Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın, Muğla’nın Menteşe ilçesinde dün (28 Eylül) gerçekleştirilen Toprağımızı Vermiyoruz mitinginde Gündem Fethiye’ye konuştu. Günaydın, Meclis’te yasaya karşı muhalefetin verdiği mücadelede CHP’nin başı çektiğini, bundan sonraki süreçte de çekmeye devam edeceğini söyledi.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) milletvekillerinin imzasını taşıyan ve enerji ile maden yatırımlarına ilişkin düzenlemeler içeren “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, 19 Temmuz 2025’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda oylanarak kabul edilmişti.
Türkiye’nin farklı bölgelerinden çevre örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve yerel yaşam savunucularının bir araya gelerek “Süper izin yasası” olarak bilinen 7554 Sayılı Kanun’a karşı Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyası başlattı.
Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyası, dün (28 Mayıs) Muğla’nın Menteşe ilçesinde “Haklarımızdan vazgeçmiyoruz, toprağımızı vermiyoruz” sloganıyla miting gerçekleştirdi.
Menteşe Atatürk Bulvarı’nda düzenlenen mitinge katılan CHP Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın Gündem Fethiye’den Burak Necip Başar’ın sorularını yanıtladı.
“PARTİMİZİN TUTUMU AÇIK”
Yasanın kabul edilmesinin ardından ilk olarak Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı bölesindeki zeytinliklerin, Yeniköy Termik Santrali’ne yakıt sağlayan kömür madeninin ilerlemesi için yerinden taşınması sonrası CHP’nin tutumuna dair soruya Günaydın şöyle yanıt verdi:
“Bununla ilgili partimizin tutumu açık. Şöyle izlenebilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bu yasanın geçmemesi için muhalefetin hep beraber yaptığı mücadelenin başını Cumhuriyet Halk Partisi çekti, çekmeye devam edecek. Anayasa Mahkemesi’ne dilekçe verme yetkisi Cumhuriyet Halk Partisi’nde. Anayasa Mahkemesi bunu bizimle beraber o dilekçeyi paylaşmak isteyen tüm muhalefet partileriyle paylaştı. Gururla söylüyorum ki Meclis’te bulunan 16 partiden Cumhur İttifakı hariç 12’si buna imza attı. Yetmez, bütün demokratik kitle örgütlerini de topladık ve Anayasa Mahkemesi önünde dilekçe teslimi sonrası açıklama yaptık.
Ben bugün Akbelen’deydim, Akbelen’de 51 zeytin ağacını söküp de başka bir yerde dikmeye yönelik yaptıkları, bence hukuksuz ve bilim dışı, uygulamayı yerinde gördük. Odan da öte on binlerce dönüm arazinin nasıl yerle bir edildiğini, köylerin kaldırıldığını, dağların kırıldığını, derelerin artık akmadığını hep beraber tanıklık ettik.
Bugün 28 Mayıs, bugün burada sadece tüm siyasal partiler değil, yine tüm demokratik kitle örgütleriyle beraber Muğla’da şahane bir miting yapılıyor. Bunların hepsinin içerisinde Cumhuriyet Partisi var. Dolayısıyla tutumumuz açık.“
“TÜRKİYE’DE BİR KIYI YASASI VAR AMA KIYILAR YAĞMALANIYOR”
“Süper izin yasası” olarak bilinen 7554 Sayılı Kanun öncesinde, Kıyı Kanunu’nda da değişiklik yapılmış, kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan kısımları turizm yatırımlarına açılmıştı.
Muğla özelinde kıyı işgallerine dair değerlendirmesinin sorulduğu soruya ise Günaydın şu şekilde yanıt verdi:
“Şimdi önce şunu söyleyeyim, buna neden sürprizin yasası diyoruz? Çünkü Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporları vardır. Mevcut yasa ÇED raporu almadan da çevreye tahribat yapabilecek yatırımların gerçekleştirilmesine amir. Birincisi bu. İkincisi acele kamulaştırmayla köylünün yüzyıllar boyunca elindeki araziyi alıp şirkete devretme gibi düzenlemeleri var. Bu nedenle bütün bunlara karşıyız. Kıyılara gelince Türkiye’de bir Kıyı Yasası var ama kıyılar yağmalanıyor. Adeta parası olmayan denize giremiyor. Bunun kabul edilmesi mümkün değil.”
