Muğla’nın Deştin ve Bayır mahallelerinde yapılması planlanan Entegre Çimento Fabrikası projesine karşı mücadele eden çevreciler, Muğla Çimento A.Ş’nin kendileri hakkındaki iddiaları ile ilgili açıklama yaparak, iddiaların ispat edilmesini talep etti.
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Menteşe Meclisi, Deştin Çevre Platformu, Bayır Çevre Komitesi; Muğla Çimento A.Ş’nin sahibi Cemal Karakurt’un çimento fabrikasının çevreci bir yatırım, projeye kaşı çıkanların ise rakip firmalarla işbirliği içinde olduğuna dair iddialarına yanıt verdi.
Yapılan açıklamada, “Kendi yaşam alanlarına sahip çıkan köylüler ve yaşam savunucularını itibarsızlaştırmak için düzmece hikayeler uydurulmuştur. Bu düzmece iddiada bulunanları iddialarını ispata davet ediyoruz” dendi.
“İTİBARSIZLAŞTIRMAK İÇİN ATILAN İFTİRALAR BİZLERİ YILDIRAMAZ”
Yapılan açıklamada “Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocakları” projesine karşı yürütülen mücadelenin herkesin gözü önünde, herhangi bir şey saklamadan ve alınan ortak kararlarla yürütüldüğü ifade edildi ve “Hakkımızda üretilmek istenen karalama kampanyası, itibarsızlaştırmak için atılan iftiralar bizleri yıldıramaz. Ama bizler hakkında düzmece hikayeler anlatan kişinin nasıl bir kişi olduğuna dair bilgi sahibi olmak istiyorsanız internette biraz araştırma yapmanız yeterlidir” dendi.
Projenin çevreci bir yatırım değil “Çimento Yıkım Projesi” olduğu söylenerek projeye dair şu bilgiler verildi:
“Entegre Çimento Fabrikası Muğla’nın Yatağan ilçesine bağlı Deştin Mahallesi ile Menteşe ilçesine bağlı Bayır Mahallesi ortak sınırında, Tekağaç sırtı mevkisinde; etrafında yerleşim yerleri, bağ, bahçe, zeytinlik alanlar, tarım alanları, dere ve baraj gibi su kaynakları bulunan ve tamamen orman alanı içerisinde; 7 bin 656 dönüm açık hammadde ocakları olan, toplam 7 bin 751 dönümlük yani 1085 futbol sahası büyüklüğündeki bir alandır.
Proje sahibinin satın aldığı arazi 186 dönüm olabilir ama proje kapsamında yok etmek istediği alan 7 bin 751 dönümdür. Çimento fabrikası tesis alanı ile Muğla merkezin arası kuş uçuşu 13 kilometredir ve fabrikadan çıkacak olan duman ve tozun etki sahası altındadır.”
Yapılan açıklamanın devamında iddialar sırayla ele alınarak şu şeklide cevaplandı:
“Diyorlar ki ‘Kalker ocaklarını çalıştırmayacağız çünkü mermer atıklarıyla bu işi çözeceğiz.‘
Bu başından beri başvurdukları yalanlardan biridir. Hiç ocak açmayacaklar, mermer tozlarından ve termik santral küllerinden çimento üretimi yapacaklar. Böylece kirletmek ve doğayı yok etmek yerine sanayi atıklarını değerlendirerek çevreci bir yatırım yapmış olacakları iddiasındadırlar.
Gerçek ise şu şekildedir:
Çimento üretiminin ana hammaddesi kil ve kalkerdir. Çimento sanayisinde bünyesinde kalsit barındıran maddeler kullanılsa da mermer tozu, mermerin yapısı ve oluşum mekanizmalarından dolayı, yalnızca beyaz renkli ‘Portland Çimentosu’ üretiminde kullanılmaktadır. Bunun dışında mermer tozları ve küller sadece klinker üretimi sonrası katkı maddesi olarak kullanılmakta ve kullanım miktarları üretilen çimentonun özelliklerine bağlı olarak yüzde 0 ile 30 arasında değişmektedir. Termik santralların uçucu küllerinin katkı maddesi olarak kullanımı ise bu küllerin içerdikleri radyoaktif elementler ve ağır metaller nedeniyle uygun değildir, kullanılmamalıdır.
