Muğla’da kurulmak istenen entegre çimento fabrikasına verilen ÇED olumlu kararına karşı sunulan bilirkişi raporunda uzmanlar; jeoloji, hidroloji, maden, çevre, meteoroloji, orman ve ziraat mühendisliği ile biyoloji bilimi açısından yaptığı değerlendirmede projenin uygun olmadığını kanaatine vardı.
Muğla’nın Menteşe ve Yatağan ilçelerine bağlı Bayır ve Deştin mahallelerinin ortak sınırında kurulmak istenen entegre çimento fabrikasına verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararına karşı açılan davada, bilirkişi heyeti değerlendirilen her alanda projenin yapılmasının uygun olmadığını söyledi.
Uzmanlar projeyi harita mühendisliği, jeoloji mühendisliği, hidroloji mühendisliği, maden mühendisliği, çevre mühendisliği, meteoroloji mühendisliği, biyoloji bilimi, orman mühendisliği, ziraat mühendisliği açısından değerlendirdi.
Dava kapsamında 23 Şubat 2023 tarihinde proje sahasında bilirkişi keşfi yapılmıştı. Bir ay sonunda raporu sunması beklenen heyet ek süre talep etmiş ve Muğla 2. İdare Mahkemesi tarafından raporun sunulması için süre 60 gün uzatılmıştı.
Bölge halkının konu ile ilgili yaptığı açıklamada; proje alanında inşaat çalışmalarının devam ettiğine vurgu yapılarak, yürütme durdurma kararı verilmeden bilirkişi raporunun sunulmasının ertelenmesini eleştirilmişti.
Bu süreçte konunun uzmanları entegre tesisin kurulması planlanan alanda keşif yapmış ve projenin gerçekleşmesi durumunda geri dönüşü imkansız zararları verileceğini söylemişlerdi.
Bölge halkı ve çevre örgütleri aynı zamanda Menteşe Belediyesi ve Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne seslenerek projeye verilen ruhsatın da iptal edilmesi ve kamuoyu tarafından inşaatın durdurulmasının beklendiğini söylemişti.
Bilirkişi heyeti ise 4 Mayıs 2023 tarihinde mahkemeye sunduğu raporda “Bilirkişi kurulumuzca dava konusu Muğla ili, Merkez ilçesi, Bayır Beldesi, Tekağaçsırtı mevkisinde kurulması planlanan Muğla Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş’ye ait Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocakları Projesine dair Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 31.12.2014 tarih ve 3754 sayılı Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararının UYGUN OLMADIĞI sonuç ve kanaatine varılmış bulunulmaktadır” ifadelerine yer verildi.
Raporda yer alan farklı başlıklardan bilirkişi görüşlerini ise şu şekilde:
HARİTA MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN;
Nihai ÇED Raporunda belirtilen Hammadde Sahalarını Kapsayan Alana Ait Sınır Koordinatları, Tesis Alan Koordinatları ve Ruhsat Sahalanna ait koordinatlar incelendiğinde, zemin ile uyumlu olduğu,
JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ VE HİDROJEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ AÇILARINDAN
- Dava konusu etkinlikle ilgili hazırlanmış olan ÇED raporunda söz konusu etkinliğin jeolojik ve hidrojeolojik açıdan yeterli düzeyde tanıtılmadığı,
- Sunulan jeoloji haritası ve kesitleri doğru ve saha gerçekleriyle uyumlu olmakla birlikte etkinliğin tanıtılması ve çevresel etkilerinin anlatılması açısından yeterli olmadığı,
- Özellikle hammadde ocaklarının jeolojik ve hidrojeolojik özellikleriyle çevreye olası etkileri çok yüzeysel ve yetersiz açıklanmıştır. Her bir ocak için kapsamlı ve birbirinden farklı değerlendirmeler gerektiği halde çok yüzeysel ve özet bilgilerle geçiştirilmiştir. Bu nedenle söz konusu etkinlikle ilgili hazırlanan ÇED raporunda bu konuların ve açıklamaların yeterince olmamasının önemli eksiklik olduğu,