“MERKEZİ HÜKÜMETİN YEREL YÖNETİMLERE DÜŞMAN OLDUĞU ORTAMLARDA BUNLARA ÇÖZÜM BULMAK PEK KOLAY DEĞİL ÇÜNKÜ ORTAK AKIL VE ORTAK MÜCADELE LAZIM”
Kıyı işgalleri ile ilgili sorunda merkezi hükümet ve yerel yönetimlerin birlikte çalışması gerektiğini söyleyen Günaydın şunları söyledi:
“Merkezi hükümetin yerel yönetimlere düşman olduğu, nasıl olur da CHP’li belediye başkanlarını tutuklatırım diye baktığı ortamlarda bunlara çözüm bulmak pek kolay değil çünkü ortak akıl ve ortak mücadele lazım. Umuyor ve diliyorum ki ilk seçimde merkezi hükümette bir demokrasi ittifakına geçtiği zaman yerel yönetimler ve merkez hükümet birlikteliğini sağlayacağız.”
NE OLMUŞTU?
Teklif, 13 Haziran’da TBMM Başkanlığı’na sunuldu. 19 Haziran’da Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda görüşmeler başladı.
Muğla başta olmak üzere farklı kentlerden gelen yurttaşların komisyona alınmaması, AK Parti ve muhalefet partileri arasında fiziksel tartışmalara yol açtı. Avukat Yakup Okumuşoğlu Meclis’te yerde sürüklendi.
26 saat süren görüşmelerin sonunda teklif, 20 Haziran’da komisyon tarafından kabul edildi.
Ardından torba yasa kapsamında TBMM Genel Kurulu’na geldi. Bu süreçte Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı’nı korumak için bir araya gelen ve Akbelen Ormanı’nın kesilmesinden sonra da köyleri maden tehdidi altında olan İkizköylüler, 3 Temmuz’da Ankara’daki Cemal Süreyya Parkı’nda nöbete başladı.
Köyleri yasadan doğrudan etkilenecek olan İkizköylüler görüşmelerin devem ettiği sırada, 16 Temmuz’da “süper izin yasasına” karşı açlık grevi başlattı. Açlık grevi, 19 Temmuz akşam saatlerinde yurttaşların sağlık problemleri nedeniyle hastaneye kaldırılmalarının ardından sona erdi.
Yasanın Genel Kurul’da görüşülmesi ise 8 Temmuz’da başladı. Görüşmeler sırasında muhalefet vekilleri ile AK Parti milletvekilleri arasında arbedeye varan tartışmalar yaşandı.
4 Ağustos 2025’te yayımlanan “Maden Kanunu’nun Geçici 45. Maddesinin Uygulanmasına Dair Usul ve Esaslar” hakkında Danıştay 8. Dairesi’nde yürütmenin durdurulması talebiyle 77 zeytin üreticisi, iptal davası açtı.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nda bulunan zeytinliklerin 15 Eylül 2025 sabah saatlerinde jandarma ve iş makineleriyle sökümüne başlandı.
Zeytinlikleri savunmaya giden İkizköy Mahallesi Muhtarı Nejla Işık, Halil Şallı, Seçil Şallı ve Serpil Şallı gözaltına alınarak; Milas Jandarma Komutanlığı’na götürüldu. Gözaltına alınan dört köylü, “iş yeri konut dokunulmazlığını ihlal” ve “şirketi maddi zarara uğratma” suçlamalarıyla ifadelerini verdikten sonra serbest bırakıldı.
7554 sayılı Kanuna karşı 17 Eylül 2025’te de 260 milletvekilinin imzasıyla Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapıldı.
YASA NE GETİRİYOR?
