Muğla’nın Marmaris ilçesinde sivil toplum örgütleri, Bakanlığın yayınladığı Aydın Muğla İlleri Bütünleşik Kıyı Alanları Planı’nı tartışarak; bu planın geçimini denizlerden sağlayan yurttaşların kaynaklarını yok edeceği uyarısında bulundu.
Muğla’nın Marmaris ilçesinde, dün (5 Temmuz 2023) sivil toplum örgütlerinin çağrısıyla, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yayınladığı Aydın Muğla İlleri 1/50 bin Ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı’nın tartışıldığı bir toplantı düzenlendi.
Toplantıya Marmaris Denizciler Derneği, Marmaris Kent Konseyi, S.S Marmaris Deniz Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi Anadolu Kooperatifler Birliği, Fethiye Üst Birlik Başkanlığı, Bodrum Kent Konseyi ve Bodrum Denizciler Derneği temsilcileri katıldı.
“PLAN KIYILARI YAPILAŞMAYA AÇACAK”
Toplantıda, planın Aydın sınırından Muğla’nın Fethiye ilçesi sınırına kadar kıyıları yapılaşmaya ve binalaşmaya açacağı eleştirilerek geçimini denizlerden sağlayan yurttaşların kaynaklarını yok edeceği belirtildi.
“DENİZCİLERİN GÖRÜŞLERİ ALINMADI”
Toplantıda söz alan yurttaşlar, planın hazırlanması aşamasında konunun muhataplarından olan denizcilerin görüşlerinin alınmadığını belirterek, planın bu şekliyle koruma değil yatırım planı haline geldiğine dikkat çekti.
Kıyılarda ve bakir koylarda yapılaşmanın artacağını belirten yurttaşlar, tur teknelerinin koylara turist götüremeyecek hale gelmesinden endişelendiklerini söyledi. Planlamanın masa başında değil konunun muhataplarından görüş alınarak yapılması gerektiği vurgulandı.
Sivil toplum örgütleri olarak planlamaya dair dile getirilen itirazların yetkililere iletileceği dile getirildi.
HALİME ŞAMAN: “YAŞAM ALANLARININ KAYBI GEÇİMLİK NAFAKALARIN DA KAYBI ANLAMINA GELİYOR”
Toplantının ardından Gündem Fethiye’ye konuşan Marmaris Kent Konseyi Çevreden Sorumlu Yürütme Kurulu Üyesi ve Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Marmaris Sözcüsü Halime Şaman, plana toplan karşı olmadıklarını fakat planın getirileri ve götürülerini tartışıp itirazlarını dile getirmek için toplandıklarını söyledi.
Yasal süre kapsamında 17 Temmuz 2023 tarihine kadar denizcilerin bir dava sürecine girebileceklerini dile getiren Şaman bu durumun nedenlerine dair şunları söyledi:
“Bizim aslında uzun süredir söylediğimiz bir şey var: Yaşam alanlarının kaybı, geçimlik nafakaların da kaybı anlamına geliyor. Aydın, Muğla 1/50 bin Bütünleşik Kıyı Alanları Planı tam da bunun bir karşılığı oldu. Çünkü uzun yıllardan beri küçük esnaf olarak; burada günü birlik turizm yapan, tekne turları düzenleyen ya da mavi turları düzenleyen tekneciler bugüne kadar ekmeklerini kazandıkları, çocuklarını okuttukları, sofraya aş olarak koydukları paraları kazanamama tehdidiyle karşı karşıyalar. Hem para kazanamayacaklar hem de çocukluk anılarında olan koylar da; eğer bu plan devreye girerse bir anı olarak kalacak.”
“DENİZİ BİLMEYENLERİN KARADAN ALDIĞI KARARLAR”
Planın kabul edilmesi için yöre halkı ile birlikte oluşturulması gerektiğine vurgu yapan Şaman, “Çünkü bu yapılaşma tehdidini getiren Bütünleşik Kıyı Alanları Yönetim Planı, hepimizin endişe duyduğu ve belli ki denizi bilmeyenlerin karadan bazı kararlarla; denizdeki yaşama karar verdiği, imza attığı bir süreç. Oysa bir yerde bir değişiklik yaparken eğer o değişiklik o yöre halkı tarafından kabul edilsin ve paydaşı olsun isteniyorsa yerel halkla birlikte oluşturulmalı. Masa başındaki işler daima halkta karşılığını bulamaz. İşte bu plan da tam böyle bir plan.” dedi.
