Başlık Doğu Eroğlu ve Kazım Kızıl’ın videolarından esinlenilmiştir…
İzlemediyseniz mutlaka, ama mutlaka izleyin. Gazeteci Kazım Kızıl, 2 yıldır nöbete duran Akbelen direnişçilerine ve bu direnişe destek olanlara dair kısacık bir film çekmiş, video hazırlamış: Direnişe Kim Saat Kaçta Geldi. Yine enfes bir film. Kısa ama vurucu. Yaşam alanlarını korumak için direnen Akbelenlileri, Muğlalıları anlatmış.
Film 16 Temmuz 2023’te Akbelen nöbetinin ikinci yılının bitiminde nöbet alanındaki forumun başlayışından kesitler sunuyor. Filmde saat 12.00’de köyün kadınlarından Melahat Abla’yı alana girerken görüyoruz ilkin. Saat 12.15’te İlkiz Abla, hemen arkasından Edibe Ablayla Aytaç Abla ellerinde torbalar, fileler ile direniş alanına ulaşıyorlar.
Ağır ağır yürüyorlar. Direniş Alanı, Türkiye’nin (hatta Azerbaycan, Polonya gibi dünyanın da) dört bir yanından gelen iklim aktivistlerinin katkıları sayesinde pankartlarla, direniş fotoğraflarıyla önceden süslenmiş, gölgelikler hazırlanmış, sandalyeler dizilmiş, ormana halel gelmesin diye tedbirler alınmış. Alan hazır edilmiş. Gelenlerin torbaları, o gün ağırlayacakları yüzlerce iklim aktivistine, hak savunucusuna, ormanlarını kestirmemek için desteğe gelmiş dostlarına sunmak üzere bir şeylerle dolu. İmece usulü herkes elinden geldiğince katkı veriyor. Kimi içmek için su getiriyor. Kimi buz getiriyor. Kimi yiyecek. İklim aktivisti, veganlar gelmiş diye koca bir leğen kabak çiçeği dolması da hazır edilmiş. Herkes yanındakine destek vermeye gelmiş. Direnişin yıldızlarından Gülsüm Nine, iki büklüm yardımla da olsa alanda yerini alıyor. Muzaffer ve Mehmet Abi, Nejla “Başkan”, Havana Abla, Ali İhsan, Tuncer ve daha isimlerini unuttuğum bütün Akbelenliler orada.
Kömür, komşu köylere de zarar vermiş ya: Karadamlılar, İkizköylüler, Çamköylüler, Karacahisarlılar da traktörlerle alanı dolduruyor. Çimento fabrikasına karşı mücadele yürüten Deştinliler-Bayırlılar da hayli kalabalık olarak gelmişler. Şehirliler de alanda: Dinamitçi Sinpaş’a karşı koyan Marmarisliler ile Şezlongsuz Datça diyerek kıyılarını savunmakta olan Datçalılar da oldukça kalabalıklar. Başka kimler yok ki: Termik santrallere ve kömür ocaklarına karşı temiz hava hakkını savunan doktorlar, mühendisler, sendikalar hep orada… Muğla Çevre Platformu, İklim Adaleti Koalisyonu, Ekoloji Birliği bileşenleri, 350.org… Ve siyasi partiler de orada: CHP, DP, EMEP, HDP, HDK, HKP, TİP, TKP, TÖP, YSP’den katılımcılar göze çarpıyor. Her gelen grup, kendi bölgesine dair sloganla birlikte mutlaka “Akbelen Ormanı’nı Vermeyeceğiz” sloganına da eşlik ediyor. CHP Muğla Milletvekili Cumhur Uzun, YSP İzmir Milletvekili İbrahim Akın da desteğe gelenler arasında.
200’den çok sandalyenin tamamı dolmuş. Oturamayanların çoğu yerlere bağdaş kurmuş ya da bir gölgelik altında ayakta da olsa konuşmaları dinliyor. Sayı vermek gerekirse: ben diyeyim 300, siz deyin 500… Sadece iklim aktivistleri değil, sorunlarına sahip çıkan canlı bir kalabalık var. Önce yerel ahali neden Akbelen’de nöbete durduklarını anlatıyor. Sonra desteğe gelenler, neden geldiklerini anlatıyor. Forumun sonuna doğru “Kömürsüz Muğla İstiyoruz” pankartının ardına geçilip bir fotoğraf veriliyor.