Muğla Çimento’nun projelerinde öngördükleri üretim miktarı 1 milyon 700 bin 000 ton klinker ve 2 milyon 500 bin 000 ton çimentodur. Bu miktar üretim için kireç taşı yerine mermer tozu kullanımı az ya da çok hiçbir şekilde projede ön görülmediği gibi koordinatları verilen kalker ocaklarında kireç taşının nasıl elde edileceği ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Köylülerin davayı kazanması nedeniyle iptal edilmiş birinci Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporuna göre, Entegre Çimento Fabrikası’nın çalışabilmesi için gerekli olan kil ve kalker hammaddesinin temini amacıyla öngörülen ocak sayısı ise 23’ü kil, 29’u kalker olmak üzere toplam 52 adettir ve 30 bin 000 dönümlük bir alanı kapsamaktadır.
Köylülerden saklanarak onaylatılan ve bugün halen yürürlükteki sahte ikinci ÇED raporuna göre ise hammadde temini için gerekli ocak sayısı dokuzu kil, dördü kalker olmak üzere toplam 13 ocaktır ve bu alan toplam 7 bin 657 dönümdür. Eğer amaçlarına ulaşabilirlerse bu ocaklar için binlerce ağaç kesilecek, 7 bin 657 dönümlük ruhsat sahası içinde kalan orman alanı tamamen yok edilecektir.
ÇED raporunda ‘Kurulması düşünülen çimento fabrikasının kireçtaşı ve kil ihtiyacını karşılamak için
öncelikle, kireçtaşı için Sırtalan deredeki Neojen yaşlı taban konglomerası ve kil için Sıfırlar Tepe doğusundaki Neojen yaşlı az killi-killi kireçtaşı sahası ile killi-yer yer kumlu kireçtaşı marn sahaları işletilecektir‘ denilmekte ve Hammadde Sahalarını Kapsayan Alana Ait Sınır Koordinatları Nihai ÇED raporu kapak üçüncü sayfasında ve raporun 36’ncı sayfasında yayınlanmıştır. Koordinatları verilen 13 hammadde ocağının toplam yüzölçümü 765,66 hektar yani yaklaşık 7 bin 657 dönümdür.
Özetle kalker ocaklarını açmayacağız sadece mermer ocaklarının tozlarını kullanacağız lafı sadece bir yalandır.
Diğer bir iddiaları ‘Biz günde anca 400 ton kömür yakabiliyoruz. Bacadan da bir duman çıkması söz konusu değil’ şeklindedir.
ÇED raporunda çimento üretimi için gerekli ısıl işlemin gerçekleşeceği fırınların çalışabilmesi için kilogramında 5000 kcal/h ısıl güce sahip Kütahya linyit kömürü kullanılacağı ve miktarın da yıllık 306.000 ton/yıl olarak hesaplandığı belirtilmiştir. Bu iddiayı baz alırsak günde ortalama 840 ton kaliteli linyit kömürü yakılması gerekir.
Kütahya’dan kömür getirmek yerine Muğla’nın kilogramında 1.500-2000 kcal/h ısıl güce sahip kalitesiz linyit kömürü kullanılırsa bu miktar 2.200-2500 ton/güne ulaşır. Yani iddia edildiği gibi hiçbir zaman bu miktar 400 ton/gün olamaz. Dumansız kömür şu ana kadar icat edilmediği için termik santralın zaten var olan dumanı ile birlikte çimento fabrikasından çıkan duman hem doğal hayat hem de toplum sağlığı açısından ciddi risk oluşturacaktır.
