Muğla’nın Bodrum ilçesinde, nesli tükenme tehlikesi altındaki türlerden olan bir Akdeniz foku sahilde ölü bulundu.
Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Gündoğan Kızılburun mevkisinde, bölgede yaşayan yurttaşlar deniz kenarında yavru bir Akdeniz fokunun hareketsiz şekilde durduğunu gördü.
Yurttaşların ihbarı üzerine Milas Doğa Koruma ve Milli Parklar Şefliği bölgeye geldi. Ekipler Akdeniz fokunun hayatını kaybettiğinin tespit etti ve cansız bedeni bölgeden aldı.
TÜRKİYE KIYILARINDA YAKLAŞIK 110 TANE BULUNUYOR
Su Altı Araştırmaları Derneği Akdeniz Foku Araştırma Grubu’nun (SAD – AFAG) aktardığına göre; dünyada 800 – 900 arasında Türkiye kıyılarında ise 110 kadar Akdeniz Foku (Monachus monachus) yaşıyor.
SAD-AFAG’ın aktardığına göre türün en büyük populasyonu Ege Denizi’nde yaşıyor. Fakat Akdeniz fokları yürminci yüzyılın başına kadar tüm Akdeniz kıyıları ile doğu Atlantik kıyılarında Portekiz’den Batı Afrika sahillerindeki Senegal’e kadar binlerle ifade edilen bir nüfusa sahip olarak yaşamlarını sürdürüyordu. Aşırı avlanma ve kasıtlı öldürmeler, yakın çağda kıyılardaki yaşam alanları kaybı ve mağaralarında rahatsız edilmeleri sonucunda türün nüfusu azalmaya başladı ve dünya dağılımı daraldı.
AKDENİZ FOKUNA YÖNELİK TEHDİTLER NELER?
Akdeniz fokunun Muğla ve Antalya kıyılarında araştırılması korunması üzerine çalışma yapan SAD-AFAG, Akdeniz Foku’na yönelik tehditlerİ beş madde halinde şu şekilde açıklıyor:
1 – Yaşam Alanı Kaybı (Kıyıların betonlaşması sonucu habitat tahribatı)
Akdeniz fokunun sayılarının azalmasının en önemli nedeni doğal yaşam alanlarının bozulması veya yok olmasıdır. Fokların yaşam alanları doğal yapısını koruyan sakin kıyılardır. Türkiye’de böyle alanlar gitgide azalmaktadır. Bu kıyılara açılan yol ve inşa edilen ikinci konutlar veya turistik tesisler, kıyı alanlarının doğallığını ve sakinliğini bozduğu için Akdeniz fokları tarafından bu yörelerin terk edilmesine neden olmaktadır.
Üstelik bu olumsuz faktör sadece Akdeniz fokunu etkilememekte, aynı zamanda binlerce yıllık kültürel geçmişe sahip Anadolu kıyılarındaki antik yapıtların ve kültürel değerlerin, verimli tarım alanların tahrip edilmesine neden olmakta ve doğal peyzaj (estetik görüntü) bozulmaktadır.
Akdeniz fokları, insan faaliyet alanlarından uzak yerlerde yaşarlar. Bu ıssız yerlerde insanların bulunmaması, şahıs mülkiyetinin olmamasından kaynaklanır. Kayalık ve engebeli bir morfoloji arz eden bu tür alanlar, kamuya ait hazine arazilerinden oluşur.
Ancak kamu arazilerinin satıldığı ya da kiraya verildiği ülkemizde, Akdeniz foku gibi nesli tehlike altında olan ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle koruma taahhüdünde bulunduğumuz diğer deniz-kıyı canlılarının tutundukları son dallar da kesilmektedir. Ayrıca, ülkenin ortak malı olan hazine arazilerinin plansız ve çevresel değerler tamamen göz ardı edilerek yapılaşmaya açılması oldukça düşündürücüdür. Bunların sonucunda zeytinlikler, narenciye bahçelerimiz ve diğer değerli tarım arazilerimiz de yok edilmektedir.