- Etkinlikle ilgili ÇED raporunda açıklanan bilgiler çoğunlukla bölgesel düzeyde ve özet verilmiş olup etkinliğin tanıtılmasında yeterli değildir. Özellikle hidrojeoloji ile anlatılan bilgiler çok yetersiz ve değerlendirmeler hatalıdır. Oysa dava konusu entegre çimento fabrikası ve hammadde ocaklarının mansabındaki ovalık bölgede verimli tarım arazileri ve yöre halkı tarafından kullanılan bir çok kuyu bulunmaktadır. Ayrıca Pınarbaşı karstik kaynakları ve bu civarda açılmış bulunan MUSKİ içme suyu kuyuları da etkinlik alanının mansap kesiminde yer aldığı,
- Dava konusu alandaki mermerler de hidrojeolojik açıdan karstik akifer (yeraltı suyu deposu) oluşturabilecek kayaçlardır. Birincil poroziteleri çok düşük olan bu kayaçlar zamanla geçirdikleri tektonik hareketler sonucunda çatlaklı kırıklı bir yapı kazanırlar. Çatlaklı ve kırıklı yapı karşılaşmanın derecesini arttırarak geçirimliliği yüksek akiferleri oluşturabilirler. Muğla ilinin içme suyu ihtiyacının sağlandığı MUSKİ kuyuları da bu formasyonda açılmıştır. Hazırlanan ÇED raporunda etkinlik alanının mansabında yer alan halk kuyularına ve MUSKİ kuyularına ve Jura Kretase mermerlerinin su verme özelliklerine değinilmediği,
- Etkinlik alanının mansap tarafında yöre halkı tarafından kullanılan çok sayıda yeraltı suyy kyyusu ve Pınarbaşı karstik kaynakları ile MUSKİ içme suyu kuyusu bulunmaktadır. Söz konusu etkinlik ile bu yeraltı sularının zarar görme potansiyeli bulunmadığı,
- Dava konusu proje alanı Kazan Göleti’nin uzun mesafeli koruma alanında kalmakta ve etkinliğin söz konusu baraja zarar verme potansiyeli bulunması,
- Söz konusu etkinlikle yöre halkı tarafından kullanılan yeraltı sularının ve sulama amaçlı kullanılan Kazan Göleti rezervuarının olumsuz etkilenme potansiyeli bulunmaktadır. Söz konusu etkinlikle 9’u kil ve 4’ü kalker ocağı olan toplamda 13 hammadde ocağından açık ocak üretim yoluyla sahadan önemli miktarda malzeme alınarak stok ve pasa alanları oluşturulacağından yüzey ve yeraltı sularının olumsuz etkilenme potansiyeli bulunması nedenleri ile söz konusu projenin kamu yararına olmadığı ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 31.12.2014 Tarih ve 3754 Karar Numaralı işlemiyle verilen ÇED OLUMLU kararının Jeoloji Mühendisliği ve Hidrojeoloji Mühendisliği yönlerinden uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
MADEN MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN;
- Dava konusu proje ile ilgili hazırlanmış olan ÇED raporunda söz konusu madencilik faaliyetinde kil ve kalker ocakları için şev duraylılık analizleri yapılmadan ocak geometrileri ve planlaması yapıldığı, bu durumun ocak şevlerinin duraylılığı açısından risklerin ortaya konmadığını da gösterdiği,
- Açık ocak planlamaları maden mühendisliği açısından risklerin ÇED dosyasında ortaya konulmadığı, nedenleri ile söz konusu proje kapsamında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 31.12.2014 Tarih ve 3754 Karar Numaralı işlemiyle verilen ÇED OLUMLU kararının Maden Mühendisliği yönünden uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN,
- Tesise hammadde sağlayacak ocakların dönüşümlü olarak kullanılacağı belirtilmiştir.
