Bodrum Kadın Dayanışma Derneği (BKD), Kocaeli’nin Dilovası ilçesindeki kozmetik deposunda çıkan yangında altı işçinin hayatını kaybetmesine ilişkin yayımladığı açıklamada, “Genç ve yaşlı kadınlar bu yangında ölüme terk edildiler” ifadesinde bulundu.
Kocaeli’nin Dilovası ilçesindeki bir kozmetik deposunda, 9 Kasım Pazar günü saat 09.05’te çıkan yangında altı işçi hayatını kaybetmiş, beş işçi yaralanmıştı.
Yangına ilişkin Bodrum Kadın Dayanışma Derneği (BKD), sosyal medya üzerinden “Dilovası’nda Çocuk ve Kadın İşçilerin Ölümleri Yangın mı Yoksa Yangınla Gelen Bir Cinayet mi” başlığıyla açıklama yayımladı. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Genç ve yaşlı kadınlar bu yangında ölüme terk edildiler. Terk edildiler diyoruz çünkü bu ölümler önlenebilirdi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) yapılan işyerine yönelik şikayetlerde, işçilerin sigortasız çalıştırıldığı, çalışma izni olmayan kişilerin istihdam edildiği, çocukların tehlikeli işlerde kayıt dışı çalıştırıldığı ihbar edilmiş.
CİMER başvurusu ilgili bakanlıklarca dikkate alınmamış ve üç maymun oynamış. O zaman sormak gerekiyor, madem öyle CİMER ne için kuruldu? Bu ölümler ‘kazara olmadı’ (böyle demek işverenle birlikte gerekli denetimleri yapmayanları aklamak olur) bu ölümlere göz göre göre izin verildi.”
Açıklamada, “Erkek egemen, kapitalist sistemin kadın emeğini ve çocuk bedenlerini sömürmeye indirgenmiş istihdam politikalarının, yıllardır süren denetimsizliğin ve çocuk ve kadınların yoksullukla sıkıştırılmış çalışma zorunluluğunun kıskacındaki sömürüsünün sonucudur” ifadesinde bulunuldu.


“BU CİNAYET NEDEN ENGELLENMEDİ?”
“Bu bir cinayettir” denilen açıklama şöyle devam etti:
“Güvencesiz ve kaçak çalıştırılan çocuk ve kadınların varlığından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Aile Bakanlığı’nın bilgisi mevcuttu. Onca şikayete rağmen ilgili ‘iş yeri’ neden denetlenmedi, kapatılmadı ve bu cinayet neden engellenmedi? Tüm bu ihmaller sonucu istifa sayısı sıfır, öldürülen çocuk ve kadın sayısı altı.
Merkezi iktidar bu ölümlerden sorumludur. En temel hak olan yaşam hakkı için kurumlar görevlerini yerine getirmedi. Bu cinayetin etkin soruşturulmasını, çocuk işçiliğini ve kadın emeğinin sömürülmesini mümkün kılan tüm eylemlerin sorumluların yargılanmasını, sorumlu siyasetçilerin ise istifa etmesini istiyoruz.”
Çocuk ve kadın işçi cinayetlerinin politik olduğu vurgulanırken “Tüm işyerlerinde yasalara aykırı, çocuk beden sömürüsü ve kadın emeğini hiçe sayan yöntemlerin engellenmesi ve denetlenmesi için yasaları uygulamak zorundasınız” denildi.
Yaşamını yitiren işçilerin isimleri şu şekilde:
Tuğba Taşdemir, 18 yaşında.
Nisa Taşdemir, 17 yaşında.
Cansu Esatoğlu, 16 yaşında.
Şengül Yılmaz, 55 yaşında.
Hanım Gülek, 65 yaşında.
Esma Dikan, 65 yaşında.
NEDEN İŞ KAZASI DEĞİL İŞ CİNAYETİ?
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), iş cinayetleri hakkında şu bilgilendirmeyi yapıyor: “İşyeri ortamı, üretim araçları ve işçileri üretim sürecinde bir araya getiren mekanlardır. Bunun sonucunda ise işçiler açısından çeşitli sorunlar gündeme gelmektedir. İşyerindeki çeşitli fiziksel ve kimyasal etmenler ile mekanik ve ergonomik etmenler işçilerde çeşitli etkilere yol açmaktadır. İşyerindeki olumsuz çalışma koşullarının etkileri iş kazaları şeklinde kendini göstermektedir.
İş cinayetleri rakamlarının bu kadar yüksek seyrettiği ülkemizde yüzde 98’i önlenebilir olmasına rağmen gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle yaşanan işçi ölümleri ve ağır yaralanmalar işverenlerin kar hırsı yüzünden artarak devam ediyor. Hem önlenebilir olması hem de bu kar hırsı yüzünden iş kazaları terimi ülkemizde ‘iş cinayetleri’ olarak adlandırılmaktadır.”
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi ise şu bilgilendirmeyi yapıyor: “İSİG Meclisi; bütün iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenebilir olduğunun bilinciyle, yaşanan işçi ölümlerini ‘iş kazası’ olarak değil ‘iş cinayeti’ olarak tanımlar.”












