Muğla’nın Bodrum ilçesinde ‘toplu tecavüz’ davası olarak bilinen cinsel saldırı davası, 3 Mart 2023’e ertelenirken; sanıkların tutuklu yargılanmasına yönelik talepler de reddedildi.
Muğla’nın Bodrum ilçesinde dün (17 Şubat) Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’nde iki cinsel saldırı davasının duruşması görüldü. İlk olarak saat 09:45’te Bodrum bir kadına tecavüz ettikleri gerekçesiyle dans okulu sahibi F.D.I ile E.Ü’nün yargılandığı davanın dördüncü duruşması başladı. Hemen ardından ise 38 yaşındaki bir erkeğin, 17 yaşındaki çocuğa cinsel saldırı suçundan yargılandığı davanın dördüncü duruşması görüldü.
Duruşma, Cumhuriyet Savcısının esas hakkındaki mütalaasını okuması ile başladı. Mütalaada, cinsel saldırıya maruz bırakılan kadın ile sanıkların, düzenlenen dans organizasyonaları nedeniyle 12 yıldır birbirlerini tanıdıkları ve arkadaş olduklarının anlaşıldığı belirtildi. Sanıkların kadının kendini kaybetmiş olması ve mukavemet gücünün kırılması nedeniyle kadına nitelikli cinsel saldırıda bulundukları söylendi.
Ayrıca, cinsel saldırıya maruz bırakılan kadının sanıklara iftira atması için sebebinin bulunmadığı ifade edildi. Uzmanların açık beyanı ile kadının cinsel saldırıya maruz kaldığının kabulü gerektiği dile getirilerek, sanıklardan E.Ü’nün olaydan iki gün sonra gerçeklesen mesajlaşmada durumu reddetmediği ifade edildi.
Mütalaada sanıkların cinsel saldırıyı reddederek birlikteliğin rıza dahilinde gerçekleştiğine ilişkin savunmalarının ise suçtan kurtulmaya yönelik olduğu belirtildi.
Sonuç olarak sanıkların Türk Cezan Kanunu’nun “Cinsel Saldırı Suçu”nu düzenleyen 102 maddesine göre cezalandırılması istendi.
Savcı, sanıkların “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçunda ise beraat etmesini istedi.
“CİNSEL SALDIRIYA MARUZ BIRAKILAN KADININ HAYATI YARGILANDI”
Cinsel saldırıya maruz bırakılan kadının avukatlarından, Bodrum Kadın Dayanışma Derneği gönüllüsü Evrim İnan, önceki duruşma dökümünün Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’ne (UYAP) yüklenmediğini belirterek ayrıntılı beyandan bulunmak için süre istedi. İnan, Türkiye’de kadına yönelik şiddet konusundaki cezasızlığa vurgu yaparak, “profesyonel mağdurluk” durumunun olamayacağını belirtti ve sanıklar tarafından iddia edilen husumetin de ispat edilemediğini dile getirdi.
Cinsel saldırıya maruz bırakılan kadının olaydan sonra işine devam etmekle suçlandığını söyleyen İnan, kadının hayatının çekilmez hale getirildiğini, kişiliğinin ve hayatının yargılandığını belirtti.
“MAĞDURUN OLAYIN TEK TANIĞI OLDUĞUNU UNUTMAMAK ÖNEMLİDİR”
Avukat Meltem Anaryaoğlu ise Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 16 Ekin 2020 tarihli kararanında yer alan beyanlardan doğrudan alıntı yaparak şunları söyledi:
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90. maddesi gereğince, kararlarına uyulması gereken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), cinsel saldırı suçlarını inceleme kriterlerini belirlemiştir;
Bu kriterlere göre;
-Mağdurun beyanları çok önemlidir.
-Öyle ki, AİHM mağdurun beyanlarını ana delil olarak kabul etmiş ve bu bağlamda da davayı gören mahkemeye bunu test etme yükümlülüğü getirmiştir (P.S/Almanya kararı 04.09.2011)
-Tecavüz, saldırı ve istismarın sadece fiziksel bulguları değil, psikolojik bulguları da dikkate alınmalıdır.
-Mağdurun olay anlatımı ağırlıklı olarak değerlendirilmelidir.
-Bu değerlendirme esnasında; mağdur eylemlerine değil, fail eylemlerine odaklanmalıdır.
– Mağdurun yaşadığı travmaya bağlı psikolojik durumunu göz önünde bulundurulmalıdır.
-Mağdurun travmaya bağlı tutarsız, karmaşık yahut eksik anlatımı olabileceği gözetilmeli, ayrıntılarda değil, genel olay örgüsünde tutarlılık aranmalıdır.
-Mağdurun olayın tek tanığı olduğunu unutmamak önemlidir
Şükran Aydın/Türkiye kararında; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 13. Maddesi uyarınca tecavüz (saldırı/istismar) iddialarıyla ilgili eksiksiz bir soruşturmanın, bağımsız tıp uzmanlarınca yapılacak psikolojik muayeneyi de içermesi gerektiğini özellikle belirtilmiştir.