- ÇED raporunda kalker ocakları için yıllık üretim miktarı 2.200.000 ton/yıl olarak verilmiştir. Kil ocakları içinse 1.,2 ve 3. Kil ocakları için sırasıyla 250000, 80000 ve 150000 ton/yıl olarak verilmiştir. ÇED raporunda üretim faaliyeti ile ilişkili emisyon debilerine yönelik detay verilmediği,
- Maden ocağının yıllık üretim miktarı, çalışma süresi, nakliye mesafesi, saatlik sefer sayısı ve SKHKKY’deki nakliye emisyon faktörü dikkate alınarak hesaplama yapıldığında sadece nakliye için yaklaşık 50,75 kg/sa kütlesel debi söz konusudur. Görüleceği üzere basit bir hesapla yapılan nakliye sürecinde meydana gelecek emisyon değeri ÇED raporunda belirtilen değerlerin çok üstünde olduğunun görüleceği, ÇED raporunda yer alan ve yukarıda verilmiş olan açık ocak madenciliği sürecinde oluşacak emisyon değerleri denetime açık değildir. Açık ocak madenciliğinin oluşturacağı toz emisyonlarının miktar ve dağılımı konusunda doğru değerlendirme yapılamasını engellediği,
- Daha az faktörü dikkate alarak yer seviyesindeki kirletici konsantrasyonlarını tahmin etmekte daha kısıtlı görülen model yazılımının kullanılması raporun hazırlandığı tarih itibariyle uygunsuzluk taşımamakla beraber maden ocaklarından kaynaklı oluşacak PM10 ve Çöken taz emisyonlarının ÇED raporuna doğru yansıtılmadığı,
- Sahada oluşacak gürültü seviyeleri; proje sahasında kullanılması öngörülen makine/ekipmanların eşdeğerleri doğrultusunda proje kapsamında kullanılması öngörülen makinelere göre, araçların ses gücü seviyeleri hesaplanmaktadır. Projenin inşaat kısmı için bu değerlendirmeler çeşitli ekipmanlar için yapılmıştır. ANCAK işletme aşamasında ocak alanlarından kaynaklı birçok gürültü neden olabilecek makine/ekipman hesaplamaya dahil edilmemiştir. Proje sahasında kullanılan iş makinelerinden kaynaklanacak toplam ses gücü düzeyi; her bir kaynağın şeş gücü düzeyinden ilgili formül yardımı ile hesaplanması gerekmektedir. Proje sahasında kullanılacak olan makine ekipmanların ses gücü düzeyi ile ilgili değerlendirmede sadece kamyon (40 adet) ve fabrika hesaplamaya dahil edilmiştir. Ancak Kamyon, Ekskavatör, Yükleyici, Arasöz, Delici, Greyder, vb. araç bu hesaplamalara dahil edilmemiştir. By ekipmanların bu işletmede kullanılmaması mümkün görünmediğinden gürültü ile ilgili hesaplamaların gerçeği yansıtmayacağı,
- Nedenleri ile ve maden ocaklarından kaynaklı oluşacak PM10 ve Çöken Toz emisyonlarının ÇED raporuna doğru yansıtılmadığı ve verilen emisyon değerlerinin denetime açık olmamasından dolayı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararının uygun olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
METEOROLOJİ MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN
- Söz konusu ÇED Raporu, Meteorolojik Değerlendirmesi’nin 1975-2001 yılı datalarına göre yapılmış olması nedeniyle, güncellenen mevzuatlar açısından yeterli olmadığı, Çanakkale Ağan ve Karaburun Termik Santralleri ÇED raporları ile ilgili alınan mahkeme kararlarında belirtildiği ve Meteoroloji Genel Müdürlüğü ( MGM)’nin de son talimatlarında yer aldığı üzere raporun ve modellemenin önemli girdilerinden biri Meteoroloji olduğundan raporu hazırlayanlar arasında Meteoroloji Mühendisinin olması gerekmektedir. Dava konusu olan ÇED Raporunu hazırlayanların tanıtım dosyasında ise meteoroloji mühendisi bulunmadığı,
- Tesisin bulunduğu noktada meteoroloji istasyonu olmaması durumunda bölgenin iklimini ve modelleme girdilerinin tesis rakımına taşınması gerektiği,
- Yağıştan eklenik sapma ve yağışın dağılım grafiği “ verilerek Yatağan Meteoroloji İstasyonu’nda ölçülen yağışlar tesisin yapılacağı rakım seviyesine çıkartılmasına rağmen modellemede kullanılan diğer meteorolojik parametreler için bu işlem yapılmadığı, yani diğer temel parametreler açışından, tesis Yatağan Meteoroloji İstasyonu yanına yapılacak gibi değerlendirilmiştir. Oysa birçok meteorolojik parametrenin yükseklik artıkça değişkenlik gösterdiği,
