Datça’da geçen yıl 40 yaşında bir erkeğin cinsel istismarına maruz kaldığı iddia edilen 6 yaşındaki çocuğun annesi Selda böyle anlatıyor çocuğunun yaşadıklarını. 19 Ekim’de Selda ile eşinin şikayeti üzerine başla- yan davanın ikinci duruşmasından sonra Datça’da bir kafede buluşuyoruz.
Selda yaşadıklarını anlatırken oldukça kararlı fakat e sürecin ailelerinin kararlığı ya da inisiyatifine bırakılamayacak kadar önemli olduğunu vurguluyor. Davanın arkasında ama olamayan çok fazla ailenin olabileceğinin de farkında.
Failin, evlerinin karşısında çalıştığını ve olaydan sonra da çalışmaya devam ettiğini öğreniyorum. Bu süreçte itirazlarına rağmen çalışma hakkı ve masumiyet karinesinden dolayı faille nasıl iç içe yaşamak zorunda kaldıklarını anlatıyor.
Selda, “Çocuğu korumak sadece annenin babanın görevi olmamalı. Her aile bizim gibi değil. Koruyamayabilir, korumayabilir. Çocuk onun için önemsiz bir şey olabilir. Devlet kendi eliyle kendi çocuğunu koruma- lıydı. Ben evimin her yerine duvarlar örmek zorunda kaldım sırf görmesin, psikolojik olarak daha çok etkilenmesin diye. Bu iş bana bırakılmamalıydı. Devlet örebilmeliydi o duvarları. Hani şey var ya ‘çocuğun yararı için’, hakikaten var mı? Çocuğun üstün yararı nerede?” diye soruyor.
“AİLELERE BIRAKILMAMALI”
Selda teraziye çalışma hakkıyla bir çocuğun çocuk olma hakkının elinden alınmasını koyuyor ve ekliyor “Ben çocuk haklarının aynı zamanda insan hakları olduğuna inananlardanım. Başka bir insana yapamayacağınız hiçbir şeyi safi çocuk olduğu için, savunmasız korunmasız olduğu için bir çocuğa yapamazsınız. Devlet buna müsaade etmemeli. Çocuk dediğimiz şey insanın ta kendisi, onun duyguları var. Bu, inisiyatife bırakılamaz. Bırakılmaması lazım. Ben bu davanın arkasındayım ama olamayan yüzlerce aile var. Toplum baskısından korktuğu için, utandığı için. Rezil olacak mı, insan içine çıkabilecek mi, işi gücü ailesi evi olabilir mi diye. Niye olmasın? Suçlu değil ki o, o mağdur.”
Selda, çocuğunun ilk ifadesinin ona bu mağduriyeti yaşatan erkeğin karşısında alındığını söylüyor.
“Altı yaşında, yedi yaşında bir çocuğun başından böyle bir şey geçtiğini hayal edin ve bunu onu mağdur eden insanın gözünün içine baka baka ne kadar rahat anlatabileceğini tahlil edin.”
Çocuğun böyle bir ortamda hâkime “Korkuyorum, karanlıktan korktuğum gibi korkuyorum” dediğini, bir uzmanın ağzından ise o karanlığı öğrendiklerini anlatıyor:
“Dünyada var olmayan, korkunç, vahşi, can yakıcı, ürkütücü her şey karanlıkmış çocuk için ve kurabileceği daha ağır bir cümle yokmuş.”
TRAVMA RAPORU DAVA KONUSU EDİLMEMİŞ
Mahkeme sürecinde ise aksaklıklar devam etmiş. Selda, çocuğunun psikolojik tedavi gördüğünü ve dava sürecinde travma raporunu mahkemeye sunmak istediğini fakat mahkemenin bu raporu kabul etmediğini anlatıyor.
Mahkemenin dava konusu etmediği bir başka durum da Selda ve eşinin iki ay boyunca tehdit edilmesi olmuş. Mahkeme Selda’nın olaydan neden iki ay sonra şikâyette bulunduğunu sorgulamış ama iki ay boyunca maruz kaldıkları maddi ve manevi tehditlerin davanın konusu olmadığına karar vermiş. Selda ile konuşurken ne bir karasızlık ne de bir yılgınlık seziyorum ve kararlılığının kaynağının nereden geldiğini soruyorum. Tereddüt etmeden cevap veriyor:
“Bugün 7 yaşında olan oğlum yarın akıl, sorgu, sual yaşı geldiğin- de ‘Ben senden yardım istedim, sen bana neden yardım etmedin?’ derse ‘Senin için elimden geleni yaptım, daha iyisini yapabilme şansım olsa emin ol onu da yapardım. Şöyle oldu ya da böyle oldu, benim sana verebileceğim vicdan cevaplarım var’ demek için kararlıyım.”
Dava sürecinden neler beklediğini sorduğumda cezanın alt sınırdan verileceği izlenimine kapıldığını söylüyor fakat eğer böyle bir durumla karşılaşırsa itiraz edeceğini ve orada bırakmayacağını da ekliyor. Notlarıma bakarken davanın ağır ceza mahkemesinde değil asliye ceza mahkemesinde görüldüğünü hatırlayıp neden bu şekilde olduğunu sorduğumda şunları söylüyor:
“Fiil tamamlanamadığı zaman sarkıntılık suçundan işlem yapıyorlar. Cinsel istismara girdiği için ağır cezaya sokmuyorlar. Yani bir şansla, çığlıkla başkası koştuysa yardımına ve yırttıysa oradan ağır cezalık görmüyorlar.”
Bir sonraki duruşmanın tarihi 8 Mart 2023. Bu tarihin nasıl belirlendiğini sorduğumda o da bilmediğini, tesadüf olduğunu düşündüğünü söylüyor.
Hülya Çetinkaya – Gündem Fethiye
*Bu yazı ilk olarak Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) tarafından çıkarılan Gazete MLSA‘da yayınlanmıştır.