Bodrum Kadın Dayanışma Derneği (BKD); 22 yaşındaki Ayşe Tokyaz’ın, eski polis memuru Cemil Koç tarafından öldürülmesine ilişkin açıklama yayımladı. Açıklamada, “Kolluk kuvvetlerinin kayıtsızlığı, adalet sisteminin işlevsizliği ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştiren sistematik politikalar, Ayşe’nin ölümüne giden yolu döşemiştir” denildi.
İstanbul’un Eyüpsultan ilçesine bağlı Mithatpaşa Mahallesi’nde 14 Temmuz’da yol kenarında bir valiz içerisinde 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Ayşe Tokyaz’ın cansız bedeninin bulundu.
Soruşturma kapsamında; 38 yaşındaki eski polis memuru Cemil Koç’un, Ayşe Tokyaz’ı ayrılmak istediği için öldürdüğü; ardından, Tokyaz’ın bedenini bir valize koyarak yol kenarına attığı ortaya çıktı.
Olay, Cemil Koç’un valizi taşıdığı ve bir başka kişinin ona yardım ettiği görüntülerle belgelendi. Bununla birlikte Cemil Koç “tasarlayarak öldürme” suçundan; Cemal A, Erhan G, Barış Can A, Necmettin E, Yusuf Ziya S. ve Mustafa Enes A. ise “tasarlayarak öldürmeye yardım etme” suçundan dün (16 Temmuz) tutuklandı.
Diğer yandan, daha önce Ayşe’nin kardeşi Esra Tokyaz’ın, Cemil Koç’un Ayşe’ye uzun süre şiddet uyguladığını ve alıkoyduğunu resmi makamlara bildirdiği öğrenildi.
“POLİS İÇİNDEKİ ERKEK DAYANIŞMASI, KADIN KATİLLERİNİ KORUDU”
Konuya ilişkin Bodrum Kadın Dayanışma Derneği, dün (16 Haziran) sosyal medya hesabından “Ayşe Tokyaz’ın ölümünden sorumlu tüm memurlar ivedi olarak ihraç edilsin, bakanlar istifa etsin” başlığıyla açıklama yayımladı.
Bu cinayetin sadece bir katilin suçu olmadığını, devlet memurlarının sistematik cinayete ortak olmasının sonucu olduğunun vurgulandığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Ayşe’nin ikiz kardeşi Esra Tokyaz, kardeşinin tehdit edildiğini ve şiddete maruz kaldığını belirterek defalarca kolluk kuvvetlerine başvurdu ancak, hiçbir etkin koruma sağlanmadı. Esra Tokyaz’ın ifadelerine göre bazı polisler, Cemil Koç’u tanıdıklarını belirterek ihbarlara kayıtsız kaldı; Koç’a ifadelerini iletirken Ayşe’nin akıbetini araştırma gereği dahi duymadılar. Polis içindeki erkek dayanışması, kadın katillerini korudu.”
“KOLLUK KUVVETLERİ; KADININ KARDEŞİNİN YARDIM ÇAĞRILARINI GÖRMEZDEN GELMİŞ, HATTA FAİLİN POLİS GEÇMİŞİNİ KORUYUCU BİR TAVIR SERGİLEMİŞTİR”
Açıklamada, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı istifaya çağırılarak; İçişleri Bakanlığı’nın yurttaşların can güvenliğini sağlamakla, Adalet Bakanlığı’nın ise yurttaşların adalet arayışını karşılamakla ve failler hakkında etkin kovuşturma yürütmekle yükümlü olduklarının altı çizildi ve şunlara dikkat çekildi:
“Ayşe Tokyaz olay örgüsünde, kolluk kuvvetleri; kadının kardeşinin yardım çağrılarını görmezden gelmiş, hatta failin polis geçmişini koruyucu bir tavır sergilemiştir. Ayrıca, Ayşe’nin kardeşinin başvurularını değerlendiren savcı ve yargı mensupları, kadını koruma altına almak yerine ölüme terk etmiştir.”