- Raporda kullanılan meteorolojik parametrelerin 2001 yılına ait olduğu ifade edilmektedir. Dünya Meteoroloji Teşkilatı (WMO)’na göre dünyamız neredeyse her yıl bir önceki yıldan daha sıcak olan en sıcak 10 yılını yaşamaktadır. Ülkemizde de; İklim değişikliği nedeniyle by parametrelerin güncel datalarla yapılması önem arz etmektedir. Bu nedenle, bundan tam 22 yıl öncesine ait datalar ile yapılan modelleme hiç bir parametresi ile artık günümüzü temsil etmekten uzaktır. Modellemenin günümüz dataları ile yenilenmesi yararlı olacaktır. 22 yıl öncesinden bugüne gerek topoğrafya, gerekse meteorolojik açıdan birçok değişime uğramış koşullar nedeniyle by raporun günümüz meteorolojik ve topografik koşullarına uygun hale getirilmesi gerektiği,
- Nem değeri düşük olması sesin yayılım mesafesi de kısalır. Raporda Atmosferik Yutuş hesaplamasında, nem oranı % 48 değil, en yüksek nem değeri alınması gerektiği,
- Hakim rüzgar bölgedeki yapılacak çalışmalar için belirleyici bir parametredir. Ancak, “Proje alanı hakim rüzgar yönü; SE( Güney doğu) yönündedir” Sayfa 86 da yer alan Tablo 23 de 1975-2009 yılları arasında Yatağan Meteoroloji İstasyonunda gözlemlenen yönlere göre aylık esme sayılarında sırasıyla, NW,N,NNW,NNE,WNW,NE olmasına, Şekil 27. Esme Sayılarına Göre Yıllık Rüzgar Diyagramında da görülmesine rağmen, sayfa 87 de “Proje alanı hakim rüzgar yönü; SE( Güney doğu) yönündedir” şeklinde hatalı bir sonuç ifadesi yer aldığı,
- Nedenleri ile ÇED raporunun bu haliyle, meteorolojik açıdan yeterli ve uygun olmadığı görüşü nedeniyle söz konusu faaliyetin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 31.12.2014 Tarih ve 3754 Karar Numaralı işlemiyle verilen ÇED OLUMLU kararının Meteoroloji Mühendisliği açışından, “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararının uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
BİYOLOJİ BİLİMİ AÇISINDAN
- Ekolojik bütünlük içerisinde alanı çevresi ile bir bütün olarak değerlendirdiğimizde bilhassa yörede yürütülen maden faaliyetleri, tarımsal faaliyetler ve insan etkilerinin oldukça fazla olması ve 2021 yılında yöre ve çevresinde çıkan büyük orman yangilan bu tür doğal orman ekosistemlerinin önemini daha da artırmıştır. Söz konusu inceleme alanını bir bütün olarak değerlendirdiğimizde etrafındaki doğal alanların ekolojik bütünlüğünü ve devamlılığını sağladığı gözlemlenmektedir. Doğal alanlarla bağlantısı devam eden davaya konu orman alanı bu habitat bütünlüğünün korunması açısından son derece önem arz ettiği,
- Alanın bitki örtüsünü takson (tür ve tür altı) düzeyinde ortaya çıkartmak amacıyla bu alanda uzman (lisans üstü eğitimi bitki sistematiği üzerine olan veya bu konuda yayınları bulunan) biyolog tarafından bitkilerin vejetasyon dönemleri dikkate alınarak yürütülen arazi çalışması sonucunda toplanan herbaryum örneklerinin teşhis edilmesi neticesinde ortaya konulabilmektedir. ÇED dosyasında sunulan Bitki listesi ortaya konulması ile ilgili Ekim ayında bir gün süren arazi ve anket çalışmaları yapıldığı bilgisine yer verilmektedir,
- Bir gün süren çalışma ile hazırlanan bitki listesinde 17 familya ya ait 24 bitki taksonu tespit edilmiştir denilmekte olup son derece düşük sayıda türe yer verilirken bazı taksonlar ise sadece cins düzeyinde listede yer verilmiştir.
- Literatür çalışmaları alan ve yakın çevresinden yürütülen çalışmalara yer verilmemekle birlikte zaten çalışma 2010 yılında yapıldığından verilse dahi güncel verileri içermesi mümkün olmayacaktır.