Toplantıya katılanların bir günlük işlerini de bırakarak plana dair tartışmak ve itirazlarını dile getirmek için bugün toplantıya katıldıklarının altını çizen Şaman, denizcilerin yaşam alanlarını koruma arayışında olduğunu söyledi.
“Bu arayış peki kime karşı yapılıyor?” diye soran Şaman, şöyle devam etti: “Çevreyi korumaktan sorumlu bakanlıklara karşı. Halk kendileri adına, kamu adına korunması gereken kurumlara karşı, yaşam alanlarını burada da korumak istiyor. Bu da bizim yaman çelişkimiz olarak devam ediyor.”
EROL ERDOĞAN: “DENİZCİLİK SEKTÖRÜ BİTER”
Gündem Fethiye’ye konuşan ve yıllarca charter yaptığını, denizde turist gezdirdiğini söyleyerek söze başlayan Bodrum Denizciler Derneği Başkanı Erol Erdoğan ise şunları söyledi:
“Bizim yurtdışından İtalya’dan, İspanya’dan, Fransa’dan gelen müşterilerimizin bana söylediği bir laf vardı. Derlerdi ki ‘Biz kıyılarımızı hep otel yaptık, bina yaptık, kaybettik. Şimdi bak sizin ülkenize geliyoruz’ diyorlardı. ‘Sizin bu güzel muhteşem koylarını görmeye geliyoruz’ diyorlardı. ‘Aman aynı hatayı siz yapmayın, koylarınızı koruyun, dünyanın en güzel koyları sizde, bunlara sahip çıkın’ demişlerdi. O yüzden işte aynı duruma gelmek üzereyiz. Üzülerek elimizden geldiği kadar engellemeye çalışmak için uğraşacağız” dedi.
Büyükova’nın kendilerinin can damarlarından biri olduğunu söyleyen Erdoğan, “Bizim zaten orada altı tane koyumuz var. Bir mavi yolculuk bir hafta sürüyor yani yedi gün; yedinci gün nerede kalacağımızı şaşırıyoruz. Eğer bu koylardan bir iki tanesini de kaybedersek mavi yolculuk biter” ifadelerini kullandı.
Bodrum’da şu anda 10 bin civarında tekne bulunduğunu belirten Erdoğan, “10 bin civarında teknede çalışan personel dört kişi dersek, bunların aileleriyle beraber çok büyük bir sektör. Yani bu durumun atar damarlarından birisi, en büyük turizm gelirlerinden birisini sağlıyor. Bu işi kaybetti mi, kötüye gideriz yani. Denizcilik sektörü biter. Onun için çok önemli” dedi.
ARİF YILMAZ: “KIYIDAKİ ÇATIŞMAYI ÇOĞALTIRSINIZ”
Kıyılarda yaşayanların yeterince fikrinin alınmadığını belirten Bodrum Kent Konseyi Başkanı Arif Yılmaz ise “En başta söylediğim şey de bu planlar yapılırken; bu kıyılarda yaşayanların yeterince fikrinin alınmadığı, yeterince incelemenin yapılmadığı şeklinde oldu. Bizim kıyılarımız hani hiç yapılaşmamış ya da hiç kullanılmamış el dokunmamış yerler olsa. Biz Bütünleşik Kıyı Planlaması yapılırken işte ‘Yatırımı nereye yapacağız?’, ‘Balık çiftliği nereye?’ bunu çok rahat planlayabilirsiniz” dedi.
Muğla kıyılarında özellikle merkezlerden bahseden Yılmaz, “Gökova Körfezi akla gelmesin. Orası Türkiye’nin yegane şu ana kadar rezerv alanı olarak saklanabilmiş bir yeridir ve öyle kalmasını arzu ediyoruz. Kıyılarda zaten bir sıkışıklık var. Kıyıdan faydalanan bir sürü de paydaş var. İş kolları olarak, insanlar olarak bugün planlara baktığımızda burada yeterince yerelin fikrinin alınmadığını ve sürdürülebilir bir planın hazırlanmadığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
Raporların röportajda anlatılamayacak uzun bilimsel tartışmalar gerektiren bir şey olduğunu belirten Yılmaz, “Ama toplantıda da gördüğünüz gibi bizim ihtiyacımız olmayan şeylerin plana konduğunu gördük. İhtiyacımız olan şeylerin de planda olmadığını gördük. Bu konuyla ilgili yerinden bilgiyi yetkililere ulaştıracağız. Bu işin bir tarafı. Diğer taraftan da ilgili hukuki süreci zaten Muğla başlatmış durumda. Muğla’daki dernekler, odalar onlar da gerekli müracaatları yapıyorlar. Doğru bir çizgiye oturması için elimizden geleni yapacağız” dedi.