2 – Yasadışı ve Aşırı Su Ürünleri Avcılığı
Yasadışı ve aşırı balıkçılık sonucu balık stokları azalmakta, bu ise fokların besininin azalması anlamına gelmektedir.
Fokların besinleri tamamen deniz ürünlerinden oluşmaktadır. Denizlerimizde yıllardır yapılan ve hala süregelen kanunsuz ve bilinçsiz su ürünleri avcılığı (kanunsuz yöntemlerle yapılan trol, trata,gır-gır avcılığı ve zaten her daim yasak olan dinamitçilik ve tüplü/ışıklı zıpkıncılık) sonucunda denizlerdeki balık stokları ciddi bir azalma gösterilmiştir. Sonuçta kıyılarda avlanan hem fok (ve beslenme ağının en üstündeki benzeri canlılar) ve hem de küçük kıyı balıkçısı çok zarar görmektedir; foklar besinsizlikten aç kalmakta, bundan dolayı anne fokların yavrularını sağlıklı büyütme potansiyeli kıyı balıkçısı ise geçim sıkıntısına düşmektedir.
Kangrenleşmiş bu soruna çözüm bulunmadığı sürece, hem foklar (ve besin ağının tepesindeki diğer canlılar) yok olacak hem de insanlarımız çok yüksek fiyatlarla balık yemeye devam edecektir. Hatta hiç balık bulamayacağımız günler de gelecektir. Bu ise deniz ekosisteminin çöküşü demektir!
3 – Fok ölümleri
Bu hem dünyada hem ülkemizde genellikle iki türlü olagelmektedir;
1- Akdeniz foklarının kasti olarak öldürülmesi
2- Yavru fokların büyüme evrelerinde balıkçı ağlarına takılarak su altında boğulmaları neticesinde ölmeleri.
Balık stoklarındaki azalmadan dolayı,aynı sularda avlanan fok ve küçük balıkçı arasındaki rekabet şiddetlenmekte ve zaten gelir seviyesi düşük olan küçük balıkçı, fokun neden olduğu en küçük ziyana karşı bile büyük tepki göstermektedir.
Sabrı taşan küçük balıkçı günün birinde denizde karşılaştığında foku tüfekle öldürmekten çekinmemektedir.
Burada kim suçlu; foku öldüren küçük balıkçı mı, yoksa balıkçının ağından yaşamak için balık alan fok mu?
İkisi de değil. Aslında burada sorumlu olan ve sorunun kökünde yatan kanunsuz ve aşırı avlanan trol, trata veya gır-gır avcıları ve dinamit ve zıpkıncılık yöntemlerinde her türlü yasadışı su ürünleri avcılığını yapanlar ve bunları denetlemede yetersiz kalan yetkili birimlerdir.
4 – Fok Mağaralarına Turistik Dalışlar
Fokların yaşadıkları (yavruladıkları, dinlendikleri veya beslendikleri) mekanlar denizden girilen kıyı mağaralarıdır. İster sualtı, ister su üstü girişli olsun fok mağaraları son senelerde turizm baskısı altında büyük darbe görmüş ve bir çok mağara dalgıç turistlerin yol açtıkları rahatsızlıktan dolayı foklar tarafından kullanılamaz hale gelmiştir. Önce tekneler ve yüzerek girilebilen (su üstü girişli) mağaralar ve daha sonra dalış firmaları tarafından mağara dalışı veya fok gösterme adı altında turist daldırılan (sualtı girişli) mağaralar gitgide foklar tarafından terk edilmektedir. Kanunen yasak olmasına karşın bilerek veya bilmeyerek pek çok dalış firması özellikle Bodrum, Marmaris, Fethiye, Kaş ve Alanya civarında fok mağaralarına turistik dalışlar yaptırmakta ve bu konuda hiçbir uyarı almamaktadır. Ancak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından düzenlenen Suürünleri Tebliği’nce 1991’den bu yana (5.Bölüm Alan Yasaklamaları ve Sınırlamalar) gereği; (3) Fokların yaşadıkları mağaralarda ışık kullanmak, her türlü vasıta ile dalış yapmak ve amatör su ürünleri avcılığı yapmak yasaktır. Bkz. fok mağara dalış yasakları Farkındalık Broşürü
Ancak mevzuatta bu şekilde yer almasa bile, gerçek bir deniz sever ve doğa korumacı olarak zaten -etik davranış kuralları çerçevesinde- kanunlara bakmaksızın kendiliğimizden düşünerek, Akdeniz foklarını yaşadıkları bu son sığınaklarda rahatsız etmemeleri ve hatta bunun ötesinde mağaralara bilerek veya bilmeyerek girenlerin bilinçli dalgıçlar tarafından uyarılması beklenmektedir.
