Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Muğla Milletvekili Gizem Özcan, 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’ne ilişkin konuştu. Özcan, “Devletin parasına kim karar veriyorsa o devletin kimin için yönetildiğine de o karar verir. Siz, saray bütçeleriyle bu tarihsel kazanımı tersine çeviriyorsunuz” dedi.
CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’ne ilişkin yaptığı konuşmada, şu ifadeleri kullandı:
“Yüzyıllar önce bütçe hakkı için mücadele edenler, bütçeler sizin gibilerin elinde yoksulluğu yöneten, adaletsizliği kalıcılaştıran bir araca dönüşmesin diye canını ortaya koydu.
Sen de Gündem Fethiye'ye abone ol, gerçeğin yanında ol!
Devletin parasına kim karar veriyorsa o devletin kimin için yönetildiğine de o karar verir. Siz, saray bütçeleriyle bu tarihsel kazanımı tersine çeviriyorsunuz. Biz ise bu Meclis’i yeniden egemenliğin merkezi hâline getirmek için buradayız.”
“SİZİN ANLAYIŞINIZDA SORUMLU YOK, HESAP VERME YOK”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, belediyelerin neler yaptığını anlattığını; yurtlara, kreşlere okullara sağlanan temiz içme suyunu, tarım ve istihdam desteklerini hatırlattığını vurgulayan Özcan, şunlar aktardı:
“Buna karşılık Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bunlara ‘fantastik harcama kalemleri’ dedi. İşte, bu noktada ben size tam da aramızdaki vizyon farkını anlatacağım. Siz ‘fantastik’ diyorsunuz, biz sosyal belediyecilik diyoruz. Siz yurt yapmayı lüks görüyorsunuz, biz barınamayan gençliği görüyoruz.
Siz toplu konutu bütçeye yük görüyorsunuz, biz ise kira kıskacında ezilen milyonları görüyoruz. ‘24’üncü bütçe’ diye övünüyorsunuz da neden her yıl 500 bin sosyal konutu inşa etmediniz? Çünkü siz bütçeye insan hayatı üzerinden değil, maliyet kalemleri üzerinden bakıyorsunuz.”
Kimsenin istifa etmediğini ve hesap vermeden bu süreçleri geçiştirmeye çalıştığını belirten Özcan, şunların altını çizdi:
“Sizin anlayışınızda sorumlu yok, hesap verme yok. Biz İstanbul’da kimse ölmesin diye depreme dayanıklı, dirençli kentler kurmak için gecemizi gündüzümüze katarız, riskli binaları tespit ederiz, kamusal alanları güçlendiririz ama bütün bunlar size fantastik gelir. İşte, aramızdaki fark budur. Siz felaket olduktan sonra konuşursunuz, biz felaket olmadan önce sorumluluk alırız.”
“SORUN, ERKEK ŞİDDETİNİ BESLEYEN BU SİYASAL İKLİM”
Kadınlar ölmesin diye konuştuklarını ve kadın cinayetlerini önlemek için “Önleme, koruma mekanizmaları etkin işlesin” dediklerini söyleyen Özcan, şunlara dikkat çekti:
Sen de Gündem Fethiye'ye abone ol, gerçeğin yanında ol!
“’Kadınlar örgütlensin, kamusal güvencelere sahip olsun’ diyoruz çünkü biliyoruz, şiddet olduktan sonra salt ceza vermek çözüm değil. Siz ne yaptınız? Bizim yaşatır dediğimiz İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıktınız. Sonra ne yaptınız? Kadınların öldürülmediği bir düzeni kurmaktan geçtiniz, katillere verilen cezayı artırmayı tek çözüm diye sundunuz.”
Türkiye’de sorunun, cezasızlık kültürü olduğunu ifade eden Özcan, şunları dile getirdi:
“Sorun, koruma kararlarının uygulanmaması. Sorun; kolluğun, yargının, sosyal hizmetlerin kadınları yalnız bırakması; sorun, erkek şiddetini besleyen bu siyasal iklim. İşte, aramızdaki fark tam da burada. Siz cinayetten sonra konuşuyorsunuz; biz, cinayet olmadan önce sorumluluk alınmasını istiyoruz çünkü kadınların yaşamasını istiyoruz.”
“ÇOCUKLARIN ÖLÜMÜNE NEDEN OLANLAR DIŞARIDA, BUNA İTİRAZ EDEN GENÇLER CEZAEVİNDE”
Mesleki Eğitim Merkezi’ne (MESEM) değinen Özcan, şunlara dikkat çekti:
“Millî Eğitim Bakanlığı eliyle işçileştirilen 17 MESEM’li çocuk hayatını kaybetti. Bu çocuklar için bir daha kimse ölmesin diye eylem yapan 16 genç tutuklandı. Soruyorum size: Bir tane sadece bir tane kamu görevlisi yargılandı mı? Hayır.
