Bodrum Barajı Projesi’ne karşı “Kayaderesi Özgür Aksın!” denilerek Dünya Sulak Alanlar Günü’nde dava açıldı.
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Derneği, Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Muğla İl Koordinasyon Kurulu ve Çamlıca Köylüleri Bodrum Barajı projesine karşı hukuki süreç başlattı.
2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde “Kayaderesi Özgür Aksın!” diyerek Bodrum İçmesuyu Barajı Ve Malzeme Ocakları, Kırma-Eleme, Yıkama-Eleme Tesisi Ve Beton Santrali Projesi’ne karşı dava açan çevre örgütleri yaptıkları açıklamada projenin neden olacağı ekolojik, ekonomik ve toplumsal yıkımlara rağmen projenin önünün açıldığını söyledi.
“BARAJDA BİRİKECEK SU DOĞA VE İNSAN SAĞLIĞI İÇİN CİDDİ TEHLİKELER BARINDIRABİLİR”
Yapılan açıklamada projenin Bodrum’a içme suyu sağlama hedefine karşın ciddi kaygılar barındırdığı söylendi. Projenin olası zararları ise şu şekilde ifade edildi: “Proje rezerv alanı Muğla’daki üç termik santral ve açık linyit ocaklarının oluşturduğu üçgenin ortasında yer alıyor. Dolayısıyla kül ve ağır metal kirliliği açısından birikecek suyun doğa ve insan sağlığı için ciddi tehlikeleri olacağı düşünülüyor.
Öte yandan, proje gerçekleştiği takdirde 83 no’lu Kızılçam Gen Koruma Ormanı sular altında kalıp yok olacak. Dosyada çeşitli tedbirler tavsiye edilmiş olsa da hiçbiri gerçekçi bir orman muhafaza yaklaşımı içermemekte.”
“YAKLAŞIK 1 MİLYON 100 BİN METREKARELİK DOĞAL ALAN GERİ DÖNÜŞSÜZ YOK OLACAK”
Açıklamada projenin rezerv alanının Yatağan ilçesindeki Çamlıca köyünü yutacak şekilde planladığı vurgulanarak bu durumun yaşam alanlarına geri dönüşü olmayan zararlar vereceği vurgulandı: “Proje rezerv alanının Yatağan’ın Çamlıca köyünü yutması planlanmış durumda. İnsanların kente zorunlu göçe mecbur bırakılması hesaplanırken böylece bu arazilere el konması, el konan tarım arazileri, zeytinlikler de dahil tüm yaşam alanlarının geri dönüşsüz yok olacağı yaptırılan ÇED raporunda açıkça belirtiliyor.
Rezerv alanında 83 milyon metreküplük bir su birikim hacmi planlanırken, kırma-eleme, yıkama-eleme tesisleri, malzeme ocakları ve beton santraliyle beraber toplam yaklaşık 1 milyon 100 bin metrekarelik doğal alanın geri dönüşsüz yok olacağı ortaya konmakta.”
“MÜCADELEYİ SONUNA KADAR SÜRDÜRECEĞİMİZİ İLAN EDİYORUZ”
Yapılan açıklamada daha pek çok itiraz noktasının dava dilekçelerine eklendiği açıklandı ve şunlar ifade edildi: “2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde, bir akarsuyun daha önüne bent çekilip gasp edilmesine; bu yolla alt havzadaki yeraltı ve yerüstü sularının da beslendiği damarlardan birisinin daha kesilmesine; bu akarsularla beraber, onlara bağlı yaşayan tüm ekosistemin geri dönüşsüz zarar görmesine karşı ve yaşam hakkını savunan her bireyle beraber her meşru hakkımızı kullanıp, mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizi buradan da duyurmak, ilan etmek isteriz!.”