Datça Demokrasi Platformu 31 Mart 2024’te gerçekleşecek olan yerel seçimlere ilişkin tutumları hakkında açıklama yaparak, “İnsanın ve doğanın çıkarlarının, kültürel ile tarihi mirasımızın korunduğu bir belediyecilik anlayışı istiyoruz!” ifadelerini kullandı.
Datça Demokrasi Platformu, 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimleri’ne ilişkin tutumları hakkında açıklama yaparak, toplumcu belediyeciliği geliştirmek için uğraşan; ilerici, demokratik bir belediyecilik istediklerini dile getirdi.
“BİZ, HERKESİN EŞİT HAKLARA SAHİP OLMASINI SAVUNAN BİR GÜÇ BİRLİKTELİĞİYİZ”
Açıklamada, herkesin eşit yurttaşlık haklarına sahip olmasını, barış içinde bir arada yaşamasını, temel demokratik hak ile özgürlüklerin sağlanarak insanca çalışma ve yaşam koşullarının garanti altına alınmasını istedikleri belirtilerek, şu sözlere yer verildi:
“Tür, yaş, cins ve benzeri ayırmadan; tüm canlıların, doğanın, kültürel varlıkların her tür sömürü ilişkisinden uzak tutulması temelinde yerel ve yerinden yönetimi öne çıkartarak karar alma süreçlerine halkın da meclisler temelinde örgütlenerek katılımını sağlamayı, yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesini savunan bir güç birlikteliğiyiz.”
Savundukları değerler etrafında bir araya geldikleri belirtilen açıklamada, “Siyasi partilerin Datça ilçe örgütlerinden, siyasi oluşumlardan, kitle örgütlerinden ve bireylerden oluşan geniş katılımlı ve bağımsız sivil bir inisiyatifiz” denildi.
“EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜK TALEBİNİ YÜKSELTMEK AMACIYLA MÜCADELE ETTİK”
Açıklamada, son yıllarda Datça’da eşitlik ile özgürlük talebini yükseltmek ve adaletsizlik ile anti demokratik uygulamalara karşı dayanışmayı büyütmek amacıyla mücadele ettikleri vurgulanarak, şu ifadeler dile getirildi:
“Bu topraklarda yaşanan haksızlıklara ve katliamlara hafıza olmak ve pek çok alanda kentimizin, doğamızın, kuşların, balıkların, sokak hayvanlarının yani tüm canlıların korunması için eylemler düzenledik, mücadele ettik. Her alanda çok sevdiğimiz Datça’mızın, doğamızın ve halkımızın yararını savunduk, elimizden geldiğince haklarını koruduk!”


“KISACA TÜM YURTTAŞLARA KARŞI ŞİDDETE HEP BİRLİKTE HAYIR DEDİK”
Rant ve talana yönelik imar planlarına dur dedikleri belirtilen açıklamada, “‘Sahiller halkındır! Orman yangınları ve diğer tüm doğal afetlerin açabileceği zararlar önlenebilir!’ dedik. Depremden zarar görenler için dayanışmayı büyüttük” sözlerine yer verildi.
Açıklamada; elektrik, su, barınma ve benzeri tüm temel ihtiyaçlara getirilen zamlara karşı isyanlarını dillendirdikleri anlatılarak, “Kadına, çocuğa, emekçiye, emekliye kısaca tüm yurttaşlara karşı şiddete hep birlikte hayır dedik. Çocuk, genç, yaşlı olsun; kadın, engelli, emekli olsun her bir kişi için eşit yurttaşlık talebini dilendirdik” ifadeleri kullanıldı.
“KENT VE DOĞA BİR KAR ARACI OLARAK KULLANILMAYA BAŞLANILMIŞTIR”
Mahalli İdareler Seçimleri’nin eşiğinde olunduğu hatırlatılan açıklamada, “1980’li yıllardan sonra dünya ve ülkemiz kentleri neoliberal politikalar eşliğinde talan edilmeye başlanılmış, sermaye tarafından yaşam alanlarımızın kendisi kullanım değeri yerine değişim değeri üzerinden ele alınmış ve bizzat mekânın kendisi, yani kent ve doğa bir kar aracı olarak kullanılmaya başlanılmıştır” denildi.
Açıklamada, mahalli idarelerin bu durumu desteklediği ve organizasyonunda bizzat yer alan yaklaşımlar geliştirdiği belirtilerek, birçok belediyenin hizmet üretmekten çok bu sürecin aktörü ve işbirlikçisi olarak yer aldığı dile getirildi.
“SONUÇ OLARAK BELEDİYELER HALKTAN KOPARILMIŞLARDIR”
Belediyelerin ana görevi olan kamusal hizmetlerin sunumuna ilişkin işlerin, taşeronlar vasıtasıyla gerçekleştirilmeye başladığı söylenen açıklamada, “Sonuç olarak belediyeler halktan koparılmışlardır. Bu durum sadece sağ politikalar ile yönetilen belediyeleri de aşarak kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan alanlara da sirayet etmiştir” sözlerine yer verildi.
Açıklamada, 1970’lerin toplumcu belediyecilik söylemlerinin yerine pazarlamacı anlayış geldiği vurgulanarak, “Tek adamcı, sermayenin sözcülüğünü üstlenen, kamusal hizmetleri hizmet alımı – taşeron sistemi yoluyla sunmaya çalışan piyasacı anlayış egemen hale gelmiştir” denildi.