Kıyı ve deniz mağaralarına, fokların olduğunu bilerek (sorumsuzca) veya bilmeyerek dalan dalıcılar, Akdeniz foklarının zaten çok az sayıdaki sığınaklarından kaçmalarına ve yavrularını uygun olmayan kovuklarda doğurmak zorunda bırakılmalarına neden olmakta.
5 – Deniz Kirliliği
Denizlerin ve özelde fok yaşam alanlarının kirlenmesi sonucunda foklar bölgeyi daha az kullanmakta veya terk etmektedirler. Denizlerimizde yaygın olmayan bu sorun şu ana kadar somut olarak birkaç yerde karşımıza çıkmıştır. Ancak, potansiyel bir tehdit olarak karşımızda durmaktadır. Ayrıca Akdeniz foklarında az da olsa ağır metal birikimi tespit edilmiştir.
Kirliliğe örnek olarak, 1996-97 yıllarında önemli fok yaşam alanlarından olan Gümüşlük Çavuş Adası’ndaki fok mağaralarında yaşanan petrol kirliliği, Sinop İnceburun yakınlarında araştırmalar sırasında fok mağaralarında görülen aşırı evsel atık (naylon, ip vs.) kirliliği ve nadir de olsa bazı fokların baş ve boyuna ip ve bez parçalarının dolanmış olması verilebilir. Çavuş Adası’ndaki petrol kirliliği fokun yaşam alanını, Foça’da yaşamış olan Dişi Korsan’ın başına sıkıca dolanmış ip parçası ise türü doğrudan etkileyen en somut iki kirlilik vakasıdır. Yine de bu sorun ilk üç sorun kadar yaygın ve etkin değildir.
NEDEN ‘TELEF OLDU’ DEĞİL DE ‘HAYATINI KAYBETTİ’ DİYORUZ?
Barış Gün ve Çiçek Tahaoğlu’nun P24 Akademi’de yaptığı Türcülük Karşıtı Habercilik modülüne göre;
Türcülük karşıtlığı, hâkim tür insanın, insan olmayan canlıları ötekileştirerek daha az değerli ya da önemsiz görmesine karşı çıkan, tüm canlıların eşit yaşama hakkını savunan bir yaşam felsefesi. Yeryüzünü tüm canlılarla birlikte paylaştığımız gerçeğinden yola çıkarak, hissedebilen her canlının yaşama hakkına saygı duyulması gerektiği fikri üzerine kurulu.
‘Telef’, ‘itlaf’, ‘leş’ gibi haberlerde sıradanlaşan kelimeler, hayvanları nesneleştiren, can değil mal olarak görmelerini onaylayan tanımlamalar. İnsan kaynaklı ihmalden ya da şiddet sonucu öldürülen hayvanlar için ‘katledildi’ ifadesi, doğal ölümlerde ise ‘öldü’ ve ‘yaşamını yitirdi’ ifadeleri tercih edilebilir.
Muğla’da hak odaklı habercilik yapan Gündem Fethiye’nin haberlerinde konu edindiği olaylarla ilgili suçlayıcı, hak ihlalleri yaratabilecek ifadelerden kaçındığı için ‘telef’, ‘itlaf’ ve ‘leş’ gibi ifadeleri kullanmaz.