- Bitki listesi uygun bilimsel yöntemle hazırlanmadığı için buradan elde edilen sonuçlara göre yöre de hangi endemik veya nadir taksonların bulunduğu ile ilgili tespit mümkün olmadığından, olası burada var olan bitkilerin alanda yürütülecek faaliyetlerden ne şekilde etkileneceği ve ne gibi tedbirler alınması gerektiği bilgisi de anlamsız kalmaktadır.
- Tesis sahasının tamamı( kapalı alan olarak) 9,53 hektar olduğu ayrıca projeye konu olan maden sahalarının toplam alanının ise 765,66 hektar olarak belirtilmiş olup bu alanların büyük bölümü orman ekosistemlerini içermektedir. Söz konusu faaliyet neticesinde orman ekosisteminin büyük oranda etkileneceği, toprak altı canlıları ve toprak üstünde ormanı barınma, üreme, beslenme ve avlanma amacıyla kullanan çok sayıda fauna üyesi direk etkilenecektir.
- Alanda yürütülecek maden ve çimento üretim faaliyetleri ile ilgili ortaya çevre mühendisliği disiplinince konulan toz emisyon hesaplamaları bitkilerin vejetatif gelişmelerini olumsuz etkileyecektir.
- Faaliyet sahasının yer altı ve yer üstü su kaynaklarına yakınlığı sebebiyle ekolojik bütünlük çerçevesinde tüm canlıları zincirleme olumsuz etkileyecektir.
Tüm bilimsel veriler ışığında alan değerlendirildiğinde davaya konu yürütülmesi planlan faaliyetlerin doğal alanları ve ekolojik bütünlüğü olumsuz yönde etkileyeceği bu nedenlerle söz konusu etkinliğin kamu yararına olmadığı ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 31.12.2014 Tarih ve 3754 Karar Numaralı işlemiyle verilen ÇED OLUMLU kararının Biyoloji Bilimi (Bitkisel Biyolojik Çeşitlilik) yönlerinden uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN
- Toz ve gaz emisyonundan kaynaklı ağaçların fotosentez yeteneğinin zarar görmesi, ilerleyen dönemde yaprak dökülmeleri ve kurumalar ile biyotik ve abiyotik zararlıların ormanda etkin olması, tozlaşmanın devamlılığını sağlayan arı ve diğer böceklerin uğrayacağı zarar neticesinde arıcılık ve çam balı faaliyetlerinin sekteye uğrayacak olması, çok sayıda ağacın kesileceğinin öngörülmesi, bu ağaçların çoğunluğunun verimli Devlet ormanı statüsünde 3 kapalı tam kapalılığa sahip alanlardan kesileceği, kesilecek ağaçların orman ekosistemine olası etkilerinin göz ardı edilmesi,
- Bitkisel toprak sıyrılması ve depolanması işleminin usulünde rüzgar ve su erozyonu riski için tedbir öngörülmemesi,
- Orman Yangınlarıyla Mücadele kapsamında İlgili proje alanı incelendiğinde orman sınırları içerisinde bitişiğinde olması, orman yangını riski bulunan ve yangına 1. derecede hassas bir alanda yer alması söz konusu iken Orman Yangınlarıyla Mücadele Eylem Planı olmaması, Dava konusu ÇED raporuna konu edilen alanın ormancılık disiplini açısından telafisi mümkün olmayan eksikleri barındırdığından Orman Mühendisliği yönünden ÇED raporu olumsuz olarak değerlendirilmiştir.