İlk maddeye göre, ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) süreçlerinde “ÇED gerekli değildir” kararının yanlış yorumlandığı öne sürülerek şirketlerin, gerekli izinleri alabilmesi için ÇED sürecinin tamamlanması gerekliliği ortadan kaldırılıyor.
İkinci maddeyle maden sahalarının çevresel rehabilitasyonu için ödenen çevre uyum teminatlarının yerine “rehabilitasyon bedeli” sistemi getiriliyor.
Üçüncü maddede ise madencilik faaliyetleri için izin süreçleri yeniden yapılandırılıyor. İlgili kurumlar izin başvurularına üç ay içinde yanıt vermezse ek bir aylık sürenin ardından “izin verilmiş” sayılıyor.
Diğer yandan Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) talebiyle devlet ormanlarında madencilik faaliyetleri için 24 ay süreyle bedelsiz izin veriliyor; bu süre gerektiğinde 12 ay daha uzatılabiliyor.
Dördüncü maddeyle stratejik veya kritik madenler tanımı değişiyor, acele kamulaştırma uygulanabiliyor ve zorunlu maden stoku tutma yetkisi cumhurbaşkanına veriliyor.
Beşinci maddeyle ruhsat bedelinde yüzde 30 oranında indirim yapılıyor. Bunun yanında rehabilitasyon bedeli ruhsat bedelinden ayrıştırılarak ruhsat bedeli kadar bir tutarın rehabilitasyon bedeli olarak ödenmesi zorunlu hale getiriyor.
Ayrıca, ruhsat bedelinin devlet bütçesine giden pay yüzde 50’den yüzde 70’e çıkarılıyor. Bedellerin ödenmesine ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde madencilik faaliyetine son verilmesi öngörülüyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, izin sahibi kamu kurum ve kuruluşunun bütçesinde ayırdığı ödenekleri rehabilitasyon amacıyla kullanabiliyor.
Altıncı maddeyle Teklif ile ruhsat sahiplerinin işletme ruhsat bedeli kadar rehabilitasyon bedeli ödemesi zorunlu hale getiriliyor. Tahsil edilecek işletme ruhsatı bedelinde yapılan indirim, asgari devlet hakkı miktarı da ruhsat bedelinin yüzde 50 fazlası kadar artırılıyor.
Diğer yandan krom madeni, Londra Metal Borsası’nda işlem görmediğinden, 3213 sayılı Maden Kanunu’na ekli 3 sayılı tablodan çıkarılarak genel hükümlere tabi oluyor.
Yedinci maddeyle arama ruhsatı düzenlenebilmesi için yatırım teminatı zorunluluğu getiriliyor. Ayrıca, IV. Grup madenlerin bent olarak ayrı ayrı ruhsatlandırılmasına imkân tanınabiliyor.
Sekizinci maddeyle arama döneminin sonuna kadar, üç boyutu ve miktarıyla rezervin belirlenmesi yükümlülüğü ve projede sunulan taahhüde uyulmaması hâli için teminatın iradı yaptırımı, asgari faaliyetlerin yapılmaması hâlinde ise ruhsat iptali yaptırımı öngörülüyor.
Ayrıca, programın iki yıl üst üste yüzde 50’nin altında gerçekleştirilmesi durumunda ruhsat iptal ediliyor. İşletilebilir rezerv bulunamayan durumlar için ruhsat bedeli ve ihale bedeli iade ediliyor.
Dokuzuncu maddeyle ruhsat süresinin uzatılması taleplerinin uygun bulunabilmesi için asgari üretim faaliyeti yapılması şartı getiriliyor. Bu asgari üretim şartının detaylarının ise yönetmelikle belirlenmesi bekleniyor.
Diğer yandan vadesi geçmiş borcun bulunmadığına dair belge ibrazına, rehabilitasyon bedeli iadesi başvuruları da dâhil ediliyor.
10’uncu maddeyle herhangi bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş bütün alanların; ihaleyle ruhsatlandırılması yerine, rezerv varlığına ilişkin herhangi bir verinin bulunmaması durumlarında alanların genel hükümlere tabi olarak ruhsatlandırılabiliyor.
