Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi’nin feshine ilişkin Danıştay’da görülen 4’üncü duruşmada, Danıştay savcısı daha öncekilerle benzer biçimde bugün de “Dava konusu düzenlemenin iptalinin gerektiği düşünülmektedir” görüşünü bildirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine ilişkin Danıştay 10. Dairesi’nde görülen duruşmaların 4’üncüsü bugün görüldü.
Danıştay savcısı Aytaç Kurt, daha önce üç kez dile getirilen görüşü yineleyerek, “Dava konusu düzenlemenin iptalinin gerektiği düşünülmektedir” dedi. Savcı mütalaası salonda alkışlarla karşılandı.
“DURUŞMAYA GİDERKEN ANTİDEMOKRATİK BİR ŞEKLİDE ENGELLENMEYE ÇALIŞILDIK”
Duruşma sonunda Danıştay önünde açıklama yapan EŞİK gönüllüsü Avukat Hülya Gülbahar, şunları söyledi: “Maalesef zor bir duruşmadan çıktık duruşmaya giderken antidemokratik bir şeklide engellenmeye çalışıldık. 500’ü aşkın kadın basın toplantısı yapmak yerine kaldırımlara sürüklenmek istendi. Ciddi bir şeklide emniyet güçlerinin psikolojik terörüne maruz kaldık. Manipülasyonuna maruz kaldık. ‘Duruşma mı, basın toplantısı mı?’ diye tehdit edildik. Bu nedenle de duruşmaya geç girmek zorunda kaldık. Bu tutumu tamamen barışçıl basın açıklaması yapma girişimimizi engellemeye çalışan emniyetin bu tutumunu kınıyoruz. İçeride heyet başkanına da bu şikayetimizi ilettik zaten.”
“CUMHURBAŞKANLIĞI SAVUNMANLARI İLK DURUŞMALARDAN BERİ SÖYLEDİKLERİ ŞEYLERİ AYNEN TEKRAR ETTİLER”
Gülbahar Cumhurbaşkanlığı savunmanlarının 28 Nisan’daki ilk duruşmadan itibaren söyledikleri şeyleri aynen tekrarladıklarını ifade ederek bu argümanları şu şeklide açıkladı: “Sadece kadınlar için değil Türkiye için, Türkiye’nin Anayasa’sı ve hukuk devleti için çok tehlikeli iki argüman tartışıldı.
Bu argümanlardan birisi Cumhurbaşkanının yaptığı işlemlerin yargı denetimine kapalı olduğu iddiası. Bu iddia kabul edilirse Cumhurbaşkanı uluslararası sözleşmeler, yasalar her türlü işlemi yapabilir. Oysaki Anayasa’ya açıkça aykırı olduğu gibi daha geçtiğimiz yıl Anayasa’nın verdiği, anayasal yetkisi olmayan hiçbir işlemi Cumhurbaşkanının yapamayacağına ilişkin kararlara da örnek verdik. O karar da şu, üniversiteler kanunla kurulacağına göre üniversitelere akademisyen bile atayamaz Cumhurbaşkanı. Bunu bu ülkenin Anayasa Mahkemesi 2021 yılında verdiği kararla net bir şekilde söyledi. Değil ki temel haklarla ilgili uluslararası sözleşmeden çıkmak. Ama Cumhurbaşkanlığı savunmanlarının hem yazılı hem sözlü her celse söyledikleri bu argüman çok tehlikeli.
Cumhurbaşkanını bütün işlemlerine karşı yargı yolu kapalıdır diyerek ve bunu sürekli tekrarlayarak buna inanmamızı ya da bunu kabullenmemizi istiyorlar. Tabii ki kabullenmeyeceğiz. En azından hala bu konu ile ilgili Anayasa Mahkemesi ve diğer mahkemelerden bir parça da olsa umudumuz var.
İkinci argüman ise Cumhurbaşkanının kendi çıkardığı 9 No’lu kararnamesinde, Anayasa’nın 90’ıncı Maddesindeki temel haklarla ilgili Meclis onayının gerektirdiği düzenlemeyi unutmuş olması. Unuttuğu için de Cumhurbaşkanı kararının geçerli olduğunu iddia edilmesi. Bu iddiaya ilişkin de yeterli açıklama yaptık.”
HANİ İÇ HUKUKUMUZ YETERLİYDİ?
Gülbahar, İstanbul Sözleşmesi gibi kadınların ve çocukların can güvenliği, vücut bütünlüğü ile ilgili, şiddetsiz bir hayat yaşama hakkı ile ilgili doğrudan doğruya uluslararası temel haklarla ilgili bir sözleşmenin; teknik, idari, ekonomik, doğalgaz anlaşması gibi ikili anlaşmalarla karıştırıldığını ifade etti ve sözlerine şunları ekledi:
“Aynı gerçeklik, aynı iddialar maalesef Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ne ihtiyacı olmadığı, eldeki 6284 yasası ve Türk Ceza Yasası’nın kadına karşı şiddeti önlemeye, kadınların hayatlarını korumaya yeterli olduğu iddiası. Bugün bu iddiayı bir daha dinledik. Maalesef toplantıdaki herkes, herkes zaman zaman göz yaşları içerisinde, Pınar Gültekin’in katlinden sonra katiline verilen cezayı kınadık ve hani iç hukukumuz bu tür suçları yeterince caydırıcı şeklide cezalandırmakta yeterliydi sorusunu sorduk. Hani elinizdeki araçlar yeterliydi?
Yetmediğini de her bir söz alan arkadaşımız uzun uzuz İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı Pınar Gültekin ve onlarca kadının bugün hayatta olacağını İstanbul Sözleşmesi’nin bunu nasıl sağlayacağını anlatan açıklamalar yaptılar.”
Gülbahar, heyet başkanının kararlarını adli tatilden önce vereceklerini söylediğini aktardı ve konuşmasının sonunda sürece dair şu bilgileri verdi: “Geride daha onlarca duruşması yapılmamış dava dosyası var. Onlar için başkan nasıl bir karara verecek ve nasıl bir zamanlama yapılacak henüz bilmiyoruz. Anayasa’ya aykırılık iddiamızı tekrar ettik bugün. Bir kere Cumhurbaşkanlığı işleminin yok hükmünde olduğu için iptal edilmesi gerektiğini söyledik. Eğer heyet bu görüşte değilse 9 No’lu Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin 3’üncü maddesinin Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesini talep ettik. Heyet kendisi iptal etmeyecekse mutlaka bunu Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi gerekiyor. Bugün söz alan herkes bu talebi tekrar tekrar gündeme getirmiş olduk.”