ZİRAAT MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN;
- Dava konusu olan projenin tamamen doğal yapısı korunmuş orman alanları ile tarım alanları üzerinde yapılmak istenildiği, projenin hayata geçmesi ilede çimento fabrikası ve maden alanlarının tarım alanları ile orman alanlarının ortasında kalacağı görülmektedir. Bu durumda çimento fabrikası ve çevredeki tarım alanları ile orman alanlarının doğrudan fiziki ve toz etkisi açısından doğrudan etkileneceği,
- Bu etkinin proje alanının yaklaşık 775 hektar yani 7750 dekar alanı içerdiği ve bu alanların tamamen doğal orman ve tarım alanları şeklinde olması projenin çevresel olumsuz etkisini artıracağı,
- ÇED dosyası kapsamında tarım alanlarına alan kullanımı vb doğrudan etkiler ile toz etkisi vb dolaylı etkilerin neler olacağının verilmediği, bu etkilere karşı alınması gereken inşaat öncesi, inşaat sürecinde ve sonrasında çimento ve maden alanlarının işletilmesi sürecindeki etkilerin neler olacağı alan bazında anlatılmadığı, ÇED raporunda genel ifadelerle ayrıntıdan uzak bir şekilde yetersiz olarak verildiği, bu yönü ile ÇED dosyaşının çok eksikliler içerdiği ve bu nedenlede projenin çevresel etkilerinin ve bu etkilere karşı alınması gereken önlemlerin açıklanmasının yetersiz olduğu,
- ÇED raporunda çimento tesisindeki farklı ünitelerde oluşacak tozun tutulması için filtreler kullanılacağı belirtilmiştir. CEP raporundaki bu açıklamadan çimento fabrikasının toz ve uçucu gazlar çıkaran bir işletme/fabrika olduğu,
- 775,1 hektarlık alan çok büyük bir alanı içermekte olup 13 ruhsat sahası içinde nerede üretim yapılacağı veya ruhsat sahalarının ne kadarlık alanlarında işletme yapılacağının belirtilmediği
- Her ne kadar çimento fabrikasında yapılacak üretim ve ünitelerin kapalı oldukları ve oluşan toz etkisinin her ünitede farklı özellikte olan toz filtreleri ile tutulacağı belirtilsede, çimento fabrikası dışında çok büyük bir alanda nispeten toz oluşumu açısından açık şartlarda nispeten kontrolsüz durumda 13 maden alanında oluşacak toz oluşumuna ilişkin açıklamanın ve kümülatif etkinin detaylı olarak açıklanmadığı,
- Toz modelleme çalışmasının bazı parametreleri göz önüne almadan ve ruhsat alanlarındaki üretim alanlarının topografik konumları, eğim açıları, rüzgar eşme yönü vb parametrelerin her ruhsat alanı için ayrı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. ÇED dosyasında 775 hektar yani 7750 dekar yani 7750000 m2 alandaki madencilik faaliyetlerine ilişkin toz oluşumuna ilişkin alınacak önlemler açısından detaylı açıklamanın ÇED dosyasında bulunmadığı, bu nedenle CEP dosyasının yetersiz hazırlandığı ve eksiklikler içerdiği, ayrıca CED dosyasındaki modelleme verilerinin eski ve detaysız olduğu,
- ÇED dosyasında çimento fabrikasını ile ilgili toz oluşumu ve çevreye olası etkiler ile ilgili bilgiler verilmesine rağmen çok büyük alanda hammadde alınacak olan kil ve kalker ocaklarındaki işletme sürecindeki oluşacak toz ile ilgili alınacak önlemlerle ilgili bir detaylı açıklamanın, alınacak önlemin bulunmadığı,
- ÇED raporunda böylesine büyük bir alanda yapılması planlanan ve yılın 340 günün 24 saat çalışacağı belirtilen çimento fabrikası ve bu fabrikaya hammadde sağlayacak olan 13 adet maden ocağından oluşacak tozun tarımsal alanlara ve bitkilere olan etkileri ile alınacak önlemler ile ilgili detaylı bir çalışmanın olmadığı, konunun değerlendirilmediği, bu husus ile ilgili bilimsel bir inceleme ve analiz sonuçlarının olmadığı bu nedenlede aslında en önemli konunun çed raporunda detaylı olarak verilmediği,