Ancak, II. Grup (b) bendi ve IV. Grup maden alanlarının sahayla ilgili konum, rezerv ve geçmiş bilgiler doğrultusunda Genel Müdürlük kararıyla ihaleyle verilebiliyor.
AK Parti’nin verdiği önergeyle teklifin 11’inci maddesindeki yeni değişiklikle ise 3213 sayılı Maden Kanun‘a eklenen geçici 45’inci maddenin ikinci fıkrasında yer alan “öncelik verilmek suretiyle” ibaresinden sonra gelmek üzere, “taşınan ve taşınamayan zeytin ağacı sayısının en az iki katı zeytin ağacı ile oluşan” ibaresi eklendi.
Yapılan değişiklikle zeytinliği taşınacak olan köylülere; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından uygun görülen ya da maden sahalarının bulunduğu il sınırlarındaki KİT’lere ait taşınmazlarda yer alan zeytinlikler, değerinin yüzde biri üzerinden 20 yıl süreyle doğrudan kiralanabilecek.
Diğer yandan teklifin yürürlüğe girdiği tarihte ruhsat sahibi olan şirketlere, elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla yürüttükleri madencilik faaliyetleri için zeytinlik sahalarında izin verilebilecek. Bu iznin verilebilmesi için madencilik faaliyetinin başka bir alanda yürütülmesinin mümkün olmadığının tespiti gerekiyor ve “kamu yararı” şartı aranıyor.
Faaliyetin yürütüleceği alandaki zeytin ağaçlarının mümkün olduğunca aynı il veya ilçe içerisinde başka bir alana taşınması gerekiyor. Ancak taşınması mümkün olmayan zeytin ağaçları olması halinde bile madencilik faaliyetine izin verilebilecek. Madencilik faaliyetlerine izin verilen şirketler, taşınan veya zarar gören ağaçlar için eşdeğer büyüklükte yeni bir zeytinlik tesis etmekle yükümlü tutuluyor.
MUĞLA NASIL ETKİLENECEK?
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), kanun teklifi ile ilgili yazılı bir açıklama yayımladı ve Muğla’da 48 köy ve mahalle acele kamulaştırma ve yerinden edilmeyle karşı karşıya kalabileceği belirtildi.
MUÇEP’in araştırmasına göre, Muğla’da etkilenecek köy ve mahalleler ile nüfusları şu şekilde:
Mahalle/Köy | Nüfus |
Kuzyaka | 756 |
Kısırlar | 462 |
Söğütçük | 1631 |
Çiftlikköy | 492 |
Karacahisar | 708 |
Pınararası | 189 |
Çamköy | 775 |
İkizköy | 218 |
Karacaağaç | 144 |
Bağdamları | 1654 |
Sekköy | 44 |
Bayırköy | 338 |
Akçakaya | 294 |
Fesleğen | 791 |
Hasanlar | 367 |
Çakıralan | 237 |
Gürceğiz | 188 |
Türkevleri | 826 |
Yoğunoluk | 348 |
Dereköy | 267 |
Pınarköy | 517 |
Hüsamlar | 346 |
Çamlıca | 254 |
Kalem | 526 |
Alatepe | 362 |
Kultak | 392 |
Çaybükü | 321 |
Gökpınar | 732 |
Bozüyük | 1060 |
Bağyaka | 337 |
Kapabağ | 546 |
Eskihisar | 560 |
Bencik | 1751 |
Köklük | 479 |
Kafaca | 1511 |
Akçaova | 1708 |
Salihpaşalar | 384 |
Bayır | 6301 |
Bahçeyaka | 624 |
Hisarardı | 397 |
Hacıbayramlar | 588 |
Yeniköy | 349 |
Şahinler | 633 |
Yeşilbağcılar | 849 |
Kırık | 201 |
Gökgedikköyü | 402 |
Yayla | 249 |
Yava | 238 |