Muğla’nın Bodrum ilçesinde görülen kadına yönelik cinsel saldırı davasında sanık, yedi yıl hapis cezasına çarptırıldı. Karara ilişkin açıklama yapan Bodrum Kadın Dayanışma Derneği, “Cezanın miktarı, kadına yönelik şiddet vakalarına ilişkin yapılan yargılamada şiddetin kadınlar üzerindeki sistematik etkisinin tam olarak dikkate alınmadığını göstermektedir” ifadelerini kullandı.
Muğla’nın Bodrum ilçesinde 12 Ekim 2024 tarihinde sokak ortasında M.B. isimli erkeğin, bir kadına cinsel saldırıda bulunup, kadının yardım çağrısı sonucu olay yerinden uzaklaşarak şehir dışına çıktığı bildirilmişti.
M.B, Emniyet Müdürlüğü’nün araştırmasıyla Aydın’da yakalanarak gözaltına alınmıştı ve ifadesi alındıktan sonra tutuklanmıştı.
Yakalandığı gün itibarıyla tutuklu yargılanan M.B, 14 Nisan saat 13.20’de Bodrum 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde üçüncü kez hakim karşısına çıkmıştı ve sanığın tutuklu yargılanmasının devam edilmesine karar verilmişti.
Davanın karar duruşması, 28 Nisan saat 10.20’de Bodrum 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanık M.B., “cinsel saldırı” suçundan yedi yıl hapis cezasına çarptırıldı; tutuklu yargılanan sanığın hükümle birlikte tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Bodrum Kadın Dayanışma Derneği, dava hakkında sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yayımladı.
Sanık M.B’nin yedi yıl hapis cezası aldığı hatırlatılan açıklamada, “Sanık lehine hiçbir indirim hükmü uygulanmaması, kadınlara yönelik suçlarda genellikle görülen ‘iyi hal’ indiriminin bu davada kullanılmaması, olması gereken bir yargılama örneği olarak sonuçlanmıştır. Bu açıdan mahkemenin tutumunu olumlu değerlendiriyoruz” denildi.
Açıklamada, dava sonucunda verilen yedi yıllık mahkûmiyet kararının, işlenen suçun niteliği ve Adli Tıp Kurumu’nun değerlendirme raporu dikkate alındığında yetersiz kaldığı belirtildi. Gece yarısı yolda yürüyen bir kadının maruz kaldığı bu suçun, daha ağır bir cezayla karşılık bulması gerektiği vurgulandı.
“TÜM KADINLARIN TOPLUMSAL HAYATA KATILMA ÖZGÜRLÜKLERİNİ KISITLAYAN SİSTEMATİK TEHDİTLERDİR”
Kadınların gece vakti sokakta özgürce dolaşma haklarını hedef alan bu tür saldırıların münferit suçlar olmadığı ifade edilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Tüm kadınların toplumsal hayata katılma özgürlüklerini kısıtlayan sistematik tehditlerdir. Bu saldırılar, kadınların ‘gece dışarı çıkma cesaretlerini kırma’ etkisi yaratmakta ve kamusal alanı kadınlar için güvensiz hale getirmektedir. Cezanın miktarı, kadına yönelik şiddet vakalarına ilişkin yapılan yargılamada şiddetin kadınlar üzerindeki sistematik etkisinin tam olarak dikkate alınmadığını göstermektedir.”
Açıklamada, cinsel şiddet suçlarının önlenebilmesi için yargının caydırıcılığı esas alması gerektiği; ancak mevcut kararın bu kriteri yeterince gözetmeyen bir yaklaşımla alındığı ifade edildi.
Suç niteliğinin basit cinsel saldırı olarak değil nitelikli haliyle değerlendirilmesi gerektiği belirtilen açıklamada, “Ayrıca soruşturma aşamasında ifadesi alınan mağdurun, tekrar dinlenmemesi önemlidir. İlk duruşmada avukatların itirazı üzerine yanlış kurulan ara karardan dönülerek, suçtan zarar gören kadının Adli Görüşme Odası’nda (AGO) dinlenmesi sağlanabilmiştir. Bu bağlamda, yargının bu tür saldırıları değerlendirirken, saldırının gerçekleştiği zaman ve mekân koşullarını, kadınların özgürlüklerini kısıtlayıcı etkisini dikkate alarak daha caydırıcı cezalar vermesi gerekmektedir” ifadeleri kullanıldı.
“CİNSİYETÇİ PERSPEKTİFLERDEN ARINMIŞ BİR YARGILAMA İÇİN MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Gece sokakta gerçekleşen cinsel saldırının kadınların temel özgürlüklerini hedef alan nitelikli bir suç olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilen söylenen açıklamada, “Buna uygun şekilde daha ağır cezalandırılması, benzer suçların önlenmesi için vazgeçilmez önemdedir. Davanın tarafı olan bizler, adaletin eksiksiz ve cinsiyetçi perspektiflerden arınmış bir yargılama için mücadele etmeye devam edeceğiz” denildi.
Kadınların ve çocukların bedensel dokunulmazlığı ve özgürlüğü için mücadelelerine devam edecekleri söylenen açıklamada, “Kadınların gece gündüz fark etmeksizin özgürce sokakta yürüme hakları vardır ve bu haklarını kısıtlayan her türlü saldırı, yargı tarafından gereken ciddiyetle ve caydırıcılıkla değerlendirilmelidir” ifadeleri kullanıldı.