- 74630, 74631 ve 89416 numaralı ocak sahalarının işletilmeye geçmesi ile tarım alanlarının ruhsat alanlarının büyük bir bölümünü kapsaması nedeni ile tahrip olacağı yok olacağı veya hemen yakınındaki/bitişiğindeki tarım alanlarının ocakların işletilmesi sürecindeki oluşacak toz etkisinden doğrudan etkileneceği açıktır. ÇED dosyası içeriğinde kil ve kalker ruhsat alanlarının neresinde ve ne büyüklükte maden İşletmeciliği yapılacağına dair bir bilgilendirmenin ve ya harita ile detaylı bilgilendirmenin de olmadığı,
- Maden alanlarından oluşacak toz etkisinin nasıl önleneceğine ilişkin detaylı bilginin olmadığıda görülmektedir. Bu nedenle CED dosyasının çevreye olası etkilerin ve bu etkilerin önlenmesinde alınacak önlemlerin ÇED formatına uygun olarak açıklanmadığı ve çok eksik ve yetersiz hazırlandığı,
- Yangina 1. derecede hassas olan ve patlatma işleminin yapılacağı bölgede ÇED dosyasında acil durum planı isimli bir bölüm veya başlığın olduğu ancak PROJE ÖZELİNDE herhangi bir anlatımın olmadığı alınacak önlemlerin belirtildiği bir açıklamanın bulunmadığı, çok genel ifadeler ile konunun anlatıldığı,
- Çimento fabrikası, kalker ve kil ocak alanları ve kırma-eleme tesisleri olarak yapılması proje çevresinde dağlık arazi yapısına bağlı olarak arazinin vadi bölümlerinde mevsimsel akışlı kuru dere yataklarının bulunduğu, bu yataklar vasıtasıyla taşınan yüzeyüstü suların daha alt kotta bulunan tarımsal üretim alanlarına doğru akış gösterdiği ve bu alanlardaki sulama ve yeraltı su kaynaklarını besledikleri görülmüştür. Özellikle maden ruhsat alanlarının 775 hektar yani 7750 dekar yani 7750000 m2 alanda işletileceği düşünüldüğünde bu büyük alan içinde bulunan ve çevredeki dağlık alanlardan gelen yüzey akış sularının daha alttaki tarım alanları ve yeraltısuyu beslenmesini sağlayan bir çok kuru dereyi doğrudan etkilediği görülmektedir. Çimento fabrikası ve kalker ocaklarının bulunduğu dağlık alanlardan gelen yüzeyakış sularının TEKEAĞACI dere, DARBOĞAZ ve SIRTLAN dereler vasıtası ile güney batıda bulunan daha alt seviyedeki tarım alanları ile barajlar yönüne doğru akış gösterdikleri,
- Çimento fabrikası ve maden alanlarının işletmeye başlanması ile patlatma ve delme işlemleri sonucu maden ruhsat alanları içinden geçen mevsimsel akışlı kuru dere özelliğindede olsada derelerdeki su akışının olumsuz etkileneceği veya işletme sonucunda oluşabilecek toz atıkları ile kuru dere yatakları ve aşağıdaki tarım alanları ile yeraltı sularını besleyen taşınan suyun kirleneceği,
- Maden ruhsat alanlarının büyüklüğü ve çok sayıda bitişik konumda olmalarınında toz etkisini artıracağı, bu tozun maden alanlarının batı, kuzeybatı ve güneybatısındaki daha düşük yükseklikte bulunan zeytin dikili alanlar ile diğer tarım alanlarına etki derecesi; maden ocağının tarımsal alanlara olan yakınlığı ve arada dağ tepe yb yükselti içeren ve toz oluşumunu engelleyen doğal eşiğin bulunup bulunmamasına göre değişiklik gösterebilir. Her nekadar ÇED dosyasında herşeyin tamamen uygulandığı durumları gösteren kontrollü durumlarda toz emisyonunun sınır değerlerinin altında olduğu belirtilsede özellikle yaz aylarında sıcak dönemlerde maden içi ve taşıma yolları ile madenin çıkarılması ve kırma eleme tesislerinde sulamanın sıcaklık ile çabuk buharlaşması/etkisini kaybetmesi nedeni ile kontrollü şartların tam anlamıyla sağlanması mümkün değildir. Toz oluşumunun kontrollü şartlar ile kontrolsüz şartlar arasında bir değerde olacağı, çalışmanında çimento fabrikasının çalışmaşına paralel olarak maden alanlarında da yılda 340 gün ve neredeyse yılın tamamında olacağı düşünüldüğünde bu değerinde toz sınır eşik değerinin üstünde olacağı,