Kıyıları tükettiğimizde bunun geri dönüşümü olmadığını ifade eden Yılmaz, “Planın da en başında sürdürülebilir bir plandan bahsediliyor. Bu şekilde sürdürülebilir bir planın olmadığını gördük ve bu gerçekten bütünleşik olmalı. Yani tüm Akdeniz havzası için Türkiye için değil. Biz buradaki canlı yapısını da doğal yapısını da rezerv alanlarında korumak zorundayız. Ama bu alanların yeterince korunmadığını görüyoruz. Posidoniaların (deniz çayırı) yeterince korunmadığını görüyoruz. Canlıların yeterince korunmadığını görüyoruz. Bu şekilde tükenişe gidersek bu kıyıların hiçbir kıymeti kalmaz. O zaman planın da yatırımın da hiçbir önemi kalmaz diye düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
Bodrum, Marmaris, Fethiye’de en çok şikayet edilen şeyin kıyıların halka açık olduğu halde halka kapatıldığı, yurttaşların denizlerden yeterince yararlanamaması olduğunu belirten, “Böyle bir çatışma var değil mi? Hatta çatışmaya dönmek üzere böyle bir durum var. Şimdi Burada mesela bir günlük gezi tekneleri, amatör tekneciler ve mavi yolculuk tekneleri emniyet sibobu. Aynı gün içinde binlerce kişiyi merkezden çevre koylara taşıyorlar. Yani yapılaşmamış alanlara taşıyorlar. Bu da bir emniyet sibobu gibi kıyının yükünü azaltıyor. Ama bunun belli ölçüleri var. O teknenin sürati yedi ila 10 millik bir çember içinde olabilir. Siz şimdi planlamayı yaparken o ilk çemberi çeşitli şekillerde kullanamaz hale getirirseniz kıyıdaki çatışmayı da çoğaltırsınız. Yani o emniyet sibobu gider” dedi.
Türkiye’de deniz üretimi olarak yapılan balıkçılığın yüzde 75’nin Muğla’da yapıldığını söyleyen Yılmaz, “Peki tüm Türkiye’nin en büyük balık üretimi yapıldığı yerde, yeni çiftlik planı planlaması yapılması ne kadar sürdürülebilir sizce? Ya da Türkiye’deki toplam marinalar ve bağlama kapasitelerine bakıldığında Muğla bölgesi yüzde kaçlık paya sahip? Eğer büyük bir paya sahipse o zaman yeni bu tarz planlama yapılması ne derece doğru? Yani bunun gibi bu alanların yeterince yoğunlaşmış alanların üzerine yük bindirmek bir planlama değil” ifadelerini kullandı.
Planın kıyı koruma amaçlı bir plan olmadığını, bir yatırım planı olduğunu belirten Yılmaz, “ ‘Ya bir sürü kıyı var, buradan çok güzel para kazanılır. Burada şunları yapalım para ediyor’ derlerse, bunun bir mantığı var. Ama planın başında anlatıldığı gibi; korumacı, sürdürülebilir, sektörlerin birbiriyle çatışmayacağı gerçekten bir plan hedeflenmişse, planın amacıyla uygulaması birbirini tutmuyor diyebiliriz” dedi.
BARIŞ GÜNTEKİN: “YAPILAŞMA DURSUN TEK DİLEĞİMİZ BU”
Denizlerin marinalar tarafından ve yapılaşma ile ellerinden gittiğini söyleyen Marmaris Denizciler Derneği Başkanı Barış Güntekin, “Ben denize 1989’da başladım teknelerimizin yüzde 90’ında yabancı müşteri vardı mavi yolculukta. Şu anda yüzde 90 Türk, yüzde 10 yabancıya çalışır vaziyete geldik” dedi.
Mavi yolculuğun amacının araçla ulaşılamayacak, konaklanamayacak yerlere tekneyle götürmek olduğunu açıklayan Güntekin, “Ama koylarda o kadar çok yapılaşma oldu ki artık mavi yolculuk diye bir şey kalmadı. Neredeyse koylarda yapılaşan binaların kapılarına bağlayacağız teknelerimizin halatlarını. Yani artık nefes alacak yer kalmadı” ifadelerini kullandı.
