Bodrum’da 1 Mayıs’ta 1980 öncesi sol gençlik örgütlerinin isimlerinin yazılı olduğu pankart taşıyan üç kişi, ifade vermek üzere karakola çağrıldı. Güneşin Sofrası Platformu, duruma tepki gösterirken “Pankartta yazanlar suç değil, halkın vicdanıdır” dedi.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde 1980 öncesi tarihsel sol gençlik örgütlerinin isimlerinin yazılı olduğu pankart taşıdıkları için Güneşin Sofrası Platformu’ndan Ayhan Ongun, Mesut Ekinci ve Volkan Doğer 11 Haziran Çarşamba sabahı ifade vermek üzere Gümbet Karakolu’na çağırıldı.
İfadenin ardından bugün (11 Haziran) yurttaşlar bir araya gelerek basın açıklaması yaptı.


Basın açıklaması öncesi Volkan Doğer, “1 Mayıs’ta taşıdığımız bir pankarttan ötürü üç arkadaşımız Gümbet’teki karakola çağrıldık. Memleketin tamamına sirayet ettirilmek istenen haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında devrimciliği şerh edilmiş yoldaşlarınız olarak; biz bu devrimciliğimize, hak arama, hukuk arama, adalet girişimlerimize her zaman ortak akılla devam edeceğiz” ifadesinde bulundu.
“PANKARTTA YAZANLAR SUÇ DEĞİL, HALKIN VİCDANIDIR”
Güneşin Sofrası Platformu adına bildiriyi okuyan Doğer, şunları aktardı:
“Arkadaşlar, baskılar bizi yıldıramaz. Güneşin Sofrası susmaz. 1 Mayıs’ta alın terimizi ve onurumuzu savunduğumuz meydanlarda taşıdığımız pankartlar nedeniyle, Güneşin Sofrası’ndan üç arkadaş ifade vermek üzere Gümrük Karakolu’na çağrıldı. Pankartta yazanlar suç değil, halkın vicdanıdır. Taleplerimiz yasa dışı değil, adil ve insancıldır.
Bu çağrı, açık bir sindirme girişimidir. Ama unutulmasın: Baskılarla, karakol çağrılarıyla, soruşturmalarla bizleri susturamazsınız. Çünkü bizler, Güneşin Sofrası’nda ekmeğimizi, özgürlüğümüzü ve kardeşliğimizi paylaşanlarız. Diz çökmeyiz, susmayız, geri adım atmayız, atmayacağız.”


Meselenin sadece hukuki değil aynı zamanda toplumsal bir mesele olduğunun da altını çizen Volkan Doğer, “Tüm dostlarımıza, yol arkadaşlarımıza, devrimci dayanışmanın güzelliğine inanan herkese, yanımızda olan arkadaşlarımıza teşekkür ederiz. Güneşin Sofrası susturulamaz. Devrimci irade yargılanamaz” dedi.
“PANKARTTA TAŞIDIĞIMIZ ÖRGÜTLER ‘TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE’ DİYORLARDI”
Bodrum Gündem’in haberine göre, basın açıklamasının ardından söz alan Güneşin Sofrası Platformu’nun sözcüsü Aydın Doğer şunları kaydetti:
“Bizler şu an da Güneşin Sofrası Platformu olarak 80 öncesi gençlik hareketlerini yaşatan kişileriz. 80 öncesinde o darbede eziyet görmüş, içeri girmiş, yaralanmış, cezaevinde kalmış kişilerin temsilcileriyiz, sözcüleriyiz. Fakat bizim o dönemde yaptığımız neydi ya da şu anda pankartta taşıdığımız örgütler ne diyorlardı: ‘Tam bağımsız Türkiye’ diyorlardı, ‘Kahrolsun Amerikan emperyalizmi’ ‘NATO üsleri kaldırılsın’ diyorlardı. Bu mudur terör? Yani bu ülkede bana kalırsa, bunlar sadece ve sadece vatanseverliktir. Asıl terör, bizim dışımızda olan ve rantla ülkenin yağmalanması, parçalanmasıdır. Bu çok daha büyük vatan hainliğidir ve terörden çok daha tehlikelidir.”


“BU ÖRGÜTLER ZATEN 12 EYLÜL DARBESİYLE KAPATILMIŞ ÖRGÜTLERDİR”
Aydın Doğer’in ardından, ifadeye çağırılanlara desteğe gelen Ayhan Karahan söz aldı. Pankartta, 1980 öncesi faaliyet gösteren sol gençlik örgütlerinin isimlerinin yazdığını belirten Karahan, “Bu örgütler, bundan 45 yıl önce, yani yaklaşık yarım yüzyıl önce, zaten 12 Eylül darbesiyle kapatılmış örgütlerdir. Yani bu mantık neyin mantığıdır AKP’nin. Bu mantığa bir ismi bulmak çok güç, hukuk içinde bulunamaz. Yarım yüzyıl geriden geliyorlar. Bu örgütler terör örgütü değil. İlerici Gençler Derneği var orada, Kurtuluş Örgütü var” şeklinde konuştu.
Bu örgütlerle birlikte siyasi partilerin de kapatıldığına değinen Karahan, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Şimdi bu örgütlerle birlikte, bütün partiler de kapatıldı. Mesela Milli Selamet Partisi de 12 Eylül’de kapatıldı. Şu anda bu ülkenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Selamet Partisi’nin devamıyız diyor. Eğer onun kapatılması terör göstergesi ise, Milli Selamet Partisi’nin devamıyız diyor bu ülkenin Cumhurbaşkanı da. Yani 45 yıl önce, 12 Eylül darbesiyle kapatılmış örgütlerden dolayı insanların yargılanıyor olması gerçekten buna ne cevap verilir? Ne hukukta ne de siyasette bir yer bulunur, toplum vicdanında zaten bir yer bulmak olası değil.”