- Maden sahalarının açılacağı dağlık alanların güneybatı yönüne doğru bir vadi şeklinde uzanmakta olup vadinin hemen yakınında tarım alanlarının başladığı görülmektedir. Maden sahaları, çimento fabrikası ve kırma eleme tesislerinin bu vadi yapısının zeytinlik alanlar ve köy yerleşiminden daha yüksek konumda olması nedeniyle özellikle kuzeydoğudan esen rüzgarlar ile madenin çıkartılması ve kırma-eleme tesisinde kırılması, taşınması esnasında muhtemel tozların dağlık yapının arasında çukur şekilli olan adeta bir yol/kanal gibi olan vadi yapısı ile doğrudan kuzeybatı esme yönünde olan tarım alanları ile köy yerleşimi üzerine taşınacağı,
- ÇED dosyası sayfa 200 ve 201’de kil ve kalker ocaklarının üretim şemaları verilmiştir. Bu şemalar incelendiğinde maden çıkarılması süreçlerinde özellikle patlatma ve eskavatörle madenin sökülmesi, kepçe ile kamyonlara yüklenmesi ve taşınması ile madenin çıkarıldığı kalker üretiminin her aşamasında önemli miktarda toz oluşumunun olacağı, Çalışmanın 12 ay ve 24 saat devamlı olacağı ve proje ömrünün 40 yıl olduğu düşünüldüğünde toz ve zararlı etkinin bütün yıl süreceği özellikle yazın kurak dönemde toz etkisinin maden işletme alanlarının 13 maden alanı ile çimento fabrikası ve alanda kırma eleme tesisininde çalıştığı düşünüldüğünde toz etkisinin devamlı olacağı azda olsa katlanarak artacağı açıktır. CEP dosyasında; kalker ocakları ve kırma-eleme tesisinin iş akım şemaları incelendiğinde işletmenin her aşamasında TOZ VE GÜRÜLTÜNÜN OLDUĞU,
- Proje ile işletilmesi planlanan maden alanlarının dağlık alanların en yüksek tepe/sirt/yamaç bölümlerinde olması ve alanın bölgede esen şiddetli rüzgarlara açık olması ve esecek olan rüzgarlarla madenin işletilmesi (üst toprak sıyırma, kırma eleme, patlatma, delme, kazı, maden alanı içinde taşıma), ve en önemlisi kırma -eleme sürecinde oluşabilecek tozun doğrudan çed dosyasına esas olan işletme alanı içindeki ve çevresindeki 3 km sınırı içinde kalan daha düşük seviyede bulunan tarım alanları üzerinde birikim gösterecektir. Dava konusu çed raporunun incelenmesinden maden işletme sürecinin uzunluğu ve yıl içindeki çalışma süresi ile proje ömrünün 40 yıl olacağı dikkate alındığında toz etkisinin devamlı ve etkili olacağı,
- Nedenleri ile; proje alanı çevresindeki 90 metre uzaklıklardan başlayarak ekili-dikili tarım alanlarının yılın 340 günü 24 saat çalışması planlanan çimento fabrikası ve fabrikaya çevresindeki 13 adet maden ocağından yılın 340 gününde çıkarılacak hammaddenin çıkarılması ve taşımaşı sırasındaki toz oluşumunun devamlı olması nedeniyle dava konusu yapılması planlanan “Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocakları Projesinin hayata geçirilmesi ile oluşacak olan toz etkisinin tarımsal açıdan çevredeki ekili ve dikili tarım arazilerini OLUMSUZ olarak etkileyeceği ve zarar vereceği, ÇED dosyasında bu konu ile ilgili alınacak önlemlerin genel bilgiler şeklinde ve oldukça yetersiz bir şekilde verilmesi, ÇED dosyasının rapor genelinde açıklandığı üzere bir çok eksiklikler içerdiği ve bu nedenlerle de tarımsal açıdan “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 31/12/2014 tarih ve 3754 sayılı Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararının” tarımsal açıdan UYGUN OLMADIĞI kanaatine varılmıştır.
Yukarıdaki hususlar göz önünde bulundurulduğunda bilirkişi kurulumuzca dava konusu Muğla ili, Merkez ilçesi, Bayır Beldesi, Tekağaçsırtı Mevkii’nde kurulması planlanan Muğla Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş’ye ait Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocakları Projesine dair Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 31.12.2014 tarih ve 3754 sayılı Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararının UYGUN OLMADIĞI sonuç ve kanaatine varılmış bulunulmaktadır.