Çimento fabrikasında yakacak olarak farklı bir enerji kaynağı (petrokok, çöpler, atıklar vb.) kullanılacaksa bunun da projesinin ve bu kaynağa göre hesapların yeniden yapılması, ekipmanların ve filtrelerin ona göre seçilmesi ve ÇED onayına sunulması gerekir. Ayrıca bu atıkların ve çöplerinin yakılması da masum değildir, çevre ve insan sağlığı açısından birçok zararlı etkisi vardır.
‘Gariban köylüyü Muğla Çimento’ya karşı dava açacağız diye kandırmışlar, topladıkları parayı yemişler ve ortada dava falan yok’ demektedirler.
Şu an Çimento Fabrikasına karşı açılan bütün davalar (ÇED ve Ruhsat İptal davaları) devam etmektedir, biten ya da kaybedilen hiçbir dava yoktur.
ÇED iptal davası şu an Danıştay’dadır ve henüz karar verilmemiştir.
Ruhsat iptal davası da devam etmektedir.
Ayrıca bu davaların dışında kişi, tarım kooperatifi ve dernekler tarafından Çimento Fabrikası’na karşı açılmış başka ÇED ve ruhsat iptal davaları da vardır ve onlar da devam etmektedir.
Menteşe Kent Konseyi’nin önayak olmasıyla sekiz köylü ve Akdeniz Yeşilleri Derneği ile birlikte açılan ÇED ve ruhsat iptal davalarının hiçbiri için köylülerden para toplanmamış, tam tersine bütün dava harçları ve masrafları Menteşe Kent Konseyi tarafından karşılanmıştır.
Bizler bu mücadeleyi yürütürken kimseden para almadık, almayacağız da. Ama Muğla Çimento’dan para alanlara buradan seslenmek istiyoruz. Özellikle de Muğla Spor yetkililerine sesleniyoruz.
Ruhsat sahası içinde kalan yaklaşık 8 bin dönüm ormanlık alanı, zeytinlikleri, tarım alanlarını, arıcılığımızı ve su kaynaklarını yok edecek, Bayır Barajı’nı, Kazan Göleti’ni ve Deştin Çayı’nı kurutacak, binlerce köylüyü göçe zorlayacak, kalanları da tozuyla dumanıyla zehirleyecek bu Çimento Yıkım Projesi’ne ortak olmayın, iş birliği yapmayın, şirin gözükmeleri için reklamlarını yapmayın, sponsorluklarını kabul etmeyin.
Sizler Muğla Spor olarak, Muğla’yı temsil ediyorsunuz, Muğla’da sağlıklı yaşamı temsil ediyorsunuz. Sağlıklı bir yaşam için spor, spor için de temiz hava, temiz su, temiz gıda gerekir. Termik santrallar tarafından havası, suyu, toprağı yeterince zehirlenen Muğla’nın daha fazla zehirlenmesine ve doğasının yok edilmesine nasıl destekçi olursunuz? Sporcuların temiz havaya, temiz suya ve bu temiz havayı sağlayan ormanlara ihtiyacı yok mu? Lütfen yanlışınızdan dönüm, aldığınız paraları iade edin. Muğla’mızı yok eden firmaların sponsorluğunu kabul etmeyin.
Son olarak şunları söylemek istiyoruz. Bizler Muğla’mıza ve tüm yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için elimizden geleni yapacağız. Yalanlar ve iftiralar bizleri yıldıramaz.
İster devlet eliyle ister özel şirketler ya da mafyatik örgütlenmeler aracılığı ile yapılmak istensin, Muğla’daki tüm yıkım projeleri durdurulması için hem hukuki hem fiili olarak elimizden geleni yapmaya ve Muğla’mıza sahip çıkmaya devam edeceğiz, tüm Muğlalıları da bizimle birlikte mücadeleye davet ediyoruz.”