En çok mavi yolculuk yapılan yerin Bozburun olduğunu söyleyen Güntekin, “Gidin bakın yüzde 80 hatta yüzde 90’ı yerli turiste çalışıyor. Yabancıyı kaybettik ve böyle giderse daha da kaybedeceğiz. Türk müşteri için çok enteresan geliyor otelden mavi yolculuk. Ama bunlar da öncesini bilseler onlar da gelmez. 1990 senesinde biz burada koylarda 3-5 tekneydik bir tane bina göstermezdik” dedi.
Ama artık hangi koya gidilse restoran, bir bina görüldüğünü ifade eden Güntekin, “Bodrum yarımadasının arka tarafında yapılaşma çok. Bir de en son çıkan bu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yapmış olduğu çalışmayla biz tamamen kaybedeceğiz. Bin 500 kilometre kıyı alanı var Muğla’nın. Bir tek Muğla’da yapılıyor bu iş zaten başka bir yerde yapı yok Türkiye’de. Bunu biz nasıl koruruz? Bütün derdimiz bu. Bunun üstünde çalışma yürütüyoruz ve bunu siz basın yoluyla da sizler vasıtasıyla açıkladığımız için çok memnunuz” ifadelerini kullandı.
1990’lı senelere geri dönülemeyeceğini belirten Güntekin, “Dursun artık yapılaşma dursun, tek dileğimiz bu” dedi.
COŞKUN CENGİZ: “MARİNALAR VE YAPILAŞMAYLA İLGİLİ KAYGILARIMIZ VAR”
Anadolu Deniz Kooperatifler Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Cengiz ise, “Denizlerde ve koylarda yapılmak istenen marinalar, marianın arkasına yapılmak istenen yapılaşmalarla ilgili kaygılarımız var. Bu kaygılarımızın nedeni de şu; günübirlik gezi tekneleri olarak, bu koylarda biz her gün kamusal hizmet veriyoruz. Marmaris’e gelen misafirlerimizi günübirlik faaliyet tekneleriyle; bu koylarda demirleyerek, yüzme molaları vererek, bu hizmeti verip tekrar limana geri dönüyoruz” dedi.
Fethiye’de Batık Hamam’daki ihale sürecinde 50 milyon lira verildiğini hatırlatan Cengiz, “Fiyatların ne kadar artacağı ile ilgili hiçbir bilgimiz olmadığından dolayı; buradaki günü birlik gezi tekneleri eğer demir atmadan palamar yapmak veya tonozlama yapmak için para ödeyeceklerse, bu sürdürülebilir olmaktan ve kamusal hizmet verme anlayışından tamamen dışarıya çıkıyor” ifadelerini kullandı.
Bodrum, Marmaris, Gökova, Fethiye, Ölüdeniz’in Türkiye’nin incisi olduğunu söyleyen Cengiz, “Bu alanların gelecek kuşaklara da bu şekilde bırakılması, yapılaşmaya açılmadan bırakılması, korunması ile ilgili. Evet korunsun. Tonozlama yapılmasına karşı değiliz ancak ihale süreci ile yapılmasına karşıyız” diyerek, tonozlamanın ihale ile yapılmadan yerel kooperatiflere işletmeci sıfatı verilerek yapılmasını istedi.
Planın tamamına karşı çıkmak gibi bir niyetleri olmadığını söyleyen Cengiz, balık çiftliğinin geçmişte mavi yolculuk rotası içerisinde bulunan Bozburun Yarımadası’nda yapıldığını hatırlatarak, “Denizler ne kadar kötü kullanıldı? Kamyon kamyon, yem dökülmesinden dolayı ne kadar kirlendiğini biz biliyoruz bunu anlatmaya gerek yok. Onun için planın tamamına karşı çıkmak gibi bir niyetimiz yok. Ancak sürdürülebilir olması ve gelecek kuşaklara bırakılabilecek bir plan olması gerektiğini düşünüyoruz. Onun için karşı çıkıyoruz” dedi
Plan çalışılırken yerel halktan veya herhangi bir platformdan veya kooperatiflerden bir görüş alınmadan yapıldığını belirten Cengiz, “Bizden hiçbir görüş alınmadı. Sadece planın çıktığını, askıya çıkarıldığını duyduk” ifadelerini kullandı.
Mavi yolculuk rotasının talan edilebileceği endişesini taşıdıklarını söyleyen Cengiz, “İşin özü planın sadece sürdürülebilir olmasını, ancak korunarak bu işin yapılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.