‘Kömürsüz Muğla’ çalışmasının geçmişi 4 yılı aştı. Kömürsüz Muğla, Muğla Çevre Platformu’nun kurduğu bir çalışma grubunun adıydı. Bu çalışma grubu, Muğla, Türkiye ve hatta tüm dünyayı zehirleyen Yatağan, Yeniköy, Kemerköy termik santralleri ile bu santrallere kömür sağlamak için tüm Muğla’ya kanserli bir ur gibi hızla saran kömür madenlerine karşı mücadeleyi yükseltmek üzere 2018’de kurulmuştu. Aynı dönemde Avrupa İklim Ağı desteğiyle yapılan “Kömürün Gerçek Bedeli” çalışması da bu çalışma grubu için değerli bir kaynak oldu. İsmini anmadan olmaz: Bu kaynağı derleyenlerden biri Deniz Gümüşel, bu çalışma grubunun gönüllüleri arasındaydı. Nitekim Gümüşel, Akbelen Direnişinin de başlatıcılarındandı. Deniz, şimdilerde 15 sağlık, çevre ve iklim örgütünün oluşturduğu Temiz Hava Hakkı Platformu ile termik santral ve kömür belasına karşı temiz hava hakkını aramaya devam ediyor ve yine değerli raporlamalar yapıyor. Deniz’le birlikte Kömürsüz Muğla Çalışma Grubu’nun üyeleri arasında adlarını anmadan geçmemek lazım: Serdar, Güngör, Zeynep, Semra, Neşe, Edip, Derya, Sergender, İstem, Rezzan, Oya, Kazım, Faruk, Mustafa, Kerem… ve daha birçok MUÇEP gönüllüsü de vardı.
Yazıya Kazım Kızıl’ın 16 Temmuz’da Akbelen’de çektiği son kısa videosu ile başlamıştık. Yine Kazım Kızıl’ın 4 Ocak’ta Akbelen’de çektiği video ile devam edelim. Kızıl kendisini bir video aktivisti diye tanımlıyor. Çektiği ve ortalığa saldığı her video, bir mıh olup yüreklere saplanıyor gerçekten de. Videonun açıklamasında Kazım Kızıl: “Bu 2 dakikalık video (Akbelen’deki nöbetin yapıldığı) alanın şu anki halini ve eğer müdahale edilmezse nasıl bir hale geleceği hakkında size bir fikir verebilir” diye anlatıyor. Gerçekten de Akbelen, yaşamla ölüm, cennetle cehennem arasında bir durak, şimdilik ve bu durum bu kadar yalın ve vurucu anlatılamazdı!
Madem filmlerle başladık, Akbelenlilere, İkizköylülere değen üç video’yu da paylaşmadan bitirmeyelim: ilki Gündem Fethiye’den. Akbelen direnişinin kadınlarından Aytaç Teyze ile ilgili. Aslında Nejla Işık ve diğer Akbelen kadınları için de filmler yapmak sözü vardı, Gündem Fethiye’nin. Gerçekten sabırsızlıkla bekliyoruz. İkinci film: Doğu Eroğlu’nun çektiği “Bildiğimiz Dünyanın Sonu” serisinin son videosu Nefes Alamıyoruz. Mutlaka izlenmeli. Zaten serinin son filmi hepi topu 10 küsur dakika. Serinin üç filmi de gerçekten nefes dahi aldırmadan izletiyor! Yenilerden bir film de MUÇEP’lilerin ve Akdeniz Yeşilleri Derneği’nin katkılarıyla yapılmış: Muğla’da Kömür için Yok Edilen Köyler.
50 dakikalık filmde, topraksızlaşmanın, köylerinden uzaklaşmak zorunda kalan insan hikayelerinin yanı sıra, (filmin sonlarına doğru) Muğla’da kurulan bu termik santrallere kömür sağlamak için madenlerin nasıl çoğaldığına, nasıl o güzelim ormanları tükettiğine dair grafik gösterimlere tanık oluyorsunuz.
Gezegenimizin fosil yakıtlardan kaynaklı zor günler yaşadığını, iklim krizinin giderek dünyayı bitirmeye doğru yol aldığını biliyorsanız; kanser gibi yayılan o kömür madenlerin ve o kömürleri kullanan termik santrallerin karşısında duran Akbelenlilerin çabasının ne kadar aziz olduğunun farkına bir kez daha varıyorsunuz. Eğer gezegeni iklim krizlerinden, orman yangınlarından, susuzluktan, havasızlıktan, gıdasızlıktan kurtarmak, sağlıklı yaşamak/yaşatmak istiyorsanız da Akbelenleri çoğaltmak zorunda olduğunuzu daha iyi anlıyorsunuz…
Dile kolay; Akbelen, tam 2 yıldır ormanını kömüre kurban etmemek ve gezegeni fosil yakıtların zararından kurtarmak için nöbet tutuyor!
Mezuniyet (ODTÜ-İşletme) sonrası bir süre büyük şirketlerde profesyonel olarak çalıştım. Profesyonel yaşamdan çabuk bıktım ve alışıldık iş yaşamından kopup, daha önce pek denenmemiş, niş alanlarda yazılı ve görsel/işitsel yayıncılık faaliyetlerine kalkıştım.
Basılı ya da dijital ortamlarda dergiler, gazeteler, çeviri ve derleme kitaplar ile interaktif eğitime dönük kurgu videolar hazırladım, sundum. Kitap yayıncılığının yanı sıra, meslek odaları ve örgütlerde yayıncılık-iletişim ve örgütlenme alanlarında hizmet vererek yaşamını idame ettirdim. Datça’ya yerleştim. Bir süredir doğrudan ya da katılımcı demokrasinin işletildiği, hiyerarşisiz/şiddetsiz yerel meclisli yapılarla hak ve yaşam alanlarının savunuculuğunda arayışlar içindeyim.