“BELEDİYELER TEK ADAM REJİMİNİN OLDUĞU BİR YÖNETİM SİSTEMİDİR”
Belediye başkanlıklarının mevcut haliyle tek bir kişiye bağlı olduğu vurgulanan açıklamada, beş sene boyunca tek bir insan ile onun yakın çevresinin gündelik fikirlerine bağlı kalındığı ve bu anlamda belediye yönetiminin tek adam rejimi olduğu belirtilen açıklamada, şu sözler dile getirildi:
“Her ne kadar belediye meclisini seçiyor olsak da yönetsel ve fiili olarak belediye tek bir kişi tarafından yönetilmekte, sadece bir kişinin dediği yapılmaktadır. Belediye başkanınca meclise getirilen teklifler ise, meclis çoğunluğuna sahip ise doğrudan onaylanmakta, çoğunluğa sahip değil ise doğrudan reddedilmektedir.”


“BELEDİYELER RANTTAN BESLENEN KESİMLERİN UĞRAŞ ALANI OLARAK İŞLEMEKTEDİR”
Açıklamada, Datça’da ve birçok ilçede belediyeyle ilişkileri en güçlü olan kesimin müteahhitler olduğuna değinilerek, “Kararlar inşaat sektörü temsilcilerinin beklentilerine göre alınmakta ve belediyeler ranttan beslenen bu kesimlerin uğraş alanı olarak işlemektedir” denildi.
Belediye başkanlarının kararlarında müteahhitlerin çıkarlarını dikkate aldığı, onların beklentilerinin karşısında bir pozisyonda yer almamayı tercih ettikleri aktarılan açıklamada, “Oysa belediyeler, kentin temel yerel ihtiyaçlarını ve düzenini sağlar iken kentin ve doğanın geleceğinin toplumun çıkarları yönünde belirleyen ve şekillendiren kurumlardır” ifadeleri kullanıldı.
“KARAR SÜREÇLERİNE HALKIN BİZZAT KATILIMI SAĞLANMALIDIR”
Açıklamada belediyelerin halkın ihtiyaçlarını karşılaması gerektiği vurgulanarak, “Bu sebeple belediye karar süreçleri topluma, demokratik kitle örgütlerine, meslek odalarına, platformlara, çevre derneklerine, yerel platformlara açık bir hale getirilmelidir” denildi.
Mahalle meclisleri oluşturularak halkın karar süreçlerine bizzat katılımının sağlanması gerektiği belirtilen açıklamada, şu sözlere yer verildi:
“Halkın, demokratik kitle örgütlerinin, platformların temsil edilebileceği, temsili demokrasi yerine doğrudan demokrasinin içselleştirildiği, kararların emekçiler ve örgütsüz kesimlerle ortaklaşa alınabildiği, demokratik bir yönetim modelini savunuyoruz.”
“İNSANIN, DOĞANIN ÇIKARLARININ KORUNDUĞU BİR BELEDİYECİLİK ANLAYIŞI İSTİYORUZ!”
Açıklamada, istedikleri belediyecilik anlayışı hakkında, “İnsanın, doğanın çıkarlarının, kültürel ve tarihi mirasımızın korunduğu bir belediyecilik anlayışı istiyoruz!” ifadeleri kullanıldı.
Toplumun tüm kesimlerinin sorunlarına çözüm üreten bir belediyecilik istedikleri vurgulanarak, “Gençlere, yaşlılara, emekliliklere, kadınlara, tüm renklere, ilgili Demokratik Kitle Örgütleri ile birlikte çözüm üreten, bireylere psikolojik ve sosyal gelişim alanları, yaratıcılıklarını geliştirme – sosyalleşme alanları oluşturan bir belediye istiyoruz!” denildi.
Ayrıca açıklamada, “Temel insan haklarından olan barınma, altyapı, eğitim, sağlık, ulaşım, gıda gibi temel kamusal hizmetlerin sermayenin tekeline bırakılmasına karşı mücadele eden, bu alanlarda halkçı – toplumcu bir anlayışı örgütlemeye çalışan, bu temelde projeler üretebilen bir belediyecilik istiyoruz!” sözlerine yer verildi.
“SUNULACAK HİZMETLERİ KENDİSİ ÜRETEN, ÜRETİCİ BELEDİYECİLİK İSTİYORUZ!”
Datça’ya sunulacak hizmetleri kendisi üreten, piyasadan satın almayan bir belediye istedikleri belirtilen açıklamada, “‘Kaynak yok’ diye yakınmayan, kaynağı öz gücüyle yaratacak ve hakkı olan kaynağı almak için siyasal iktidar üzerinde baskı kuracak bir belediyecilik anlayışı istiyoruz!” denildi.
Açıklamada, “Fırsatçılara, rantçılara imkân tanımayacak, gerektiğinde kentsel hizmet piyasasını düzenleyebilecek bir belediyecilik anlayışı istiyoruz!” sözleri dile getirilerek, şu ifadelere yer verildi:
“Ülkesel ve uluslararası ölçekte toplumcu ve halkçı diğer belediyeler ile iş birliği yapan, onlarla dayanışma sergileyerek toplumcu belediyeciliği geliştirmek için uğraşan, İnsan Hakları Beyannamesi, Avrupa Kentsel Şartı, Kentli Hakkı – Kent Hakkı gibi belgelere ve kavramlara duyarlı ilerici demokratik bir belediyecilik yaklaşımı istiyoruz!”