel yapılarından bir tanesi.”
Yıllar içerisinde rüzgarın dövmesiyle buradaki toprak yapısının ve bitki örtüsünün oluştuğuna değinen Çelik, bu alanların zedelendiğinde ardışık çok fazla etkisinin olabileceğine dikkat çekti.
Çelik bu etkilere ilişkin şöyle konuştu:
“O eski dengelerde yok, daha dengesiz bir iklim koşulları, daha dengesiz bir tabiat koşulları içerisindeyiz. Bunun ardışık çok fazla etkisi var. Datça’nın tek bir akiferi var. Yağışlar az olduğunda akifer yetmiyor Datça’nın suyunu karşılamaya kurak mevsimlerde. Biz buralarda bitki örtüsünü kaybettikçe bu yağmur suyunu akifere değil, denize ulaşıyor. Zincirleme etkileri var. Hem rüzgar erozyonuna açıyoruz bölgeyi hem toprak erozyonuna açıyoruz. İster istemez bunların çok olumsuz etkileri oluyor.”
“ÇED RAPORU BASMAKALIP, BÖLGE’YE DAİR BİR ANALİZ YOK”
Projenin mikro etkilerine değinen Çelik, arıcılık ve bademcilik açısından da olumsuz sonuçların ortaya çıkabileceğini söyledi.
ÇED başvuru dosyasında ise bu konuların dikkatli ele alınmadığını belirterek, “Raporun hepsini okuduk, inceledik. Basmakalıp her yer için hazırlanmış bir rapor. Buraya özgü hiçbir şey içermiyor, buraya özgü bir analiz yok” dedi.
Diğer yandan, rüzgâr yönlerine dair verilen bilgilerin de yanlış olduğuna dikkat çekti. Raporda projenin rüzgâr yönünün değiştirmeyeceğinin söylendiğini fakat bu bilgini doğru olmadığını belirtti.
Çelik bu durumun nedenlerini şöyle açıkladı:
“Birincisi, türbinleri seyrek ve aralarda mesafelerle koyuyorlar çünkü rüzgarın yönünü değiştirdiği için. İkincisi, birbirini etkilemesin diye öyle koyuyorlar. Yani rüzgarın yönünü değiştirdiklerini söylüyorlar kendileri ama burada olmayacak diyorlar.”
Bu tür projelerin farklı ve uygun alanlarda yapılabilecek pek çok yerin olduğuna işaret eden Çelik son olarak şunları söyledi:
“Benim kendi geldiğim memlekette, ki gidip gelirim, oralarda yapılıyor mesela. Bozkırda, benim tarlamın dibine yapılıyor ben itiraz etmiyorum. Çünkü orada böyle bir etkisi yok. Yani böylesine kritik bir ekolojik dengesi, böyle bir etkisi yok. Burada yapılmasına karşıyız deyip bitireyim.”
ÇED BAŞVURU DOSYASI NE SÖYLÜYOR?
Projenin ÇED Başvuru dosyasına göre, Rüzgâr Enerji Santralı Lisans Alanı Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) ile Nitelikli Doğal Koruma Alanı ve Kesin Korunacak Hassas Alan sınırlarında kalıyor. Proje kapsamında tesis edilecek türbinlerin, şalt sahasının ve elektrik depolama tesisinin yapılması planların alanların da Nitelikli Doğal Koruma Alanı içerisinde kalıyor.
Diğer yandan, proje alanı içerisinde orman arazisi, ham toprak, çalılık ve tarla vasıflı araziler bulunuyor. “T1, T2, T4” numaralı türbinler ile şalt sahası ve idari binanın bir bölümünün orman alanı sayılan yerlerde yapılması planlanıyor.