Öte yandan tanıdık kişiler (akraba, komsu, öğretmen, arkadaşı, amir v.b) tarafından gerçekleştirilen cinsel istismar ve saldırı vakalarında, mağdurların bu kişilerle olan geçmiş ilişkileri, yakınlık düzeyleri, olay öncesi ilişkilenme biçimleri ve daha sonra mağdur ile aynı çevrede kalmaya devam etmeleri, sebebiyle ivedi biçimde şikayette bulunmamaları mağdurun aleyhine yorumlanmamalıdır. Çünkü bu kişiler hakkında yasal müracaatta bulunma konusunda tereddüt yasadıkları ve yabancı failler konusunda gösterdikleri kararlılıkları kimi zaman gösteremedikleri bilinen bir gerçeklik olarak kabul edilmiştir.”
Kararın tamamına ulaşmak için buraya tıklayın.
Anaryaoğlu, sanıkların en üst hadden cezalandırılmasını talep etti.
Sanıklardan F.D.I. ise karşı tarafın tanıklarının beyanlarının çelişkili olduğunu, kanıt olmadan iddia üretildiğini söyleyerek asıl mağdurun kendileri olduğunu iddia etti.
Sanık avukatları ise mütalaayı kabul etmediklerini belirterek, iddiaların soyut olduğunu ve somut bilgiye yer verilmediğini öne sürdü.
Mahkeme heyeti, sanıkların tutuklanma talebinin reddedilmesine, bir sonraki duruşmanın ise 3 Mart 2023 saat 09:00’da görülmesine karar verdi.
“ADALETE ERİŞİM HAKKININ KADINLAR İÇİN SON DERECE KISITLI VE SORUNLU OLDUĞUNU TEKRAR İFADE ETMEK GEREKİR”
Duruşmanın ardından, davayı takip eden Bodrum Kadın Dayanışma Derneği’nden kadınlar ve avukatlar açıklama yaptı. Açıklama yapan Avukat Evrim İnan, suçtan zarar gören kadının vekilleri olarak, sanıkların savunması tarafından iddia edildiği gibi şikâyetin geç yapılmadığını, bir husumet karşılığında böyle bir suçun ortaya atılmadığını, iftirada bulunulmadığını ileri sürdüklerini belirtti.
İnan, “Çok büyük bir çevreye sahip olmak, tanınıyor olmak vesaire, bunlar sanıklar için hep mağduriyet yaratma üzerinden tanımlansa da aslında burada görülmeyen şu ki, evet kadın da burada kendisinin onurunu zedeleyen, bu şehirde yaşayan bir kadın olarak sürekli gerek sanıklarla, gerekse ortak tanıdıklar ve ortak çevre nedeniyle bu suça aslında her gün tekrar ve tekrar hatırlatılmak suretiyle karşı karşıya kaldığına bakılırsa, aslında burada bir iftira atma olasılığının olmadığı, aksine adalete erişim hakkının kadınlar için son derece kısıtlı ve sorunlu olduğunu da tekrar ifade etmek gerekir” ifadelerini kullandı.
“KADININ BİR STK TARAFINDAN DOĞRU YÖNLENDİRİLEREK CİNSEL SALDIRI MUAYENE TUTANAĞININ TUTULMUŞ OLMASI ÖNEMLİ BİR DELİL OLUŞTURDU”
Davada, cinsel saldırıya maruz bırakılan kadının bir sivil toplum kuruluşuna (STK) yani Bodrum Kadın Dayanışma Derneği’ne ulaşarak doğru bir şeklide yönlendirildiğini ifade eden İnan, “Bu STK üzerinden de doğru bir cinsel saldırı muayene tutanağının tutulmuş olması, bunun da soruşturma dosyasında tam kapsamlı bir şekilde ele alınmış olması; bu yargılamada da önemli ölçüde bir delil oluşturmuştur ve heyeti de ikna ettiğini düşünmekteyiz. Yani savcının bu konuda ikna olduğu kesin olmakla beraber biz bir dahaki celsede sanıkların cezalandırılması yönünde karar çıkacağını düşünüyoruz.”
“UMARIM BU KİŞİLER EYLEMLERİNE UYAN EN ÜST SEVİYEDE CEZALANDIRACAKLAR”
Muğla Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitlik Komisyonu üyesi Özgecan Tut ise duruşmaya dair şunlar söyledi: “İlk duruşmamız dansçıların dosyasının duruşmasıydı. Eylemlerine uyan cinsel saldırı suçundan Türk Ceza Kanunu’nda yer alan 102. Madde’de, hem ‘bedenen ve ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı’ ve ‘silahla veya birden fazla kişi tarafından işlenmesi’ne karşı cinsel saldırının nitelikli halinden cezalandırılmasına ilişkin mütalaa verildi. Gelecek celsemiz 3 Mart’ta olacak, karar duruşması olacak. Umarım bu kişiler eylemlerine uyan en üst seviyede cezalandıracaklar.”