Çocukların ölümüne neden olanlar dışarıda, buna itiraz eden gençler cezaevinde; bu mudur adalet? Bugün bu ülkede hukuku çıplak ayakla yürüyenlerin yoluna döşenmiş bir tuzak hâline getirdiniz.”
Bu düzeni kabul etmediklerinin altını çizen Özcan, şunları aktardı:
Sen de Gündem Fethiye'ye abone ol, gerçeğin yanında ol!
“Çocuklara gelince bir kap sıcak yemek veremiyorsunuz. ‘Okulda beslenme’ diyoruz, ‘Kaynak yok’ diyorsunuz ama iş, kur korumalı mevduata gelince bir kalemde 1 trilyon 470 milyar lirayı bulabiliyorsunuz.
Tercih, bir tarafta beslenme çantası boş çocuklar, diğer tarafta faizi hazine tarafından ödenen mevduatlar. Siz buna ‘Ekonomi’ diyorsunuz. Biz, buna ‘yoksuldan zengine servet aktarımı diyoruz.’”
“HUKUKUN ÜÇTE BİRİ ASKIDA”
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un, “Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyma oranı yüzde 91” sözlerini hatırlatan Özcan, konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Biz de yasalara yüzde 91 oranında uyup, yüzde 9 oranında uymayabilir miyiz? Vergiyi yüzde 91 ödesek oluyor mu? Mahkeme kararlarının yüzde 91’ine uysak yeter mi? Hukuk böyle bir şey mi?”
Tunç’un verdiği bilginin doğru olmadığını söyleyen Özcan, “Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki öncü kararlarını kapatma oranı yüzde 68. Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülke arasında 39’uncuyuz” dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının yaklaşık yüzde 32’sinin uygulanmadığını belirten Özcan, şunların altını çizdi:
“Bu, hukukun üçte birinin askıda olması demektir. İşte, aramızdaki fark tam da burada. Siz, hukuku, oranlarla idare edilebilecek, işinize geldiğinde uygulanacak, esnetilebilir bir alan olarak görürsünüz; biz, hukuku, herkes için istisnasız bağlayıcı görürüz çünkü hukuk yüzdeyle uygulanmaz. Ya hukuk devletisinizdir ya hukuk devleti değilsinizdir. Siyah veya beyaz kadar net, grisi yok bu işin.”
“SİZ, CEZAYI BİR YÖNETME BİÇİMİ OLARAK KULLANIYORSUNUZ”
Türkiye’de bugün cezaevlerinde 433 bin 543 kişinin bulunduğunu, Almanya’da ise bu sayının 59 bin 413 olduğunu dile getiren Özcan, şunları aktardı:
“Nüfusu Türkiye’ye yakın olan Almanya’da cezaevindeki kişi sayısı, Türkiye’nin sekizde biri düzeyinde ve daha da vahimi 433 bin kişinin, yüzde 15’i tutuklu yani hakkında henüz hüküm yoktur. Tüm bunlar olurken masumiyet karinesini neden askıya alıyorsunuz?
Siz, cezayı bir yönetme biçimi olarak kullanıyorsunuz. Biz ise özgürlüğün kural, tutuklamanın istisna olduğu bir adalet düzenini savunuyoruz. Siz, yeni cezaevleri yapmakla övünüyorsunuz; biz, boşalan cezaevleri hedefliyoruz. Siz sandıkta yenilgiyi kabullenemiyorsunuz; biz ise halkın iradesine yaslanarak siyaseti büyütüyoruz.”
Türkiye’de üç büyükşehir belediye başkanının cezaevinde olduğunu hatırlatan Özcan, “16 Belediye Başkanımız, 102 yol arkadaşımız cezaevinde. Siz sandıkta yenilgiyi kabullenemiyorsunuz çünkü halkın iradesini bir risk olarak görüyorsunuz. Biz ise halkın iradesine yaslanarak siyaseti büyütüyoruz” dedi.
Özcan, konuşmasının sonunda şunlara dikkat çekti:
“Biz, çocuğun gülümsemesindeki mutluluktayız, okula aç gitmeyen çocuğun gözlerindeki ferahlıktayız. Biz, gencin hayalindeki umuttayız; bu ülkede kalabileceğine, okuyabileceğine, üretebileceğine inanmasındayız.
Biz; bu ülkede, bu bütçede görmezden gelinenlerin, yok sayılanların sesiyiz. Siz korkuyla yönetiyorsunuz, biz umutla kuruyoruz. Siz sarayı büyütüyorsunuz, biz hayatı büyütüyoruz ve buradan açıkça söylüyoruz: Bu ülke sarayın değil, halkın olacak ve halkın iktidarını hep birlikte kuracağız.”
Sen de Gündem Fethiye'ye abone ol, gerçeğin yanında ol!