İki bakanlığın ve devletin, görev ile sorumluluk tutumunun; fail eylemine destek verdiğinin belirtildiği açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Koruma görevi, katil koruma görevine dönüşmüş; adalet arayışı, adaletsizlik üretme makinesine dönüşmüştür. Fail korumacı tutumun devam ettiği açıktır. Yaşam hakkını korumakla yükümlü olan devlet ve bu devletin mekanizmaları, yurttaşın yaşam hakkını korumaktan ne kadar uzaklaştığını bir kez daha kanıtlamıştır.”
“DEVLET, EN TEMEL GÖREVİNİ İHMAL EDEREK HEPİMİZİN HAYATINA KASTETMİŞ DURUMDA”
Açıklamanın devamında; bu sisteminin içinde faillerin güvende oldukları, kadınların ise savunmasız bırakıldıkları vurgulanarak, “Öfkeliyiz. İsimlerini saymaktan ve sorumluları işaret etmekten bıktık, usandık. Devlet, en temel görevini ihmal ederek hepimizin hayatına kastetmiş durumda” denildi.
Bu cinayetin, Türkiye’de kadın cinayetlerinin sistematik olduğunun ve devlet memurlarının bu cinayetlere ortak olduğunun kanıtı olduğunun ifade edildiği açıklamada, şunlara dikkat çekildi:
“Kolluk kuvvetlerinin kayıtsızlığı, adalet sisteminin işlevsizliği ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştiren sistematik politikalar, Ayşe’nin ölümüne giden yolu döşemiştir. Devlet, kadın cinayetlerini önlemek için gerekli tedbirleri almıyor; aksine kadın düşmanlığını beslemeye devam ediyor.”
“BU SADECE MÜNFERİT OLAY DEĞİL, SİSTEMATİK BİR KADIN KATLİAMIDIR”
Açıklamada, şunların altı çizildi: “Feminist isyandayız ve biliyoruz ki bu sadece münferit olay değil, sistematik bir kadın katliamıdır. Her kadın cinayeti, erkek egemen sistemin kadınlara yönelik savaşının bir halkasıdır ve bu savaşta devlet, katillerin yanında yer alamaz.”
Cemil Koç’un yakalanmasını, yakalandıysa da en ağır şekilde cezalandırılmasının talep edildiği açıklamada, Ayşe’nin kardeşinin başvurularını değerlendirmeyen tüm kolluk kuvveti mensuplarının ve savcıların soruşturulması ve görevden alınması istendi.
Diğer yandan, açıklamada; “İçişleri ve Adalet Bakanlığı, bu cinayete ortak olan tüm memurlar hakkında etkin soruşturma başlatmalıdır” ifadeleri yer aldı.
Kadın cinayetlerini önleyici mekanizmaların etkin hâle getirilmesi ve ulusal ile uluslararası mevzuatın uygulanması gerektiğinin vurgulandığı açıklamada, şunların altı çizildi:
“Adalet Bakanlığı gözetiminde ve İçişleri Bakanlığı tarafından, tüm yargı mensupları ve kolluk kuvvetleri mensupları, görev ve sorumlulukları bakımından etkin ve denetime elverişli çalışmalarla özellikle kadın ve çocukların yaşam hakkını koruma görevleri hususunda derhal etkin bir şekilde eğitimden geçirilmelidir.”
“ADALETSİZLİĞE KARŞI SESSİZ KALMAK, BU SİSTEMİN SUÇ ORTAĞI OLMAKTIR”
Diğer yandan tüm kamu personelinin ve memurların düzenli olarak denetlenmesi gerektiğinin belirtildiği açıklamada, “Ayşe Tokyaz’ın ölümü Anıt Sayaç’ta yer alıp unutulmayacak. Onun adalet arayışı, bizim mücadelemizin ayrılmaz parçasıdır” denildi.
Sitem değişene, kadın cinayetleri durdurulana ve devletin fail korumacı tutumunu bırakana kadar feminist isyanlarının ve mücadelelerinin devam edeceğinin vurgulandığı açıklamada, şunlara dikkat çekildi:
“Ayşe’nin katili yakalanana kadar, bu cinayete ortak olan tüm devlet memurları hesap verene kadar, kadın düşmanlığını besleyen bu sistem yıkılana kadar durmayacağız çünkü biliyoruz ki adaletsizliğe karşı sessiz kalmak, bu sistemin suç ortağı olmaktır.”